ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
beklenen büyük istanbul depremi
-
türkiye'yi bitirir, dükkanı kapatır çıkarız.
tüm ülkeyi aynı yere inşa etmeseydik iyiydi ama neyse.
ters psikolojinin çocuk üzerindeki uygulamaları
-
- bence yiyemez annesi
- evet, bence de
- ahahah ya bu kim önündeki tabağı bitirmek kim?
- doğru dedin, yarısını yese bile şaşırırım
- yarısı mı? 3 kaşıktan fazlasını yesin ne istersen veririm
- yok canım 3 kaşık yer heralde
- mümkün değil…
arkadaş şu ters psikolojiyi bulundan, çocuklar üzerindeki kullanımını keşfedenden allah razı olsun. çocuk kadar (4-9 yaş arası) ters psikolojiye teşne başka bir varlık yok. her defasında insan bu tuzağa düşer mi? ulan bunlar beni kandırıyor galiba demez mi? ama aklı o kadar işte, ne zaman ters psikoloji uygulasan, gözüne gözüne soksan dahi yiyor.
ne yemekler yenildi, ne ödevler yapıldı, ne uslu duruldu arkadaş. yıllardır, her gün, her saat veriyoruz ters psikolojiyi bana mısın demiyor. bir kere de demiyor ki sabi, ulan kandırıyor bunlar beni, sürekli yutuyor zokayı. biz de ebeveynliği yapmış olmanın iç huzuruyla dolup taşıyoruz yemin ederim. odasını toplayamaz diyorsun sana inat pırıl pırıl ediyor, erken yatmaz mümkün değil diyorsun koşa koşa yatıyor, marul yemez diyorsun soydurup kökünü yiyor. ters psikoloji mi çok süper, bizim oğlan mı çok salak valla hala çözemedim ama ters psikolojiyi biliyor olmak ve bunun çocuk üzerindeki kullanımını keşfetmek enfes bir şey.
- ne? bizimki misafirlikte uslu mu duracak? güldürme beni
- öyle deme babası isterse durur
- ölürüm de inanmam, evi birbirine katacak bence
- hayır benim oğlum yapmam derse yapmaz
- görürüz bakalım…
çocuk 3 saat kral gibi durdu ya arkadaş. ulan ters psikoloji taşağını yiyim ben senin.
fotoğraf makinesi alıp fotoğraf sanatçısıyım demek
-
bu türlerin profil fotoğrafları şu şekildedir.
lösev'in kan donduran mart bülteni
-
göz göre göre kanser tedavisinin önüne geçildiğini gösteren kan dondurucu bültendir.
edit: arkadaşlar linkler uçmuş, papucumun entrysi sağ olsun eksiup'a yüklemiş, güncel linkler:
https://s3.eksiup.com/db95e8e1e237.jpg
https://s3.eksiup.com/e51200364261.jpg
https://s3.eksiup.com/8b965add7584.jpg
edit 2: okumak isteyenler için bültenin tamamı:
https://www.losev.org.tr/…19/ruhsat_bulten_2019.pdf
edit 3: arkadaşlar, twitter üzerinden #lösevetamruhsat hashtag'i aracılığıyla elinizden geldiğince tweet atarak olayın yayılmasına ve gereğinin yapılmasına destek olabilirsiniz.
insanlar değişir mi
-
insanlar her dönem yeni bir şey öğrenerek dönüşür. kişilik yapılanmasıysa ilk öğrendiklerimiz üstüne inşa edilir. yani çocukluk yıllarınızda yetiştiriliş tarzınız kişiliğinizin ağırlıklı kısmını oluşturur çünkü ilk öğrenilen otomatik doğru kabul edilir. buna bilişsel psikolojide otomatik düşünceler, şema terapide şemalar, ego psikanalizinde ise savunma mekanizmaları denir. bunların yanı sıra genetiğinde yaklaşık %40 düzeyinde etkin olduğu bilinmektedir.
bununla ilgili ilginç ve uç denebilecek travma çalışmaları bile mevcut. örneğin bir aile büyüğü tarafından devamlı tacize uğrayan bir birey bunu bir süreden sonra normalleştirebilmekte hatta suçu kendilerinde bulabilmektedir. girl, interrupted diye gerçek bir olaydan uyarlanan güzel bir film vardır, orada da işlenir. yine anne veya babası narsisistik veya sınır durum bozukluğuna sahip bireylerin çocuklarında da benzer sorunlar çıkabilir.
günün sonunda inançlar; bu süreçler sonunda inatla kendini korumak yani atalet yaratmak üstüne yapılanır. yanlış da olsa süreç devam eder. değişmek değil, tepki vermek üstüne gelişirler. en güzel örneği de okb hastalarıdır. obsesyonun yanlışlığını bilmelerine rağmen kompulsiyon yani nötrlemek için hareket yaratırlar.
(bkz: kendini değiştirmek/@karanlikruya)
....insan ne zaman değişir?
hayatında bir şeyin yolunda gitmediğinin ayırdına vardığınızda ve sorunun "siz" olduğunu fark ettiğinizde değişim başlar. bakın değişir demiyoruz. değişim zor bir süreçtir. ağırlıklı olarak nesnel değildir, oldukça sübjektif bir konudur bu nedenle benlik devamlı olarak kendini savunmaya çalışacaktır. yani inançlar kendilerine karşı çalışan her şeyi reddeder.
ne zamanki kişisel deneyimlerden yükselen doğrulama(self-bias), yani algım dışında durumlar da olabilir diye düşünürsünüz işte o zaman değişim için bir adım atmış olursunuz. çoğunlukla insanlar bu aşamada başarısız olur çünkü inançlar benlikle bütünleşiktir ve nedensellik yerine kendilerini iyi hissedecek konulara inanmaya devam etmeyi tercih ederler. buna karşı çıkanlara ise benlik saldırır. benliğiniz devamlı sizi sabote eden en önemli şeydir. okb, depresyon, bipolar bozukluk, şizofreni bir yana bence psikanaliz kişilik bozukluklarında bu konuyu en derin ele alan ve iyi sonuç veren psikolojik akımdır.
(bkz: otto kernberg)
(bkz: heinz kohut)
hatta inançlarınıza karşı olan bireyle karşılaştığınızda o bireyin düşüncelerine değil, o kişiye de saldırılır. nefret duyulur, yani bir yerde inançlar karşı düşünceyi savunan bireyde nesneleşerek ve o kişiyi suçlayarak rahatlamaya çalışır.
(bkz: insan ilişkilerinin öğrettikleri/#124596044)
....sonuç olarak
objektif ve nedensellik içinde konular değerlendirildikçe ve bunu benlikle bütünleştirdikçe değişim yavaş yavaş gerçekleşir. tabii unutmayın 20 sene boyunca inşa ettiğiniz karakteriniz 1 senede değişmez. aynı obezite gibi uzun bir süreç, gerekirse terapi, tetiklenen şeylerin bulunması, bireysel inanç sisteminin, yani otomatik düşüncelerin değişimi için büyük bir çaba gerektirir.
gareth bale
-
britanya'ya olan bakışım değişti. sağlak olanlar ingiliz, solak olanlar galli mi? nasıl oluyor?
koskoca ingiliz milli takımı yirmi yıldır bir tane sol açık çıkaramazken, galler nasıl oluyor da sadece efsane yahut efsane potansiyeli olan sol açıklar çıkarabiliyor?
giggs, milli takımı bıraktığı için cm oyunlarının doğası gereği tekrar bir galli efsane sol kanat oyuncusu yetişiyor gibi. galler takımında başka mevkilerde yıldız yokken sadece sol ön oyuncusu yetişiyor. ingiliz milli takımına ise bir türlü ideal, idare eder, bir sol ön oyuncusu bulunamıyor.
aksan falan anlamam, kafa kağıdında yazana aldanmam, bir britanyalı'nın galli mi yoksa ingiliz mi olduğunu anlamak için topu sol ayağına atarım. soluyla önüne alıyor driplinge başlıyorsa galli, sol ayağı tahta olduğu için topu sağıyla tutmaya çalışıyorsa ingiliz, topu atana kadar bile beklemeyip bira içmeye gittiyse irlandalı, topu karşılamayıp aval aval bakıp çimlerde gezmeye başlıyorsa iskoç... kardeş burada arazi fiyatları kaçtan başlıyor diye soruyorsa türk.
sevdiği kıza 100 kutu nutella yollayan genç
-
babası toptancıdır, mal yok demek için malı eve çekmiş :)
evli erkeklere sorular
-
yatağın içinde kadın olması nasıl bir duygu lan? düşünsene yatağın içinde kadın var.
15 ekim 2014 türkiye'nin ilk ebola vakası
-
ebola değildir.
yarın sağlık bakanının canlı yayında hastayı yanaklarından öpüp "bakın öpüyorum, bişey olmuyor" demesini bekliyoruz.
(bkz: radyasyonlu çay)
sahile inmenin suç avm'ye gitmenin serbest olması
-
türkiye’nin nasıl yönetildiğini gösteren basit örneklerden sadece bir tanesi.
bir tarafta insanlar sadece para harcasın diye havalandırmanın sürekli içerdeki havayı çevirip çevirip verdiği avm’lere gitmek serbest iken;
bu sıcaklarda püfür püfür deniz havasını alabileceğin sahiller yasaktır.
pikniği yasakla , mangalı yasakla ama avm’ler açıkken sahilde yürümeyi neden yasaklıyorsun?
işin en traji komik tarafı ise tuzla marina , pendik marina gibi sahil kenarına kurulan avm’lere gitmek serbest
neyse ben daha bir şey demiyorum
yaran facebook durum güncellemeleri
-
adamın bilgisayarının masaüstünde "yeni klasör (25)" adında bir dosya var. sen ondan odasının toplu olmasını bekliyon, bekleme!