hesabın var mı? giriş yap

  • dün akşam intikam dizisini seyrederken aklıma takılan husus. dizide kızın anası oğlana 25 bin veriyor, oğlan da alıyor. bence günümüz şartlarında bir kızı bırakmak için, hele de kız zenginse 25 bin çok az para. gerçi bu para kızla çıkma süresi, aşkın büyüklüğü, ailenin ciddiyeti, nakite sıkışma gibi parametreler göz önünde bulundurularak hesaplanır ancak yine de 25 bin kurtarmazdı.

    mesela o anda ben eşime, baban bana 25 bin verseydi seni bırakmazdım, çatır çatır pazarlık eder rahat 75-100 bin alırdım dedim, gözlerime sevgiyle baktı. yani demem o ki kızımdan ayrıl diye verilen paranın ciddiyetle hesaplanması gerekir. boğaza nazır villada otururken, kızına doğum gününde hediye diye 250 bin liralık araba alırken, sevgilisine kızımdan ayrıl diye 25 bin vermenin hiçbir mantığı yok. o kız su içinde 100 bin ederdi.

  • başlık: ulan bu hikayeye ne güldüm ya

    1. afrikada bir kabile reisinin 36 çocuğu varmış.. 37. çocuk doğduğunda gözlerine inanamamış, çocuk beyaz doğmuş. reis kara kara düşünmeye başlamış ve 'ulan bu karı beni

    boynuzladı ama bu çevredeki tek beyaz adam komşu köyün papazı' diye.. kalkmış kiliseye gitmiş, papazın başına silahı dayamış :

    kabile reisi : benim karıyı sen mi düzdün ?
    papaz : bunu nerden çıkardın evladım ?
    kabile reisi : benim son çocuk beyaz doğdu
    papaz : bunlar doğal şeyler evlat. bak şu keçilere anneleri beyaz, 3 yavrusu da beyaz ama 4. yavru siyah doğmuş
    kabile reisi : papaz efendi ben çocuktan kimseye bahsetmeyeceğim, sen de kimseye keçiden bahsetme

  • durgun zekam sonradan olmayıp vakumla doğmanın yan etkisi olduğundan çocukken hele hele soyut kavramlara kafam asla basmazdı. nerde bu allah gidelim görelim soruma o dünyada değil cevabını aldığımda oluşan zincirleme reaksiyonu utanmadan yazıyorum aşağı

    1 allah dünyayı yarattığına göre yaşlı-> yarattığı şeyin içinde olamayacağına göre uzayda-> uzayda ne var? gezegenler-> ben hangisinin adını biliyorum? satürn-> demek ki allah satürn'de

    2 banyodan açılmamış bir permatik bulunur babaya gidilir. baba burda ne yazıyo? (baba) satürn*-> üzerinde ne var? bi adam resmi-> baba satürn'de insan var mı? (baba) yok.

    sonuç: tanrı nerde? satürn'de-> permatik'in üzerindeki adamın suratında kocaman beyaz bişey var* ne bu? sakal. allah yaşlı mı? yaşlı. sakalı var mı? muhtemelen-> baba bu resimdeki allah mı? (baba) hayır oğlum.

    yıllarca nerde yanlış yaptığımı düşünüp durdum sonra.

  • "ben ayrıldığım kişiye geri dönmem"

    evlendik.

    hatırlamakla kalmıyor haftada bir kaç kez kendisine de hatırlatıyorum.

  • *ilişkilerimde acaip istikrarlıyım. nasıl başlarsa başlasın her seferinde terk edilmeyi başarabiliyorum.
    *kimseden vazgeçemedim, her terk eden adamı özlüyorum.
    *tek sevdiğim adamı, eski gerçek sevgilimi unutmaktan çok korkuyorum, onu beklemek hayat amacım gibi çünkü. unutunca kimsesiz ve yalnız hissetmekten korkuyorum. çok hastalıklı bir düşünceymiş bu.
    *ilk kez yirmi üç yaşında öpüştüm, gerçekten aşık olduğum adamdı, o adamla evleneceğimi sanmıştım, (aptallık) terk edince döner sandım, şimdi nişanlanmış istisnasız her gün açıp nişanlısıyla fotoğraflarına bakıyorum, dönse istemem, ama içim acıyor yine de. iki yıl oldu. kız da aynı motora benziyor.
    *her ilişkimden sonra pişman oluyorum, hiç iyiki demedim.
    *aşık olduğum üç adamın da ismi aynı (hep istikrar)
    *neredeyse hergün ağlıyorum. zorlanıyorum yaşamakta. ama öyle mutlu görünüyorum ki, korkuyorum kendimden.
    *yeni doğan bebekleri görünce hep ağlıyorum, nasıl bir hayatı olacak kimbilir diye, çekeceği acıları düşünüp...
    *çok sevgilim olmadı ama hiçbiriyle bir tek fotoğrafım bile yok. çünkü hiçbirisi fotoğraf çektirmeyi sevmezdi, hep öyle söylerlerdi. ama başkalarıyla kare kare fotoğraflarını görüyorum zaman sonra. bunu hak etmek için sadece her seferinde seviyorum.
    *etrafımdaki anneler, ya da teyzeler beğenip birileriyle tanıştırmaya kalktıklarında kendimi çok beceriksizmiş gibi hissediyorum, özellikle bu yüzden bu tarz ilişkilere gelemiyorum.
    *yazdıklarımı okuyunca kendime acıdım.

  • lokma cenaze sebebiyle dağıtılır. senin şekerin yükselsin diye değil.
    neredeyse sokakta dağıtılan bütün lokmacıların önünde bilmem kimin ruhuna fatiha diye yazar.

    beyninde lokma olsa yine de bu kadar saçmalamazdın kerata!

  • bıktık artık her uzun boylu kadının ayakları ile ilgili entry okumaktan. dünya tarihinde hiç kimsenin aklına gelmemiş bir benzetme ile en yaratıcı tespiti yapıştırıyorsunuz.

    fırıncı küreğiymiş...

    fizik kuralları gereği uzun boylu bir kadının küçük ayakları olamaz, hem at gibi kadın istiyoruz diyorsunuz hem de küçük ayak arıyorsunuz. insan oğlum bunlar insan, ayakta duracak, yürüyecek...

  • yarışmacılardan birinin marketten aldığı hazır sufleyi yaptığını sandığım skandal. meğer olay bambaşkaymış ve televizyonda gördüğü her şeyi gerçek sanan insanlar hala aramızdaymış.

  • çivici katil olarak bilinen süleyman aktaş bir çok anlamda adli psikiyatri ve adli tıp dersi gibi bir vakadır. elektrik çarpması sonrası gelişen psikotik bir süreçte cinayet işlemeye başlamıştır. çok nadir görülen bir adli psikiyatri vakasıdır.

    bir cinayetinde yaşlı bir kadını öldürmüştür. kadının ceseti yaz günü evinde dekompoze olmuştur. komşulardan gelen şikayet üzerine polis evi açmış ve ceseti bulmuştur.

    nedeni bilinmeyen ölüm vakası olduğu için otopsi şarttır. ancak evinde ölü bulunan yaşlı kadın kesin kalpten gidivermiştir diyerek üstünkörü bir otopsi yapılmış, kafadaki çivi tespit edilmemiştir.

    süleyman aktaş bu cinayeti itiraf ettikten sonra mezar tekrar açılmış, exhumation sonucunda kadının kafasındaki çivi tespit edilmiş. otopside bunu tespit etmeyen hekim görevinden alınmıştır.

    adli psikiyatri hocamız, rahmetli niyazi uygur bu olayı anlatarak, adli süreçler söz konusu olduğunda asla ilk akla gelen olasılıkla yetinilmemesi gerektiğini ve hiç bir detayın atlanmaması gerektiğini bize çok güzel anlatmıştı, nur içinde yatsın.