• bugüne kadar nasıl denk gelememişim dediğim ilişkiler üzerine seyrederken büyük zevk aldığım film olmuştur. ayrıca avrupayı gezmeyi seven biriyseniz filmin sizi yakalamaması imkansız. büyüsü kaçmasın diye devam filmlerini bir süre izlemeyeceğim
  • sayısız diyaloglardan birinde jesse, teknolojinin zaman kazandırma özelliğinden dolayı insanlar tarafından ne kadar çok takdir edildiğini anlatıyor. ardından, bu kazanılan ekstra zamanın daha fazla çalışmayla doldurulduğunu anlatıyor. ardından "’teknolojiyle tasarruf ettiğim zamanı zen manastırında takılarak harcamayı düşünüyorum’ diyen biriyle karşılaşamazsınız" türünden bir eklemede bulunuyor.

    bu sahne filmi ilk izlediğim dönemde mantıklı gelmişti. artık gelmiyor. insanlar yine aşırı meşguliyet halinin yarattığı bir çeşit yan ürün -stres, bunalım, depresyon vs- ile ortada kalıyorlar. bir kısım insan, şikayetlerini gidermek için yoga eğitmeninin kapısını çalıyor ve eğitmenden "her şeye kısa bir ara verip iç yolculuğa çıkmak, dinginliğe ulaşmak sizin faydanıza olacaktır. böylece işinizde ve günlük rutininizde daha verimli olabilirsiniz" cevabı alıyor. modern zamanların zen manastırı da sıkı çalışmaya yönlendiriyor. böylece şık bir döngü oluşuyor.
  • hayallere sürükleyen çok güzel bir film.
    tanışmaları ve bu kadar kısa sürede samimi olmaları bana biraz abartılı gelse de jesse ve celin' nin yaşadıklarını imrendim. gayet eğlenceli ve çılgıncaydı.
    diyaloglar çok hoş, sadece romantik değil aynı zamanda sorgulatan da bir film. viyana'yi da unutmayalım, mini bir gezi yaptırdı, orada olmak istedim. filmin süresi de hiç sıkmıyor, gayet iyi. yani çok beğendim, diğer iki serisi olan before sunset ve before mignight'ı da izleyeceğim.
  • there is moonlight
  • hayalimde yasattigim iki karakterdir ethan ve julie. bayiliyorum.
  • spoiler icerir

    galiba az önce tüm seride kimsenin fark etmedigi bi' seyi fark ettim. ask ve sevmek hakkında konustuklari bi' sahnede celine güclü ve bagimsiz bi' kadin olmak istediginden bahsediyor ve tum hayatinin bi' erkegin etrafinda sekillenmesinden korktugunu soyluyor. jesse de guzel, ilgili bi' iliskiye sahip olup bir seylerde cok iyi oldugumu kacirdigimin farkina varmaktansa ölmeyi tercih ederdim diyor.

    yillar sonra celine bagimsiz, guclu, istedigini yapan ve hicbir erkege bagli olmayan bi kadina donusuyor. jesse ise bu icinde kalan geceye dair bi' kitap yazarak unlu bir yazar oluyor. sonuc olarak ikisinin de basina korktuklari sey gelmiyor ama mutlulugu bulamiyorlar.
    bilmiyorum senarist/yonetmen bunu bilerek işledilerse takdire şayan ki filmleri 9 yil arayla cekmeye karar verdiklerini dusunursek (kim 3 filmlik bir seriyi 18 yilda ceker bu cok farkli ve dusununce etkileyici) bilerek yapmislardir. ben de saygimdan 3 ay arayla izlemistim filmleri.

    bazen korktugunda beynin kendini rahatlatacak seylere inanabiliyor askın sacma oldugu gibi ve bazen de emin olamiyorsun sen mi asktan kacıyorsun yoksa o mu senden kacıyor.
  • bazen "sunrise mı daha iyi yoksa sunset mi?" sorusunu sorarken buluyorum kendimi. ilk izlediğimde sunrise'a 9, sunset'e 8 puan vermişim. şimdi tekrar izledim ve sunset'in puanını 9'a yükselttim. ve fakat gönlümdeki birinci, burun farkıyla sunrise.

    bence bu filmin alametifarikası, filizlenen bir aşkı belgesel niteliğinde ele alması. tek planda çekilen uzun sahneler, birçoğumuzun aklından geçenlerin dile dökülmesi, stüdyodan ziyade gerçek mekanların karşımıza çıkması, gerçekdışı olaylara yer verilmemesi... 90 dakikalığına jesse ve celine'in hayatlarına konuk olup, yüzümüzde tatlı bir tebessümle olan biteni izliyoruz.
  • herkesin arada açıp tekrar tekrar izlediği belli başlı filmler vardır ya, benimkilerden biri de before sunrise. çok kez izlemişimdir, ancak her seferinde farklı hisler uyandırıyor. komik olansa, serinin diğer filmlerini yalnızca birer kez izledim. nedense hiçbiri before sunrise'ın verdiği o sıcaklık hissini verememişti. özellikle plakçıda birbirlerine uzun uzun bakıp, ikisinin de bir şey diyemedikleri sahne ve tabii bir de ikisinin de dönüş yolundayken durup gülümsediği sahne hiç aklımdan çıkmaz.
  • 17.02.2021
  • film güzel. tatlı bir film, evet.
    celine karakteri beni daha çok etkiledi. karakter, uyumluluğu yüksek bir bedende can bulmuş. sanatla ilgilenen, akıllı, tutkulu, özgürlüğüne düşkün, güzel bir kadın celine. jesse için de hiç kötü şeyler söylemeyeceğim; ölçülü, romantik, kalbi çalışan hoş bir delikanlı o da. yani ikisi de gencecik iki kumru.
    eminim filmi izlerken eski anılar gözünüzde canlanacak, o gençlik duygularınız kıpırdanacak, hepiniz otostop çekip büyük aşkınızla karşılaşmak isteyeceksiniz, izlerken bu duyguları coşturuyor çünkü.
    film bu iki gencin sohbeti üzerine ilerliyor. film boyunca bu sohbeti izlemek belki doğru ruh hali içinde değilseniz sizi sıkabilir. benim en beğendiğim kısmı teknolojinin zaman tasarrufu yapması gerektiği söylenirken kalan zamanımızın da iş yükü ve başka uğraşlarla kaybolması, sistemin içine nasıl kanalize olduğumuz üzerine konuştukları an. fakat bu konuşma yeteri kadar uzun sürmedi, bir uğrayıp geçip gittiler. izleyiciyi düşündürecek ve izleyicinin fayda alacağı sahnelerin daha uzun tutulması iyi olurdu. karakterler bu konuşmalar için oldukça uygun üstelik. filmdeki eksik bu.
    fal ve şiir, o akşam yaşadıkları büyülü hislere dair cok tatlı işaretler içeriyordu. benzer anlar tecrübe etmiş biri olarak bu sahneler fazlaca hoşuma gitti. aşkın sihrinin, enerjisinin bu şekilde karşımıza çıkması, hem filmin türüyle güzel bir uyum sağlıyor, hem de seyircinin romantizm beklentisini tatmin edecek yumuşak dokunuşlar oluşturuyor.
    müzik dinleme kabininde o tatlı bakışmalar fakat gözlerin hiç denk gelmemesi, bunun uzunca sürmesi, o güzel şarkıyla birlikte. bence bu onlar için harika bir ön sevişmeydi. klişelerden kopup o sahnede öpüşmemeleri, özgün bir anlatım olmuş, güzel olmuş.
    aslında farklı kültürel tabakalara ve kapitalizmin yorumuyla farklı sınıflara ait bu iki gencin buluşması, yaşadıkları, oluşturdukları o güzel atmosfer de ufaktan sisteme nanik yapmak oluyor galiba.
    biri kendini keşfetmenin peşine düşmüş, biri sevdiği kadının peşine düşmüş ama kalbi kırılmış. yolda bu iki güzel genç buluşuyor işte. kalıpların dışına çıkmanın, karpuzun ortasındaki en tatlı parça olduğunu bir güzel öğretiyor bize film. biz de keyifle izliyoruz.
hesabın var mı? giriş yap