• babala tv'de izleyip, "çok fazla haksızlığa maruz kalmış ya" diye üzülebilirsiniz. kendisi, eski bir medya baronu idi. sırf medya değil, her alanda baron olmaya gayret eden birisiydi.

    ilk özel televizyon, ilk özel radyo, ilk müzik kanalının kurucusu. ikinci telekomünikasyon markasının sahibi. reklamlarında cem yılmaz, yılmaz erdoğan, ajda pekkan, athena, deniz akkaya'yı oynatıyordu. güzellik yarışması için cem yılmaz-yılmaz erdoğan ikilisini sunucu yapıp, shakira'nın poposunu süper slow motion ile yayınlatıyordu. rtük, star tv'yi kapatınca, kral tv'yi star yapıyordu, oradan da gün birincisi çıkıyordu. gazete ile bedava pringles dağıttı. ikinci gün şişe pepsi dağıttı. gazete ile her gün bir şey hediye etti. beyaz show'u kanal d'den star tv'ye aldı. ali kırca'yı atv'den star tv'ye aldı. ligin yayın haklarını zorlaya zorlaya aldı. sergen yalçın'ı beşiktaş'tan parasını verip aldı. avrupa gol kralı mario jardel'i aldı. galatasaray'ı ele geçirmek isteyip kapıdan kovulunca, galatasaray'a cephe aldı. adam, medyadan bir kuruş kar beklemiyordu, her şeyi sadece reklam aracı olarak kullanmaktaydı. kral tv aracılığıyla, istediği kişiyi gündemde tutuyor, istemediğini yayınlamayıp, piyasadan düşürüyordu. sırf kardeşinin karısı diye yeşim salkım'a dünyanın imtiyazını verdi, şimdi ortasında camii olan rumelihisarında konser yaptırdı, boşanınca bir yerlerine beton dökmeyi vaat etti. mitinglerini anlatmaya gerek yok, bugün o adamların ayarında adamları konser diye sahneye çıkartamazsınız. bedava yemek, bedava kontörler cabası... özetle, adam parayı hakkını vererek yiyordu.

    lakin, işin arka planı bambaşkaydı. öncelikle, imar bankası vurgunu ile parayı defalarca katladı. yüksek faiz reklamı ile insanları bankaya çağırdı. banka içinde banka oluşturdu. önce "banka batıyor" lafı çıkartıp, milletin yatırdığı ve bir süre kendisinin işlettiği parayı "zamanından önce vade bozumu" bahanesi ile ana para olarak geri verdi. sonra da oluşturduğu banka içinde banka kısmı ile tmsf'ye "bende 1 lira var" dediği hesapların içindeki "asıl 10 lira"yı cebine atıp, uzaklaştı. mevcut bankacılık kanununun var olmasının en büyük payı kendisinindir belki de...

    sonra da gülben ergen'in ve pek adı geçmeyen özlem savaş'ın kaseti nasıl patlamıştı? uzan arşivi sayesinde. daha kimlerin kasetleri vardı da sesi çıkmadan, olay gülben ergen özelinde gündem olup, kapatıldı? pamukova'daki villasının her tarafı kamera doluydu. kimleri davet etti, kimlerle neler yapıldı hepsinin kaydı ile eskiden var olan seks kasetlerinin kayıtları hep elindeydi. daha da yetmemiş, idrar toplayan tuvaletler ile uyuşturucu kullananların kayıtları da eline geçmişti. uzan, 2004'te bu villasına çökülmeden önce gidip, kasasını alıp kaçırmıştı.

    libananco davası diye bir dava vardı. ceaş ve kepez'e epdk el koyunca, libananco çıkıp "2003'te biz onu devraldık, bizi zarara uğrattınız" diye dava açmıştı. enerji bakanlığı avukatları da evrakın mürekkebi, imza atan kalemi tespit edip, mürekkebin üretim tarihinin 2007 yılına ait olduğu çıkarttı ve 10 milyar dolara yakın bir tazminattan son anda kurtuldu ülke.

    daha bir sürü şey var ama neyse, sütten çıkmış ak kaşık değil. karşı taraftan tek farkı, paralar gençlik kollarındaki eymen hamza veya rümeysa safanur'lara range rover olarak dönmüyor, bir kısmı kendisine petrus, diğer kısmı bize shakira poposu olarak dönüyordu. yoksa, zihniyet aynı.

    edit: türkçe okuduğu kelimeleri anlamayanlar, ilk kısımda kendisini kötülediğimi iddia etmiş. ben ne demişim, paranın hakkını vererek yiyordu demişim. peşinden de lakin diye başlayan bir paragraf ile olumsuz kısımlardan bahsetmeye başlamışım. türkçe, zor bir dil ama o kadar da değil...
  • fetöcu hakimlerin yargıladığı cem uzan'nın artık dönmesi gerekiyor.
    millet pringles'a hasret kaldı dön artık.
  • gerçek bir siyasetçiydi. çalıyordu evet ama gidip de o paraları ezikler gibi ayakkabı kutularında saklamıyordu. 100 yıllık petrus şaraplarında yiyordu onları gerçek bir asilzade gibi. milyon dolarlık tablolara yatırıyordu. sanat adamıydı, sanat ve sanatçının dostuydu.

    yüksek faiz verirdi. çaldığını paylaşırdı ! çalışanlarını yaşattı kendi de yaşadı. din sömürüsü yapmadı, milleti ayrıştırmadı. kimseyi öldürmedi, gözünü çıkartmadı, hapsetmedi, süründürmedi, ölenlerle alay etmedi, onların annesini yuhalatmadı...

    salladı ama güzel salladı. mazotu 1 tl yaptı ! kezbanlarla takılmadı. manitanın da en hasına çaktı. yani adam yiyordu ama güzel yiyordu hakkını veriyordu yani.

    tayyip mi cem uzan mı deseler tatava yapmadan uzan der geçerim !
  • insanlarin bu adama zamaninda dolandirici deyip oy vermemis olmasi ve sonrasinda basimiza tayyip'in gelmis olmasi ironik mi oksimoron mu trajikomik mi yoksa mustahak midir bilemiyorum.
  • düşünmeden edemediğim sentetik bir kahraman.

    2007 genel seçimlerinde eskaza seçildiğini düşünüyorum. (bazen de ilkokuldayken seçil diye bir kız vardı, o şimdi güzel olmuştur herhalde diye düşünüyorum)

    o zamanki miting konuşmalarını, trt yayınlarını, genç parti sadece uzan kanallarında günün her saatinde ve olur olmaz dizi aralarında yayınlanabilen 45 dakikalık ulusa seslenişlerini falan izliyorum. oğlum adamın söylediği mantıksız hiçbir şey yok. o zamanki ekonomik değerlere, akaryakıt fiyatlarına, enflasyona falan bakınca; oğlum o kadar dalga geçmişiz ama 2007'de litresi 2,09tl olan mazotun 1 liraya indirilmesi çok mu mantıksız lan? son bir ay içinde bütün dünyada petrol fiyatları yarı yarıya geriledi, bunun bize yansıması 81 kuruş. düşünsene lan 5.13tl olan benzin yarı yarıya indirimden sonra 4.37tl oluyor. mazotun fiyatını yarı yarıya düşürmek o kadar da zor değildi yani. kaldı ki angut milletimiz o mazotun fiyatı 1 aylığına bile 1 liraya düşse, ertesi ay 30 kuruş zam yapılsa yine de "ama adam dediğini yaptı" diyecekti. sanki akp için denmedi mi?

    herif fındık 8 lira olacak demişti. 2007'de fındığın kilosu 25 liraydı. tmo, fiskobirlikten kilosu 3,70 lira civarına fındık aldı. ertesi sene kilosu 1 lira civarından fiskobirlik'e satıldı. kılıfı da "vatandaş fındık yiyebilsin diye tmo zararına fındık verdi" oldu, fındık ancak 12 liraya düşebildi. ki ben hiç 12 liraya fındık yediğimi hatırlamıyorum. bugün fındığın kilosu 70 lira. o günkü fındık üretimi oranıyla bugünkü arasında okyanuslar var.

    cem uzan'ın tek falsosu insanların zihnindeki hırsız ve dolandırıcı algısıydı ki bununla ilgili kamuoyuna yansımış tek kanıt motorola davasıydı. buna karşılık adam barajıyla bilmemneyiyle ülkeye milyonlarca dolarlık yatırım yapıyordu. bu resmen zenginden çalıp fakire vermek lan.

    tayyip erdoğan'ın cem uzan'ı bitirme projesi sırasında villasından çıkan otomatik silahlar o yıllarda infial yaratırken 2014 senesinde dan bilzerian denen göt oğlanı instagram fenomeni, silah kaçakçısı motosiklet çetesinin maceraları * televizyon fenomeni oldu. lan ne garip dünya...

    oğlum o adam var ya, iktidardan düşmemek için hazinede 5 kuruş kalmasa bile vaadettiği 350 lira işsiz maaşını cebinden verirdi. bence motorola'yı dolandırabilmiş biri kendi ülkesini soymaz, bill gates'ten falan çalıp hazineye bağışlardı. : (((
  • saka maka rte'den daha iyi yonetirdi ulkeyi.

    bunu cem uzan basligini okuyup en az bir kere dusunmus olanlar favlasin.
  • genel olarak bu adama yapilan guzellemeleri gorunce zaten hayret ediyorum da, rte muhaliflerinin bu adama guzelleme yapmasi beni iyice dumurlardan dumurlara surukluyor...

    universiteliler bilmez... 1994 istanbul belediye secimleri zamaninda on plana cikan iki aday var... anap adayi ilhan kesici ve shp adayi zülfü livaneli... plase ise dyp'den aday olan eski anapli, 1984-1989 doneminin baskani bedrettin dalan... refah partisi'nden recep tayyip erdoğan, dsp'den necdet özkan, mhp'den ahmet vefik alp ve chp'den ertuğrul günay da diğer adaylar ama hicbirine sans tanindigi soylenemez...

    neyse efendim... o gunlerde medyada ozel sektor bugunku gibi devasa boyutta degil... ozellikle tv alaninda 3-5 kanal var ve bu kanallarin en onemlisi, en cok izleneni de, ayni zamanda en eskisi konumundaki, cem uzan'in sahibi oldugu interstar... (magic box-star1 adi altinda kurulmus, daha sonra ortaklardan ahmet özal'in cekilmesinin ardindan ismi de degismisti, bu gereksiz bilgiyi de not duselim) bunu neden anlatiyorum? cunku o donemde de istanbul buyuksehir belediyesi shp'nin elinde ve uzan grubu da belediye ile papaz olmus durumda... asil sebep, grubun insa etmek istedigi plazaya belediyenin izin vermemesi... atiyorum, 20 katli bina yapacaklar, belediye diyor ki 15 kata kadar izin veririm... boyle bir ihtilaf var arada...

    bunun uzerine uzan medyasi basliyor ates etmeye... ellerine gecen ilk buyuk koz, iski skandalıoluyor... neredeyse butun haber bultenleri bastan asagiya bu olayi kasimak uzerine kuruluyor ve skandala karisan iski genel muduru ergun göknel'in sahsinda istanbul belediye baskani nurettin sözen'in itibari da sifirlaniyor...

    shp ise bu noktada akillica bir hamle yapip sozen'i yeniden aday gostermiyor ve zulfu livaneli gibi kamuoyunda shp secmen kitlesinin de otesinde sempatizani olan ve saygi duyulan bir sahsi aday gosterme karari aliyor...

    fakat uzan grubu bu noktadan itibaren ciddi ciddi cirkinlesmeye basliyor... once haber bulteni'nde sacma sapan iftiralar uydurup livaneli'ne camur atiyorlar, ardindan da "gunun yorumu" kosesinde engin ardıç gibi bir medya fahisesine, kiraathane agziyla guya livaneli'nden hesap sorduruyorlar... sonra livaneli acik oturuma cikip ithamlara yanit vermek istiyor, soz konusu yayin gerceklestiriliyor da, fakat stockholm'de turk bayragini yakmakla itham edilen livaneli, boyle bir seyin olmadigini, zaten bu konuda herhangi bir kanit da ortaya surulemedigini gulerek soyleyince programi sunan pınar türenç denen kimil zararlisi "peki siz yakmadiginizi ispat edebiliyor musunuz, ha, yakmadiginiza dair kanitiniz var mi ha!?" diye ciyak ciyak yirtinarak kendinden geciyor...

    tabii butun bunlar olup biterken interstar yayinlarinda ilhan kesici'nin de alttan alta pohpohlandigini soylememe gerek yok herhalde!

    eh, sonunda 27 mart tarihi gelip catiyor... sandiklar acildiginda bakiyoruz ki livaneli anca yuzde 20 oy alabilmis... yani anti-propaganda ise yaramis... lakin kesici yeterince sisirilememis ki o da yuzde 22'de kalmis... dalan ise o kadarini bile yapamamis... yuzde 15'lerde... tabii tum bunlar olup biterken yuzde 25 oy alan recep tayyip erdogan ise sehrin yeni belediye baskani olmus!

    yanisi su: recep tayyip erdogan'in tum turkiye tarafindan taninan bir siyasi figur haline gelmesinde, cem uzan'in dolayli yoldan da olsa buyuk payi var!

    derken aradan sekiz sene daha geciyor... bu sure zarfinda rte ulkenin en tartisilan siyasetcilerinden birine donusuyor, hatta birkac ayligina pınarhisar'a gidip gelince iyice gundemde zirveye oynuyor... o esnada 2001 ekonomik krizinin patlamasi ve yeni siyasi parti arayislarina girilmesiyle de iki farkli aktor cikiyor sahneye: birincisi rte'nin baskanligini yaptigi akp, digeri de cem uzan tarafindan kurulan genc parti!

    cem uzan'in siyasete isinma turlari aslinda secimlerden birkac ay oncesinde "uzan grubu'nun 46. yil etkinlikleri" diye bir garabet uydurulmasi ve bu kapsamda mitingler yapilmasiyla basliyor... uzan bakiyor ki meydanlara adam toplayabiliyor, hemen partiyi kuruyor... partinin secimlere giremeyecek kadar gec kurulmus olmasi sorununu da hasan celal güzel'in yeniden doğuş partisi'ni yutarak hallediyor, milletvekili adaylarinin cogunu da sirket calisanlarindan gosteriyor, falan filan... star tv uzerinden butun gun cem uzan propagandalari yapiliyor ve genc parti de merkez sagdaki pastadan payini kapma yarisina giriyor...

    akp ve genc parti'nin ilk kez secmen huzuruna ciktiklari 3 kasim 2002 secimleriyse, olabilecek en absurt sonuclardan birini doguruyordu ve yuzde 10'luk baraji sadece akp ile chp asiyordu... hatta akp bu sayede yuzde 34.2'lik oy oraniyla 360 kusur vekil cikardi ki daha sonralari oylarini arttirmasina ragmen hicbir zaman bu denli buyuk bir cogunlugu elde edemedi mecliste... baraja takilan buyuk partilerden dyp yuzde 9.5, mhp ise yuzde 8.4 oy almis ve bir bakima kilpayiyla meclis disinda kalmislardi... genc parti ise yuzde 7.25 oy toplamisti... yani bir bakima genc parti adi altinda bir parti kurulmus olmasaydi, dyp ile mhp meclise girebilecek ve bu durumda, akp yuzde 35'leri gecip 40'lara dahi yaklassa tek basina iktidar olamayacakti... hulasa, cem uzan bir kez daha recep tayyip erdogan'in ekmegine yag surmus oluyordu... sekiz sene once onun turkiye'nin gundemine tasinmasina vesile olurken, sekiz sene sonraysa bu kez turkiye'nin basina gecmesine yol aciyordu...

    tum bu olup bitenleri dusununce rte'ye kizarken bu adama saksak ceken vatandaslari birazcik hafiza sahibi olmalari hususunda uyarmadan gecmek istemiyorum... bu zirtapoz olmasaydi belki bugun rte'nin kasimpasa'da kiraathane falan isleten bir adam olmaktan oteye gidemeyecegini bir dusunun de ondan sonra istediginiz kadar "cem basgaaaaan" diye ayilip bayilabilirsiniz...

    tanim: turkiye'nin tarihindeki iki buyuk kirilma noktasinda parmagi olan sabik is adami...

    edit: imla

    edit 2: cem uzan'in 20 sene sonrasini tum berrakligiyla gormesi elbette beklenmezdi fakat gelismis bir ulkede olsaydik kendisinden asil beklenmeyecek sey, elindeki medya gucunu bu denli cirkince kullanmasiydi... isvec, avusturya, kanada, yeni zelanda veya bir baska medeni ulkede bir medya patronu cikip bir secim oncesinde adaylardan birini her allahin gununde sabahtan aksama kadar mesnetsiz iddialarla karalayamaz... yine benzer bir ulkede bir medya patronu iki ay icinde hoop diye parti kurup bodoslama secimlere dalamaz ve bu surecte kendi kanalini da borazana ceviremez... cem uzan bunlari yapti ve bu sayede de memleketin bugun geldigi noktaya ciddi bicimde etki etti... 1994 yerel secimleri de 2002 genel secimleri de ulke tarihinde cok buyuk iki kirilma noktasiydi ve eger cem uzan tarafsiz bir medya patronu olabilseydi o iki secimin sonucu da, ulkenin bugun geldigi nokta da daha farkli olabilirdi... anlatilmak istenen bu...
  • hırsızlık yapar diye, çalar da ülkenin anasını siker diye oy vermediğim adam.
    ellerim kırılsın
    başa geleydi de, çalaydı en azından adam kalite, yemesini de biliyor.
  • gençler bilmez, anlatalım: 94 krizinde çok banka battı, beklenen imarbank'ın da batmasıydı. batmayınca 'sanıldığı kadar büyük bankalar değil uzanlar'ın imarbank ve adabankı" denilmişti. 'dolarınıza, markınıza yüksek faiz' diye kendi tv kanalından yaptığı reklamlar çok işe yaramış, menfaatına düşkün halkımız paraları bu bankalara yığmış, hazine murakıpları bilançoları incelemiş bir şey bulamamışlardı. oysa yıllarca sürmüş bu talan.

    yetenekli bay uzan *ne yapmış, bilgi işleme yazılım hazırlatmış; iki ayrı bilanço yapmışlar, biri o zamanın bddk'sı hazine müşteşarlığına ve merkez bankasına bildirilen bilanço, diğeri gerçek olan, resmi makamlara bildirilenin 10 katı olduğu söylenen bilanço. banka içinde banka kurmuş yani. denetim yapanlara verilen bilanço gerçeğin onda biri ile hazırlanmış fiktif bilanço. kayıt dışı banka yaratmış cem uzan, diğer dolandırıcılar gibi paravan şirkete kredi vermek gibi nispeten karışık yöntemlerle hiç uğraşmamış, direk kasaya yatan 10 mevduatın 9'unu cebe atmış, 1'i için banka bilançosuna mevduat yazmış. 2001 krizinde ortaya çıkmıştı. millet elinde mevduat cüzdanları ile geliyor, banka kayıtlarında yok böyle bir mudi, böyle bir hesap.
    bilgi işlem müdürü hapisteydi en son, kendisi kaçak pardon sürgün, yersen...

    ilgili bddk raporunu alıntılayan radikal gazetesi linki

    özetle : bddk raporuna göre uzan ailesi imar bankası'nın içini şöyle boşalttı: önce yüksek faizle mevduat toplandı. hintli uzmanların da desteğiyle hazırlanan yazılım sayesinde genel müdürlük, şubelerin sistemine girdi ve mevduat rakamlarını küçülttü.
    şubeler de küçültülmüş mevduatları envantere işledi. son aşamada ise bu hayali kayıtlar bddk ve maliye bakanlığı yetkililerine sunuldu. uzanlar bu şekilde 8 katrilyon 500 trilyon 545 milyar 799 milyon olan gerçek mevduatı 1 katrilyon 563 trilyon 171 milyar 738 milyon lira olarak gösterdi.

    link eklendi
  • kendisiyle ilgili şöyle bir anım var:

    yakın bir arkadaşım 1990'larda (1998 falan) telsimden hat almış, hattın aylık faturası x lira gelmesi gerekirken 3x lira gelmişti.

    arkadaşım, müşteri hizmetlerini aramış ve şikayet etmiş ama yine de fatura sıkıntısı çözülmemişti.

    bunun üzerine, arkadaş cem uzan'a bir mektup gönderdi. (alıcı adı cem uzan, adres telsim'in fatura üzerinde yazan adresi).

    bir kaç gün sonra kendisine cem uzan bizzat telefon edip konu hakkında özür diledi, sorumluları işten çıkardığını bildirdi ve o günden sonra o hattı sınırsız ve ücretsiz kullanabileceğini söylemişti.

    arkadaşım o hattı bir lira ödemeden yıllarca kullandı.

    telsim'e el konulunca uzan ailesinden daha fazla üzülen bir kişi varsa o da bu arkadaştır heralde.
hesabın var mı? giriş yap