• sıraselviler'de yeni açılan bir mekan. hiç huyum olmamasına rağmen, bir mekanın ilk entry'sini girmekteki amacım reklamlarını yapmak, kendilerini sözlüğe tanıtmak değil, daha kurulurken takındıkları tavrı en azından sözlük ölçeğinde kalıcılaştırmaktır. umarım kanzuk'un arkadaşı filan değildir sahibi de, entry burada olabildiğince uzun durur.

    cihangir çevresinde ve dolayısıyla "entel" camiaya yönelik bu işletmenin şimdilik en önemli özelliği, muhtemelen "olm buralara enteller takılıyor, şu duvarlara resim yaptıralım ki hitap etmeyi düşündüğümüz müşteri kitlesiyle aramızda bir gönüldaşlık olduğu belli olsun" zihniyetiyle yaptırdıkları resimlerin paralarını vermemeleridir. aslında tüm süreci ayrıntılarıyla anlatıp, verilen sözleri, takınılan tavırları tek tek saymak lazım ama üşeniyorum. sadece şu kadarını belirtmek isterim ki, tüm eskizlerini onayladığınız, yapımı süresince (10 gün kadar) gelişim aşamalarını takip ettiğiniz, 24 metrekarelik bir resme sonradan "ben bunu beğenmediğim, parasını da ödemiyorum" diyemezsiniz. bunu yaptığınız takdirde, yaptığınız iş terbiyesizlik olur. buna karşılık size "madem beğenmediniz izin verin kapatayım, işim burada sergileniyor olmasın" diyen ressama "hayır o orada duracak, sana para vermediğimi kanıtlayamazsın, zorla kapatmaya çalışırsan da hakkında "gasptan" suç duyurusunda bulunurum" derseniz iş terbiyesizliği de geçer, fezaya ulaşır. bir şekilde acemilik etmiş ve sözleşme imzalamadan o resmi tamamlamış ressamın acemiliğinden yararlanıp koskoca (duvarın tamamı işte) resmi bedavaya getirmeye çalışmanın adını, okuyan, buraya bir şekilde bakanlar koysun.

    biliyorum ki, en geç birkaç ay içinde bu başlığa girip "ay mojitosuna hayran oldum, bundan sonra mekanımız belli oldu :p :)" yazarak bir ticari işletme üzerinden kimlik kurmaya çalışan dingiller olacaktır. o dingillere üzerinden kimlik kurduğunuz işletme budur demek istiyor ve mekanımıza da hayırlı muvaffakiyetler diliyorum.
  • tam aksine gidilip, hatta zirve düzenleyip hayvanlar gibi yiyip içtikten sonra, "biz yediklerimizi beğenmedik" denip beş kuruş para vermeden çıkılması gereken mekandır.

    en kısa sürede batasıcalar.
  • tavırları bir türkiye klasiğidir.

    ressam heykeltraş gece gelip camını indirmez nasıl olsa, sıkıysa sözleşme yapmadığı alçıpan ustasına yapsın bunu.

    bu memlekette, zarar verme ihtimaliniz yoksa, kimsecikler size emeğinizi ö-de-mez!
  • konu ile ilgili millet kanıt diye tutturmuş. ressamın kanıtı yokmuş!

    ulan orada 24 metrekarelik resim varmış işte bundan öte kanıt mı olur? ne yani ressam duvarına resim yapmadığı bir mekandan "bu resmi ben yaptım" diye para mı istiyormuş, onu mu anladınız? sizin için tek kanıt sözleşme midir nedir yani? memlekette her iş yazılı sözleşme ile mi yapılır? temel hukuk bilgim beni yanıltmıyorsa sözleşme sözlü de olur. mekan "resim yap" demiş, ressam da "şu kadar liraya yaparım" demiş, mekan da kabul etmiş. tamam işte sözleşme doğmuştur. başka bir şeye gerek yok.

    ihtilaf oldu. ressam "ben yaptım" diyor, mekan da "sen yapmadın" demiyor. yani o resmi o ressamın yaptığını mekan da kabul ediyor. sorun şu; mekan para ödemiyor, "ödedim" diye iddia ediyor.

    peki makbuz nedir bilir misin canım kardeşim? madem kanıt kanıt diye sayıklıyorsun sen kanıtla parayı ödediğini? koskoca mekan olmuşsun, para ödenince makbuz gibi bir şey alman gerektiğini, ya da bankadan ödemişsen bu işin bir dekontu kaydı kuydu olduğunu bilmez misin? sen yaptığın ödemelere makbuz almayıp paraları elaleme saçar mısın hep böyle? sen göster madem parayı ödediğinin kanıtını? diyeceksin ki "makbuz vermedi". e sen basiretsiz tüccar mısın ki makbuz almadan para ödüyorsun? kanıt kanıt, al sana kanıt. hani makbuz? nerede ödediğin paranın belgesi?
  • öncelikle linç edilmeye çalışılan mekan değil. onu baştan belirteyim, fakat ileri sürülen düşünceler gayet mantıklı olduğu için cevap vermek gerek.

    şunu belirterek başlayayım, ne ben ne ressam gizli kişileriz. ressamın kim olduğunu olayın tarafları zaten biliyor da, beni bulmak da pek zor olmayacaktır. hala "nickler arkasına saklanan korkaklar" laflarına inanmıyorsunuz değil mi? hem de sözlük'te, hem de kaç kişinin kapısına polis gitmişken?

    ressamın hikayesine inanmamak da olası ayrıca. zira mahkemeye gidilse de benzeri bir şey olacak. hakim, "hani kanıt, hani sözleşme" diyecek. zaten bunu bilen işyeri sahibi de, mahkemeye gidilirse, "ben ressama on bin lira verdim ama hala benden para koparmaya çalışıyor" derim diye tehdit ediyor, ki anlaşılan para on bin liranın da altında. burada devreye, ressamla işyeri sahibini tanıştıran ve tüm süreci bilen, ve işin kötüsü arada da kalan kişinin tanıklığı giriyor. gel gör ki, yalnızca o tanıklığa dayanarak dava açmak mümkün değilmiş pek, ve fakat işyeri sahibi "beni karalıyorlar, ticari itibarımı zedeliyorlar" diye dava açarsa, en azından bir dayanağımız var. tabii, o tanığı sözlük'e çağırmak pek mümkün olmadığından, burada okuyanları tam olarak tatmin etmek mümkün değil.

    sadece şunu düşünebilirsiniz. sırf tecrübesizliğinden bu duruma düşmüş bir kadın ressam, başına bela almak pahasına, en azından sesini çıkarmaya çalışıyor, parayı geçtim en azından bana yapılan bilinsin diyor ve sözlük'te yazan bir arkadaşından konuyu açmasını rica ediyor (kadın diye özellikle belirtmem, ah canım kızceğize neler yapmışlar sempatisi kovalamak değil, bir arkadaşın da belirttiği gibi bu memlekette camı çerçeveyi indirme olasılığınız olmadığı sürece haksızlığa uğramanın vakayı adiyeden olmasıdır). tekrar söylüyorum, bir insan başına bela almak pahasına neden bu işlere girer? bence parasını almak istediğinde "ruh hastası" denerek mekandan yollanması yeterli bir sebeptir.
  • olaylara bakınca benim için daha gitmeden bitmiş mekandır. zira onu yapan içkinize yemeğinize de tükürür.
  • ben bu mekanın sahipleriyle ilgili en çok "evlerini geçindirmek için yanlarında çalıştırdıkları insanların daha iyi yaşam şartlarına ulaşmaları için bu mekanın iş yapmalarını isteyen emekçiler"* olmalarını sevdim.

    böyle aslında mazlum gibi, içimizden biri gibi, ama aynı zamanda sadece çalışanlarının yaşam kalitesini yükseltmek için uğraşıyor gibi, hatta işletme değil de ssk gibi. kıyamam:(
  • ahahaha ismine yarıldığım mekan.

    colin kazım hatta ersen martin bile daha bir uyumlu geliyor kulağa.
  • bir arkadaşım burada filminin gösterimini yapacakmış. sözlükte yazılanları gösterdim. söyledikleri ve tavrı karşısında gerçekten kelimelerim kifayetsiz kaldı.

    "kompleksli sözümona sanatçı biri
    duvara bir resim yapmış
    duvarda halen resim, üstelik gerçekten amatör." "ressam olan böyle yapmaz" "o mekan yaklaşık 400 bin dolar harcanarak restore edildi
    mekan sahiplerinin sanat bilgisi de ayrıca satın alabilecek düzeyde, sözümona kişiyi tanımıyorum"

    aynen bunları dedi. copy paste, alın teri değil. bu cümleleri sarfeden kişi de şair geçiniyor, kitapları var. bir sanatçı için, emeğinin karşılığını isteyen bir insan için bu kelimeleri sarfedebiliyor. yahu tanıdığım ettiğim insansın, senin çapın ne ki bunu söyleyebiliyorsun? amatörmüş. sen sanki orhan kemal oldun da, kalkıp milletin sanatını eleştiriyorsun. mekan sahipleri isterlerse o resmi oradan saniyesinde kaldırırlarmış ama, vicdanları rahatmış. öyle dedi. vicdanları olmadığı için olabilir mi acaba?

    sonradan görme, ne oldum delisi, zengin insanların her zaman haklı olduğunu savunan, sözde komünist özde kapitalistin önde gideni çakma entellerle birlikte, toptan cihangir yerin dibine girse üzülmem. şüphem vardı bu olayı ilk okuduğumda, lan dedim gaza mı getiriliyor millet ama, bu olaydan sonra kesinlikle inandım. ressamın amatörlüğü ve resmin kötülüğünden dem vurup mekana harcanan parayı söyleyip "hayır yalan, parayı ödemişler yok öyle bir şey" diyemiyorlarsa, daha ne diyeyim.

    bu yere gitmeyin. gidenle de muhatap olmayın derim.
  • vay aq sonunda yine; "çok fakirdiler, dükkanı elleriyle yapmışlardı zaten onlarca kişiye ekmek kapısı oldular "a bağlandı ya durum işte ben bu tadı seviyorum.
hesabın var mı? giriş yap