• kokusuyla beni sabah sabah garipleştiren, uzun zamandır görüşmediğim hislerimle görüştüren katalizör.

    soğuk, karlı bir yaz günüydü. yağan tipiden göz gözü görmüyor, asfalttan sıcak buharlar çıkıyordu. güneş ortalığı yakıyor hatta yağan kar dizboyuna gelmişti bile. bir yandan botlarımdan içeri giren kar yüzünden donuyor diğer yandan da terden sırılsıklam oluyordum.

    eve, doğduğum şehre gitmeyeli uzun zaman olmuştu. bir şeyler değişmişti heralde. eksikliğim hissedilmiş miydi acaba? anneme-babama “senin oğlan nerelerde?” diye sormuşlar mıdır hiç? yoksa yokluğumun farkına varmadılar mı?

    4 senedir tatilleri saymazsak, hiç görünmüyordum mahallede. tatillerde de göründüğüm söylenemez aslında. hem niye, kime görüneyim ki. çocukluğumdan beri görünmek istediğim birisi hiç olmadı kendi mahallemde. ya benden büyüktüler ya da benden küçük. yaşıtım olanlar da vardı elbet. ama nereden bilebilirdim ki onun da taşınıp gideceğini? ismi neydi acaba? biliyor muydum, onu bile hatırlamıyorum. ha unutmadan, gamzeleri vardı. belki bu yüzden adını gamze koymuşlardır. ben onu aklımda gamze ismiyle tutuyorum. ismi belki de aylin. ya da merve. ceyda bile olabilir hatta. farketmez, benim için gamze o. aynı kardeşim gibi, yüzünde gamzeleri olduğu için gamze ismini koymuşlardır ona da. yanılıyorsam da varsın olsun. en büyük hayal kırıklığım olmaz sonuçta.

    benim ilk konuştuğum, etkilendiğim, yüzümün kızardığı, kekelediğim, ne dediğimden haberdar olmadığım, titrediğim hatta, ilk kişiydi o. onun bunlardan zerre haberi yoktu ama. dur, onun hiçbir şeyden haberi yoktu hatta. ruhsuzdu lan. onu hiç gülerken, ağlarken ya da sinirliyken görmedim. ya da hatırlamıyorum.

    pek konuşmazdık onunla. benimle konuşmak istediğini de sanmıyorum. zaten konuşamazdık ya. yani ben konuşamıyordum aslında. çekindim hep, kaçtım. o yerinde durmayan, laf dinlemeyen o asi çocuk, bu asiliği yüzünden kafası yarılan çocuk, kapı kilitliyse camdan kaçan o salak çocuk o kızın yanında dondurma gibi duruyordu. hem soğuk hem de yavaş yavaş eriyen bir dondurma gibi.

    belki o da benim gibi daha doğrusu benim ondan çekindiğim gibi çekindi benden. ya da annesi "o çocukla konuşma" dedi. annelerin “onunla konuşma” dediği kötü çocuktum belki. çocukken kimseye bir kötülüğüm olduğunu sanmam. yani annesinin benim için böyle söyleme ihtimal düşük. bu kız sevmedi mi beni yoksa? evet, bu ihtimal daha akla yatkın.

    ona dair hatırladığım ilk şey, taktığı kırmızı şapka. hani şu yanlarından ipler sallanan, üst kısmında bir ip yumağı bulunan, şimdi olsa hayatta takmam dediğimiz türden bir şey. şirin bir şey ama giymem hayatta. zaten bere takmam ki ben, neyse. modası geçmemiş sanırım. çocuklarda görüyorum ara sıra. hala çocuk kalanlarda da görmedim değil. adları gamze onların. hayır benim adım sevda desen de fark etmez. adın gamze senin.

    topu topu 1 ay gördüğüm bir kızı hala unutamamış olmam değil sorun. aslında aklımda da değildi pek. bu sabah oldu her şey. sırık gibi boyun bir işe yarasın denilen bir insan olmanın haklı ya da haksız gururunu da taşımadım hiç.

    soğuk bir kış sabahı, güneş ortalığı kavururken ben balkonda çamaşır asıyordum. seneler sonra ilk defa. çamaşırlardan gelen deterjan kokusu birden bire geçmişe döndürdü beni. kalakaldım orada, hareketsiz. oturdum bir tabureye, dayadım kafamı duvara. soğuktu ama umursamadım pek. düşündüm. geçmişimi, daha doğrusu artık hayatımda olmayan ve büyük ihtimalle de bir daha asla hayatımda olmayacak ya da olamayacak insanları düşündüm. uzun zamandır içinde olmadığım hislerimdi bunlar. özlemişim belli, çok olmuş görüşmeyeli.

    beni bu soğuk havalar değil de, bu deterjan kokusu mahvetti.

    anne ben bugün melankolik oldum.
    belki senin yüzünden
    belki senin sayende
    karar veremedim hala.
  • 1 litre atık su 8 litre içilebilir tatlı su kaynağını kirletir,
    atık suların oluşumunda deterjanların pastadaki payı büyüktür.

    pek çok endemik bitki ve nesli tükenmekte olan kuş türlerine ev sahipliği yapmakta olan gediz deltası şu sıralar detarjan kirliliği sebebi ile çırpınmaktadır.

    deterjanlar vazgeçilmez temizlik maddeleridir. ancak temizlik için çok kullanılmaları icab etmemektedir. ilmi olarak 1 litre suya 2-3 gram kadar deterjan konulduğunda en iyi netice alındığı ifade edilmektedir. daha fazla kullanılması halinde hem temizleyici hususiyeti azalmakta, hem de daha çok durulama suyu kullanılması gerekmektedir. uzmanlar bir yemek tabağındaki deterjanın tamamen temizlenmesi için 18 litre su kullanılması gerektiğini söylemektedirler.

    sudaki deterjan nisbeti milyonda bir olduğunda balıklar üzerinde zehirli tesirleri yanında suyun oksijen muhteviyatını da değiştirmektedir. milyonda 0.1 kısım deterjan ihtiva eden suda, hava oksijeninin çözünme ve tutulma hızı yarı yarıya azalmaktadır. deterjanların içine ilave edilen katkı maddelerinden kaynaklanan menfilikler de bulunmaktadır. su sertliğini gidermede kullanılan fosfat tuzları ve azotlu maddeler su bakteri ve alglerinin olağanüstü çoğalmalarına sebep olmaktadır. bunun neticesi olarak da sularda "ötröfikasyon" adı verilen bir çevre problemi meydana gelmektedir. ötröfikasyon neticesi su vasatındaki canlı hayat sona ermekte, meydana gelen hidrojen sülfür ve metan gibi gazlar çevreye yayılmaktadır.

    doğal deterjan (kül suyu yapımı)

    1) şehirde yaşayanlar; en yakın odun ateşinde ekmek yapan, fırına gidip yarım kovadan az fazla kül alın. bu kül merak etmeyin ya meşedir,ya zeytin yada benzer bir ağaçtandır.yani potasyumu fazladır.doğada yaşayanlarda kendi külü yetmediğinde en yakındaki fırından alabilir. çünkü bu küller siz almayınca şehir çöplüğüne gidiyor.

    2) külün üstüne su ilave edin ve karıştırın. bu su yağmur suyu olursa daha etkili sonuç alırsınız.

    3) külün içindeki hafif malzemeler kömür dahil su üstüne çıkar. bunları tel süzgecinizle alıp en yakındaki toprağa bırakın. çoksa seyrelterek dağıtın. eğer kömür sobanız varsa ya da mangalda bu kömürleri yakabilirsiniz. enerjiyi çöpe atmayın.

    4) akşam karıştırılan karışım sabaha kadar durulur. kül aşağıya çöker, su ise artık potasyum hidroksitli bir şekilde üstte kalır. işte buna doğal kostik; kül suyu diyoruz. çok açık renkli bir çaya benzer. ihlamur çayı renginde diyebiliriz. parmağınızı sokup test ederseniz kaygan olduğunu fark edersiniz.

    5) o günkü ihtiyacınız kadar suyu bir şişeye aktarın. geri kalan karışımı karıştırın. çünkü her karıştırmada külün içindeki potasyum suya karışıp deterjanınızın daha güçlü olmasını sağlayacak.

    6) haftada bir fırına uğrayıp kül alıp karışımınıza eklemeniz yeterli olur.

    7) kovanın altında kalan eski külleri ise başka bir kaba aktarıp krom, çelik, seramik,lavabo,mermer,taş yüzeylerde tel yerine yada biriken yağ katmanlarını ovalayarak temizleyebilirsiniz. ancak arası açık renk “derz” olan fayanslı yerlerde grilik olacağını unutmayın.

    8) artan külü bahçenizde seyrelterek gübre katkısı, tarım ilacı yada tavuklarınız varsa eşelenerek parazitten arınma kumu olarak kullanabilirsiniz.

    9) sil baştan.... yeni karışım … yeniden kül alıp hazırlamayı unutmayın. bizimle beraber şehirlerde deneyen dostların ifadelerine göre balkon bu iş için çok uygun bir alan! kap olarak her tür olabileceği gibi toprak küpler ideal. nefes alıp terlediği ve suyu azalttığı için…

    kaynakça: http://bulasik.com/haber.php?haber_id=9
  • hey douglas güzellemesi, rina rina rinanay.
  • modifiye deniz üstü köpürür.

    cem karaca arkadaşlarıyla, bu güzelim ege türküsüne deterjan adını takmış.

    (bkz: hey douglas) (bkz: veyasin)
  • kontrolsüz deşarjları sonucunda atıldıkları sularda iölerindeki fosfor sayesinde alg patlaması yaratan madde.
  • amerika'da artik gidilen camasirhanelerdeki makinalarin kisacik devirlerinden midir yoksa temizleyici urunlerin icerigini olusturan maddelerin zayifligindan midir bilinmez, giysileri, nevresimleri, havlulari guzelce kokutan yalniz bir turlu dogru duzgun temizlemeyen problematik. buradan ayse teyzemize sesleniyorum.
  • sabunların asidik ortamda iyi çözünememesinden ve sert sularda tortu oluşturmasından dolayı icat edilen kir sökücü madde. deterjanın iyisi çok köpüreni değil kire iyi nüfuz edenidir.
  • bahar kokulu olduğu iddaa edilen kimyevi madde. fakat bir şey nasıl olur da bahar kokar.. açıklanamaz bu. sözlenmez, sözlüklenmez...
  • *isminin sonuna "matik" ekinin ilâve edilmesi farz olan kimyevî mâmül.

    misâl: sükelâmatik*
  • gömleklere, eteklere verdiği çiçek kokusu, bahar aroması falan kulağa (buruna?) pek hoş gelse de insanın ağzını burnunu gömdüğü yastığın buram buram kimyasal kokması o kadar da zevk verici bir durum değilmiş. sırf bu yüzden tertemiz takımı deterjansız tekrar yıkadık, ölçülü koyun oğlum şunun parfümünü.
hesabın var mı? giriş yap