• bağımlılığın master molekülü.

    bağımlılık yapan tüm maddeler (kokain, amfetamin, nikotin vs.) ya dopaminin geri emilimini engelleyerek ya da görevi, ortalıkta dolaşan fazla dopaminlerin yapısını bozmak olan enzimleri (monoamin oksidaz)(mao) bloklayarak dopamin miktarında birikmeye sebep oluyor. bu birikmenin etkisi de mutluluk olarak hissediliyor. ya da ergenlerin tabiriyle kafanın iyi olmasıyla.

    dopaminin birikmesine vücudun verdiği tepki de fazla dopaminlerin toplanmasını zorlamaya yönelik olunca 'dopamin reseptorlerinde' bi artış oluyor.

    işte bağımlılık da tam burada devreye giriyor. bünye her köşeyi kaplamış dopamin receptörleri (alıcıları, toplayıcıları) yüzünden dopamin üretiminde yetersiz kalınca yiğidimiz ben hallederim çekil diyip sigarayı yakıyor. ilk nefeste nikotin, mao'yu etkisiz hale getirince dopamin tekrar geçici olarak normal seviyeye yükseliyor.

    tabi bi de otlakçılar, ben paket taşımıyorum yea'cılar var. onların sorunu apayrı. kimse bilmiyor daha onu.
  • maksimum seviyesine ödüle ulaşıldıgında degil, beklenti moduna geçmemizle ödülü almamız arasında çıkıyormuş bu meret. yani ödüle ulaşmak için harcadıgımız çaba süresince dopamin seviyesi artıyor ve eger ödül bizi çalışmaktan vazgeçirecek kadar uzakta degilse (dondurma yemek için bir ay beklemek bizi heyecanlandırmayabilir, ama bir saat boyunca ders çalışmak için makul bir hediyedir) maksimum seviyeye çıkıyor. çalışmayı bitirdigimiz zaman bu seviye düşüyor.

    işin ilginç yanı çalışmayı bitirdigimizde ödüle her zaman ulaşamıyorsak (köpeginiz fırlattıgınız oyuncagı geri getirdi, ama bisküvisini vermediniz) bir dahaki denemede dopamin seviyesi daha da artıyor.

    bunları kaynagından dinlemek isterseniz eger: http://www.youtube.com/…xrywdp9ii0&feature=youtu.be
  • tekeşlilik hormonu olarak da adlandırılabileceğimiz bir tür hormon. deney maksadıyla erkek farenin beynine yüklü miktarda enjekte edilmiş ve farenin ortamdaki diğer dişilere olan ilgisini kaybettiği, içlerinden seçtiği bir dişiyle ilgilendiği ve tüm zamanını sadece o dişiyle geçirdiği gözlenmiş. insan beyninin bir bölümün de dopamin hormonu ürettiği biliniyor. ayça şenin yorumuna göre bu erkeklerin "neden eski sevgililerini, eşlerini bir türlü unutamadığını" açıklıyor.
  • dopamin ve dopamin reseptörleri.

    kısaca şöyle oluyor ;

    dopamin bir fiş
    ve
    reseptörler de birer priz .

    fişi prize taktığınızda mutlu oluyorsunuz , haz duyuyorsunuz.

    #######################

    mastürbasyon , porno , sigara gibi bağımlı oldugunuz şeyleri yaptığınızda aldığınız haz max. düzeye çıkıyor ve 1 2 dakikalığına dopamin patlaması yaşıyorsunuz ...

    bunu tekrar ettikçe beyin diyor ki , "vay amına koyayım bu kadar fiş var , ben bari daha büyük bi priz yapayım yoksa yetmez aq" diyip reseptorlerinizi daha büyük hazlara uyarlıyor.

    sonra siz aslında haz almanız gereken bir olaydan (tatlı bi sohbet , kitap okumak) gibi olaylardan haz alamıyorsunuz.

    bu olayları yaptığınızda fiş beyninize gidiyor ve bi bakıyor eşşek kadar bi priz
    var .

    ve o eşşek kadar prize giremiyor . dolayisi ile mutluluk duygusu yaşamıyorsunuz.

    küçük olaylardan haz alamama ile başlayarak çok büyük sıkıntılara kadar gidiyor .
  • organizmanın istediği birşeyler yaptığımızda beynimizin bizi ödüllendirme şekli. libidonun kimyasallarından biri. morfin'le kafiyesi tesadüf değildir.
  • pis bir şeydir bu. eksikliği*ni tatmamış olsam da fazlalığı çok pistir. (bkz: sizofreni) insanı nedeni yokken krizlere sokar (aslında nedeni kendisidir). birazcık dengede kalsa, üstüne bir bardak kola içildiği an gayet fazlalaşır bu hormonumsu kimyasal şey. beni yıllarca kolanın içinde alkol olduğuna inandırmıştır taa ki kendisini araştırana kadar. okuduklarıma göre çikolata ve fast food türü yiyecekler dopaminin salgılanmasını azaltıyormuş.* bu salgıyı arttırmak içinse omega 3 yağ asitleri içeren şeyler yemek lazımmış. dopamin olmadan elimizi kıpırdatmak bile imkansızmış*. nihayetinde dengede durmasının önemi oldukça büyük olan bir hormondur, bir salgıdır. bu dengeyi sağlayan insanların "çok şükür" bilemedin "buna da şükür" demeleri iyi olacaktır.
  • muz, balık, fındık, fıstık gibi besinleri tüketmekle doğal yollardan arttırılabildiği söylenen hormon.

    bir de şu var tabi;

    http://www.ntvmsnbc.com/id/25169663/

    bir de şunu ekleyelim

    yüksek dopamin= düşük prolaktin
    yüksek prolaktin= düşük testosteron

    bu eşitliklere dayanarak, dopamin seviyesinin artmasının dolaylı yollarla testosteronu da arttırdığını söyleyebiliriz.

    muz, balık, fındık, fıstık satıcılarına hayırlı işler.
  • fazlasi psikoza, sizofreniye neden oluyor. dopamin orani arttikca, beyin alakasiz durumlar arasinda iliski kurmaya ve gerceklikten kopmaya basliyor. anti-psikotik ilaclar dopamin seviyesini azaltmaya yonelik kullaniliyor. ayrica ozellikle esrar ve kokain de dopamin seviyesini artirarak hayal gormeye sebep oluyor. kalici etki de birakabiliyor. dopamin seviyesi hali hazirda yuksek olanlarin esrar kullanmasi sizofreni surecini hizlandirabiliyor.
  • bir molekül düşünün ki salgılanır salgılanmaz size; yaşam amacınızı, güdülenmenizi, konsantrasyonunuzu, enerjinizi, düşünmenizi, özgüveninizi, kendinize olan güveni hemen geri versin. bunların hepsini ve daha fazlasını kontrol etsin...

    evet bu dopamin. yaklaşık 4,5 yıldır devam eden (ve hala devam edecek olan) tıp hayatımda en çok sevdiğim ve bende en çok merak uyandıran nörotransmitter madde. insan beyninin bug'u aynı zamanda. nasıl mı?

    bağımlılık yapıcı maddeler, uyarıcılar, stimülantlar, nikotin, kafein... hemen hemen hepsi dopamin üzerinden etki gösterir. beyindeki mezolimbik yolaktaki dopamin miktarını arttırırlar. bu yolak insandaki haz merkezidir. kullanılan maddelere ya da yapılırken zevk alınan davranışlara bağımlılığın başladığı yerdir.artan dopaminle beraber gelen haz, mutluluk, enerji, keyif durumunun hissedilmesidir. buraya kadar her şey normal.

    peki bağımlılık nasıl oluşur? sürekli dopamin salınımını arttıran etmenler(amfetamin, kokain, metilfenidat, morfin, eroin, seks, nikotin) doğal olarak dopamin reseptör sayısını da arttırır. böylece nöronların yine aynı şekilde uyarılabilmesi için daha fazla reseptörün dopaminle eşlenmesi gerekir. bunun için de madde kullanan birey, aynı etkiyi tekrar yaşayabilmek için daha fazla kullanmaya başlar. overdose dediğimiz olay gerçekleşir. alınan bu fazla doz maddeye uzun süre dayanamayan sinaps hücreleri zamanla körelmeye, atrofik olmaya başlar. böylece bağımlılık gerçekleşmiş olur.

    ayrıca dopaminin fazla salgılanması şizofreniye az salgılanması da parkinson hastalığına neden olur.

    normal bir bireyde zaman zaman depresif duygu durumların oluşması, her zaman keyif alarak yaptığı işlerden keyif almamaya başlaması, genel olarak bir isteksizlik hali, güdülenme problemleri, konsantrasyon eksikliği ve daha bir çok istenmeyen durum genel olarak dopamin eksikliğinden ileri gelir. semptomatik tedaviyle bir kaç saat ilâ bir kaç gün içerisinde kontrol altına alınır. dopamin sentezi ya da metabolizması bozukluğundan şüphenilen kişilerde, idrar örneği alınır ve içeriğindeki homovalinik asitdüzeyine bakılır.

    kısacası insanın beyninin farkına varmasını sağlayan bir katekolamin çeşididir. bunca icadın, buluşun, keşifin yapılmasını sağlayan, beklenen "ilham" kaynağını yaratan mikronluk mucizedir.
  • bu nörotransmitter'in yalnızca şizofreni, parkinson, dehb değil adlarını henüz koyamadığımız birçok duygu durum bozukluğuna yol açtığı halen tartışılan konulardan biridir. özellikle bilgisayar oyunları, fast-food, pornografi, abartılı sosyal medya kullanımı, ve hatta sürekli dinlenilen bazı müzik türlerinin bile beyindeki dopamin dengesini ciddi oranda bozduğu söyleniyor. şüphesiz dopamin hayatta kalmamızı sağlayan en güçlü etkenlerden biri ancak gelişen teknoloji ve değişen yaşam tarzlarımızın dopamini suistimal etmeye hayli elverişli olması ilerde başımızı çok ağrıtacakmış gibi duruyor. hiçbir şeyden hoşnut olmayan, depresif, obez ve sürekli başka hayatlara özenmekten kendi hayatını idame ettiremeyen nesillerin kapıda olduğunu söylemek hiç de yersiz olmaz. günümüzde spor faaliyetleri bile dört duvar arasında plazma televizyonların, aynaların karşısında yapılan bir eyleme dönüşmüşken kazanç-kayıp ilişkisini anlamak çok da zor değil. neticede doğa intikamını her şekilde alıyor.
hesabın var mı? giriş yap