• 30 yaşinda bir erkeğim ve hiç kız arkadaşım olmadı. bundan sonra olacağına dair hiç umudum yok
  • beklentim yokmuş gibi davranıp, içime dünyalar kadar umudu sığdırmaktan yoruldum..
  • incisözlük'ün en popüler olduğu dönemde ev arkadaşımla beraber biz de hesap açıp erkek yazar ayağına @2ler yapıp küfürleşiyorduk. ben savaş ve barış romanının en piç karakteri olan “anatole kuragin” i nickname olarak seçmiştim. nickname başlık altım kısa sürede “savaş ve barış okumuş piç!”, “savaş ve barışın en orospu çocuğu karakteri ama moskova kuşatmasında yarrağı yiyor.”, “entellik kasma lan burda oç” “seviyeyi düşürelim: am, göt, meme” “piçe bak romanda ortamı sikti attı gelmiş şimdi buraya.” tarzı yorumlar ile dolmuştu. hiç umursamayacaklarını, dikkat bile etmeyeceklerini düşündüğüm nicknamemimden bana roman içeriği ile giydirdiklerini, bilinçli biçimde küfür ettiklerini görünce, beyinleri ve penisleri yer değiştirmiş erkekler olarak gördüğüm incisözlük yazarlarının tamamını fazla küçümsediğimi memnuniyetle idrak ettim.
  • depremde adana'da, 2 aylarını yeni doldurmuş 2 bebekleydik. bizde hiçbir şey yok, yakınlarımız sevdiklerimiz hep iyi, binamız da sağlam çok şükür. o yüzden herhangi bir şey demeye çok utanıyorum ama o kadar korktuk ki. yani biliyorum bunu söylemek bana düşmez ama ben sabaha karşı olan depremde kucağımda bir bebeğimle, öğlen olan depremde de diğer bebeğimle öyle dehşetli korktum ki. bir yandan da diğer bebeğim o an kucağımda değil ve ne yapabileceğim bir şey var ne de o suçluluk duygusuyla baş etmenin herhangi bir yolu. neyse ikinci depremden hemen sonra mersin'e kaçıp ondan iki gün sonra da ankara'ya döndük.

    insanın 24 saati 2 bebekle geçince hakikaten başka bir dünyada yaşıyor. farkına bu kadar varmamıştım zaman geçtikçe anlıyorum, ben cidden çok korkmuşum.

    günün birinde hayatta sadece üzerindeki pijamayla kalabilecek olmak çok ağır.

    40 gün sonra hala işeyecek yer dahi bulamayabilecek olmak çok ağır.

    o çocukları bebekleri düşünüyorum, kimbilir hangisinin başına ne geldi veya gelecek, bunların her biri birilerinin kuzusuydu şimdi nerelerde neler yaşayacaklar, bu çok ağır. aynı şeyin benim kuzularımın da başına gelebileceğini bilmek çok ağır.

    ve bütün bunlar yaşanırken bir seçim yapılacak. bu kahrın bütün sorumlusunun tekrar seçilebilme ihtimali çok ağır.

    bunu kaldıramıyorum.

    eşim, kendi alanında ve tecrübesinde türkiye'de kalan sayılı mühendisten biri. gitmediyse de yurtdışına çalışıyor. o yüzden aslında yolumuz gayet açık ama biz istemedik. anamız babamız burada, biz burada olmayı seviyoruz dedik.

    "seçimden sonra bunlar yine kazanırsa gider miyiz" diye zaten konuşuyorduk ama bu ihtimal benim için artık ete kemiğe büründü. çünkü ben o ağır ihtimallerle yaşamak istemiyorum. "gider miyiz" sorusunun kökünde hep kızlarımın alacağı eğitim ve yaşayacağı toplumsal iklim vardı, bunlar elbette hala var ama bir sürü şey daha var artık. elimde imkan varken, 6 şubat sonrasını yaşayabileceğim bir yerde ısrar etmeyi hem saçma hem de çocuklarıma haksızlık olarak görüyorum.

    bir yandan da, 20 şubat depreminden sonra babamın söylediği bir şey var, aklımdan gitmiyor.

    6 şubattan sonra ankara'ya annem ve babamla geldik. 20 şubatta, depremden önceki bir saatte "yarın dönelim artık biz" dediler. etmeyin tutmayın kalın işte burada diye bir sürü dil döktük ikna edemedik. o gün yine deprem oldu yine ikna edemedik.

    ertesi gün annemle babamı aşti'ye götürürken babam dedi ki "yavrum endişenizi anlıyorum, haklısınız ama orası bizim evimiz. nasıl dönmeyelim? eğer bize bir şey olursa olur, ne yapalım ama bir daha deprem olur da sağlam kalırsak belki bir şeylere faydamız olur. bizim orada olmamız gerekir."

    orada olmamız gerekir'den çıkamıyorum.

    bir yandan "korkarım mücrim gibi baktıkça istikbalime,"

    ama diğer yandan da,

    "yaşamak görevdir yangın yerinde."
  • kapattım kendimi tüm ilişkilere aşk mı gerek yok dostluk mu gerek yok ufacık ailem o da mecburiyetten dışa susuyorum ama sadece susuyorum fakat kendime günlük tutuyorum çünkü beni benden daha iyi dinleyen kimse yok kıymetim de pek yok yalnızlığımla baş başayım her gün dilediğim gibi yaşıyorum yapayalnız
  • hassas bir kalbe sahip olmak çok zor, aklınızdan çok duygularınızla yaşıyorsanız hele..

    ikinci sınıf muamelesi gibi hissetmek istemiyorum ve artık bu limanı terk edeceğim. çünkü bu liman benim değil. beni sahiplenmedi. sahibi hissetmediğini yerde kalmak istemiyorum. bana fazlalık görülen şeylerden ötürü kendimi suçlu hissetmekten bıktım. ben sevilmeyecek bir adam değildim. değilmişim de... bugüne kadar beni bir başkasıyla kıyaslayıp durmuşsun. ona yaptığım güzellikleri buna yapmayacağım diye and içmişsin. ben başkasının günahını çekmek zorunda değilim. ben bu kadar bencil düşünceye kurban gitmek zorunda da değilim.

    sana 6 yılda bir tanecik çiçek bile almayan bir insana saçını süpürge ettin. sonra seni görmeden onlarca çiçek alana da dünyayı zindan ettin. şimdi de neden çiçek almıyor diye ağlıyorsan dönüp bi düşünmen gerekmez mi?

    ben seni, benden olmamana rağmen sevmiştim. sen ise zaten beni, ben olduğum için... o kadar güzel sevmiştim ki ben bile kendim etkileniyordum aşkımdan. bir insan, karşısındakinin isteklerini bu kadar yok saymamalıydı. bu kadar görmezden gelmemeliydi.

    en sonunda bana, ona yaptığım fedakarlıklar yüzünden sana fedakarlık kalmadı, dedin. kusura bakma. ben daha sana gelemem. sana binlerce kez anlatmaya çalışmıştım. beni geçmişinle aldatıyorsun diye anlatmıştım. buluşmaman, emek vermemen vs. hayat işte bu kadar... söylediklerin öyle bir yara açtı ki bende toplayamıyorum. sana olan aşkımı toplayamıyorum. bu sözlerini görmezden gelemiyorum. ömrün bahtın, yüzün gibi güzel olsun kadın. seni çok sevdim ama artık sevemiyorum.

    seni, emanetleri kaybolmayan yüce allah'a emanet ediyorum.

    kendine iyi bak hayatımın ilki...
  • çok yanlış şekilde öğrendiğin şeyler bazen çok doğru.

    hayatta ailen dahil hiçkimseye güvenmemek lazımmış.

    çok haklıydın. çok üzgünüm.
  • aşık olmam lazım benim. hayattan sıyrılmam, tüm hücrelerimle sevmem/sevilmem lazım
  • bugün hayatımda ilk defa bir adım daha ileri gittim. yıllardır düşündüğüm şeyi yapmaya bi adım daha yaklaştım. ilaç dolabını açtım çekmeceleri karıştırdım. istediğim ilacı bulamadım, nerede olduğunu biliyordum ama gidip almak yerine kendime başka bi ilaç seçtim. açtım haplarla bakıştım, biraz da prospektüsü okudum, beklediğim şeyler yazıyodu beğendim. hayallerim de bir sonraki boyuta taşındı artık, hepsini kırıp içtiğimi düşündüm ama sonra yapamadım ve kutuya geri koyup kaldırdım. bu işin sonu nereye varacak bilmiyorum ama kendimi uzun yıllar yaşarken hayal edemiyorum.
  • ülkemizin sınırları mı daha büyük, yoksa sabrımın sınırları mı…
hesabın var mı? giriş yap