244829 entry daha
  • depremde adana'da, 2 aylarını yeni doldurmuş 2 bebekleydik. bizde hiçbir şey yok, yakınlarımız sevdiklerimiz hep iyi, binamız da sağlam çok şükür. o yüzden herhangi bir şey demeye çok utanıyorum ama o kadar korktuk ki. yani biliyorum bunu söylemek bana düşmez ama ben sabaha karşı olan depremde kucağımda bir bebeğimle, öğlen olan depremde de diğer bebeğimle öyle dehşetli korktum ki. bir yandan da diğer bebeğim o an kucağımda değil ve ne yapabileceğim bir şey var ne de o suçluluk duygusuyla baş etmenin herhangi bir yolu. neyse ikinci depremden hemen sonra mersin'e kaçıp ondan iki gün sonra da ankara'ya döndük.

    insanın 24 saati 2 bebekle geçince hakikaten başka bir dünyada yaşıyor. farkına bu kadar varmamıştım zaman geçtikçe anlıyorum, ben cidden çok korkmuşum.

    günün birinde hayatta sadece üzerindeki pijamayla kalabilecek olmak çok ağır.

    40 gün sonra hala işeyecek yer dahi bulamayabilecek olmak çok ağır.

    o çocukları bebekleri düşünüyorum, kimbilir hangisinin başına ne geldi veya gelecek, bunların her biri birilerinin kuzusuydu şimdi nerelerde neler yaşayacaklar, bu çok ağır. aynı şeyin benim kuzularımın da başına gelebileceğini bilmek çok ağır.

    ve bütün bunlar yaşanırken bir seçim yapılacak. bu kahrın bütün sorumlusunun tekrar seçilebilme ihtimali çok ağır.

    bunu kaldıramıyorum.

    eşim, kendi alanında ve tecrübesinde türkiye'de kalan sayılı mühendisten biri. gitmediyse de yurtdışına çalışıyor. o yüzden aslında yolumuz gayet açık ama biz istemedik. anamız babamız burada, biz burada olmayı seviyoruz dedik.

    "seçimden sonra bunlar yine kazanırsa gider miyiz" diye zaten konuşuyorduk ama bu ihtimal benim için artık ete kemiğe büründü. çünkü ben o ağır ihtimallerle yaşamak istemiyorum. "gider miyiz" sorusunun kökünde hep kızlarımın alacağı eğitim ve yaşayacağı toplumsal iklim vardı, bunlar elbette hala var ama bir sürü şey daha var artık. elimde imkan varken, 6 şubat sonrasını yaşayabileceğim bir yerde ısrar etmeyi hem saçma hem de çocuklarıma haksızlık olarak görüyorum.

    bir yandan da, 20 şubat depreminden sonra babamın söylediği bir şey var, aklımdan gitmiyor.

    6 şubattan sonra ankara'ya annem ve babamla geldik. 20 şubatta, depremden önceki bir saatte "yarın dönelim artık biz" dediler. etmeyin tutmayın kalın işte burada diye bir sürü dil döktük ikna edemedik. o gün yine deprem oldu yine ikna edemedik.

    ertesi gün annemle babamı aşti'ye götürürken babam dedi ki "yavrum endişenizi anlıyorum, haklısınız ama orası bizim evimiz. nasıl dönmeyelim? eğer bize bir şey olursa olur, ne yapalım ama bir daha deprem olur da sağlam kalırsak belki bir şeylere faydamız olur. bizim orada olmamız gerekir."

    orada olmamız gerekir'den çıkamıyorum.

    bir yandan "korkarım mücrim gibi baktıkça istikbalime,"

    ama diğer yandan da,

    "yaşamak görevdir yangın yerinde."
29172 entry daha
hesabın var mı? giriş yap