• elektra mevzusu bir çeşit yılan hikayesi. önce mitolojide ki elektradan girelim azıcık. malumunuz mitoloji dediğin üç beş tanrı üç beş aile arasında geçer. agamemnon kardeşi menalaos'un * karısı helen'in kaçırılması ve gelişen olaylar ilyada'nın konusudur. odysseia'da truva savaşından sonrasını anlatır. bu heriflerin anası danası tanrısı kölesi karısı tuğla gibi kitap olmuştur. velhasılı kelam iki kardeşin durumlarından epeyce bir söz edilir destanda. zaten aile lanetlidir. agamemnon’nun babası (atreus) kendi erkek kardeşine( thyestes) sırf taht kavgası yüzünden oğullarını kızartıp yedirmiştir. pek hayırlı adamlar değildir yani bunlar. neyse konuya dönelim. elektra agamemnon'un kızıdır. annesinin babasını öldürmesi üzerine erkek kardeşine yardım ederek annesini temizler. bu yüzden freud'un babaya aşık olan kız kompleksine de isim sahipliği eder. zaten bu yunan tanrılarının krallarının sürü sepet bir sürü çocukları vardır. hepsi birbirine karışır kimin eli kimin cebinde belli değildir tanrılar hatunların peşindedir yüz vermeyeni lanetlerler ama meraklısına elektra'nın babası agammemnon savaşı kazanmak için kızkardeşi iphigenia’yı kurban eder. annesi klytaimnestra (bazı kaynaklara göre) bu yüzden ondan soğur ve intikam ateşiyle cayır cayır yanar. kendine bir yavuklu ( aigisthos’u) bulur. agammemnon savaştan dönünce getirdiği köleyle birlikte şölen sofrasında temizlerler kralı. elektra’nın da kanına dokunur bu durum. kardeşini(orestes) yetiştirir büyütür. annesiyle sevgilisini öldürtür. bu meseleyi tragedyanın üç gülü aischylos, sophokles ve euripides ayrı ayrı yorumlarla yazmıştır.
  • okeanos ile tethysin kızlarından biri..
    ayrıca agamemnon ve klytaimestranın üç çocuğundan birinin de adı..(diğerleri iphigeneia ve orestes).klytaimestranın kocasını öldürmesi ve sevgilisiyle sefa içinde yaşamasından derin üzüntü duydu.tek ümidi orestesin bir gün intikamlarını alacağı idi.fakat büyüyüp eli kılıç tutan orestes bir anneyi öldürmenin çok güç olacağını düşünerek ordan kaçtı..elektra ise kardeşinin geri dönmesi için hergün babasının mezarında dua etti.ve bir gün duaları kabul gördü..
  • - korkma, endişelenecek bir şey yok!
    - nereden biliyorsun?
    - ben daha önce öldüm!
    (bkz: jennifer garner)
  • devlet tiyatroları oyunu için şöyle özetleyeyim,
    bir oyun oynarsınız, içinde kahkaha ve gözyaşı gibi şeyler üst noktadır. sahneye çıkan oyuncu kahkahalar atarak gelse başta size garip gelir, belki ikinci kahkahada komik gelir, ama aradan geçmiş 70 dakika, hâlâ kahkaha atıyorsa, sinir sisteminiz bozulur. bu oyunda da elektra ağlayarak çıkıyor sahneye, ağlayarak konuşuyor, ağlayarak isyan ediyor, ağlayarak kardeşini ikna etmeye çalışıyor, kavuşuyor ağlıyor, kurtuluyor ağlıyor, ooeeehhh diyorsunuz.

    oyuncu ablayı da iyi gaza getirmişler, sürekli ağladı. elbette kendini yerden yere atan, gözyaşlarını akıtan, bağıra bağıra isyan eden bir karakter çıkarılabilir, ancak bir yerden sonra kadına bakmak istemiyorsunuz. elektra'daki acı, intikam duygusu, öfke, bir ton his sadece ağlayarak mı anlatılır? bu kadar mı kısır bir bakış açısı yahu bu? hadi tiyatro acemisine "vay be kadın ne ağladı arkadaş, helal olsun" dedirtirsiniz de, bundan kazancınız ne olacak?

    başrol özlem öçalmaz sürekli abartılı şekilde burnunu çekiyordu ağlarken, rahatsız olmuştum. yemin ederim midem kalkmıştı, öğürmeler olmuştu falan, e bu kadar salya sümük ağlamaya dayanamadı tabi bünye, burnu fena halde aktı, silemedi, önce takmadı, seyirci ikaz etti, oyuncu çaktırmadan halletmeye çalıştı o koca akıntıyı, neler yaşadık.. her çeşit sorun olur sahnede, neden kocaman sümüğünü gördük özlem öçalmaz'ın diye kızmıyorum tabi, ama iki saat sürekli ciddî ciddî ağlatırsanız oyuncuyu, hiç ara vermemecesine, e elbet böyle saçma kazalar da olur..

    oyunda müzik kullanmayıp, dramatik sahnelerde bir oyuncuyu sahneye atıyorlar, o da duygusal şekilde, opera tarzında, "aaaaa aa a" diye bağırıyor. orjinal buluş, ancak bir yerden sonra başrolün ağlamada zirve yaptığı bir yerde yine sahneye girince müzikçi arkadaş, bizim sıra komple güldü. sinirim bozuldu yemin ederim.

    sevgili ışıl kasapoğlu, çok cicisin, çok hoşsun, sana laf etmek haddimiz değil. ama sadece birkaç parçası kalkıp oturan düz platform sahne, ve oyuncuların neredeyse kafasına değecek kadar alçakta ve çok sayıda ışıkla elektra sahnelemesi olmuş mu? alkışlama kısmında devlet tiyatrosu seyircisi hemen ayağa fırlayıp, ayağa kalkmayanların suratına vururcasına şak şak alkışlar, bu oyun iter bitmez çıkanlar oldu, ayağa kalkan koca salonda 5 kişi falandı.

    ha, diyeceksiniz ki, kimse kalkmaz gerekirse, seyircinin beğenisi mi belirler oyunun kalitesini? devlet tiyatrosu iseniz, evet. şehir tiyatrosu iseniz de evet.

    özetle, gidip de sevmeme ihtimaliniz yüksek.
  • genel olarak duragan bir oyundu. dekor ve müzik olmadigi icin ve oyun uzun monologlardan olustugu icin seyirciyi her an sahnede tutmak oldukca zordu. fakat elektra rolunu oynayan özlem öcalmaz inanilmaz iyiydi ve neredeyse oyunun bütün yükü iki saat boyunca omuzlarindaydi. ve oldukca iyi idare ettigini söyleyebilirim.

    ama dekor ve müzigin daha üst düzeyde olmasini tercih ederdim. her ne kadar oyun boyunca seslendirmeler yapan abimize hayran kalsam da müzik bir tik daha arttirilabilinirdi.

    kisaca izlemeye deger ama yorgunken gitmemeniz tavsiye edilir.
  • sophokles'in yazdığı, ışıl kasapoğlu'nun yönettiği istanbul devlet tiyatrosu oyunu.

    normalde önyargı oluşturmaması açısından oyunlara gitmeden sözlüğü okumamaya çalışırım ama "istanbullu" tiyatro severlerin oyunla ilgili "s.kerler diyip çıktım", "ay bir taraflarını yırtarcasına bağırıyordu" gibi son derece kaliteli ve edebi yorumlarını okuyunca, üstümdeki tembelliği atıp oyuna gitmeye karar verdim.

    sevgili atinalılar, oyunda uyarlama, yorum hiçbir şey yok. ışıl kasapoğlu 2000 küsür yıl önce bu oyun nasıl sahnelenmişse öyle sahneye taşımış bu oyunu. ben bayıldım. oyun bildiğiniz üzere bir tragedya. hem de antik yunan tiyatrosunun ağır tragedyalarından. carl gustav jung'un isimlendirdiği elektra kompleksi'ne isim babalığı yapan bir tragedya.

    kostümler harika, döneme ve karakterlerin konumuna o kadar uygun dizayn edilmiş ki hayran kaldım. özlem öçalmaz'ın makyajı da çok başarılıydı belirtmeliyim. sürekli ağlamadı elbette oyunda. ancak, makyajı öylesine başarılıydı ki o imajı bizlere sürekli verdi.

    eğimli ve dekorsuz, duygulara göre renklendirilen sahne anlayışı tek kelimeyle süperdi. sahne benim için antik tiyatro sahnesinin başarılı bir tasviri idi.

    istanbul'daki gösterimlerde tenorun müziğini icra ettiği bölümlerde gülenler filan olmuş. sevgili elektra ekibi zeus size sabırlar versin.* ben çok beğendim tenoru. sesi oldukça güçlüydü. repliklere göre ses düzeyini çok iyi ayarladı. bence kendisini perde arkasında gölge yansıması şeklinde görseydik, oyunun görselliği daha yukarılara taşınırdı.

    oyuncu kadrosu -koroyu dışarıda tutuyorum- genel olarak, kaliteli, neyin içinde olduğunun, neyi oynamak istediğinin ve neyi oynayacağının farkında olan oyunculardan oluşuyordu. her birini ayrı ayrı tebrik ediyorum.

    geleyim özlem öçalmaz'a. bence son zamanlarda türk tiyatrosunun başına gelen en güzel şey kendisi. elektra'nın nefretini, kinini sırtında büyük bir kudretle taşıdığı gibi, oyunu sırtına aldı, büyük bir dirayetle, disiplinle, kudretle taşıdı. hiç bozmadı kendisini, aynı psikolojik yapı içerisinde, kabul edilebilir dalgalanmalarla duyguyu bizlere aktardı. iyi ki izledik kendisini. umarım yakın zamanda ankara'ya tayini çıkar da daha çok izleme şansımız olur.
  • oyuncuların bazı kelimeleri yanlış teleffuz ettikleri gereksiz uzun oyundur.

    monologları fazla uzun tutmuşlar. cümle vurgularında da hatalar vardı. elektra rolündeki kızı, ses tonunun güzelliği ve mimiklerini çok iyi kullanabiliyor olması sebebiyle beğendim.

    koronun aynı anda konuştuğu fakat daha sonra aralarından bir kişinin daha yüksek sesle konuşup ne dediklerini bize gösterdiği sahne benim için en yaratıcı sahnelerden biri oldu.

    en beğendiğim oyuncu ise hiç kuşkusuz kilolu adam. bazı yerlerde bocalasa da ses tonunu ve vurgularını çok beğendim. anne rolündeki kadın da iyiydi.

    şişman abinin ipleri kopararak kızları peşinden sürüklemesi salonda gülüşmelere neden oldu. tam bu ip ne işe yarıyor derken, orayı güzel bağladıklarını düşünüyorum.

    çiçek yolma ve çiçekleri yerden toplama sahneleri kesinlikle azaltılmalı, bu kısımlarda çok tekrara düşülmüş. ancak ışıklandırma, sahne dekorları, kıyafetler oldukça iyiydi.

    oyun nasıldı diye soracak olursanız, yunan mitolojisi ile eski türk filmlerini birleştirmişler gibi olmuş.

    oyuncuların emeğine sağlık.
  • iki perde yaparsak izleyiciler ikinci perdeye gelmez korkusuyla tek perde olarak oynayan 1 saat 50 dakikalık devlet tiyatrosu oyunu.
  • ıs bankasi yayinlarindan cikmis azra erhat tarafindan anlasilir bir sekilde turkcelestirilmis sophokles piyesi.elektra turlu turlu yazilmis bir tragedyadir.konusu şöyledir:
    pelops'un iki oglu atresu ve thyestes taht kavgasi nedeni ile birbirlerine girmistir.biri digerine kendi oglunu oldurturken, diğeri de karsilik olarak otekine kendi ogullarini yedirtmistir...
    nerde kalmistik?
    heh yunan tragedyasi diyorduk, iste bu yegenlerini babalarina yedirten atresunun 2 oglu vardir.agamemnon (klytaimnestra ile evli ve argos hükümdarı) ve menelaos (helena ile evli ve sparta hukumdari).
    gün gelir güzel helena paris ile troia'ya kacar ve onu geri getirmek tum akha ordusuna duser.ordu komutani ise enistesi agamemnondur..ordu yola.ciktiginda beklenen ruzgar gelmediginden, tanrılara rüzgar için agamemnon kendi kizi iphigenais i kurban eder.
    eltisi helenanin kurtulmasi için kızınin kurban edilmesini kaldıramayan klytaimnestra kocasinin kuzeni aigisthos (kardesleri agamemnon'un babasi tarafindan babasina yedirilmisti) ile anlasir ve kocasi 10 yil sonra seferden dönünce artık aşığı olan aigisthos ile kocasini oldurtur.
    ıste elektra trajedisi burda devreye girer.
    babasının annesi tarafından oldurulmesini kabullenmeyen elektra ilk once taht varisi kardeşi orestesi güvenli bir bölgeye kaçırtir ve yillar sonra gelip annesini ve sevgilisini öldürmesi için baskı yapar.
    kitapta en acık hissedilen duygu elektra`nin icinde yasadigi firtina ve mutsuzlugu.tam bir keder hali ve kinin aklini basindan almasi.
    uzun entry e bakilmasin kitap elli sayfa.
  • arveles muadili ilaç. yeni çıkmış. çıksın anasını satayım . rafta bu kadar çeşidi koyacak yer , cepte de alacak para kalmayacak yakında. bu ne lan ? insan gibi her etkin maddeden 1-2 tane ilaç olsa da firmalar arası rekabet yüzünden bir dolu promosyon masrafına gerek kalmasa nasıl olur agalar ?
hesabın var mı? giriş yap