• "eli, kolu tutan kadın" diye tariflenmesine karşın "25 yıl önce istifa ettirilip evde çocuk bakmaya zorlanmış kadın" diye demogoji yapılan başlıktır kendileri.

    eşimde çalışıyor, bende çalışıyorum. evimizin giderleri ortak. e şimdi biz anlaşamadık ve ayrıldık diyelim ki. çocuğun tüm gideri bende olsun, başka para vermem diyorum. neden vereyim? neden kadına aylık bağlayayım yahu, bundan daha salakça birşey olabilir mi? zaten çalışıyor hatun, e çocuğun giderlerinide ödemeyi taahhüt etmişim zaten. daha ne?

    yukarılarda birisi demiş, işlerine geldi mi kadın - erkek eşitliği, işlerine gelmedi mi ama bi kadınız. yok ya? ne güzel işmiş bu valla.
  • kadın istihdamı %30 seviyelerinde olan ülkede tabiki de onursuzluktur! amın oğlu estebana bak ya. ulan hayatınız boyunca yaptığınız tek şey dünyanın sınırlı kaynaklarını tüketmek. sığır bile sizlerden kat be kat daha faydalı bir canlı.
  • durum 1 :
    sen kadının çalışmasına izin verme yıllarca sana ve çocuklarınıza hizmet etsin. kadın akşam biryerlere gidelim bugün tüm gün evdeydim sıkıldım dediğinde ya inan bugün çok çalıştım yorgunum gibi türlü bahanelerle sürekli it gibi davran. arada gerilince falan kadına şiddet uygula. kadının artık canına tak ettiğinde son bir cesaretle boşanma kararı alsın. o kadın değil nafaka donuna kadar alsa haklıdır.

    durum 2 :
    erkek aldatmamışsa ya da psikolojik şiddet uygulamıyorsa ortada bir çocukta yoksa kadın kendi isteğiyle çalışmamış adama gelir gözüyle bakıyorsa ve hala nafaka istiyorsa onursuzluktur. siktir git bir inek al onu sağarsın

    erkeğin eğer maddi bir problemi yoksa para muhabbeti yapmak net olarak kalitesizlik örneğidir. yani demem o ki nafaka vs mahkeme kararına gerek kalmadan eğer adam kaliteli bir adamsa ve kadının ihtiyacı varsa vermelidir.
    hanımefendiden ayrılmadan önce bizim için almış olduğum 2 kişilik 10 günlük avrupa turuna biz ayrılınca kardeşiyle gitti. helali hoş olsun.
  • bazı kişiler "çocuğa verilen nafaka ile kadına verilen nafaka ayrıdır sizi gidi cahiller. çocuğa para tamam başımın üstüne de kadına ödemek ne alaka?" şeklinde yazmışlar.

    çocuk genellikle kadının çizdiği profil geçerli ise annenin yanında kalıyor, babaya da bazen 2 haftada 1 haftasonu, haftada 1, senede 10 gün gibi çocuğunu görme hakkı tanınıyor. çocuğa kim bakıyor bu esnada? tamam çocuğun ayakkabısından, okuluna, hasta olunca ilacına dek ödedin de o esnada çocuğun ile sürekli ve senden daha fazla ilgilenen "birisi var". çocuğun kendi ihtiyacına para vermen başka da bir de "çocuğun bakıcısına çocukla daimi ilgili olana" da para vermek var. oh ne güzel, baba ol, kadın da sırf anne diye çocuğu doğurdu diye çocukla sürekli ilgilenen çocuğun manevi sorumluluğunu daha fazla üstlenen biri olsun. madem bu kadar çocuk düşkünüsün, her allah'ın günü o çocuğa sen bak madem. bakmıyorsan da eski karıma değil "çocuğumun bakıcısına" ödüyorum de. hatta esas sen biraz daha onurlu ol da çocuğuna senden daha fazla bakana saygı duy. üstelik 7/24 bakıcısı, bakıcı demek de iğreti geliyor senden daha fazla manevi velilik yapıyor haliyle, senin gibi haftada 1 görüp para verip giden bir ebeveynlik yapmıyor. çocuğu yap, çocukla ilelebet en çok anne ilgilensin o 7/24 anne olsun, sen haftada 1 çocuğu alan baba ol, sonra da çocuğun annesine onursuz de dur. gerçekten çok haysiyetlice. kadınları da çocuğunuz gibi sevmeseniz de gözetmek zorundasınız. bu kadar basit. üstelik çocuğunuzun annesi olmasına da gerek yok, müslüman olmanız yeterli.

    çocuğunuzla ilgilenen kişiye de ödeme yapmaktan onun maddi manevi rahatından yana olmanız gerekir. anne ne kadar mutlu olursa çocuğuna da o kadar güzellikle davranır. sonra mazallah bir de "bu çocuğu 2 kişi yaptık ilgilenen benim" diye neden depresyona girmeye hakkı olmasın?

    yazdığım da başlığı açana değil, kimseyi hedef göstermiyorum. ama böyle genel genel konuşup otomatikman nafaka alan kadınları onursuz diye etiketlemek kimsenin haddi değil.

    ayrıca kadın kanıtlı (4 şahitli) zina yaşamadığı müddetçe gözetilmesi müslüman bir erkeğin hatta tüm müslümanların görevi ayetlerde yazıyor. çocuğu olsun olmasın.

    eşitlik nidaları atan feministlere gelince, kadın ve erkek, allah katında sırf erkek/kadın olduğu için üstünlük kazanmaz. sırf erkek/kadın olduğu için daha takvalı olma yeteneği kazanmaz.

    eşitlik nidalarına değil, en gerçekçi olana yani kadına pozitif ayrımcılık yapan dine ve sosyal politikalara yönelelim.

    lakin gerek toplumların yıllardır erkek egemen zihniyetle yönetilmesi, gerek kadınların bazı fiziksel farklılıkları (daha güçsüz olmaladı) kadınların pozitif ayrıma tabi tutulmasına sebep olmaktadır.

    şurada müslüman erkeğin gözeticiliğine, kadına karşı güzellikle davranarak ayrılınması gerektiğine, kadının eli kolu tutsa da nafaka alabileceğine değinmiştim:
    #64023640
  • genelleme yapılmaması gereken durumdur.
    nafaka istemek yerine bir an önce boşanmak için para veren tanıyorum.
  • hak hukuk bir yana ülkemizde ve dünyada bunun bir sektör olduğunu herhalde bilmeyen yoktur, geçici ama etkileyici olan güzelliği sayesinde bulabileceği en saf ve zengini bulan güzel abla ilk fırsatta ki çoğunlukla erkek istemeden çocuğu yapar, bu sayede de hayatını garantiye alır, bu bahsi geçen ablalar yaptıkları oyunculuk mankenlik vb işlerden dünyalar kadar para kazanırken buradaki hukukçu! arkadaşların anlattığı gibi mahkeme parası varmış işi varmış kazancı varmışa bakmaz, erkeği kanırtana kadar parasına çöker
  • (bkz: söylesem tesiri yok sussam gönül razı değil)
    ve hatta;
    (bkz: buyrun benim)

    bu basligi acildigi gunden beri takip ediyorum. neticede o onursuzlardan(!) biri oldugum icin.
    evlendigimde yaklasik 23 yasindaydim. ve evet benim de pembe hayallerim vardi. mutlu bir yuva, saglikli cocuklar, iyi ve sevgi dolu bir es. sicak bir yuva vs vs vs. uzar gider.
    ex esimle gorucu sayilabilecek bir sekilde evlendim. eli yuzu duzgun, iyi bir isi olan, insana benzeyen biriydi.
    nisanliyken bir iki davranisi tuhaf gelmisti ama, cok genc ve cok toydum. dunyayi ve insanlari tanimiyordum.
    dahasi bir isim, bir meslegim olabilecegi, hayatimi kazanabilecegim bir bilincle yetistirilmemistim.
    derken 3. gun yuzume yedigim bir tokatla sendeledim ama ayilmadim henuz.
    baslayan seylerin devam etme gibi bir hali vardi. tokatlar tekme yumruklarla yer degistirdi zamanla.
    ugradigim seyleri sindirmeye calisiyordum cunku her seyin cok guzel olabilecegine dair umudum hic degismiyordu.
    sozlu, fiziki siddet gun gectikce agirlasti. cocuklarim dogdu. buyudu ama ben yaratilan cehennemde yaniyor ama olmuyordum.
    defalarca yazdigim entrylerimde her turlu ayrinti var zaten. kafa sisirmeyeyim.

    bosanmaya karar vereli cok olmustu ama uygulamaya gectigimde 43 yasindaydim. isim, param, evim hicbir seyim yoktu.
    evimden elimde icinde 20 lira olan bir cuzdan, esofman ve bir kot ceketle ciktim.
    20 senelik evlilikten geriye kalanlar buydu.
    eski esimin ailesinden gelen ilk haber suydu;
    -evden zirnik alamazsin.
    istemedim zaten.
    dava su bu vs derken is guc sahibi adamin 3.000 lira geliri cikti.
    tabi nafaka o gelir uzerinden bicimlendigi icin, avukati ve o komik nafaka bedelleri teklif ettiler.
    ustumde kot ceketim ve esofmanimla 20 senemin bedeli etmeyecek bir nafaka ve cuzzi miktarda bir tazminat ile kurtuldum.
    nafakam ile sadece ev kirami verebiliyorum.
    evden sadece ustumu basimi ve cok sevdigim duduklu tenceremi aldim.
    simdi asgari ucretle bir arkadasimin yaninda calisiyorum. 5 gun sonra 45 yasima giricem.
    cok sukur, buna da sukur.
    yani ne yapsaydim. ne tavsiye ederdiniz ?
    onurlu olmak icin nafakayi reddedip, nerede kalsaydim ?
    20 senelik emeklerimi yok mu saysaydim ?
    yoksa onursuzca o adamla sirf rahat, konforlu bir hayat icin yasamaya devam mi etseydim ?

    baskalarinin ne dusundugu umurumda degil cennetinden;
    sevgiler, saygilar...
  • sereserpen kendi öyküsünü çok güzel aktarmış. üzerine laf söylemek haddime değil fakat belirtmeden duramayacağım bir kaç nokta var. eğer cinsiyete dayalı eşitsizliklerden arındırılmış bir dünya hayal edebilseydik bu söylem belki haklı olabilirdi. bilemiyorum. ama maalesef dünya hala son derece cinsiyetçi bir düzlem bu konuda yaşanılan somut gelişmelere rağmen. bir süre de öyle olmaya devam edecek gibi. kaldi ki türkiye bu konuda son derece kötü bir karneye sahip. sereserpen'in hikayesi son derece gerçek ve maalesef tekil bir örnek de değil. sizin etrafınızda böyle örnekler olmaması bunları yok kılmaz. maddi çıkarlar elde etmek için stratejiler oluşturan kadınlar var olabilir. ama bununla baş etmenin yolu cinsiyetçi söylemleri ve tavırları yeniden üretmekten değil bunlardan arınmaktan geçer kanımca. (beyler! eğer kadınların paranızı yediğini düşünüyorsanız yedirmeyin bir zahmet. sırf erilliğinizi pekiştirip "güçlü" görünmek adına her hesabı siz ödemeyin mesela. ) ( şimdilik cinsiyetçi söylem ve davranışları yeniden üreten kadınlara dair bir şey söylemek istemiyorum.) konuyla ilgili bir kaç soru sormak isterim bu savı savunan arkadaşlara.

    1- kadınların eğitime erişim hususunda yaşadıkları zorluklardan haberdar mısınız?
    kırsalda daha yoğun olmak kaydıyla toplumun bir çok kesiminde kadınların eğitimiyle ilgili olumsuz tavırlar maalesef hala mevcut. bu kulaklar "kız kısmı okur mu?" cümlesini duydu. kadınların şehir dışında okumasını tehlike olarak goren bir sürü insan var hala. öğrenci yurtlarındaki standart farkına bir bakın mesela.

    2- çocuk gelinlerden haberiniz var mı?
    çocuk yaşta, aile baskısından, tecavüzden ve başka gerekçelerden ötürü evlendirilen bir sürü kadın varken bu insanların meslek edinme noktasında eşit fırsatlara sahip olduğunu düşünmek fazla saflık olur. istenilen şey zaten hayatları yeterince zorlaştırılmış bu insanların hayatlarını biraz daha zorlaştırmak mı acaba?

    3- kadın emeğiyle ilgili sorunlardan bihaber misiniz?
    eşit işe farklı ücret, kadın emeğinin değersizleştirilmesi, mobing, doğum izni gibi gerekçelerden ötürü kadınların daha az tercih edilmesi ve benzeri sebeplerle kariyer anlamında erkeklere göre fazlasıyla dezavantajlı bir durumları var. bu da iş hayatına katılımlarını güçleştiriyor.

    4-birey olabilme noktasında kadınların erkeklere göre daha fazla baskı gördüğünün farkında mısınız?
    bir cok kadın ebeveynlerinden, abilerinden, erkek kardeşlerinden, akrabalarından, çevrelerinden, eş dosttan ve daha bir çok odaktan, erkeklere nazaran cok daha fazla ve cok daha yoğun bir baskı görürken; kendilerini gerçekleştirmelerini beklemek, kendilerine dair kararları rahatca alabilmelerini beklemek zor. sereserpen mesela kırklı yaşlarında boşanabilmiş. şimdiki aklı olsa eminim daha erken boşanırdı.

    5- eşlerinin baskısıyla işten ayrılan kadınlar ne yapmalı size göre?
    "ben karımı çalıştırmam" diyen erkek sayısı giderek azalsa da hala bu sebeple işinden ayrılan bir sürü kadın var. kimisi bu baskıya karşı koyamıyor, kimisi isteyerek ayrılıyor belki öngörülü davranmayıp. fakat uzun süre kariyerine ara veren kadınlar için yeniden başlamak noktasındaki güzide önerilerinizi merak ediyorum açıkçası.

    6- sizce çocuk yetiştirmek sadece annenin görevi midir?
    çocuk sebebiyle işten ayrılmak da azımsanamayacak bir handikap boşanmış kadınların yeniden iş hayatına atılmaları noktasında.

    7-"dul" olmanın nasıl sorunlar doğurabileceğini hic düşündünüz mü?
    dünya maalesef toz pembe bir yer değil daha alt gelir gruplarında ve küçük şehirlerde daha fazla olmak kaydıyla boşanmış kadinlara yönelik, cinsel anlamda daha kolay elde edilebilir oldukları ve dahası daha "iffetsiz" olduklari yönünde bir algı maalesef ve maalesef hala mevcut. bu kadınların iş bulmasını zorlaştırdığı gibi bir sürü tacize maruz kalma risklerini de arttırıyor. bu kadınların ne yapmasını önerirsiniz.

    onlarca soru üretilebilir bu konuda kanımca. benim en önemli bulduklarım bunlar. bu söyleme katılan insanlar lütfen bu soruları içlerinden de olsa cevaplayabilirler mi?

    edit: yazım yanlışları
  • sadece kendileri yaşlanıyormuş ve gençken evleniyormuş tavırları tipik göstergedir. evlenmeyiniz. bu kadar basit.
  • bence bu konuda karistirilmamasi gereken, öncelikle cocuga ödenecek bakim parasi ve ese ödenecek nafaka. cocugun bakimini paylasmak (veya iki taraftan birinin maddi gücü yetmedigi durumda üstlenmek) pek tabi ki ebeveynin sorumlulugu. ancak kadin calisip para kazanabiliyorsa ve ayaklarinin üzerinde durabiliyorsa, sirf yan gelip yatabilmek icin eski esinden nafaka almasi bana da biraz onursuzca geliyor.
    üst kattimda sorunlu oldugum bir aile var. inanilmaz saygisiz ve gürültülü insanlar. kizlari, sanirim o zamanlar yeni dogmus bir bebekle, bosanip yanlarina gelmis. kiz üniversite okumus ve iyi de bir meslegi varmis sanirim (mutfak apartman bosluguna bakiyor ve maalesef bagira cagira tüm özel hayatlarini konusuyorlar. hic istemedigim halde, hayatlarinda ne olup bitiyor ben de tanik olmak zorunda kaliyorum). bunu da arkadasina 2 yil önce telefonda, ben isime devam etsem bugün 5 bin lira maas aliyor olacaktim, derken duydum. kadin evlenince yurt disina gitmis ve isinden de ayrilmis. adamla muhtemelen cok kisa bir süre evli kalmis, cocuk dogurmus, bosanmis ve ailesinin yanina gelmis.
    adamdan 1,500 euro nafaka istiyor. güya parayi cocuk icin istiyor, ama cocuk o zaman okula bile gitmiyordu. tüm bu tartismalar da cocugun yaninda yapiliyor, telefonda hakaretlerin bini bir para. cocuk artik o kadar manipulatif, dengesiz bir birey haline gelmeye baslamis ki, babayla konusmak icin telefonu eline aldiginda, sen beni sevmiyorsun diye aglayarak konusmaya basliyor ve o yasta cocuktan duymaya hayret edeceginiz bir viciklikla (babayi birlikte yasadiklari zamandan hatirlama olasiligi yok, ben eve yerlestigimde bile daha 1-1,5 yasinda degildi ve kadin coktan bosanip gelmisti, belki de hamileyken gelmistir).
    kadinin ingilizcesi falan da fena degil, yani en azinda ilk zamanlarda denese kolayca is bulabilecek birisi. ben hic is arama tesebbüsünde bulunduguna sahit olmadim (hadi cocuga bakmak icin desem, evde anneanne var, o da bakabilir). geldiginden beri babasi bakiyor ve kocadan da nafaka almaya calisiyor. zaten tüm aileye kil oluyorum, cok objektif olamam ama, simdi ben bu kadina onursuz demeyeyim de ne diyeyim?
hesabın var mı? giriş yap