• karada ölüm yoktur ona...
    pek çok insani özellikleri artık yoktur.muhtemelen yaşadığı stresli dönemden kalan uykusuzluk sorunu vardır.geceleri az uyur.kurt kışı atlatır ama yediği ayazı unutmaz misali kötü günlerini geride bırakmış olsa da yediği kazıkları unutmaz.

    bu tipleri mutu edemediğiniz gibi artık üzemezsiniz de.
  • korkulması gereken, kimseye eyvallahı olmayan insandır.
    çünkü özgürdür, güçlüdür ve kendine inancı tamdır.
  • aaa sensin bu. haydi şöyle hisli bir otobiyografik entry patlat da herkes empati kursun, sana hayran kalalım.
  • aferin alkış, bravo sana, aslansın sen ne güzel de atlattın tek başına. artık o eski halinden eser yok, yıkıntı haline gelmişsin ama olsun kimseye müdânâ etmedin, yardım istemedin. duydum ki az kalsın cenazene gelecekmişiz direkten dönmüşsün, gerçi sen o işi de tek başına halledeceğin için haberimiz olmazdı muhtemelen. belediye gömerdi ne güzel, tertemiz. tek başına geldiğin gibi giderdin bu dünyadan.

    belli olduğu üzere belirli bir kişiden bahsediyorum ama #helpturkey olayıyla çok eş zamanlı denk geldi, bireyden topluma benzeşen bu gurur zehirlenmesinin, dışarıdan nasıl görünürüm endişesinin, yardım ve dayanışma ile karıştırılan bana acıyorlar paranoyasının, şefkat ve sevgi ile sarmalandığında duyulan eksiklik hissinin bir insan için de bir ülke için de benzer olumsuz sonuçlar doğurduğunu gözlerimizle gördük.

    bahsi geçen insan, geçtiğimiz yıllarda geçirdiği bir motosiklet kazasında bir kolunu omuzdan diğerini bilekten kırıp çevresindeki hiç kimseye haber vermeden o halde tek başına iyileşmeye çalışmıştı. evli değil, ailesi şehir dışında, işinde iyi ama iş arkadaşlarıyla ilişkisi zayıf, mümkün olduğunca yalnız yaşayan biri. heybetli bir görüntüsü olan bu adamı alçılar çıktıktan sonra bir toplaşmamızda gördüğümde hızla verdiği kilolar sebebiyle tanıyamamıştım. zayıflamasının sebebini çok sonra öğrendik tabii, anlatmadı. geçmiş olsun diyemedik, bir tabak yemek götüremedik, bir ihtiyacını göremedik, derdine derman olamadık.
    babasını ani bir kalp kriziyle kaybettiğinde de duymadık. ailesinin yanına gidip tüm cenaze işlerini tek başına halletti, ailesinin eksiklerini tamamladı, para işlerini çözdü döndü. bir iş gezisinden döner gibi... o zaman da başın sağolsun, bir şeye ihtiyacın var mı diyemedik, taziyeye gidemedik. haberimiz olmadı.

    kısacası belli aralıklarla her insan kadar fiziksel ve psikolojik zorluklar yaşadı ve hiç kimseden yardım istemedi. onu seven değer veren insanlardan yardım istese, hadi yardımı geçtim derdini anlatıp içini dökse belki normal sürecinde atlatabileceği şeyler onun için büyüdükçe büyüdü sonunda ağır bir depresyona ve buna bağlı olduğu söylenen bir takım hastalıklara dönüştü. onu son görüşümden sonra bir süre etkisinden çıkamadım. normalde bu tür durumlarda kendimi suçlamaya meyilli biriyimdir. yanında olamadım, yardım edemedim, nasıl fark etmedim vs. diyerek hem duruma hem yapamadıklarıma üzülürüm. ama bu sefer kendimi suçlamadım çünkü haberimiz yoktu. bilerek ve isteyerek dışarıda bırakılmıştık. bilinci yerinde yetişkin birine kendisine rağmen ulaşmaya çalışmak imkansız ve hatta yanlış.

    dönelim ülkeye.
    orman yangınları ilk başladığında belki kontrol edilebileceği düşünüldü ama sonra görüldü ki durum farklı. ağaçlarla sınırlı kalmadı, yerleşim yerlerine indi bu sefer. bir anda ilgili kurumların hazırlıksızlığı ortaya çıktı. hepimiz şok yaşadık. orada olan ayrı uzaktakiler ayrı ne yapacağını bilmez şekilde kalakaldık. normal olarak insanın ilk aklına gelen yardım istemek olur. yerel idareciler, orada yaşayan yerli halk, tatil için orada bulunanlar, uzaktan haber alanlar herkes ilk önce devletten yardım istedi. çünkü yıllardır ormanlar yanar ve devletin kurumları tarafından söndürülür. olmadı, devlet yetemedi. tamam belli ki bir sıkıntı var dedik. bu yetersizliğin de hesabı sorulacak elbette ama şimdi değil çünkü yanıyoruz. hemen şimdi şu an yardım lazım. kim koşabilirse o yetişsin. inanılmaz bir şey oldu ve yardım istediğimiz için hain ilan edildik. düşün bak yanıyorsun imdat diye bağırırken seni kurtarması gerekenler sesin çıkmasın diye ağzını kapatıyor. neden? çünkü yardım istemek zayıflık.
    yukarıda anlattığım arkadaşım bir devlet olsa akp hükumetiyle yönetilen türkiye olurmuş. tek farkı o sadece kendine zarar verdi. biz ise bu iktidarın altında her gün farklı şekillerde daha fazla nasıl acı çekebiliriz, nasıl ölürüz, nasıl aşağılanırız onu deneyimliyoruz. kendisinden başka her şeyi, herkesi düşman görenler yine kendinden başka kimseyi düşünmeyip kaderine terk ediyor. kafası kopmuş, oradan oraya koşturan beyaz etleriz biz. kilomuz kaç kuruşsa söyleriz vergilerimizle öderler.
    yine konuyu aynı yere getirdim, son zamanlarda hangi konuyu konuşmaya başlasam sonu hep buraya varıyor. öfkem her gün daha fazla bilenen bir bıçak gibi. ama iyi şeyler de oluyor bu sayede öfkemi dönüştürebiliyorum.

    bizi birbirimize dost olmak, kim olduğuna bakmadan ihtiyacı olanla dayanışmak kurtarıyor. son iki haftada hem dışarından baktığım hem hasbelkader biraz içinde olduğum süreç geleceğe dair iyi şeyler umabileceğime inandırdı beni. bir işe yaramak için aklını, beden gücünü, maddi gücünü ortaya koyan, bağlantılarını-etki alanını kullanan sıradan insanlar olarak hiç görmediğimiz bir küçücük canlıya bile olsa nefes olduğumuza inanmanın verdiği güçle tutunduk sanırım. delirmekten daha zor ama kesinlikle çok daha iyiydi. (bu arada insanı hayatta tutan şey sevgi veya aşk veya başarı veya sahip olmak değil, umut. o küçücük ihtimal bile yetiyor.)

    zor günlerden geçerken tökezleyip birinin elini tutmasını istemek de yardım isteyen birine ya da bir şeye gücünün yettiğince elini uzatmak da çok insani. bu durum birini zayıf diğerini güçlü yapmıyor. bu aslında bir dengelenme. hepimizin ihtiyacı olan da denge.
  • benim.

    hayatımın bütün önemli olaylarını çevremden önce gizledim ve sonra açıkladım. çocuklukta, gençlikte karşılaştığım, beni psikolojik olarak çökerten, hatta neredeyse beni yaşamaktan soğutan bütün sıkıntıları kimse bilmedi benden başka. tek çocuk olduğumu belirtmeme gerek yok sanırım. son beş senedir sadece yalnız tatil yaptım. bir seyahat fikrinin oluşmasından seyahatin sonlanmasına kadar kimseyle muhatap olmadan rahatça planlama yapabilirim. hiçbir takım işinde iyi değilim. aynı işi bireysel yaptığımda performansım ikiye katlanır.

    hayatı yalnız yaşamak insanı yorar. ilk başta değil her zaman üzer. ama en ufak bir sıkıntıyı çözdüğünüzde terminatör gibi olursunuz. artık kimse bir halt yapamaz size.
  • en zor zamanı aşk meşk acısı sanan bebelerden değildir. yani herkesin derdi kendine büyük, şahsen bir çocuğun elektrik düğmesine ulaşma stresi bir yetişkinin başka ızdıraplarına denk olabilir, evet. ama en zor zamanınız aşk meşk acılarından oluşuyorsa sizin için tek dileğim allah beterini göstermesin hep böyle saf kalın.
  • ayaklarına beton döktüğü halde dünyanın en özgür, en bağımsız insanıdır.
  • ne kadar güçlü olduğunu, nasıl bir hayat tecrübesi kazandığını sakin zamanlar geldiğinde ve çevresinde olan bitenleri gözlemlemeye başladığı zaman anlayacak kişidir.

    içinden geçtiği zor zamanda ya zor zamanlarda deli gibi sövecek, umutsuzluğa düşecek ancak farkında olmasa da güçlenecek, çelik gibi olacak. ama dediğim gibi bunu o zaman anlamayacak. fırtına dindikten sonra kafasını kaldırıp etrafındaki kuru kalabalık ne yapıyor diye baktığında her şeyi anlayacak. incir çekirdeğini doldurmayacak sorunlar için insanların ne kadar debelendiğini, nasıl yaygara kopardığını görünce sadece tebessüm edecek. tıpkı yün yumağı ile oynayan kediyi gördüğümüzde ya da fırlattığınız topu almak için haldır haldır koşan köpeği gördüğümüzde olduğu gibi sadece bakacak ve tebessüm edeceğiz.
  • yanında hayatta en çok sevdiği insanlar olsa bile; bir yerden sonra düşündüklerini, sorunlarını kendine saklayıp uzun yürüyüşlerde kendi kendine çözüm bulmaya çalışandır. sokaklarda boş boş gezerken; bazen attığı her adımla sorundan uzaklaşırken, bazen de düşünceleri her adımda ayağına yük olarak eklenir. böyle zamanlarda özellikle akşamları eve, kaldığı yere dönmek istemez; evin sıcaklığındansa sevdiği sokakların soğuğunu sever.
  • sakat insandır. kuyruğu dik tut eyvallah, yok güçlüdür, yok kimseye müdanası yoktur evet doğru ama özünde züğürt tesellisi bunlar. en zor zamanında bile güvenecek, yardım isteyecek el istemeyi bırakmışsa insan duygusal olarak sağlam hasar almış demektir. övünülecek şey değil bu. belki zamanla daha az aptalca tercihler yapıp iyi deneyimler yaşaya yaşaya kendini biraz onarır.
hesabın var mı? giriş yap