2 entry daha
  • doğan hizlan'ın stephan gerlach tarafından yazılan kitap hakkındaki yazısı:

    yabancıların osmanlı imparatorluğu ya da türkiye cumhuriyeti üzerine gözlemleri değişik açılardan tahlil edilebilir.

    çoğu seyahat notu, yabancı bir gözün; doğru, maksatlı saptamalarıdır. kötüleme de olsa bundan dersler çıkarılabilir.

    ne olursa olsun, en insaflı batılı bile doğu’ya karşı insafsızdır. çünkü savaşan, fetih siyaseti üzerine bina edilmiş bir imparatorluğu yazarker, övgü dozunun yüksek olması beklenemez.

    üstelik bu gözlemleri belirleyen unsurlar arasında dinin etkisi de önemli oranda rol alır.

    yukardaki önyargı sayılmayacak gerçekleri unutmazsanız, yabancı seyyahların gezi kitaplarını zevkle okuyabilirsiniz.

    sözünü edeceğim kitabın yazarının protestan bir din adamı olduğunu öğrendiğinizde, din unsurunun günlüğünün içeriğini, dünyaya bakışta ana ölçünün ne olduğunu tahmin edersiniz.

    stephan gerlach’ın türkiye günlüğü. iki ciltten oluşan kitap, 1573-1578 arasını kapsıyor.

    gerlach’ın yazımın içinde okuyacağınız biyografisi, bu günlükleri biçimlendiren düşünce dünyasını da açıklıyor. günlükler’in özelliği üzerine editör kemal beydilli’nin yazısını okursanız, önemini daha da iyi kavrarsınız.

    günlüklere, yabancıların izlenimlerine kasıtlı bakmaktan yana değilim. onlar bizi sevmezler edebiyatı, gerçekçi yararlanmaların engelidir. ne var ki, iyi niyetlerini de gözden geçirmek gerekir.

    gerlach’ın kitabının son sözü, bizi, imparatorluğumuzu, devletimizi ne kadar çok sevdiğini (!) yeterince ispatlıyor: "türkiye güncesi burada sona eriyor / allah da türk devletini sona erdirsin!"

    osmanlı’nın fütûhata dayanan siyasetini, batılılar’ın gözünden iç düzenimizi, siyasal, toplumsal yapımızı bu günlüklerde bulabilirsiniz.

    budin’deki notlar, osmanlı ile batı’nın anlayışı arasındaki farklılıkları ortaya koyması bakımından ilgi çekicidir.

    türkiye günlüğü’nü okumaya başladığınızda, isim ve yer adlarının çokluğu size sıkıcı gelebilir ama birkaç sayfa sonra, çok renkli, hatta zaman zaman eğlenceli bir metin okumanın tadına varacaksınız.

    bize olağan gelen birçok şeyin onlarca nasıl yadırgandığını, bazen kızarak bazen gülerek okuyacaksınız. kızgınlık histerisine kapılıp, haklı eleştirileri de haksızlık kutusuna koymayın.

    nesnel bir okursanız, bizim de yabancıların birçok şeyini tuhaf bulduğumuzu unutmayın.

    sözgelimi müzik aletlerimiz için söylediğinde ben ince bir ironi buldum:

    "türklerin müzik aletleri tıpkı uzun saplı, üzerine teller gerili bir tavaya benziyor, tınısı keman sesi gibi. bu aleti çalarken bir yandan da korkunç bir sesle şarkı söylüyorlar. bütün şarkılarının ağlamaklı bir havası var. müzik aletlerinden biri de lavtaya benziyor, ama sapı daha uzun ve sesi, bir kazana vurulduğu zaman çıkan sesi andırıyor (bu onların kulağına hoş gelen bir ses olmalı)."

    efendisi büyükelçi david ungnad’a eşlik eder. almanya’dan istanbul’a gelirlerken yol boyunca efendisine yapılan iltifatları, karşılama törenlerini, istanbul’a giderlerken uğradıkları yerleri anlatırken, bir yandan osmanlı coğrafyasının genişliğini, siyasal uygulamaları öğreniriz.

    elçilerin armağanlarını türk hükümdarına sunuş törenini safha safha izlemek, bir tarihi film seyretme duygusu uyandırdı bende.

    osmanlı’yı, barbar, acımasız, rüşvetçi gösteren gerlach’ın oklarından hiç kuşkusuz, mühtediler de kurtulamıyor. mühtedilerin devlet aleyhine çalıştığı gerçekleri de kitapta yer alıyor.

    şimdiye kadar yazılan birçok seyahatnamelerde, günlüklerde, özellikle saray erkánı anlatıldı. oysa gerlach’ın günlüğünün bir önemi de, halkı anlatmasıdır. her sınıf halkı, dolaştığı yerleri, yediği yemekleri, görkemi ve sefaleti mümkün olduğu kadar gerçekçilikle yazıyor.

    yeniçeriler hakkında söylediklerini okuduğunuzda, ii. mahmud’un vak’a-i hayriye’sinin isabetini daha iyi algılayabilirsiniz. acemioğlanların yaşama biçimlerini, talanını da okumakta yarar var.

    devlet düzeni konusunda çoğu zaman mukayeseler yapıyor.

    değişik kentlerde, değişik üst kademedeki insanlarla (beylerle) görüşmelerini, karşılanışlarını, yediklerini, ayrıntısıyla anlattığı için ilgi çekiyor.

    gerlach’ın hiç kuşkusuz asıl amacı, protestanlarla ortodokslar arasındaki meseleleri çözüme ulaştırıp, katoliklere karşı birliği sağlayabilmek. katolikler, protestanlar, ortodokslar arasındaki dini çekişmeler de zaman zaman esas mesele oluyor, zaman zaman da satırların arasında kendini gösteriyor.

    yazdıklarını okurken, elbette onun bir protestan olduğunu da unutmamak gerekir.

    din tartışmasından bir bölüm.

    "saygıdeğer efendimin pera ya da galata denilen yerde yaşayan bir italyan ile yaptığı dostça bir konuşma sırasında, söz din ve inanç konusuna gelmiş. günümüzdeki papaların yaşam biçimi ile eskiden aziz peter ve paul’ün yaşam tarzı arasındaki büyük tezat üzerinde durmuşlar. saygıdeğer efendim, o zamanlar fakir bir balıkçı veya kendi halinde bir halı dokuyucusu olan azizlerin, sadece tanrı sevgisi ve saygısıyla dolu olup, o’nun sözlerini uygulama kaygusu içinde olduklarını belirtmiş. oysa epikür felsefesini benimsemiş olan italyan, peter ve paul’ü aşağılayan ağır ifadeler kullanarak, onların şehvet, zenginlik ve itibarın ne büyük bir zevk verdiğini bilmediklerini, halbuki herkesin bunun peşinden koştuğunu, günümüzdeki papaların bu bakımdan daha becerikli olduklarını ve dini görevleriyle bunları pek güzel bağdaştırdıklarını söylemiş. sırası gelmişken şunu da belirtmeliyim ki, italyanlar kıyamet gününe, cehenneme ve sonsuz yaşama inanmıyorlar ve gayet serbest bir yaşam sürüyorlar, ara sıra kiliseye gidip ayine katılmakla, papanın koyduğu kurallara uymakla, tanrı’ya karşı görevlerini yerine getirdiklerini sanıyorlar."

    gerlach’a göre türkler neye göre iş yaparlar? neye göre iş hayatlarını düzenlerler? fal kitapçığına göre. "türkler’in birer küçük fal kitapçığı var, sabahları bunu açarlar ve eğer o gün başlarına iyi şeylerin geleceğini öğrenirlerse, güne hevesle başlarlar. eğer o gün yapmaları gereken bir iş varsa, onları hiçbir kuvvet bunu yapmaktan alıkoyamaz, o işi kesinlikle başka bir zamana ertelemezler. ama kitapçıkta kötü bir şey bulurlarsa, o zaman her işi bir yana bırakırlar, ne kadar önemli olursa olsun, hiçbir işi yapmazlar."

    hem gezi kitabı, hem osmanlı’ya dair siyasi, toplumsal önemli gözlemler. yavaş yavaş, tadını çıkara çıkara okuyacağınız zevkli bir kitap.

    kaynak: http://arama.hurriyet.com.tr/…vnews.aspx?id=6373183
6 entry daha
hesabın var mı? giriş yap