7 entry daha
  • ae fond kiss dengi dengine vurmayan davullu filmlerin arketipi all that heaven allows'un geleneğinden bir film. bu "janr"da ırkı, rengi, dili, dini, zürriyeti, cinsi cibilliyeti birbirini tutmayan, anayasanın 10. maddesine bel verip aşk her şeyden üstündür şiarıyla hareket eden çiftlerin eşlerinden dostlarından gördüğü psikolojik zulme tanık oluyoruz. bu gelenek içinde bizatihi birer all that heaven allows remake'i olan fassbinder'in overrating manyağı filmi angst essen seele auf'u ve todd haynes'in far from heaven'ı var. korku ruhu kemiriyor, cennet çok uzaklarda görünüyor bu filmlerde. misal fassbinder all that heaven allows'u o alman ambiyans yetmezmiş gibi bir de kendi garip ve tatsız sinema anlayışı içine sokarken gudubetleştiriyor, sirk'e selam çakayım derdindeki haynes de yine estetik derdinde. bu ikisinde hayatı çekilmez kılan konu komşu ufaraktan kafkaesk bir ambiyans oluşturuyor, seyirci biraz diş bilemekle kalıyor bunlara, daha çok filmin kahramanlarının dünyalarıyla hemhal oluyoruz.

    oysa ken loach hem sirk geleneğinin, hem de standart geleneğin amına amına koyan bir film çekmiş, afişinin ve isminin uyandırdığı romanstan uzaktan yakından alakasız şekilde thomas bernhardesk bir kurumlar-karşıtı saldırısı var filmin. evet aşkla ve çiftin dünyasıyla burda da hemhal oluyoruz, illa ki. ama hangi uzam ve zamanda olursa olsun artık değerlerinizin bir anlamı ve fonksiyonu yok ve biz bunlarla alakadar ve bağlı değiliz mesajlı öğretmen kızın papazla kavgası ya da pakistanlı çocuğun ailesine resti çok doğrudan ama bir o kadar da arındırıcı sahneler. farzımuhal, biz çiftin gelenekle bağlarını koparışını daha sembolist şekilde görsek herhalde daha "sanatsal" olurdu ama bu kadar açık bir kopuş olmazdı, ne karakterler ne de filmin kendisi için.

    diyeceğim ne fassbinder ne haynes kalmış, hatta ken loach'ın da izlediğim en iyi filmi, şahane film, hayatımın filmi.
14 entry daha
hesabın var mı? giriş yap