aynı isimde "yumurta (film)" başlığı da var
432 entry daha
  • bir yumurta öyküsü anlatacağım. ama önce şu format için gereken tariften bir kurtulmak lazım. şöyle olacak; "yumurta, dişi hayvanların ve özellikle kuşların embriyoyu korumak amacıyla yumurtladığı yuvarlak ve oval şekilli cisimlerdir. birçok hayvanın yumurtaları yiyecek olarak kullanabilmesine karşın, yumurta denince akla ilk gelen şey tavuk yumurtasıdır." diyor vikipedi. sonrası bıdı bıdı. (bkz: https://tr.wikipedia.org/wiki/yumurta)

    efendim vakti zamanında biz de çocuktuk. o zamanlar karadeniz kıyısında bir ilçede yaşıyorduk. köyümüzde ne elektrik var ne de buna benzer şeyler. gaz,tuz, bez ve şeker dışındaki her şeyi kendimizin ürettiği zamanlar. tabi ben üretemiyorum. o zamanlar beş yaşlarında bir çocuğum. bir erkek kardeşim var o da 3 yaşında. ama her şeyi daha dün gibi hatırlıyorum. işte size o hatırladıklarımdan yumurta kısmı ile ilgili bir şey anlatacağım şimdi.

    dedem gemici. karadeniz dalgaları arasında geçiyor zamanı. babam istanbul ağırlıklı yaşayan biri ama nerede olduğu pek bilinmeyen biri. baba kavramımız o nedenle oluşmadı. lakabını yıllar sonra öğrendim; "korsan mustafa". epey kendine has biri. anamız var. annemizin annesi var. onlar tarlada, bayırda hep çalışıyor. biz iki çocuğuz; biri 3 diğeri 5 yaşında. ayak bağıyız tarlada çalışanlar için. o nedenle bizi dedemizin annesi olan "haminne" lakaplı birine bırakıyorlar. haminne 1800 yılları doğumlu biri. belden yukarısı yere paralel yürüyor. daha çok aş ocağının başında oturuyor. biz iki çocuk onun yanı başındayız.

    efendim o zamanlar istanbul'a yumurta kastamonu civarından toplanarak gelirdi. kastamonu istanbul'un yumurta sağlayan bir yeri idi. yumurtalar da köylülerden uyanık tüccarlar tarafından toplanırdı. sonra "tabutluk" denilen ve on bin yumurtanın saman içinde istiflenmiş şeklindeki sandıklar ile istanbul'a gemilere konup gönderilirdi. yani yumurta köylünün kendisinin üretemediği; gaz,tuz, bez ve şeker gibi şeyleri alması için gereken para idi...

    bizim evimizde çok tavuk vardı. ama evde yumurta yemek yasak idi.

    çünkü yumurta tüccara satılacak, onunla gaz yağı vs. alınacaktı.

    bu yaşantımın anlatımını bir öykü kitabımda anlattım. burada sadece konuyu bahis ediyorum. çünkü yumurta benim de çocuğumun da en gerekli bünyesel gelişim zamanında tadıp yiyemediği bir temel besin idi. bunu öykü kitabımda söyleyemezdim. burada diyeceğim.

    efendim, karadeniz'de erkekler pek makbuldür. kızlar nerede ise aksesuardır. bunu osmanlı kadını "haminne" kendince iyi bilenlerden biri. o cihetle ben ve erkek kardeşime yaklaşımı bir başka idi. bir gün siyah bir tava içine tereyağı koyup içine iki yumurta kırdı ve pişirdi. sonra beni ve kardeşimi çağırıp; "çabuk bunu yiyin" dedi. acele ile biz yumurtayı yedik. sonra haminne evin dışına çıktı, yumurta kabuklarını taş ile un ufak etti. toprağı kazdı ve yumurta kabuk kırıntılarını toprağa gömdü. izledim. bir anlam veremedim. ama yıllar sonrasında işi çözdüm.

    evin reisi, karadeniz'de dalgalar arasında ekmek arayan oğlunun eşi olan kişi, gelini idi. yumurta yemek onun koyduğu yasak idi. haminne yasağı erkek torunları için deldi. iki yumurtayı bize yedirdi ve delilleri yok etmek için kabukları un ufak edip toprağa gömdü. çünkü yumurta kabukları ortalıkta göze çarparsa gelini ve evin reisi "yumurta mı yediniz? diye bağırıp çağıracaktı...

    evet çocukluğumda ne tereyağ ne de yumurta yiyebildim. çünkü bunlar ailenin ihtiyaçlarını sağlayan para idi...

    efendim gel zaman git zaman istanbul'a göçtük. hasköy'de ikamet eder olduk. hasköy aynalıkavak semtinde, harap çeşme sokağındaki maalem sinagogu (bkz: https://tr.wikipedia.org/wiki/maalem_sinagogu) köşesinde bir bakkal dükkanı vardı. orayı marko isminde tombiş bir yahudi çalıştırıyordu. işte onun çırağı oldum. orada on bin yumurtanın saman içinde kutulanmış tabutluklardaki yumurtayı tel sepetlere yerleştirdim...

    sonra aradan yıllar geçti. büyüdüm. evlendim ve bir oğlum oldu. onun için en taze yumurtaları günlük tedarik ediyordum. ancak gel gör ki. bizim oğlan hiç yumurta yemedi. nedeni de "kötü kokuyormuş". bir şey kötü kokuyorsa "bu yumurta gibi kokuyor" derdi...

    allah selamet versin. şimdi ne yapıyor bilmiyorum. ama ben yumurtayı yokluktan, oğlum da kibirden yiyemedi..
370 entry daha
hesabın var mı? giriş yap