177446 entry daha
  • onca şeyi bir çırpıda elinin tersi değil, ucu değil, gözünün ucu bile değil artık seninle hiçbir alakası kalmadan, onca yaşadığın yaşamın uçsuz bucaksız kocaman bir ürünü içinde ayaklarının önünde dizilmiş, serilmiş, artık adına ne derseniz serilmiş ya da dizilmiş ya da bir post yığını gibi ayaklarınızın ucuna bırakıverilmiş gibi, yaşamın nereden başlayıp sizin de içinde bulunduğunuz neresinde sonlandığına dair edilmiş onca söz ile birlikte geriye avucunuzda kalan ufacık varlığınızın şöyle üç adım ötenizde su birikintisine isteksizce düşmüş bir yaprakla eşdeğer olduğunu farkettiğiniz o vakit...

    aklımdan geçen ayetlerin, bunca dile gelmiş ve gelmek için sırada bekleyen kelimenin, ayaklarımın önünde dizilmiş, ayaklarımın önüne serilmiş olan tüm geçmiş ve gelecek adına bir anlık bir aydınlanma kadar ani ve şok edici olması, şu iki paragrafta ettiğim sözler, kullandığım kelimelerle beraber anlık olarak o manasızlık dehlizine beni göndermekten de geri kalmıyor.

    eğer göğü ve yeri belli bir düzene koymasaydım... (tevrat; jeremiah (33)/25)
    güneş ve ay belli bir hesaba göre hareket ederler. (kuran; errahman (55)/5)

    diyor, senin baban, benim kapı komşum.

    birbirini tamamlayan, o düzeni senin kanına işlerken kan görmemiş iliklerini de unutmamış olan kişi, hani, sen yahu ben artık neyse o, çocukların ağzına emzik, beynine bir allah sopası, o da görünmez, ne olduğunu, kim olduğunu unutup özlemin peek ettiğine özlemini alıp mızıkçılık yaptığın, öte yandan senin de bunu okurken plaza türkçesinden umarsızca dem vurduğununun gereksizliği ve ah bu yaşamın benim üzerimdeki yorgunluğu...
96517 entry daha
hesabın var mı? giriş yap