269 entry daha
  • dünya denilen şu misafirhanede her birimiz kendi bahçesinden mesul birer bahçıvanız aslında. alı-yeşili bir kenara bırakırsanız payımıza düşen aslında bir avuç toprak... boynu bükük sardunyanın küskünlüğüne üzülmeyi biliyorsak, neşeli domateslerin kızaran yanaklarından da sevinç duymak hakkımızdır. sahip olduğumuz bahçenin güllük gülistanlık ya da çorak ve verimsiz olmasından yalnızca biz sorumluyuz.

    başka insanların sabrederek, emek vererek yeşerttiği tüm güzellikleri sırf canımız öyle istedi diye talan edemeyiz. yaprağınız yeşermiyor, dallarınızda çiçekler açmıyorsa bunun tek sebebi sizsiniz. bir tomurcuğun gül olana kadar geçirdiği sürece tanıklık etmeyen, gül'ün kıymetini nereden bilsin!
    içinizde büyüyen çölün suçunu yalnızca kendinizde arayın...

    karşınızdaki insanın nelerle mücadele ettiğini, nasıl bir savaş verdiğini, sahip olduğu hikayeyi bilmeden hakkında atıp tutmak ne yakışıksız bir tavır. bu kişiler böyle davranarak eksik yanlarını tamlayamaz, gizlice kanayan sinsi yaralarını saramaz. aksine daha büyük fireler verirler. yaşadıkları hayata duydukları hınç ne yazık ki bazılarının gözünü kör ediyor. ama şunu bilsinler ki, güneş kadar sıcak kalbi olan pırıl pırıl insanları küstürdüğünüz zaman o kör gözler açılmayacak! hatta haberiniz olsun, o sorunlu ruhunuzu daha da büyük bir karanlık bekliyor. kuyu gibi, hücreden beter. ömür boyu süren mutsuzluk ve yalnızlık sizin hediyeniz. kötülüğün mükâfatı da bu!

    herkesin kendi bahçesine emek verdiği, kendi eksikliklerini başkasına yüklemediği bir dünya, hayal bile olsa çok güzel...
49 entry daha
hesabın var mı? giriş yap