2090 entry daha
  • bugün debe olan entry'i üzülerek okurken, yazarın, süslü cümlelerle ve sistematik bir şekilde, türkiye ve türkler hakkında alaycı ve aşağılayıcı entryler giren 'daimat' olduğunu fark ettim ve bunun altını çizerek entrye başlamak istedim.

    yeri gelir, türkiye'yi ve sistemindeki çarpıklıkları ben de yerden yere vururum. fakat, benim eleştrilerimin kaynağı o ülkeye duyduğum sevgidendir. rasyonel olmaktan çıktıkları için, nefretten kaynaklı eleştrilerin ayrımını yapmakta zorlanmıyorum. bu ikisi arasındaki ince çizginin ayrımına varılmış olsaydı, o entry debe olmazdı diye düşünüyorum.

    yazar, ısrarla, isveçlilerin, nato üyeliği hedeflerini bile riske atarak, sadece insan haklarına olan bağlılıkları nedeniyle kürtlere destek olduklarından bahsetmiş ve hatta isveçlilerin, isveç'te yaşayanların, türk olup olmadıklarına bile bakmayacak kadar hümanist bir toplum olduklarını iddia etmiş. özetle "isveçliler ne yapıyorsa hümanizm ve insan hakları adına yapıyor, siz paranoyak türkler bunu anlamayacak kadar gerisiniz" mesajını vermiş. ya da ben bu mesajı aldım.

    gerçekten öyle mi? aksine, türkler, isveçlilerin gerçek yüzleriyle henüz çok yeni tanışıyorlar ve halen, isveçlilere karşı, isveçlilerin hiç hak etmedikleri bir hayranlık besliyorlar.

    isveçli arkadaşlarla ne zaman siyasi konuları tartışsak, önüme, türkiye'nin nato üyleliğini getirirlerdi. meali: "siz savaşçı ve barbar bir millet olmasanız nato'ya üye olmazdınız"

    en çok övündükleri konulardan biri de "tarafsız!" "dünyanın barış elçisi!" isveç'in nato'ya üye olmamasıydı.
    keser döndü, sap döndü, dolayısıyla hesap da dönünce, isveç nato kapısına dayandı.

    peki, isveç, gerçekten de dünyanın barış elçisi mi?

    200 küsür yıldır hiçbir savaşa dahil olmamış, kuzeyin güvenli coğrafyasında sınır güvenliği bir kez olsun tehdit altın girmemiş (rusya ile sorunlar başlamadan önce) buna rağmen 2021 yılında, 20 milyar kronluk silah ticareti yapmış bir ülkenin, sadece insan hakları ve hümanizm amaçlı kürtleri sahiplendiğini iddia etmek gerçeklerden çok kopuk bir yaklaşım.

    görsel

    isveç'in silah üretiminde ne kadar gelişmiş bir ülke olduğuyla ilgili yüzlerce kaynak var.

    "sweden is one of the world’s largest exporters of weapons. in 2014, it was the third largest weapons exporter per capita at $53.1 per capita, behind only israel at $97.7 and russia at $57.7"
    kaynak:
    https://brief.bismarckanalysis.com/…h-arms-industry

    silah üreten isveç firmalarının listesi (isveççe):
    https://www.svenskafreds.se/…enindustrin-i-sverige/

    "isveçliler sizin türk olup olmadığınıza bakmaz! "

    gerçekten öyle mi?

    tam da bu yüzden ,yani, bu algının çok yanlış olduğunu anlatabilmek için, geçenlerde, isveçlilerin dillerine yerleşmiş olan, türkler hakkındaki kalıplaşmış küfürleri buraya yazmıştım.
    #145936936

    isveç ve isveçlilerle ilgili entrynin debe olmasının ardından, bugün, şöyle bir başlığın gündem olması da çok manidar oldu:
    (bkz: turk ogrencinin basvurusunu reddeden isvecli prof)stockholm üniversitesi, bir dönem, ırkçılık ve ayrımcılığa uğrayan göçmen öğrencilerden o kadar çok şikayet aldı ki, yıllar önce, "sınav kağıtlarına isim yazılmayıp, sadece sıra numarası yazılacak" kararı aldı.

    bu kararla aslında şu mesajı verdiler; "bakın, biz, koca koca proflarımıza ırçılığın yanlış bir şey olduğunu öğretemedik fakat sizin şikayetlerinizden de bıktık. sınav kağıtlarına isminizi yazmayacaksınız ama biz, okul binasının girişindeki kocaman panolara isminizi ve sıra numaranızı yazacağız. isteyen prof. bu panolara bakıp, size yine ırkçılık yapabilecek ama sizin şikayetleriniz bu sayede geçersiz olacak"

    isveç'te yaşadığım dönemlerde didik didik gazete ve köşe yazıları okuyarak gündemi takip ederdim ve türkiye hakkında, her gün, mutlaka bir haber olurdu.

    bu haber başlıklarındaki temsili fotoğraf da, genellikle, cami önünden geçen kara çarşaflı bir kadını içerirdi.

    isveçlilerin bana sordukları "türkiye'ye gidince türban takıyor musun?" "tr'de sokaklarda kadın var mı?" sorularının temelinde de, medyanın türkiye hakkındaki algı yönetiminin var olduğunu anlamıştım.

    yine bir gün gazete okurken, isveçli bir muhabirin doğu karadeniz'de yaşayan laz bir vatandaşla yaptığı röportaja denk geldim.

    röportajın özeti şuydu:
    muhabir, dönüp dolaşıp laz adama "türkiye'de yaşamaktan memnun musun?" sorusunu soruyor

    laz adam "burası benim ülkem, vatanım. ben ülkemi seviyorum" diyor.
    muhabir yine soruyor "iyi ama, sen bir laz olarak türklerle eşit haklara sahip misin gerçekten? lazca konuşman serbest mi?
    laz adam bıkmadan, usanmadan, "evet, burası benim vatanım. ülkemi seviyorum. lazca da konuşuyorum, sorun yaşamıyorum. atatürk benim liderim vs." diyor.

    bu röportajı okurken, isveçlilerin nifak sokma konusunda ne kadar usta bir millet olduklarını düşünüp, gerilmiştim.

    ben, kürtler hiçbir haksızlığa uğramadılar, hiçbir konuda mağdur olmadılar demiyorum. aksine, türkiye'ye duydukları kırgınlık ve kızgınlıkların bir çoğunda haklı olduklarını düşünüyorum. fakat bu sorunları, isveçlileri arkalarına alıp, türklere karşı nefretlerini büyüterek çözemeyeceklerinin, acı reçeteler ödemeden farkına varmaları için dua ediyorum

    son olarak, ben artık o ülkede yaşamadığım için mutluyum.
    keşke bir gün, adil ve yaşanılır bir türkiye inşa edebilsek de, tek bir tane türk ve kürt avrupa'da, avrupalıların kibrine maruz kalarak yaşamak zorunda kalmasa.
331 entry daha
hesabın var mı? giriş yap