49728 entry daha
  • "maklube, himmet" diye saçmalayanların feci şekilde haksızlık ettiği kulüp.

    o günleri yaşayan ve o zamanlar futbolu sıkı takip eden bir ablanız olarak yazacağım şimdi neden haksızlık olduğunu.

    1
    "himmetle, duayla ayağa kaldırmak" denen saçmalığa ait video yanılmıyorsam '95 yılına ait. sonrasında haluk ulusoy'un tff başkanlığı yapmaya başlaması ve galatasaray'ın 4 sene üst üste şampiyon olması nedeniyle bu işin kayırma ile olduğuna iyice ikna olanlar var. bakalım o video sonrasında ve haluk ulusoy'un başkanlığında kimler şampiyon olmuş.

    ulusoy önce '97-2004 arasında bu görevi yaptı. daha sonra 2006-8 arasında tekrar aynı görevi yaptı. şampiyonluk dağılımı nasılmış:

    95-96 yılı şampiyonu fenerbahçe
    96-97, 97-98, 98-99 ve 99-2000 şampiyonu galatasaray
    2000-1 fenerbahçe
    2001-2 galatasaray
    2002-3 beşiktaş
    2003-4 fenerbahçe
    2006-7 fenerbahçe
    2007-8 galatasaray

    bu manzara türkiye futbol tarihinde pek de öyle dikkat çekecek garip bir durum değil. 70'li yıllarda galatasaray'ın ve trabzonspor'un, 90'lı yılların başında beşiktaş'ın üst üste 3'er kez şampiyon olduğu dönemler var. bir takımın birkaç sene üst üste şampiyon olması tarihimizde ilk kez galatasaray'ın bu dönemine denk gelmedi ve tek başına herhangi bir şeyin göstergesi değil. dünya genelinde de görülmemiş bir durum değil. mesela steaua bükreş yanılmıyorsam 6 ya da 7 sene üst üste şampiyon olmuştu.

    2
    "himmet" dolayısıyla maddi destek geldi ve bu sayede galatasaray en iyi transferleri yaptı iddiasına bakalım.

    öncelikle, o dönemler en zengin kulüp fenerbahçe idi ve "fenerbahçe cumhuriyeti" diyerek ortalıkta dolanırlarken havalarından geçilmiyordu.

    bu ise kupayı aldıktan sonraki galatasaray'ın mali durumu hakkında dönem gazetelerinden bir haber. dikkat edin; fetö'nün himmetiyle kazandığı iddia edilen şampiyonluklar, uefa kupası falan geride kalmış ve takım mali kriz içerisinde. o kadar destek verildiği iddia edilen bir takım için ilginç bir durum, değil mi?

    hatta o dönem futbolcuların birçok başarılı maçtan sonra bile hâlâ paralarını alamadıkları ve buna rağmen sahada yüreklerini ortaya koydukları, birtakım röportajlarda da konuşulmuştu. ne yazık ki bunları bunca yıl sonra bulup link verme şansım yok ama kendi kulaklarımla dinledim. hatta yukarıdaki haber linkinde "oyuncuların transfer taksitleri ise neredeyse 5 aydır ödenemiyor." yazıyor zaten.

    yani özetle; galatasaray kaynağı belirsiz bir maddi destek alarak bir anda böyle başarılı olmadı. aksine, en parasız dönemlerinden birindeydi bu başarıları aldığında.

    3
    aldığı destek sayesinde çok iyi transferler yaptı, o sayede başarılı oldu iddiası?

    yukarıda zaten yazdım durumun öyle olmadığını ama yine de bakalım buna da.

    o dönem yapılan transferlerden bazı isimler (özellikle yabancıları yazıyorum çünkü en çok para onlara ödeniyor genellikle):
    - dean saunders
    - ıulian filipescu
    - gheorghe popescu
    - claudio taffarel
    - gheorghe hagi

    fenerbahçe'nin o dönemki transferlerine de bakalım:
    - elvir bolic
    - jay-jay okocha
    - elvir baljic
    - samuel johnson
    - emil kostadinov

    o dönemin avrupa futbolundaki isimler göz önüne alındığında, transfer edildiğinde öyle "vay anasını be!" dedirtecek kimse alınmamış. içlerinde sadece hagi'nin gelişi bir miktar olay yaratmıştı. bunun dışında iki takımın transfer kalitesi pek de öyle bir tarafın açık ara önde olduğu manzaraya sahip değil.

    dönemin avrupalı yıldız futbolcuları shevchenko, van basten, gullit, beckham, schmeichel, maldini, cantona, bergkamp, figo, roberto carlos, zidane, ronaldo gibi isimlerdi bu arada. yani galatasaray'ın uefa kupası yolunda elediği rakiplerin çoğunda, 90'lı yılların en başarılı futbolcuları listesine giren adamlardan birkaç tane bulabilirsiniz.

    4
    o dönemki maçları izlerseniz, olayın sadece futbolcuların takım ruhu denen şeyi ne kadar iyi anladığıyla açıklanabileceğini görürsünüz. ben o yıllarda galatasaray'ın tüm maçlarını izledim. gerçek bir takımın nasıl oynaması gerektiğini de o zaman gördüm. birbirlerinden bir şeyler öğrendiklerini bile görebiliyordunuz sahada. hasan şaş mesela; hagi'yle oynadığı birkaç maç sonrasında hagi'nin topuk paslarını nasıl da öğrenip uyguladığını görmek büyük keyif veriyordu. siz bir takımın dua ile iyi oynayacağına inanacak kadar budalaysanız ona ben hiçbir şey diyemem ama bu takım gerçek bir takım olduğu için kazandı.

    5
    buradaki konuyla alakası yok ama şu "fransız takımı" iftirası için de 2 satır yazayım dedim. galatasaray'ın kuruluş amacı:
    "maksadımız ingilizler gibi toplu halde oynamak, bir renge ve bir isme sahip olmak ve türk olmayan takımları yenmek!"

    adam yüksek sesle söylemiş gayet türk olduğumuzu ve türk olmayanları yenmek için mücadele ettiğimizi. hâlâ kalkıp bu takıma fransız demek için hıncından kör olmak gerek sadece. bu kadar tatava, okulu ilk açıldığında fransızca eğitim veriyordu diyeyse eğer, onun da cevabı aşağıdaki alıntıda:

    "istanbul'da daha ziyade yabancıların ve gayrimüslim osmanlıların devam ettiği ve fransızca eğitim yapan saint benoît, notre dame de sion gibi okullar vardı, ancak bu okullar osmanlı'dan çok fransa'nın denetiminde idiler. amaç, osmanlı devleti'nin etkin olacağı batılı bir kurum yaratmaktı. bu amaç doğrultusunda 1 eylül 1868'de abdülaziz'in katıldığı bir törenle mekteb-i sultanî adıyla kurum yeniden faaliyete geçer.

    dönemin paris büyükelçisi mehmed cemil paşa ile hariciye nazırı fuad paşa'nın çabalarıyla kurum fransa'daki lise eğitimine denk ve aynı kalitede öğrenci yetiştirir. öğrencilerin arasında katolik, ortodoks ve musevî öğrenciler de vardır. 9-12 yaşlarında öğretime başlayabilen bu öğrenciler dil durumlarına göre fransızca ya da türkçe hazırlık okumaktadırlar. 1908 yılında müdür tevfik fikret bey'in yaptığı yeniliklerle; ilk, orta ve lise için üçer yıllık programlar hazırlanarak eğitim süresi 9 yıla çıkar. ayrıca farsça, arapça, italyanca, latince, rumca, ermenice ve almanca dersleri isteğe bağlı olarak seçmeli ders statüsüne getirilirken, piyano ve keman dersleri de programa dahil edilir.

    öte yandan 1905 yılında, ali sami yen ve arkadaşlarından oluşan bir grup öğrenci galatasaray spor kulübü'nü kurmuşlardır."

    şu takıma iftira atmayı artık bırakın. sevmek zorunda değilsiniz. ben de fenerbahçe'yi günahım kadar sevmiyorum ama bu sevgisizlik sizin gibi gözlerimi kör etmiyor. avrupa'da başarılı olduğu zaman "helal olsun" demeyi biliyorum. sümüklünün teki ortaya bir laf attı. belki de sırf hakan şükür orada olduğu için tribünlere oynuyordu herif sadece. siz de onun gibi bir adamın lafını muteber kabul edip dilinize doladınız. ona olduğu kadar size de yazıklar olsun!

    edit: olay hakemlerin galatasaray'ı kayırmış olması ise hatırlatırım ki fener atana kadar uzatmaları unutmuş değiliz. hakem hataları ne yazık ki her büyük takım lehine yapıldı ve yapılıyor. sadece galatasaray değil olay. türk futbolunun genel sorunu bu. ayrıca o dönemde avrupa'da oynanan ve kazanılan maçlarda da hakemlerin bizi kayıracağına inanmak için bir gerekçe yok. zaten yukarıda belirtmiştim; takım oyununu ve ruhunu gördük sahada. kayırılacak şekilde zayıf bir takım yoktu karşımızda.
8420 entry daha
hesabın var mı? giriş yap