55060 entry daha
  • "bir ara sokakta öldüm, dün
    öylece yani, birdenbire
    boşluğa düşer gibi
    sarı bir sessizliğin içinde

    granit duvarlı binanın anlamsızlığına,
    şehrin boşu boşunalığına içerlerken
    bırakmışım son nefesimi kaldırıma
    bitmiş, öylesine yani

    birdenbire yan binadaki otel odasından izliyordu oğlan
    yüz ifadesini göremesem de
    anlamış mıydı acaba öylece oturmadığımı?

    o sokakta bitti her şey
    öğleden sonralarını bir bardak sütle geçiştiren apartman sakinlerini düşlerken
    sıkıntıdan ölmüşüm.

    dün arka odada ütü yapıp
    buharını burnuna çeken kadını,
    mutfağında her öğün için soğan doğrayıp
    gözyaşını kabuklara saklayan madam mari'yi
    kocasıyla artık sevişemediği için,
    kapı komşusu gar sabunu satan adamı düşleyen servi'yi düşündükçe
    ölüvermişim.

    dün böylece bitmiş yani,
    birdenbire sıkılıvermişim derinden zahir.
    tutunca da nefesimi
    portakal kabuklarıyla çay demini döktükleri çöpe
    iki kedi de bulanınca
    kaldıramamış nefsim demlenmiş portakal kedilerini

    balkabağı mevsimi bile değilken
    dönüşüvermiş her şey baldan kabağa
    ve saat henüz 12'yi vuramamışken
    kalkmış otobüsler durmamaya

    mecal mi bulamamışım,
    yere döktükleri bala mı basmışım
    hatırlamam ama
    öylece kalakalmışım, kalkamamışım.

    şehrin insanı haberdar değil mi bu öldüresiye sıkıntıdan?
    vagonlar boş, birkaçı kiremit taşıyor topraktan kayıklar da serseri misinalar
    otobüsler kimseyi almadan
    durup durup geçiyorlar duraktan
    arabalar yürüme mesafelerini öldürüyor
    her gün, her öğle, her gece

    bisikletleri balkonlarında unutanlar
    her an yağmur yağsın diye dua ediyor
    üç öğün yemek yiyip, dört öğün uyuyorlar
    buna rağmen erken uyanıp, geç yatıyorlar.

    aynı kuru kahveciden gün aşırı
    iş olsun diye yüzer gram kahve alıp
    evde, iş olsun diye öğütüyorlar
    ve bir gün bile sormuyorlar öğütülmüşünü
    kimse sormuyor
    iş olsun diye yapılan iş, iş midir diye?

    bunlar olurken ölmüşüm o ara sokakta
    balkondaki beyaz brandalar
    rüzgarla sökülürken
    sökülüvermişim

    şişip patlayan bir eteğin dikişi gibi
    sıkıntı işte ya da ölmek yerine
    iki adım yol yürüyeydim de
    konuşuverse miydim şu gelin çiçeğiyle
    gitmek yerine."
200 entry daha
hesabın var mı? giriş yap