33 entry daha
  • artık western amerikan ve dünya sinemasında bir nostalji sinemasına döndü, bu alanda fazla üretkenlik gösterilmiyor. trt pazar sineması geleneğinden tanıdığımız, trenlerine, banka soygunlarına, atlarına, posta arabalarına, amansız düellolarına hayran olduğumuz bir türdü. modern sinemanın başlangıcı olan 1903 tarihli 12 dakikalık "the great train robbery" ile western sineması da başlar. 100 yılı aşkın süre içerisinden hep kendini geliştiren, sinemanın bir çok türünü etkileyen, kendine has yönetmenler ve oyuncular çıkaran bir tür oldu. ama günümüzde aynı etkinliği sağlamaktan çok uzak da, unutulmuş durum da..1800 yıllarda amerika'da başlayan batıya göç ve buranın asıl sahibi olan kızılderiler ile çatışmalar ve amansız altın savaşları. bunun sonucunda da ortaya çıkan vahşi batı adı uzun süre amerika'da etkinliği sürdürdü. her alanda olduğu gibi sinema da bu dalgadan/etkinlikden payına düşeni aldı. sinemanın ilk yıllarında filmler bir konuyu anlatmaktan çok sıradan günlük öyküleri, insanların başından geçen anlık serüvenleri 10-15 dakika içerisinde anlatıyordu. "edwin s. potter"in yönettiği "the great train robbery" bir konudan etrafından dönen, sinemaya ilk kurgu kavramını katmış filmdir. 1903 tarihli bu film ilk western filmi olarak kabul edilir. bu filmden öncede vahşi batı mitine yakın şeyler, küçük eğlencelikler çekilse de, bu film ilk olarak kabul görür. bu filmin yarattığı ilgi ve yakaladığı ticari başarı sonrasında western kısa sürede etkin bir tür olmaya başladı ve kendi oyuncularını, yönetmenleri çıkardı.

    "william s. hurt", "tom mix" gibi western filmleri ile ünlenen yıldızlar ortaya çıktı, "david w. griffith" dönemin etkin yönetmenlerinden "cecil b. demille" gibi yönetmenler bu türde filmler yapmaya başladı. 1920'li yıllara kadar ve 1920'li yıllarda bir çok film çekilse de, önemsiz filmler oldular. bütün amaçları 15-20 dakikalık eğlenceliklerden başka bir şey değildi. cecile b. demille'nn bu curcuna arasında ilk filmi olan 1914 tarihli "the squaw man"ı ayrı bir yere koymak gerek. westernin kimlik kazanmasında ki en önemli film hiç kuşkusuz 1924 tarihli, türe çok hizmeti dokunmuş "john ford" imzalı "the iron horse" oldu. ford iki yıl sonra da "there bad men" gibi bir başka iyi film daha kazandırdı türe... bu süre içerinde bir western efsanesi olan "gary cooper"in ilk ciddi işi olan "the winning of barbara warth" geldi. western ilk yılların da nitelikli film adeti az ama öz filmlerdi. bir tarafta başını ünlü oyuncuların çektiği seri western filmleri varken, bir tarafta ise stüdyoların çektiği nitelikli filmler mevcuttu.1930'lu yıllarda sonra western müthiş bir ivme kazandı. artık en çok film üretilen tür olmayı başarmıştı. sessiz dönem sonrası western bir eğlence türü olmaktan çıktı ve üzerine düşünülen bir tür olmayı başardı. 1929 tarihli "raoul walsh" fimi olan "in old arizona" en iyi film dalında oscar adaylığı kazanmayı başardı. bu da türün sınıf atladığın, geliştiğin ve ciddiye alındığın en önemli unsuru oldu. dönemin başarılı yönetmenleri western türünde eserler vermeye başladı. sesli dönemle birlikte "john wayne" gibi bir oyuncu daha kazanan tür, kendini geliştirmeye devam etti. sesli döneme geçişte "the big trail", "billy the kid" gibi başarılı örnekler çıktı. 1930'lar da ki emin ama sessiz dönem "howard hawks" ve "jack conway"in yönettiği "viva villa", "cecile b. demille" filmi 1936 yapımı "the plainsman" gibi başarılı örnekler ortaya çıkardı. hiç kuşkusuz 1940'li yıllarda başlayan ve 1960'li yıllara kadar sürecek nitelikli ve kaliteli bir western dönemi amerikan sinemasında baş gösterdi.

    1930'lu yıllarının başında sinema salonların ayağa kalmak için uyguladığı tek bilet iki film durumu yapımcıların üzerine büyük bir yük bindirdi. böylece piyasa daha çok filme ihtiyaç duymaya başladı ve yapımcılar niteliksiz çabuk yapılan ve çabuk tüketilen filmler üretmeye başladı. 1940'lar da ise bu curcuna yavaşlayınca sağlam filmler çıkmaya başladı. western bir çok dönüm duraklarından biri olan "john ford"un "stagecoache" i vizyona girdi. john wayne'yi daha sağlam bir yere oturdan film, westerne ağırbaşlı bir bakış açısı kazandırdı. önünde yirmi yıl boyunca çok başarılı filmler yapıldı. hem sayıları, hem de filmlerin kaliteleri ciddi derecede artmıştı. "john ford" türe hizmetine devam etti, "my darling clementine" (1946), "fort apache" (1948) "rio grande" (1950) gibi klasikleri ortaya çıkardı. western'in ağır başlı bakışları ile birlikte, eğlenmek yerine sağlam politik alt metinler eklenmeye başlandı.. artık en önde bulunan, kızılderililer biraz geriye çekilmiş, kahraman şerifler, kötü soyguncular ortaya çıkmıştı. ama yine de kızılderili figürü kendine bir şekilde yer bulmaya devam etti. tabi westernlerin ikinci sınıf karekteri olan kadınlarda çıktı, roller çalmaya başlamıştı. ford'un yönettiği 1956 tarihli "the saerchers" western tarihinin bir başyapıtı olmanın yanında "john wayne" ilk kez bu kadar üstün bir performans ile de görmüştük. amerikan sinemasının en seçkin yönetmenlerinden biri olan "howard hawks"da westerne bir çok film kazandırdı. "jane russell" ve cinseliğin kullanıldığı 1948 yapımı "the outlaw" bunlardan en ilginçi olmayı başardı. 1940-1960 arasında bu yirmi yılda ki western filmlerine baktığımız zaman önümüze çok seçenek gelir. bunları tek tek anlak zaman alır ama kabaca bakarsak, "elia kazan"ın "viva zapata!"sı, "delmer daves"in "3:10 to yuma"sı, "king vidor"ın "winchester 73"ü, "howard hawsk"in "rio brava"sı, "fred zinnemann"ın "high moon"u anlamız gereken filmlerdir.tür 1960 yapımı olan "john sturges" imzalı "akira kurosawa"nın "yedi samuray"ın western uyarlması olan "the magnificent seven"den sonra ciddi bir düşüse çekti. artık eskisi kadar, film üretilen bir tür değildi.. western için bu sefer ki dönüm noktası italya'dan çıktı. "sergio leone" akira kurosawa'nın "yojimbo"sunu "a fistful of dollars" diye tekrar çevirmesi ile western türü başka denizlere yelken açmaya başladı. "spagetti western" denilen bu alt tür, çok daha kanlı ve alaycı yapısı ve anti kahramanları ile türe başka bir yerden yaklaşıyordu. daha sonra bir seri halini alacak "for afew dollars" ve "the good, the bad and the ugly" gelecekti. "clint eastwood"da sinema için eşsiz bir mite dönüşecekti... sergio leone bu döneme eşsiz bir başyapıt olan "once upon a time in the west" ile bütün kovboyları selamlayacak ve türün en iyisi olduğu kanıtlayacaktı. bu türü amerikan sinemasına sahiplendi ve 1969 yapımı "butch cassidy and the sundence kid" ile anti kahramanlı westernin başarılı bir örneği sergiledi. ismi pek bilimese de italyan "tonino valerii"de "day of anger" gibi dikkate şahan bir film yaptı...1970'lerden sonra sinema daha çok bilgisayar ortamında yapılan, dünyayı aşan filmlere doğru yol aldı. hep geçmişte kalan bir nostalji olarak kalan western gittikçe güç kayıp etti. 1970 tarihli jodorowsky filmi "el topo" ya da 1974 yapımı "mel brooks" denemsi olan "blazing saddles" gibi filmler gelse de, western artık çok iş yapan bir tür değildi. bu tür ile başarıya ulaşan, "clint eastwood" kendi yönettiği bir kaç filme imza atsa da, daha iyisi için beklemesi gerekecekti. "sidney pollack", "robert altman" gibi yönetmenlerde türe güzel örnekler verdi bu yıllarda...

    maarif saatli takvimi seksenli yılları gösterdiği zamanlarda yükselen teknoloji ile sinema başka bir yöne doğru kayıyordu. bu yıllarda western en kötü günleri yaşadı, artık çok iyi örnekler can bulumuyordu. western kendi özü dışında başka türler ile yakın ilişki içerisine girdi. bilimkurgu, korku gibi türler ile western hafif de olsa kendini hatırlattı. 1990 yıllar western'in tekrar doğuşu oldu. "kevin costner"in "dance with the wolves" ile büyük başarı elde etti ve oscar kazanmayı başardı. 1992 yılında clint eastwood'un yönettiği "unforgiven" western için ve sinema için çok büyük bir film oldu. aslında eastwood, unforgiven ile elden ayaktan düşmüş eski kovboyu anlatarak, westernin içinde olduğu durumu da özetliyordu. westerne "jim jarmusch"da "dead man" ile hizmet etti, türü apayrı bir yere sürükledi... doksanlı yıllar western kılığı altında yapılan bir çok filmi ile geçti, ama westernin özünü yansıtacak filmler artık yapılmıyordu. 2000 yıllarda ise "james mangold" müthiş bir tekrar çevrim olan "3:10 to yuma"yı çekti, "andrew dominik" ise "`the assassination of jesse james by the coward robert ford`" ile western o eski epik yapısına bir selam çaktı. ama bunlara rağmen western hala, günümüzden uzakta yaşanan bir hatıra olarak kaldı.. artık pek alıcısı olmayan bir tür durumuna geldi, ama bizler bu türün hiç ölmeyeceği biliyoruz...

    türü anlamak için en iyi 10 film;

    1-stagecoach (1939), john ford
    2-once upon a time in the west (1968), sergio leone
    3-dollar üçlemesi-a fistful of dollars (1962, for a few dollars more (1965), the good, the bad and the ugly sergio leone
    4-high moon(1952) fred zinnemann
    5-rio bravo (1959) howard hawks
    6-unforgiven (1992) clint eastwood
    7-el topo (1970) alejandro jodoroesky
    8-3 10 to yuma (2007) james mangold
    9-the virginian (1929) raoul walsh
    10-rio grande (1950) john ford
48 entry daha
hesabın var mı? giriş yap