37 entry daha
  • asıl sorun yönetmenden çok senaristte kanımca. steven knight hollywood'un popüler senaristlerinden. yani her daim işi var. ama kaliteli bir senarist olduğunu düşünmüyorum. david cronenberg'in eastern promises'ından hatırlayabiliriz kendisini. tek başarılı filmi bu. bu filmi kötü yapan da knight'tan başkası değil bence. evet, film kötüydü. zamanın ötesine gitmeyi göze alarak bu filmin mahsun kırmızıgül'ün filmlerinden çok da farklı olmadığını söyleyebilirim. knight tıpkı mahsun gibi her şeye beceriksizce odaklanmaya çalışıyor. fakir bir aileden kaçıp ingiltere'ye gelen ama "ingiliz rüyası" gerçekleşmeyip iki işte çalışan şenay ile nijerya'dan ingiltere'ye kaçak yoldan göç eden ama onun da "ingiliz rüyası" gerçekleşmeyen okwe'nin aşk hikayesi anlatılıyor. anlatılırken sevgili ikinci sınıf senaristimiz tecavüzden giriyor, böbrek kaçakçılığından/organ mafyasından çıkıyor, tekrar tecavüzden giriyor, nijerya'daki katliamlardan çıkıyor, tekrar tecavüzden giriyor (evet, bol bol taciz/tecavüz var), fahişelikten çıkıyor, işsizliğe değinmek istiyor, haliyle göçmenlerin sıkıntılarına odaklanmaya çalışıyor, bunu yaparken ingilizlere "çamur" atmamaya çalışıyor, en nihayetinde tüm bu küresel/uluslararası sorunları gelip bireysel bir intikama bağlıyor, ingilizleri aklıyor. kısacası hiçbir şeye değinemediği gibi batırıyor da işi. bir de buna oryantalizmi ekleyelim. bence okullarda en başta öğretilmesi gereken şey "çok fazla soruna odaklanmaya çalışmayın, çok fazla hikaye anlatmayın" olmalı. bir dahi değilsen batırıyorsun. steven kardeşimiz de batırmış. (aç parantez: kardeşimiz bu senenin merak ettiğim yapımlarından locke'ın -başrol tom hardy- ve closed circuit'in -başrol eric bana- senaryolarını kaleme almış. umarım bu kez batırmamıştır. closed'ın kötü olması o kadar sorun olmaz ama locke'ta batırmamış olsun. kapa parantez)

    ama tabi bu kötü senaryoyu filme alan stephen frears da bu kararından ötürü üzüyor. keşke çekmeseymiş filmi. evet, dirty pretty things oscar'a kadar ilerlemiş, venedik'ten ödülle dönmüş, herkesçe alkışlanmış ama tüm bu övgüler benim açımdan filmin kötü olduğu gerçeğinin üstünü örtemiyor. yeteneğine romantik-komedilerle yazık eden audrey tautou bu filmde tekrar kanıtlıyor ciddi filmlerde daha fazla rol alması gerektiğini. kendisini hapsettiler rom-com'a, yazık oluyor kendisine.
11 entry daha
hesabın var mı? giriş yap