3 entry daha
  • varlık delili de denen ontolojik kanıt, allah’ın varlığını, iç-dış her türlü tecrübeyi terk ederek kanıtlama iddiasındadır ya da en genel ifadesiyle, vasıtasız bir bilinç olayının bir delil olarak formüle edilmesidir ki, bu haliyle apriori özelliklidir.
    ontoloji terimi, yunanca “onto=varlık, var olan” gibi kavramları çıkış noktası alan ve allah’ın varlığını yine allah kavramının analizinden hareketle kanıtlamaya çalışan felsefeyi anlatır. dolayısıyla tümdengelimli özelliği bulunan ontolojik delil, teolog ve filozoflarda çeşitli biçimler almıştır.

    aşağıda mahiyeti ve eleştirisi verilecek olan ontolojik kanıtın en genel anlamda dayandığı temel ilke, allah’ın tarifinden hareketle, o’nun varolduğu fikrine ulaşmak ve böylece allah’ın varlığına bir kanıt vücuda getirmektir. önce delil , çok esaslı ve genel iki felsefî düşünceye dayanır.

    a) bir şeyin düşünce halindeki varlığına ait olan her şey , o şeyin gerçek varlığına da aittir. ontolojik delili benimseyenler, allah fikri içinde zorunlu olarak, zorunlu (vâcip) bir varlık (allah) ın, varlığının bulunduğunu kabul ederler.

    b) her bakımdan daha az mükemmel olan, kendinden daha çok mükemmel olanın varlığını hatırlatır. burada da ontolojik delili savunanlar, “bu alemdeki daha az yetkin ve daha çok yetkin olan” şeyler zincirinin bize en yetkinin, daha mükemmeli düşünülemeyenin zorunlu olarak var olduğunu kabul ettirir” diye düşünürler ki, işte bu en mükemmel de allah’tır.

    görüldüğü gibi ontolojik delil, varlıktaki “en mükemmel” fikrine dayandırılmakta ve görünen alemdeki mükemmelliklerin, derece derece yükselen bir diyalektik ile bizi en mükemmele ulaştırdığı kabul edilmektedir. kısaca burada, düşünceden varlık’a ulaşılıyor, allah’ın varlığı önce var kabul ediliyor, sonra da o, gerçek varlık alanında aranıyor. buna göre, düşünce, kavram ve algılar, varlığın, var olanın kavram ve algıları oluyor. yani varlık, kavram ve algılardan önce var diye kabul edilip, varlık olmazsa düşünce ve algıların da olamayacağı ifade ediliyor. hatta bu düşünceye göre, en az gerçekliğe sahip olan hayaller bile, daha önceki gerçeklikleri –bunlar, ister olaylar ve görünüşler sahasında, ister görünmezler alanında olsun- düşünülmüş şeylere dayanır.

    leibniz’e göre, descartes’in ontolojik kanıtının esasını oluşturan, “zihnimizde a priori olarak bulunan allah tasavvuru” anlayışı, zihnimizin olabilirleri (mümkünleri) tasavvur edip düşünebildiği gibi, olamazları da tasavvur edebilme özelliği bakımından yeterli değildir. pratik örneklerle beynimiz allahı tasarladığı biçimde noel babayı,masallardaki 7 başlı ejderha ve kaf dağının ardındaki devi,kanatlı at, veya anka kuşunu, süpermen ve batman'ı da tasarlayabilmektedir. o halde bunlar da gerçekte var mıdır?

    demek ki, söz konusu olan şey olabilir veya olamaz olduğuna göre, bu anlamda “doğru ya da yanlış idealar” bulunduğu savunulabilir. o nedenle böyle bir akıl yürütme yeterli görülemez. yani bir şey üzerinde akıl yürütülünce o şeyin gerçekten de ideasına sahip olunduğu söylenemez. zira biz ancak bir şeyin olabilirliğinden emin olduktan sonra, o şeyin ideasına sahip olduğumuzu söyleyebiliriz.

    kısaca leibniz’e göre, descartes’in delilinin bir ispat biçimi olduğu kabul edilebilir. fakat bu, mâhiyeti itibarıyla kendisi kanıtlanmaya muhtaç olan bir hakikâte dayanan eksik bir ispattır.

    sırf fikirler ve ideler üzerine dayanarak varlığa dair tam bir akıl yürütme mümkün değildir. burada descartes’in ispatı esasen bir varsayıma dayanıyor, bu da “benim zihnime tâbi olmayan değişmez mâhiyetlerin bulunduğu” düşüncesidir.

    descartes bunların, allah’ın zihnine koyduğu fikirler olduğunu söyler. leibniz ise, burada kanıtlamaya temel görevi yapan şeyin, kendisinin ispata muhtaç bulunduğunu belirtir.

    http://www.gulizk.com/konuk/delil.html
    allah’ın varlığının ispatında bir tümden gelim metodu olarak ontolojik delil (varlık delili)

    prof.dr.necip taylan
    marmara ünv. ilahiyat fak.
    din felsefesi a.b.d. öğrt. gör.
9 entry daha
hesabın var mı? giriş yap