111 entry daha
  • taksim dayanışmayı maksadını aşan, adeta bir niyet okuma ile eleştiren gazeteci. taksim dayanışma'yı ve can atalay'ı canı yanmış, yaralanmış, taciz edilmiş ve hatta hayatını kaybetmiş insanların sorumlusu olarak gösteren yazıyı defalarca okudum. ancak anlayamadım bu insanları taksim dayanışma mı dövdü, can atalay mı öldürdü? mahkeme kararı etik kaygılarla açıklanmamış olabilir, bunu eleştirebiliriz elbette. ama birkaç nokta var:
    - mahkeme nihai kararını vermiş olsun veya olmasın zaten, mesele en başından beri hukuka ve anayasaya aykırı seyretti. protestoların itici gücü nihai karar değildi ki. ortada bir karar vardı (yürütmeyi durdurma) o karara uygun davranmayan belediye ve yıkım ekipleri kafasına göre davrandı ve sonrasında çığ gibi büyüyen polis şiddetini, ayrımcı dili, muktedir söylemi gördük.
    - neden bir yetkili çıkıp da "yahu yürütmeyi durdurma kararı var, manyak mıyız biz burada ne işimiz var?" diyerek hayatı normale döndürmeye çalışmadı?
    - ayrıca yurttaşın görevi midir mahkeme kararını tebliğ etmek? benim ne mecburiyetim var devletin bir memuruna, devletin başka bir memurunun resmi belgesini götürmeye?
    - hadi diyelim gerekçeli karar geç kaldı, peki 6 temmuz cumartesi neden bu kadar insan polis şiddeti yaşadı? ortada nihai yargı kararı var, şehrin mülki amiri "hayır efendim pazar günü açacağız parkı" diyor. eee nerede kaldı hukukun üstünlüğü, nerede kaldı sönmez, yılmaz hukuk-seviciliğiniz?
    - 5 insan öldü, 11 kişi kör oldu, berkin komada, lobna kardeşini hatırlamaz halde, yüzlerce insan yaralandı, ciddiyetini koruyanlar var. biz ortada sanki gizlenmiş bir mahkeme kararı varmış da bunun sorumlusu taksim dayanışmaymış gibi konuşan insanları gazeteci diye dinlemek zorunda kalıyoruz. üzümü ye alper görmüş, bağcıyı döv, köyü de ateşe ver olur mu?

    merak edenler için mevzusu olan yazı budur http://t24.com.tr/…ayanismasina-ciplak-sorular/7028
49 entry daha
hesabın var mı? giriş yap