1 entry daha
  • chandler'in okudugum kitaplari arasinda en karanlik, en depresif olani. bunalimda, alkolik bir yazar, deli mi akli basinda mi belli olmayan bir kadin, zengin ama yalniz, kokusmus insanlar, gücünü durmaksizin kötüye kullanan fasist polisler... dahasi artik kime nasil davrandigi umurunda olmayan, sivri dilini hakedene degil karsisina cikana sokmaya baslamis, zira bikmis ve kendisi de bunalimin esiginde philip marlowe. ve biraz da kendisine acidigi besbelli, sayfalarin arkasindan zirhini cikarip karsisiniza cikmis raymond chandler. (zaten depresyondan intihar ederek ölmemis miydi bu adam?)

    bunun disinda en karmasik lakin en saglam marlowe hikayesidir, olaylar cözülmeye basladiginda, marlowe dünyadan ve kendisinde sikayeti birakip, ne icin savastigini neyi degistirebilecegini kendisi de pek bilmeden tekrar ugrasmaya basladiginda (buna chandler varolusculugu diyelim) kitabi elinizden birakamaz hale gelirsiniz.

    film uyarlamasina gelince, hicbir zaman sonuna kadar sabredemedigim bir filmdir. eliot gould'un marlowe'u sevimli bir serseridir. halbuki philip marlowe sevimli bir serseri degildir. ic dünyasi karamsar ve fakat zengindir, insanlarla iliskilerinde ise cogu zaman alayci, kimi zaman acimasiz, seyrek olarakta gardini indirmis ve samimidir. kimsenin kendisini itip kakmasina izin vermez. itilip kakilacaksa da suratinda umursamaz bir gülümsemeyle yumruk torbasi gibi tavir takinmaz. lafini sakinip alttan almaz.
    edit: altman'ın yönetimine bir dolu laf geçirmişim, entriyi gireliberi geçen zamanda en sevdiğim yönetmenlerden birine dönüşmüş bir yönetmen olduğundan hepsini tek kalemde sildim, sadece şunu belki bırakabilirim: altman'ın bir chandler uyarlaması için doğru isim olduğundan emin değilim.
32 entry daha
hesabın var mı? giriş yap