51 entry daha
  • birçok majör hollywood ve ingiliz prodüksiyonu gibi the bridge on the river kwai de uzun süre savaş karşıtı bir film zannedilmiştir. bu, söz konusu sinema endüstrilerinin amacına ulaştıklarının sahih bir belirtisidir.

    bugün ilkokul çağındaki, bilgisayara, internete ve dünyada olup bitenlere öyle veya böyle hakim çocuklar bile bunları biliyor ve örneğin james bond’un ya da batman’in bir kurtarıcı olmadığını anlayabiliyor. ama aynı manzara bazı eleştirmenler için geçerli değil.

    bunlar hangisinin en iyi bond filmi olduğunu veya joker’i kimin canlandırması gerektiği hakkında olmayan beyinlerini çalıştırmakla meşguller.

    bazı filmler vardır, belirli bir janrı stereotiplerle, klişelerle, ırkçı altmetinlerle, ötekileştirmenin sinemasını yazarak programlandırırlar.

    casablanca, schindler's list, saving private ryan, the deer hunter , apocalypse now gibi bu coğrafyada da çok sevilen ve üstüne üstlük savaş karşıtı sanılan filmler sözüm ona bu familyaya aittir.

    bu bağlamda the bridge on the river kwai savaş karşıtı bir film değildir ya da savaşın anlamsızlığı, saçmalığı üzerinde duran, dünya halklarına hümanist mesajlar vazeden iyimser bir film asla değildir. bilakis oryantalist ideolojinin güdümünde uzak asya’ya kulaç atan bir batılı propaganda yapıtıdır.

    şimdi neden böyle düşünüyorum ona geleceğim:

    1) amerikan-ingiliz yapımı büyük bütçeli bir savaş filmi yığınla oscar aldıysa budala budala bakmayıp oturup düşünmek gerekir! yoksa salya akıtarak filmlerin görsel cezbediciliği üzerine papağan gibi laf sıkmak abesle iştigaldir. oyuncuların iyi oynadıkları üzerine beyanlarda bulunmak (gerçi bu bi bok bilmemekten kaynaklanır. felsefe, tarih, psikoloji, edebiyat, sosyoloji üstüne eser okumayan biri başka ne yapabilirdi ki!?) beş yaşındaki yeğenimin de becerebileceği bir şeydir!

    2) bu tarz filmlerde yıldız oyuncular oynatmazsanız geniş halk yığınları kolayca özdeşleşme yaşayamazlar. william holden, alec guinness gibi döneminde sevilen oyuncuların işe koşulduklarını görüyoruz. çünkü verilmek istenen sözde mesajlar sadece amerikan-ingiliz halklarını değil, bütün dünya halklarını da ilgilendirmektedir.

    3) batılı gözlüğüyle salt japonlar değil, ruslar da, vietnamlılar da, koreliler de, çinliler de, araplar da, muhtelif uluslardan öteki müslüman toplumlar da mutlak birer ötekidir. the bridge on the river kwai de bu yoldan gider.

    4) filmde inşa edilen köprü neyi metaforize etmektedir? ve en sonunda neden bombalanır? şu: amerikalı-ingiliz mantığı dünyaya adaleti tesis etmek amacıyla geldiğine inanır. özgürlüğü, modernliği getiren odur. doğu’ya ya da uzak doğu’ya modern uygarlığı getirecek olan odur. köprüyü inşa edecek teknolojik beyin elbette ingiliz beynidir. japonlar o teknolojik kafaya sahip değildir. 19. yüzyıl sonundan itibaren batılılaşma çabaları içine giren japonların batı uygarlığı karşısındaki ezilmişlikleri ve aşağılık kompleksleri köprü inşaatı metaforuyla istihza ile betimlenir.

    ve sonunda köprü yıkılır. bu, öteki'nin (japonların) asla batı uygarlığı gibi modernleşemeyeceğini, dahası bu topraklara modernliği yaymanın olanaksızlığını ya da gereksizliğini sembolize eder. batı için öteki barbardır.

    5) ingilizler hep centilmendir. hatta şu piç james bond bile o denli centilmendir, kibardır. japonlar karikatürize edilmişlerdir. saldırgan, ezik, şiddete eğilimli biçimde yansıtılırlar. ingilizler ise sağduyuludur, çalışkandır.

    6) ingiliz ordularının sınırı bile bulunmayan uzak ülkelerde ne iş aradığı hemen hiç sorgulanmaz. örneğin the deer hunter’da vietnam sendromu’ndan bahsedilir ve suç düşman-öteki vietnamlının üzerine atılarak çözümlenir. ama amerikan ordusunun bu topraklarda ne işi olduğu kimsenin aklına gelmez. mesele bu gerçeğin nasıl gizleneceği ile ilgilidir. başrole de aurası yüksek robert de niro gibi oyuncuları yerleştirirseniz satranç turnuvasından galip ayrılmanız ve oscar’ı da garantilemeniz her zaman mümkündür.

    bu ödülün sanatsal bir anlamı olmasa da pazarlama stratejisinin bir parçasını oluşturduğu için oscar heykelciklerini toplamak her zaman işe yaramıştır. the bridge on the river kwai de birçok dalda oscar ödülü kazanmıştır. bu, filmin ideolojik zeminine sanatçı çevresi tarafından da arka çıkıldığı anlamında okunmalıdır. tıpkı argo’nun (2012, ben affleck) beyaz saray tarafından da desteklenmesi, ödülün ise bizzat barack obama’nın eşi michelle obama tarafından filmin yapımcılarına taltif edilmesi gibi.

    7) ve iyiler kazanmaya, kötüler kaybetmeye mahkûmdur. nitekim öyle olur. masalsı hollywood geleneklerine bir kez daha uyum gösterilmiş, düşman-ötekinin hakkından sinema sanatı vesilesiyle bir kere daha gelinmiştir.
18 entry daha
hesabın var mı? giriş yap