2 entry daha
  • sözlükte açılan ve hayati nitelik taşımayan (kan arayışı, ilaç, hastalık, kaza, afet, evsiz kalma vs. durumlar) dışında yardım kampanyaları gerçekten can sıkıcı bir hal almaya başladı. sadece burada bahsi geçen, burs arayan hanımefendi için söylemiyorum, lafım genel fakat konu bu olduğu için bundan gidelim. mesela yurt dışında eğitim almayı bu ülkede herkes ister yani. sonuçta türkiye'de her üniversitenin her bölümünün bir adet çok başarılı öğrencisi, birincisi var. çoğunun da maddi imkanı yeterli gelmez ve gidemez. evet lund üniversitesi çok iyi olabilir, muhakkak ki çok şey de katar ama gerçekten iyi bir psikolog olmanın tek yolu bu değil. ha, imkanın vardır veya burs bulursun gidersin ama bu şekilde yardım kampanyası düzenleyerek dersen, yok dostum derim. eğer şartlar o kadarına izin vermiyorsa, türkiye'de de gayet hayallerine giden yoldan yürüyebilirsin. insan böyle yardım kampanyalarını gerçekten elzem durumlar için düzenlemeli ve insanların yaşadığı sorunların yanında kusura bakmayın ama "hayallerime giden yol" çok şımarıkça bir gerekçe olarak kalıyor.

    (bkz: buket'i amerika'ya yolluyoruz)
    (bkz: onemliuyarilar'a yardım ediyoruz)

    gibi örnekler de hafızalarda halen taze zaten.

    edit: kıskanç!!!! diyenler de damlamış hemen. bakın arkadaşım, emin olun hayatım bu kızı kıskanmamı gerektirecek seviyenin gayet üzerinde. olmasaydı dahi kıskanmazdım orası da ayrı konu. mesele ne biliyor musunuz? böyle eften püften konularda adeta dilencilik etmeyi kendine yedirebiliyor olan insanlara karşı duyduğunuz bu sempati. bu ülkede bu hanım gibi yurtdışı yüksek lisans hayali olan ve gayet başarılı eminim binlerce genç çıkar. onlar kendini böyle süslü ve sempatik 3-5 cümle ile ifade edip, duygu sömürüsü yapıp dilencilik etmiyor diye suçlu mu yani? hayaliymiş, bu ülkede hayaline kavuşmayı bırak canını idame ettiremeyen milyonlar var be. bu hanım kızımızın "20 lira bile" diyerek küçümsediği 20 lirayı bulamadığı için akşam yemeğinde yağsız, salçasız düz haşlanmış makarna veya kuru ekmekle karnını doyuran aileler tanıdım ben. sonra biz böyle "first world problems" tadında yardım kampanyaları düzenleyenlere şımarık deyince kıskanç oluyoruz. daha geçen sene koşuyolunda evi, yazlığı, ford mondeo arabası olan adam buradan dilencilik yaparak evinin içine 50.000 liralık tadilat yaptı, ondan da ders almamışsınız.

    edit 2: başta kendisini ve "kampanyasını" kırıcı olmamaya çalışarak eleştirmiştim fakat ortaya çıkan şeylere bakılırsa bence bu şahıs ciddi ruhsal problemleri olan, felaket bir egoya sahip ve çıkarı uğrunda dilencilik yapmak, yalan söylemek gibi şeyleri içselleştirmiş biri gibi geldi. özellikle yazısında yer alan "size de o güzel günlere benimle umutla bakabileceğiniz bir fırsat ile geldim." kısmı nasıl bir egonun esiri olduğunu gösteriyor zaten. bunun yanında dilencilik kötü bir şey değildir demesi de nasıl bir kafaya sahip olduğunu gösteriyor. dilencilik kötü bir şeydir tuğçe. burada bu kızın başlığını açarak veya entry ile destekleyen reelde tanıştığı arkadaşlarına da söylüyorum. benim bu zihniyette bir arkadaşım olsa kesinlikle irtibatı keserdim. zira tüm bunları kendine yedirip yapan biri her şeye tenezzül eder.
170 entry daha
hesabın var mı? giriş yap