34 entry daha
  • aylar geçti, inziva bitti, hala keyfini sürüyorum.
    mayıs ayıydı. yorucu, sonsuzluk gibi süren, anaforlu bir zaman diliminden sonra çocukluğumun geçtiği sahil beldesine kedimi de alıp tek başıma inzivaya gittim.
    üzerinden birkaç ay geçti, hala o inziva anlarını düşünüyorum. insandan arınmış sakin o yerde, böyle yağmur çiselerken, ağaçların arasında çıplak ayakla dolaştığımı hatırlıyorum. fillerin tepiştiği zihnime odaklanmaktan, o lahzayı hiç yaşayamadığımı fark ediyorum, o anın zevkini şimdi yaşıyorum.

    sonra sahil şeridinde yer alan eski, terk edilmiş sayfiye evlerinin içini görmek uğruna yaptığım akrobatlıklar aklıma geliyor. sapık gibiydim gerçi, terk edildiğinden emin olduğum evlerin balkonuna atlayıp, küf tutmuş pencerelerine yanaşıp içeriyi gözleyen mezar hırsızı gibiydim. sadece merak ediyordum. bu evlerden neden vazgeçilmişti? hayalet şehir detroit de beni aynı şekilde büyülemiştir her zaman.

    bir tane terk edilmiş evin içinde, masa üstünde, içinde kaşığı ile antika bir kahve fincanı görmüştüm. yanında tarihin 1998 i gösterdiği gazete vardı. 20 senedir eve uğrayan olmamış. alternatif gotik rock grubunun klibi gibiydi ortalık. o kahve fincanını ve gazeteyi oraya bırakıp, bir daha geri dönemeyeceğini hiç tahmin etmeyerek, çıkıp gitmiş ev sahibi belli ki. kimbilir belki yaşlıydı, öldü. ölünce, yurtdışında yaşayan torunları, bu eski yazlık evi hiç önemsemediler belki. ev sahibi evden çıktığı an, o odada akrep ve yelkovan durdu. o kahve fincanı hiç o masadan kaldırılıp vitrine geri koyulmayacak. o ev bir daha örümceklerden başka misafir ağırlamayacak.

    usta işçilik eseri, belli ki zamanında şatafat düşkünü ev sahiplerinin özel malzemeler getirterek yaptırdığı sayısız bahçe, terk edildikten sonra yosun tutmuş, kapıları çürümüş birçok güzel ev gezdim. ev sahipleri ne yatırımlar yapmışlar, güller, akşam sefaları ekmişler sıra sıra. her şey gibi bu güzelliğin de miyadı dolmuş, terk edilmiş bahçeler, evler. doğa kendine her zaman bir yol bulur, çiçekler yaşamayı başarmış ama.
    o evlerin arasında gezerken felsefe kasmamak elde değildi. zamanında saray yavrusu, şimdinin harabesi, zamana yenilmek, zamanda yenilmek... her şeyin ne kadar da geçici olduğunu anlatacak kamyonla metafor yığılır buraya.

    inziva, bana damardan verilen yaşama sevincine dönüştü. ancak içinden çıktıktan, şehre döndükten sonra kafası geldi. insanlığa ne armağan etmek istersin deseler, dünya barışı ile birlikte inziva derim.
29 entry daha
hesabın var mı? giriş yap