122 entry daha
  • en basit ifadeyle kapitalizmin ihtiyaç duyduğu yakıttır. kapitalizm ayakta kalmak için tüketime ihtiyaç duyar. düzenli bir sermaye akışının mutlaka sağlanması gerekmektedir. bunun için ideolojiyi kurgular. insanları, kendisinden istenilenin yapıldığı bir tüketim toplumu içine hapsetmeye çalışır.

    bu süreci yönetenler sürekli olarak bir "haz" duygusunu ortaya koyarlar. bu, pazarlama faaliyetlerinden kişilerin yaşam tarzına kadar hep aynı şekilde kendini gösterir. sürekli vurgulanan bu haz duygusu hedonist bireyler yaratmak adına her gün etraftan aldığımız binlerce mesajla vurgulanır. tabi bu hazzın satılan ürünlerle bağdaştırıldığını da söylemeye gerek yok sanırım. "hayattan zevk almalısın, haz duymalısın" gibi mesajlar gerek geleneksel medya gerekse açıkhava ve yeni medya ortamlarında her gün yüzlerce kez karşımıza çıkar.

    psikanalizin en temel ilkelerinden biri zevk ile basit hazlar arasındaki farkı keşfetmektir. çünkü bu iki kavram birbirinden farklıdır. zevk, alınan hazzın bozulmuş şeklidir. insan acı çekerken bile zevk duyabilir.* işte bu unsurlar görev ve zevk arasındaki basit ilişkiyi temelden ayrıştırır. ideoloji burada kendini bulur.

    bu sebeple eskisi gibi artık bir ürün satın aldığımızda kendimizi sorgulamıyoruz. çünkü bir ürün satın aldığınızda aynı zamanda bir ideolojiyi de satın alırsınız. almayı düşündüğünüz bir ürün var diyelim. bu ürünün fiyatı muadillerine göre pahalı fakat firma üründen elde ettiği gelirlerin bir bölümünü lösev'e bağışladığını söylüyor. ürünün fiyatı önceden olduğu kadar yüksek gelir miydi size? bu gibi kampanyalar birçok büyük firmanın düzenli olarak yaptığı kampanyalar. en bilinen örneklerden biri apple'ın meme kanseri ile mücadele için iphone 7'nin kırmızısını üretmesi ve diğer renklerden daha pahalıya satması. bu ürünü alan kişi ürüne ödediği ücretten duyacağı vicdani sorumluluğu yaşamaz. çünkü bir yandan tüketimde bulunurken, diğer yandan insani görevini yerine getirdiğini düşünür. hatta bu telefonu aldığında kılıf kullanmaz. masaya koyduğunda renginin belli olmasını, diğer insanların onun "duyarlı bir birey" olduğunu düşünmesini ister. işte kırmızı iphone kılıflarında satış patlaması yaşanmasının sebebi budur. insanlar bu ürünü almasalar bile bu ürüne tıpatıp benzeyen kılıfları alarak kendilerini duyarlı bir birey gibi göstermeye çalışırlar. fakat ürüne ödedikleri yüksek ücreti hiç söz konusu etmezler.

    bildiğiniz gibi markalar reklamlarında sürekli "x gibi hissetmek için y ürününü kullanın." mesajları veriyorlar. bunun sebebi tamamen haz kavramıyla tüketim toplumunun harmanlanmasından kaynaklanıyor. mesela karl marx'ın da dediği gibi: ürün bizim satın aldığımız, tükettiğimiz basit bir nesne değildir. ürün dediğimiz şeyler ideolojik ve hatta metafizik özelliklerle dolu şeylerdir. bir ürünün varlığı her zaman görünmez bir üstünlüğü yansıtır ve reklamlar bunu çok açık biçimde ifade eder. yaşadığımız toplumlarda zevk almaya mecbur tutuluruz. zevk almak sapkınca bir göreve dönüşür. arzu etmek, belli bir nesneye duyulan arzu etmek değildir kesinlikle. bu aynı zamanda arzulamaya karşı duyulan bir arzu haline gelmiştir.

    mesela çok istediğiniz, para biriktirip satın aldığınız bir ürünü düşünün. o ürünü aldığınızda, para biriktirdiğiniz zaman boyunca duyduğunuz haz ve heyecanı duymazsınız. belki de o ürünü birkaç sefer kullanıp bir köşeye atarsınız. işte bu kapitalizmin arzulamaya karşı arzu yaratma çabasının tüketim toplumundaki bir yansımasıdır.

    peki ne yapacağız? gerçek potansiyelimizi fark etmeliyiz, kendimiz olmalıyız. sorgulamalıyız. bize suni olarak pompalanan yapay mutluluk ve haz duygusundan ziyade gerçekten mutlu olacağımız şeylere yönelmeliyiz. slavoj zizek'in de dediği gibi ideoloji kafa karıştıran bir şeydir. gerçek bakış açımızı bulandırır. ideoloji bize basit bir şekilde empoze edilmez. ideoloji denen şey sosyal dünya ile sürekli ve doğal olarak geliştirdiğimiz bir ilişkidir. bizler bir anlamda ideolojiden zevk alırız. ideolojinin dışına çıkmak bizi üzer ve bireye acı verir. işte bunu yapmak için birey kendisini zorlamalıdır.

    bir ürün satın alırken o ürüne gerçekten ihtiyacınız olup olmadığını sorgulayın. o ürünü aldığınızda hayatınızda neler değişecek? almazsanız neyin eksikliğini çekeceksiniz? muadil ürün aynı işlevi görmeyecek mi? kapitalizmin sorgulayan birey yerine itaat eden birey sevmesinin sebebi işte budur. dolayısıyla tüketim toplumuna dahil olmamak için birey, dış etkenler tarafından kendisine empoze edilen ihtiyaçlarını değil, doğrudan kendisini sorgulamalıdır.
94 entry daha
hesabın var mı? giriş yap