147 entry daha
  • me adındaki biyografisini audible'dan dinliyorum.

    elton john'ı hiç dinlemedim, yani hiçbir şekilde fan'ı değilim. ancak biyografisini izleyince (bkz: rocketman/@ug tek) hadi kitabını da okuyayım, bir tarihe tanıklık edelim dedim.

    öncelikle bence kitabı okumayın, dinleyin, zira anlatıcı taron egerton i-na-nıl-maz bir performans sergiliyor. hem çok akışkan bir şekilde okuyor hem de diyalogları konuşan kişinin aksanıyla anlatıyor. anlatımdaki bu olağanüstülülük kitabı harika bir dinleme serüvenine dönüştürüyor.

    bana ilginç gelen ve elbette ki hepsi magazine bulanmış satır başları şöyle:

    kitabı bir gölge yazar yazmış: alexis petridis. kendisi öylesine biri değil, the guardian'ın pop ve rock'taki baş eleştirmeni.
    kitaptaki olağanüstü detaylı müzik tarihçesinin sebebini de kendisi oluşturuyor. kitabın yazım sürecinde 3,5 yılı elton'la birlikte geçirmişler.

    meğer elton 23 yaşına kadar bakirmiş.

    ünlü olmadan önce linda isimli bir kadınla nişanlanmış ancak gay olduğunun bilincinde olmayan elton'a gay olduğunu john söylemiş.

    düğünü sabote etmek için intihar girişiminde bulunmuş. ancak ölmemek için evde herkes (bernie, linda) varken ve pencereleri açarak ama gazı en kısık ayarda tutarak intihar etmeyi denemiş.
    linda'yla ayrıldıktan sonra onu bir daha görmemiş.

    çıplak uyuyormuş (hala mı, emin değilim.)

    ilk kez kokain çektiğinde kusmuş ama ikincisini de denemek istemiş. kokainle tanıştıran kişi kim? elbette ki john reid.

    kokaini çekmekteki asıl amacı, aslında kendisi için afrodizyak olmasıymış. kendi söylediğine göre, kokain onun uzun süre ereksiyon olmasını sağlarmış, bu açıdan günlerce ereksiyon kalabildiğini söylüyor (ne tuhaf di mi? rocco siffredi'nin sırrı da bu olmasın? lan?)

    aslında seksin kendisiyle pek ilgili değilmiş, hatta bu yüzden hiv'e yakalanmadığını söylüyor. o daha çok insanların sevişmesini izlemeyi seviyormuş. bu sırada fotoğraflarını filan çekiyormuş. e tabii burada iki kişilik performanslardan değil, en az 3 kişilik xsome'lardan bahsediyoruz matmazel...

    bob dylan'ın kelimelerin kaç heceli olduğunu söyleyemediğini belirtiyor. ki kendisi de adamın şarkı sözü yazarlığındaki yeteneğini takdir etmesine rağmen dylan'ın bir kelimenin bir mi yoksa iki heceli mi olduğunu bilememesini ilgiç buluyor olmalı ki anlatıyor kitapta (bana da ilginç geldi ayrıca.)

    david bowie'yi sevmesine rağmen aralarında hep bir "mesafe" olduğundan bahsediyor (bowie'nin sahne personasını ve kıyafetlerini taklit ettiğin için olmasın eltoncım?)

    evine misafirliğe gelen katharine hepburn, havuza girmiş, "ölü bir kurbağa var" demiş. elton elbette ki alamamış ama hepburn, havuza tekrar dalmış ve kurbağayı eliyle almış.

    royal family'nin arızalı üyesi prenses margaret'le bir akşam kensington palace'ta yemek yerken lord snowdon ile bir kavgalarına şahit olmuş. adam yemek sırasında hışımla odaya girip "benim yemeğim nerde amk" (fucking diyor orijinal metinde) diye bağırmış (aa, skandal...)

    alışveriş çılgınlığı öyle bir boyuttaymış ki kendisine bir tramvay almış. tramvay avustralya'dan gelecekmiş ve arayıp siparişi "2 helikopterin taşıyacağını" söylemişler.

    john reid'le sarsıntılı ilişkileri var, elbette. reid, elton'ı aldatıyor çoğunlukla. bir akşam yönetmen john schlesinger'ın evindeki bir partide reid'i biriyle sevişirken basmış. sonrasında bir gün annesi, virginia water'daki eve gittiğinde elton yokken reid'in seks partisi organize ettiğini görmüş.

    bir akşam elton'ın evinde parti verilirken ikisi tartışmaya başlamışlar ve reid elton'ı banyoya sürüklemiş ve yumruk atmış. bu da ilişkinin (duygusal açıdan) bitmesine sebep olmuş. iş ilişkileri uzun süre daha devam etti.

    ayrıca sevgilisi john reid'in öfke problemi bayağı olaya sebep olmuş. hatta yeni zelanda'daki bir gazeteciyi yumruklamasının ardından john reid 28 gün hapis cezası almış.

    saçlarını kaybetme sebebi olarak new york'ta saçını boyayan kuaförünü gösteriyor.

    moskova'ya ilk gittiği gün bir askerle sevişmiş.

    i'm still standing'in çekimleri sırasında duran duran'la birlikteyken bir saat içinde 6-8 votka-martini içmiş. kendini kaybedip yerlerde çıplak yuvarlanmış ve john reid'i yumruklamış (sanırım öcünü almış.)

    86'daki leather jackets albümündeki don't trust that woman'ı cher'le birlikte yazmış. ama şarkıdan utandığı için kendi adını şarkı yazarı olarak eklememiş.
    albümün başarısızlığına rağmen bu başarısızlığı örtmek için görkemli bir tura çıkmış. performansın ikinci bölümünde sahnede ona melbourne senfoni orkestrası eşlik ediyormuş. senfoni orkestrası ve pop/rock birlikteliği açısından bunun dünyada ilk olduğunu söylüyor.

    gay olduğunu rolling stone'a açıklama konusunda aslında muhabir de bu soruyu zaten sormayı planlıyormuş. hatta muhabir, bir ara kendisini elton'la yalnız bırakması için fotoğrafçıyla anlaşmış. ama elton john muhabirden önce davranıp gay olduğunu söylemiş.

    daha yarısını geçtim kitabın ama oldukça eğleniyorum.

    kitabı bitirince yine bu başlığa uğramak üzere, ekşi magazin servisi bildirdi.
47 entry daha
hesabın var mı? giriş yap