• -kaçıyorlardı ve çoğu yakalanıp çok daha zorlu koşullar ile yüzleşiyorlardı.

    -kaçma potansiyeli olanlar elini kolunu sallayarak dolaşamıyorlardı. kölelerin daha rahat olduğu toplumlarda kaçmamaları için ekstra önlemler alınıyordu mesela böyle toplumlarda köleler ayırt edici kıyafet giymesi, traş edilmesi gibi önlemlerle toplumdan ayrışıyordu ve bu insanların şehirden çıkması yasaklanıyordu.

    - bir kölenin kaçarken edinmesi gereken gereçler var, (yiyecek, kıyafet, silah) ve bunları edinmesini engelleyen kurallar vardı. örneğin bir köleye 20 gün yetecek gıdayı satan özgür insanın başı belaya girebilirdi.

    -ulaşım özgür insanlar için bile zor ve tehlikeliydi. içine girince filmlerdeki gibi herkesin dönüp bakmayacağı yerleşim sayısı dünyada bile sayılıydı.

    - kölelik deyince aklımıza ne yazık ki siyahi insanlar geliyor; bu insanların toplumda kamufle olması çok zordu veya çoğu toplumda savaşı kaybeden sağ düşman köleleştiriliyordu; savaşlarda edinilen köleler genelde farklı dil, aksan veya ırka mensuptu. götürüldükleri toplumda kamufle olmaları zordu.

    - bütün kölelerin hayat koşulları berbat değildi.

    - bazı insanlar köle olarak doğuyordu veya kölelik düzenine o kadar adapte oluyorlardı ki serbest bırakılınca bile efendilerini terk etmiyorlardı veya ifade ettiğim gibi bazı toplumlarda kölelerin hayat koşulları onları özgürlük arayışına motive etmiyordu.

    günümüz dünyasında bile berbat hayat koşullarında yaşadığı halde hayati risk almayıp adapte olmaya çalışanlar var. gelişmiş dünyadaki en iğrenç göçmen kamplarının sağladığı maddi manevi refahı ortalama vatandaşına sağlamayan ülke sayısını düşünmek gerekir. insan en zorlu koşullarda bile varlığını, mevcut durumunu sürdürmeyi öncelikli tutuyor.
  • günümüzdeki işçilerle aynı sebepten dolayı.
  • nazi almanyasında toplama kampında esir olup hayatta kalmayı başarmış bir yahudi belgeselde şöyle söylemişti hiç unutmam... "ölmekten korkmuyorduk, aç kalmaktan korkuyorduk..."
    kadim zamanlarda köleleri kötü koşullarda çalıştırıyorlardı... çoğunlukla kölelerin kaçabileceği bir yer yoktu... kaçan bir kölenin güvenle karnını doyurabileceği bir yer bulması muamma idi tabii... kaçıp ölme riskini göze almaktansa köleliğe razı oluyorlardı... artık hem bedenen hem de mental olarak köleleşiyorlar, sahiplerine koşulsuz itaat ediyorlardı...
    dinler de böyle çalışır... din önce, kişileri mental olarak köleleştirir, sonra bedenen köleleştirir... bu köleleri serbest bıraksanız bile sorgulamadan, düşünmeden sahiplerine, sisteme itaat ederler...
    günümüzde kölelik şekil değiştirdi... yaşayabilmek için berbat koşullarda, sefil ücretlerle insanlar gönüllü kölelik yapmaya can atıyor, çünkü başka çaresi yok...
    bizdeki gibi milyonlarca kişiden oluşan işsiz ordusunda, sefil ücretle, berbat çalışma şartlarında gönüllü kölelik bulanlar kendilerini şanslı sayıyor..
  • (bkz: ıtıkname)
    (bkz: azatlık belgesi)

    osmanlı zamanında bu belge olmadan bir kölenin kaçabilmesi çok zordu. muhtemelen diğer toplumlarda da benzer belgeler, bir kölenin kime ait olduğunun yazıldığı defterler vardır.

    utanç duyulması gereken bir kavramdır kölelik.

    ıtıkname örneği:
    görsel

    cilt:23

    numara:62

    zenci esirlere mahsus azatlık belgesi

    eşkal:

    ismi: molla

    pederinin ismi: abdullah

    sahibinin ismi: abdurrahim bey

    isim ve kişisel özellikleri yazılı molla'nın yeni esirlerden olduğu anlaşılmış olmasına binâen ve o konuda yayımlanmış olan pâdişâhımızın yüce buyruğuna uygun olarak bahsedilen molla isimli kadın ıtık ve azat edildikten sonra kayıt muâmelesi yerine getirilerek, hür olduğunu gösteren işbu azatlık belgesi bizzat kendisine verildi. 9 haziran 1888

    mehmet kamil

    zaptiye nâzırı

    kaynak
  • bir de nerede ve nasil kole oldugun onemli. ornegin 19. yy.'da amerikada yasayan zeni koleysen nereye kacaksin ki? gunduz feneri gibi parliyosun zira ortada bos duran zenci demek ya kacak ya potansiyel kole demek... "burdan kacip baska sehirde sifirdan daha guzel bir hayat kuracagim" tarzinda bisey yok...

    hatta serbest cagrisimla aklima man in black 3 filmi geldi; will smith zaman yolculugu yapip 1969'a gidiyor ve guzel bir spor araba alip yolda suruyor. birden trafik polisi adami ceviriyor ve sorular sormaya basliyor. sorular da hiz felan degil daha cok "sen bu araba ile napiyorsun? bu arabayi nasil alabilirsin ki? caldin mi yoksa?" modunda oradan anlarsin bir yuzyil once nasil davranilacagini...

    bir de koleler de evleniyor coluk cocuk yapiyorlar, sen kacsan arkada kalanlarin basina ne gelecegini bilmiyorsun...
  • senin istifa etmemen ile aynı sebepten.

    3 günlük kısıtlı zamanını, hayatta kalabilmek için birilerinin boyunduruğu altında harcamaksa konu bir fark yok ortada.

    gerçi sözlük formatında soru şeklinde başlık açacak kapasitede birinin böyle şeyler düşünmesine de gerek yok pek.
  • 24 saatimizin 12 saatini başkasının şartlarını yükseltmek için harcayan tipleriz, kalan 12 saatin büyük bir kısmını daha da verimli olalım diye uykuda harcıyoruz ama kaçmıyoruz. görünür işkencesi yok sadece tek fark. psikolojik işkence görüyoruz ama onu da kimse görmediği için sorun yok.

    hadi kaçsana.
  • adana'da bir köle olduğunu düşün. buradaki sahibinden memnun değilsin ve kaçacaksın. kaçarsan adana'da başka bir çiftlikte iş bulamazsın. bir şekilde kim olduğun, kimin kölesi olduğun öğrenilir ve yakalanıp sahibine iade edilirsin.

    ikinci opsiyon olarak kırsalda yaşamayı düşünebilirsin. fakat kırsalda kimse bir yabancıyı köyüne, evine kabul etmez. zaten burada yaşayan insanlar kıt kanaat geçindiklerinden fazladan birisine verebilecekleri bir dilim bile ekmeğin yoktur.

    üçüncü opsiyon şehir değiştirmek olabilir. kölesin atın, eşeğin yok. yüzlerce kilometre yol yürüyeceksin aç susuz. gitmek istediğin yere bir şekilde ulaşabildiğinde de karşına bazı engeller çıkacak. eskiden bütün büyük şehirler genelde surlarla çevrili olurdu ve giriş-çıkışları sıkıca kontrol edilirdi. ipsiz sapsız bir köleyi kimse şehrine sokmazdı. bir şekilde şehre ulaşabilsen bile birileri seni ajan filan diye ihbar ederdi. kimse sana iş vermezdi.

    yani bunları göze alabiliyorsan kaç sahibinden derim ben. yoksa dayağını ye, otur kenara.
  • görsel

    bu resmi yıllar önce görmüştüm. adamın önünde gördüğünüz küçük cisimler, kızının kesilen el ve ayakları. evet sadece yavaş çalışıyor diye. bu adamın kaçtığını düşünün bir de.

    edit: çok mesaj aldım kaynak diye. kaynağın yeri bu başlık değilmiş gibi. bunu buldum ama. leopold sadece birisi

    ve ekşi sözlükte de buldum yazılmış daha önceden. yazarı tanımıyorum ama entrysi oldukça bilgilendirici ve ayrıntılı. başlık burada (bkz: kızının kesilen sol eli ve sağ ayağına bakan adam) entrysi şu #33866042
  • yakalandıkları zaman işkenceyle öldürülüyorlardı. derilerinin yüzülmesi, ayaklarının kesilmesi, çarmıha gerilme falan. köle tüccarları, kaçanlara ne yapacaklarını göstermek için elleri altındaki kölelerden herhangi birini, nedensiz işkenceyle öldürürlerdi ki diğerleri sesini çıkartmasın.
    bir de köle sahipleri araziyi kölelerden daha iyi tanımakta, komşularıyla da köleler konusunda dayanışma içinde bulunmaktadırlar. nereye kaçacak köleler?
hesabın var mı? giriş yap