• %90 iskandinav refah devletleri örnek gösterilerek yapılması planlanan hededir.

    size yaşadığım, tecrübe etmekte olduğum memlekette nasıl biraz bahsedeyim madem(swedistan).

    18 yaşını doldurdun, gymnasiet denen liseyi bitirdin, %80 gitmeyeceksin üniversiteye. o nedenle buradan yürüyeceğiz. fakirsin, anan baban atmış sokağa diyelim.

    -gidip iş aradığını beyan ediyorsun işçi bulma kurumuna. sana hemen bir danışman veriyorlar ve kendisiyle görüşme ayarlıyorlar.
    -sonrasında sosyal hizmetlere gidip durumunu anlatıyorsun, sana bir danışman veriyorlar. bu danışman seni denetliyor ve gerçekten iş aradığın müddetçe kira yardımı ve geçinme maaşı almanı sağlıyor.
    -iş ve işçi bulma kurumundaki danışman haftalık ve aylık raporlar istiyor senden. mesela bu hafta şurda şurda şurda iş aradım diyorsun. cv'ni inceliyorlar, personal letter denen hedelerine bakıyorlar. sana eğitim ve ilgi alanına göre iş olaklarıyla ilgili önerilerde bulunuyorlar.
    -sosyalden yardım aldığın müddetçe çok sıkı denetleniyorsun. kazandığın para sadece evsiz kalmamanı sağlıyor ve her gün makarna yiyerek geçinebilmene yetiyor ancak. bu sırada market alışverişlerindeki fişleri bile isteyebiliyorlar zira sigara, alkol vb şeyler tüketiyorsan hemen uyarı veriyorlar. sen kim köpeksin işsiz işsiz keyif yapacaksın diyorlar anlayacağınız.

    işte isveçlilerin evrensel temel geliri böyle alınıyor. sosyal yaşamda düşebileceğin en boktan konum sosyal yardım almak. zira kendini istenmeyen bir pislik olarak görüyorsun bu sürede. bir an önce iş bulup daha düzgün bir hayat yaşamayı arzuluyorsun sosyal yardım alırken. çoğu liberal, sağcı, merkezci ise seni vergilerini sömüren bir sülük olarak görüyor.

    bana göre doğrusu da budur. sistemin sömürülmeye açık olmasının önüne geçmenin en temiz yolu işsiz ve gelirsiz kişiyi stres altında ama hayatta tutmak.

    bunun bir level üstü işsizlik maaşı ve düşük gelirli part time işler. eğer mcdonalds veya burger king'den daha iyi bir yerde çalışamayacak kadar kapasiteniz düşükse öğrenim kredisi alıp 1-2 yıllık kurslara gidebilirsiniz. böylece daha düzgün bir iş sahibi olmanız da olası. fakat o kredinin geri ödemedini 15-20 yıl kadar uzun bir süre boyunca ödeyeceksiniz. işbu nedenle öyle ben bıktım lan çalışmayacağım diyemiyorsunuz.

    isveç'te devlet fakirin babası kesinlikle ama aynı zamanda tam bir despot ve kendi hatalarınız nedeniyle evsiz barksız kalırsanız geber demekten geri durmaz. bizdeki gibi dilencilikle veya feryat figanla kimseden bir bok alamazsınız. çünkü insanlar sisteme oldukça sağlam biçimde inanıyor ve bu sistemin dışına itilirseniz bittiniz demektir. en büyük korku da bu zaten.

    haftada 40 saat çalışıp ayda 14000 kron para kazanmak bu şartları yerine getirmekten daha evla görünüyor işin sonunda.
  • her aileye 1 çocuk yapma mecburiyeti getirilmesi halinde başarıya ulaşabilecek kavramdır.

    köpek gibi üremeye devam edilmesi halinde, ne dünyanın kaynak yeterli gelecek ne de sistemler varlığını koruyabilecektir.

    sonrası savaşlar, kaos, distopya vesaire.

    zaten dünyanın tüm sorunlarının temelinde nüfus artışı vardır.

    bu sorunlar arasında; yeterli beslenememe, istihdam-eğitim-sağlık sorunları, bürokrasinin hantallığı, mafyalaşma, hukukun dağıtımındaki güçlükler, daha fazla konut-otomobil-mobilya-tarım alanı ihtiyacı için tüketilen topraklar ve ormanlar sebebiyle küresel ısınma, temiz su kaynaklarının tükenmeye başlaması sayılabilir.
  • devletin, ihtiyacı olan bireylere karşılıksız olarak maddi destekte bulunmasıdır. bu desteğin temel insani ihtiyaçları karşılayacak düzeyde olması gerekir. amaç, her bireyin onurlu bir şekilde yaşamasını sağlamaktır.

    sıradan sosyal politikalardan farkı daha geniş ölçekli olmasıdır. temel insani ihtiyaçlarını karşılayamayan herkese yardım edilerek, herkesin belirli bir standartın üzerinde yaşamasını sağlamak amaçlanmaktadır. genellikle belirli bir seviyenin altında gelire sahip bireylere, asgari düzeyde bir yardım ihtiva eder. endüstri 4.0. ve otomasyon üretim sistemleri ile insan iş gücüne olan ihtiyacın azalmasından dolayı teknoloji sebepli işsizliğe çözüm bulmayı vaad etmektedir.

    evrensel temel gelir için literatürde farklı görüşler ve eleştiriler de mevcuttur. öncelikle uygulama kamu harcamalarının artmasına sebep olacaktır. bu vergilerin de artması demektir. ayrıca insanların çalışma isteğini körelterek tembeli daha tembel yapma ihtimali vardır. tüm olası olumsuzluklara rağmen, adil bir yapı ile uygulanması bir çok olumlu etkiyi beraberinde getirecektir.
  • finniş abiler 2 yıllık deneylerinin sonuçlarını resmen açıklamışlar:

    https://valtioneuvosto.fi/…ei-tyollisyysvaikutuksia
  • artan otomasyonlar ile beraber dünya gündeminde yerini alan gelirdir.

    şimdilik ismine tezat olarak, evrensel temel gelirin önerilen tek bir çeşidi yok, ülkeler arası sınırlar var olmaya devam ettiği sürece de ücretleri belirleyecek olan parametreler çok çeşitli olmaya mahkum. gönül ister ki sınıf, kast, gelir seviyesine bakılmaksızın her bireye karşılıksız, asgari bir güvenceyi sağlamak mümkün olsun fakat gidip de saint kitts and nevis'te uygulayacağınız bir koşulsuz gelir sistemini aynı şekilde hindistan'da uygulamanız pek mümkün değil.

    tarihte vatandaşlara karşılıksız para dağıtan bir sisteminin işlediği mi görülmüş diyenlere alaska daimi fonunu (#87973630) hatırlatmak mümkün. lakin bu fon her ne kadar sık sık ubi savunmacılığında kullanılsa da ubi ve apf arasında bir benzetme yapıp buradan ütopik sonuçlar çıkarmak mantıksız. çünkü:

    1) fonun devlete gerçek anlamda bir maliyeti yok.
    2) temettü ödemeleri yıllık.
    3) alaska nüfusu günümüzde 700 binlerde.

    haliyle bu tür mikrokozm örneklere bakarak evrensel bir çıkarım yapmak ne yazık ki fazla optimist oluyor. macau'daki wealth partaking scheme de bazı yönlerden alaska'ya benzetilebilecek olan, 2007'deki mayıs protestolarından 1 yıl sonra hayata geçirilmiş bir sistem. yine alaska'daki gibi, tüm macau sakinlerine koşulsuz olarak nakit ödeniyor. fakat nüfus az (600 bin küsur) ve ödemeler yıllık.

    avrupa'ya bakılırsa, sadece seçilen insan sayısı anlamında değil, denemenin bölgesel olmaktan ziyade ülke genelinde yapmış olduğunu da düşünürsek, finlandiya'daki uygulamanın, iskoçya veya hollanda gibi ülkelerdekilere kıyasla daha geniş çaplı olduğu söylenebilir. bildiğimiz gibi finlandiya, 2 yıllık bir deneme sürecinden geçti. açıklanan ön sonuçları merak edenler şu linke göz atabilirler ama kısaca özetlemek gerekirse finlandiya denemeyi yapabilmek için 2000 işsiz seçti ve 2000 kişiye vergiden muaf olarak koşulsuz 560 euro ödedi.

    yakın dönemde ise yapılacak olan önemli denemelerden bir diğeri stockton, california. (bkz: seed) 18 aylık bir süreç olacak, sonuçların nasıl olacağı görülecek.

    evrensel temel gelir tartışmalarındaki en büyük endişelerden biri iş kaybı kuşkusuz. bunun yanında, bugün bile yapay zekanın doğru diyagnoz koyma oranının çoğu doktoru solladığını yapılan denemelerde görmekteyiz. (örnek ) passengers'taki gibi autodoc ne zaman üretilir bilemeyeceğim, fakat otomasyonun çoğu sektörü yavaş yavaş etkileyeceği ve bunun zaman içinde bir istihdam sorunu yaratacağı, tedbirlerinin erken alınması gereken öngörülebilir bir problemdir. ubi'a yönelik en büyük endişe ise gelirin istihdama nasıl etki edeceğidir fakat 21. yüzyılda kaçınılmaz olarak etkisini gösterecek olan yapay zeka gelişmeleri bu tartışmaları ileride pek anlamlı kılmayacağı gibi evrensel temel gelirin de önünü açabilir.

    bazı ekonomistler ise sanayi devrimi örneğinden yola çıkarak yeni iş piyasalarının ortaya çıkacağına dikkat çekiyorlar. sanırım bu noktada, uzun vadedeki önemli soru işaretlerinden bir diğeri de ar-genin otomatize edilip edilemeyeceğidir. ar-ge de otomatize edildiği takdirde, mevcut kapitalist sistemin meşrulaştırılmasında sık sık kullanılan "rekabet psikolojisi inovasyon için bir zorunluluktur." argümanının pek bir geçerliliği kalmayabilir.

    otomasyonun boyutu her ne olursa olsun uzun vadede otomasyondan kaçış olmayacak. bundan ötürü hükümetler, yapay zekadaki ve makine öğrenimindeki gelişmelere dikkat etmekle yükümlüler. kaotik durumların ortaya çıkması arzu edilmiyorsa gelecekte mekanizasyondan dolayı oluşacak iş kayıpları öyle veya böyle kompanse edilmek zorunda. bunun da çeşitli evrensel temel gelir sistemleri ile mümkün olup olmayacağı, yapılacak olan yeni denemelerle daha net analiz edilecektir.
  • evrensel temel gelirin en büyük çelişkisi zengini fakiri her vatandaşa verileceğinin söylenmesidir. halbuki vergi veren bir insanın devletten gelir alıyor olması çelişkilidir. olması gereken belli bir gelir seviyesinin altında çalışan çalışmayan her vatandaşa temel gelirin verilmesidir. her vatandaşa temel gelirin verilmesini savunmak, temel gelirin uygulamaya geçmesini zorlaştırdığı için aç ve muhtaç böyle bir gelirin gelmesini bekleyen fakirlere zarar vermektedir.
  • bunun tamamen uygulandığı bir sistemde yönetim kademesinde olanlar dolaylı yoldan nüfus planlamasını da kontrol edebilme gücüne sahip olacaklar gibi. zira nüfusun artması demek etg ödenecek vatandaş sayısının da artması demek olacak. artan vatandaş sayısı ile şirketlerden kesilecek verginin oranı aynı ölçüde artırılamayacağını düşünmekteyim. hatta dolaylı yoldan sermaye sahipleri devlet ile etg vergi oranının pazarlığına girip nüfus planlamasında rol oynayacaklar.

    iktidarların etg'yi seçim malzemesi olarak kullanması da ayrı problem olacak. bu sistemin işleyişi direkt iktidara değil de merkez bankası gibi bağımsız ve şeffaf bir kuruma verilmesi lazım.
  • uygulamaya geçebilmesi için herkesin (gerçekten herkesin) hakkında bilgilendirilmesi gereken sistemdir. aksi takdirde suistimal çabaları, işleyişte aksaklıklar ve hak ihlalleri açısından verimli topraklara sahiptir. olur da başarılırsa (bkz: ideal dünya).
hesabın var mı? giriş yap