• "agâh olmak" denmiş yukarıda. sanırım en doğru tanımı bu. yani her yerde ve her zaman sınırsız idrak sahibi olmak. tabii insanoğlunun sınırları çerçevesinde...

    fakat derinlikli seziş mânasından maâda sezginin getirdiği eylemleri yapmak anlamlarına da gelir. "firasetli gelin" derler, "feraset sahibi adam" ya da...buradan anlıyoruz ki; sadece bir hâl değil aynı zamanda bir oluştur. bu hâl ve oluşun birlikte zuhur etmesi ise detaylarda gizlidir. günlük hayatımızın pratiklerinden örnek verelim mi?

    bazen feraset bir terliğin çıkarılma şeklidir.
  • halk arasında ki kullanımı "ferâset" doğrusu ise "firâset".

    arapça "ferase*" fiilinden türetilmiş mastar.
    firâset; isabetli bir tahminle bir işin iç yüzünü idrak etmek, görüş, tahmin ve anlamada dikkatli düşünüp isabet etmek manasındadır. [*]

    çekimi, ferase- yefrisu - firâseten.

    oysa ki ferâset, "feruse*" fiilinden türetilmiştir ve manası sözlükte "at hali ve binicilik işinden anlamak" olarak geçer.

    çekimi, feruse- yefrusu - ferâseten. [*]

    ebû bekir el-vâsıtî "firaset, kalplerde parlayan ışıkların yükselmesidir. kalpte yerleşen marifettir. bu ışık ve marifet vasıtasıyla gayb âleminin gizli sırları bir gaybdan başka bir gayba iletilir. hatta o marifet sahibi eşyayı hak teâlâ'nın gösterdiği cihetten müşahede eder. bundan dolayı halkın kalbindeki şeylerden konuşur" buyurmuştur.

    şöyle anlatılır;

    bir genç abdülhâlik gucdüvânî* (k.s.)'na gelerek "mü'minin firâsetinden sakının" hadisinin sırrını sorar. o da :
    - sırrı belindeki zünnarı çıkarmandır, der. genç:
    - zünnarım yok, ondan allah'a sığınırım, der.

    abdülhâlik gucdüvânî (k.s.) "öyleyse çıkar kaftanını" der.
    kaftanının altından zünnarı görülen genç mahcup olur.

    [*] arapça-türkçe lûgat / el-mevarid
  • işlerin, hâdiselerin ve insanların içyüzünü dış belirtilerinden sezme, anlama ustalığı.
    görünenin ötesine geçebilmek.
    ruh gözü.
    (bkz: basîret)
  • saggoru, anlayis, akillilik.
  • anlayış, sağgörü gibi anlamlarının yanında. at yetiştimek gibi bir anlamı da vardır. ayrıca islam peygamberi "müminin ferasetinden sakınınız, zira o cenabı hakkın nuru ile bakar" demiştir.
  • feraset: anlayışlılık, çabuk seziş
    feraset: binicilik, süvarilik, yiğitlik
    fâris: iran, iranlı, binici, süvari, ferasetli, anlayışlı

    feraset: süpürücülük ve döşeyicilik. kabe'yi süpürenin hizmeti

    müminin ferasetinden sakınınız!. çünkü o allah’ın nuruyla bakar.” (tirmizî)

    “allah’ın öyle kulları vardır ki, insanları ferasetleriyle tanırlar. ” (camiüssağir)

    "iman, süreyya yıldızına çıksa fâris oğullarından biri elbette alıp getirir"(buhari)

    arife tarif gerekmez; çünkü o rahatlıkla görür. insanlara baktığında onların hallerini, niyetlerini, dünya görüşlerini, ukdelerini tek hamlede tespit eder. ona her şey ayan beyandır.

    aslında feraset elde edilmesi o kadar zor bir şey değildir. kin, kibir, haset, gurur, dünya sevgisi vs. hastalıklardan arınmış olan kalplerin kendiliğinden sahip olduğu bir özelliktir.

    sanılanın aksine ferasetin bilgiyle, zekayla bir alakası yoktur. o yüzden okuma yazma bilmez bir çoban bile rahatlıkla feraset ehli olabilir. bilgi, ifade etme ve kelam kalıbına dökme konusunda işe yarar. hakikatleri sezgi yoluyla avlayan ise kalptir.

    bilgi sahibi ama kalbi körleşmiş olan kimseler eskilerin tekrarıyla yetinirler*; klişelere hapsolurlar. yapabildikleri en fazla bilgileri kıyas yoluyla çeşitlemekten ibarettir. onlarda yenilik ve ibda* kabiliyeti yoktur.

    dikkat edin bilim dünyasında dahi devrim çapında yenilikler getirebilenler parmakla sayılacak kadar az kimselerdir. diğerleri onların açtıkları yolda ya çeşitlemelere giderler ya da ayrıntı uygulamalara sarkarlar. besin zincirinin son halkası olan tüccarlar ise o keşifleri para kazandıracak ürünlere dönüştürme gayretinde olurlar.
  • ar. feraşet.
    osmanlı döneminde her yıl hanedan tarafından mekke ve medine fukaraları için gönderilen sürre alayına halk da katkıda bulunmak ister ve hicaza yolladıkları hediyeleri, para keselerini, gümüş takımları ve kumaşları hac emirine teslim ederlermiş. teslim alınan bu eşyalar bir yüzünde gönderenin adının ve adresinin yazılı olduğu diğer yüzünde ise -eğer biliniyorsa- alıcının adının ve adresinin yazılı olduğu, adına feraşet denilen meşinden çantalara konulurmuş. aynı çantalar kervan geri döndüğünde sahiplerine iade edilir, iade edilen çantaların içinden çam sakızı çoban armağanı nevinden hediyeler çıkarmış. hicaz halkına yardım etmenin huzuru içindeki halk yollanan zemzem, hurma, kına, öd ağacı, akik yüzük gibi hediyelerle daha bir mesut, daha bir bahtiyar olurmuş. neden mış muş? iskender palanın yalancısıyım da ondan.
    devletin en çok paraya ihtiyaç duyduğu savaş zamanlarında dahi aksamayan, ta ki 1918 yılına kadar süregelen bu gelenek *, osmanlının tüm islam alemince kutsal addedilen hicaz bölgesi halkına gösterdiği ehemmiyetin, tebaası altındaki halkın refahını önemsemesinin, infak geleneğinin müşahhas bir örneği olmuş mudur? bence olmuştur.
  • (bkz: seziş), (bkz: sezgi).
  • basiretin anlamları arasında da var: sağgörü, kavrayış, feraset, sezgi, içgörü, anlayış.

    (bkz: basiret/@ibisile)
    (bkz: seziş)
  • kelime manası en yalın hali ile at anlamına gelir. oysa hemen her zaman kapsamlı bir sezişi içeren manada kullanırız. peki bunun sebebi nedir, açıklayalım: at bildiğimiz üzere iki gözü ile engelsiz baktığında üç yüz altmış derecelik bir bakış/görüş açısına sahiptir. feraset sahibi insan da tıpkı bir atın baktığı gibi bir şeyi tüm yönleriyle görebilen, analiz edebilen, o şeyin her türlü sebep, gelişme ve sonucuna vakıf olabilen, anlayabilen, kavrayabilen ve o şeyin ilintilenebileceği her şey ile ilişkisini kurup değerlendirmesini yapabilen kişi demektir. işin içine insan aklı girince çok ince, çok hassas bir sağduyuya sahip olmayı gerektirdiğini anlayabiliriz. bunun için muazzam bir hoşgörü ve empati yeteneğine haiz olmak lazım mesela. olayı kavrayıp, doğru analiz yapacak zekaya, bilgiye, sağgörü ve soğukkanlılığa sahip olmak lazım. böyle insanlar var mıdır? vardı elbette, o güzel insanlar o güzel atlarına binip gitmeden önce...
hesabın var mı? giriş yap