54730 entry daha
  • “sonsuz ihtimalleri olan yüce bir bağ vardı aramızda.
    her bir nefesin bir başkasına nefes olduğu
    ya da bir nefesin herkesi soluksuz bıraktığı.
    kopuk bir uçurtmayım,
    derin kesikleri var ruhumun.
    kuyruğumsa çok kısa.
    bu rüzgar nereye kadar taşır ağırlığımı bilmiyorum.
    burada, şimdi,
    avuçlarına konan bir tüy gibi insem gökyüzünden ait olduğumu hissettiğim yurduma.
    beni de takar mısın bahar dalları saçlarının arasına?”

    buğra gülsoy'un sesinden
  • rüveyda

    at vuruldu; içim paramparça rüveyda

    gölgelerin ardına sakladım kusurumu

    sen orda kayıtsızca gülümsüyor gibisin

    ben burda damla damla eriyip akıyorum

    yine de, bırakamam yerlere gururumu

    istenmediğim yeri usulca terk ederim

    hâtıra kalsın diye bırakır da ruhumu

    mahzun bir derviş gibi boyun büker, giderim
  • bazen; hayat yorar insanı...
    şarkılar yorar
    beklemek yorar
    özlemek yorar
    affetmek yorar
    hoş görmek yorar
    boşvermek bile yorar
    ve insan susar.
    her şeye, herkese rağmen...
    elinden gelen tek şeyi yapar;
    bağıra bağıra susar.

    can yücel
  • tahir olmak da ayıp değil zühre olmak da
    hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil,
    bütün iş tahirle zühre olabilmekte
    yani yürekte.

    meselâ bir barikatta dövüşerek
    meselâ kuzey kutbunu keşfe giderken
    meselâ denerken damarlarında bir serumu
    ölmek ayıp olur mu?

    tahir olmak da ayıp değil zühre olmak da
    hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.

    seversin dünyayı doludizgin
    ama o bunun farkında değildir
    ayrılmak istemezsin dünyadan
    ama o senden ayrılacak
    yani sen elmayı seviyorsun diye
    elmanın da seni sevmesi şart mı?
    yani tahiri zühre sevmeseydi artık
    yahut hiç sevmeseydi
    tahir ne kaybederdi tahirliğinden?

    tahir olmak da ayıp değil zühre olmak da
    hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.

    (bkz: nazım hikmet ran)
  • merhaba nalân.
    bu sen misin?
    yoksa sen mi sandım?
    biri çimdiklesin beni.
    şöyle ışığa gel de göreyim,
    beni dümdüz eden,
    o yalandan da yalan gözlerini.

    (bkz: merhaba nalan)
    (bkz: yusuf hayaloğlu)
  • eğer yeniden başlayabilseydim yaşamaya,
    ikincisinde daha çok hata yapardım.
    kusursuz olmaya çalışmaz, sırtüstü yatardım.
    neşeli olurdum, ilkinde olmadığım kadar,
    çok az şeyi,
    ciddiyetle yapardım.
    temizlik sorun bile olmazdı asla.
    daha çok riske girerdim.
    seyahat ederdim daha fazla.
    daha çok güneş doğuşu izler,
    daha çok dağa tırmanır, daha çok nehirde yüzerdim.
    görmediğim birçok yere giderdim.
    dondurma yerdim doyasıya ve daha az bezelye.
    gerçek sorunlarım olurdu hayali olanların yerine.
    yaşamın her anını gerçek ve verimli kılan insanlardandım.
    yeniden başlayabilseydim eğer, yalnız mutlu anlarım olurdu.
    farkında mısınız bilmem, yaşam budur zaten.
    anlar, sadece anlar. siz de anı yaşayın.
    hiçbir yere yanında su, şemsiye ve paraşüt almadan,
    gitmeyen insanlardandım ben.
    yeniden başlayabilseydim eğer, hiçbir şey taşımazdım.
    eğer yeniden başlayabilseydim,
    ilkbaharda pabuçlarımı fırlatır atardım.
    ve sonbahar bitene kadar yürürdüm çıplak ayaklarla.
    bilinmeyen yollar keşfeder, güneşin tadına varır,
    çocuklarla oynardım, bir şansım olsaydı eğer.
    ama işte 85’indeyim ve biliyorum,
    ölüyorum.

    (bkz: anlar)
    (bkz: jorge luis borges)
  • sanmıştım ki
    yapabilirim her şeyi
    insanları ve duvarları
    aşabilirim

    sonra
    baktım ki
    elimde olan tek şey
    çatısı olmayan evimmiş
    fırtınayla savrulup
    giden de benmişim
  • gece olup da
    karanlık çökünce;
    martılar ile kargaları karıştırıyorum ben.
    kargaya simit atıyor, martıyı kovalıyorum.
    karganın hoşuna gidiyor da,
    sanırım martılar kırılıyor biraz
  • hepimizin içine ruh üflemiş tanrı
    kimimize neşe kimimize keder
    kimimize umut kimimize kin dolu bir ruh
    üflemiş ruhu, bırakmış bizi bir başımıza

    ey tanrım! al bu kederli ruhu benden
    döneyim yanına!
    sar beni, al beni kanatların altına

    ey tanrım! uyandır beni kabustan
    her yer acı yarattığın dünyada
    her göz yaşı

    tanrı dedi:
    geldi bir kere başına
    çekeceğin var daha bir başına
    elbet geleceksin yanıma
    bugün mü yarın mı ben bilirim
  • değişen düzen üzerine düşünmek

    ve sahne
    apaçık bacaklarıyla sürtüyordu sokaklarda
    arıyor tarıyor bakınıyor
    biçare haline çocuklar bile gülerdi
    arıyor tarıyor bakınıyor
    aradığını bulamıyordu
    neydi ki aradığı
    dünkü sevgisizliklerin sevilmemelerin tortusunu
    bugüne taşıyor
    o tortuları bugününün sevgisizlikleri ve sevilmemeleriyle harmanlıyor
    demliyor karıştırıyor ve büyük bir hınçla içiyordu
    kendi miydi aradığı
    başkası mıydı
    huzursuzluğun meltemi bacaklarına değiyor
    estikçe açılıyordu eteği
    açıldıkça gün yüzüne çıkıyordu hasreti
    daha bir sevgisiz ve daha bir sevilmesiz

    bulsa ne olacaktı
    ne değişecekti
    yarınlar temiz mi kokacaktı
    derdi kederi hasreti yok mu olacaktı
    sürttüğü sokakları bulmak için mi eziyordu ayaklarıyla
    bulunmak istiyordu belki de
    kuşkuya yer yoktu ki
    hiçbir şey değişmeyecekti

    payetli hayatına
    şayetli cümleleri ağır geliyordu
    cevabını bulamayacağı sorular
    anlayamayacağı cevaplar
    dolduramayacağı delikler
    kıt kalbine ya da kıt aklına
    yatmayacaktı ne ise bulunacak yolun sonunda

    yürüdü yürüdü geldi
    evin kapısı her zamankinden daha da kitliydi
    ve kapı her zamankinden çok daha kirliydi
    ait olmadığı eve gelmişti
    kimse de delikten bakmadan
    açılmıştı kapı

    markete gitmek için çıkmıştı evden
    alınacak bir şey yoktu oysa ki
383 entry daha
hesabın var mı? giriş yap