• (pazartesi)
    - anneeeaaa alikerem benim oyunumu aldi serviste, geri isteyince de vurduuu
    - oglum, yarin guzelce iste, baskasinin malini almak hirsizliktir diye anlat, isterse paylasacagini da soyle, eminim geri verir.

    (sali)
    - aneeaaaa alikereme soyledim, paylasirim da dedim, bu sefer tekme atti
    - oglucum, sen uzulme, eminim alikerem'le ortada bir yol bulursunuz, anlasirsiniz, oyunu aldin mi?
    - alamadim, kafani servis kapisina takar suruklene suruklene okula kadar gidersin dedi (ne manyak cocukmus lan bu da, alt tarafi 8 yasinda).
    - tamam, kendi aranizda cozemiyorsaniz servis ablasindan yardim isteyin o zaman.

    (carsamba)
    - anneeeaaa alikerem kolumu isirdi, gozume de yumruk atti, oyunu da alamadim. bi daha istersem tenefuste beni lise binasinin bahcesine goturup dovecekmis, oyle dedi.
    - yarin git sen de ona vur o zaman

    (persembe)
    - anne, oyunumu aldim.
    - hmm... iyi oglum. (irdelemiycem, allahim naaptim ben?)

    (persembe saat 19:30, telefon calar)
    - aloo, ben alikerem'in annesi bilmemne, oglunuz alikerem'i dovmus. (ahanda!)
    - allah allah, cok ilginc. ne olmus, neden kavga etmisler?
    - bilmiyorum valla, anlatmadi alikerem.
    - bi sorun bakalim.
    (on dakika sonra)
    - alo, sizin oglan durup dururken vurmus, servise biner binmez yumruk atmis.
    - hanfendi, ben aralarinda halletsinler diye uc gundur ugrasiyorum (olayi bildigim kadariyla anlatirim), oglunuzla uzlasmasmaya calistigina eminim oglumun, ama sonunda boyle halletmisler iste.
    - nesi hallolmus? kaba kuvvetle mi hallolurmus. ne bicim annesiniz siz, ne bicim cocuk yetistiriyorsunuz? mudure sikayet edecegim oglunuzu.
    - buyrun edin. bu arada, alikerem kac yasindaydi pardon?
    - 8
    - benimki 6 oldu, cuma gunu. (ne diyorum ben? bu ben olamam? ama nasi da dovmus kendinden buyuk cocugu) iyi aksamlar (nezaketin batsin zkurmus, kari suratina kapadi telefonu)

    (cuma)
    - anneee mudurun odasina gittim yine
    - (bilmezden gel zkurmus, sakin ol) aaa neden?
    - bilmiyorum ki, birinin koltugunu tekmelemisim galiba serviste
    - hmm, alikerem'e vurdun diye olmasin?
    - yok ya, vurmadim bile, oyunumu ver yoksa seni bayiltana kadar doverim dedim, odu koptu.
    - aaa baak koca bir karga gecti disarda. (naaptim ben, naaptim?)
  • lawrence block un ustaların seçtikleri adlı antolojisinde benzer bir konu işleyen bir hikaye vardır: 7-8 yaşlarında bir erkek çocuğu, kendinden birkaç yaş büyük mahallenin kabadayısından sürekli olarak dayak yemektedir. cahil bir kadın olan annesi, oğluna, bir daha kabadayıdan dayak yerse, eve döndüğünde kendisinin de onu döveceğini söyler. çocuk günlerce stres altında yaşar ve kabadayıdan saklanmaya çalışır. bir gün kabadayı oğlanın olduğu yere gider, kabadayı hiçbir şey yapmadan çocuk eline geçirdiği bir odunu kabadayının kafasına geçirerek onu bayıltır. eve gider, annesine bakarak odunu bir köşeye fırlatır; "öldürdüm orospu çocuğunu!" der. bu hikaye beni çok etkilemişti. benim de bir oğlum var, şiddete eğilimli olmasını tabii istemem. "dayak yersen ben de senin döverim" demem asla ama karşısında şiddeti çözüm yolu olarak gören bir çocuk varsa, konuşmak, uzlaşmaya çalışmak bir fayda etmiyorsa çocuğuma öğüdüm, "sana ne yapıyorsa karşılığını ver, kendini savun" olur. önemli olan saldırı ile savunma arasındaki farkı anlatabilmektir. bir çocuğa kendini savunmayı öğretmek sorumluluk sahibi ebeveynin görevlerinden biridir. elbette önce diyalog kurmayı teşvik etmek gerekir ama bunun işe yaramadığı durumlarda çocuk da kendini savunabilmelidir. çocukların dünyası hiç de sanıldığı gibi barış içinde bir cennet bahçesi değildir. çocuklar son derece zor bir dünyada yaşarlar. ilkel benliklerinin onları yönetmesi sayesinde böcekleri öldürür, sineklerin kanatlarına ip bağlar, sümüklü böceğin üzerine tuz dökerler. hem kendi deneysellikleri içinde dünyayı öğrenmeye çalışırlar, hem de kötü bir şey yaptıklarının farkında olacak kadar acımasızdırlar. birbirlerine karşı da öylediler, bu yüzden birbirleri ile alay ederler, kızdırırlar, aşağılarlar ve güçsüz olanı döverler, diyalog kuramadıkları ya da kötü yetiştirildikleri için değil. kedi ya da aslan yavrularının kardeşler arasındaki vahşi oyunlarına benzer yaptıkları bir bakıma. şiddet, insanın özünde vardır. önemli olan insana, çocukluğundan itibaren iç dinamiklerini nasıl yönetebileceğini öğretmek, aşırı güç kullanımını engellemek, kendisi ve çevresi ile nasıl başa çıkabileceğini anlatmaktır. kaydıraktan kendisini aşağı atmaya çalışan çocuğa karşı diyalog çağrısı yapmak anlamsız ve saçmadır, yapılacak tek şey çocuğun kendisini aşağıya atmaya çalışan çocuğu itmesi ve ona "beni aşağı itersen ben de seni iterim!" diye yüksek sesle karşılık vermesidir. buna savunma denir. her türlü şiddete karşı olan, yalnızca karşılıklı konuşma ile çözüm bulunacağını düşünen ebeveyn bunu çocuğuna öğretmez, o çocuk o kaydıraktan düşer. çıkaracağı sonuç şu olur,"beni iten çocuk kaydırakta olduğu zaman kaydırağa çıkmayacağım." ama o parkta salıncağın da bir kabadayısı vardır, tırmanma zincirinin de! işin tuhaf yanı, yetişkinler dünyasında kendine güvenenlerden çok, kendine güvenmeyen insanlar şiddet eğilimi gösterirler, ofiste arkadaşlarının ayağını kaydırmaya çalışanlar, evde karısını dövenler, silaha güvenenler genellikle ezik insanlardır. ben çocuklara savunma ve şiddet arasındaki farkın iyi anlatılmasından yanayım. çocuk gelişimi kitaplarının çoğunun realiteden uzak bir dünya kurduğunu düşünüyorum. anne olmadan önce kafamdaki çocuk yetiştirme sistemi bambaşka da olsa hayatın o kadar planlı ve düzenli olmadığını, biraz her şey gibi ebeveyn olmanın da kendini suyun akışına, akıntıya kapılmadan bırakmak olduğunu öğrendim. olay başlıktaki kadar kolay değil, git sen de ona vur basitliğinde değil maalesef. ana baba olmadan, çocukların dünyasını öğrenmeden yorum yapmak da o kadar kolay olmamalı.
  • yozlasan toplumumuzda ve dunyamizda gucun prim yapmasi ile cocuklarinin korkak, ezik vs olmamasini isteyen aile grubu.

    olayin bir versiyonuda cocugum bebekliginde ozguvenini kaybetmesin aman uc yasina kadar zihinsel gelisim olusuyormus uc yasina kadar cocuga karismayalim ne istiyorsa yapsin yaklasimindan kaynaklanmaktadir. bu esneda cocuk arkadaslarina vurur, aile once engellemeye calisir, bakar baskalarinin cocuklari da onun cocuguna vurur aileleri ise olayi izler. ebeveyn buna kil olur cocugunu bu sefer tetiklemeye baslar. disaridan belki de engellemeye calisiyor gibi gorunup icinden cocugu ile gurur duymaya baslar. bu olay boyle surer gider. benzer sey oyuncak vb paylasimlarinda da gecerlidir.

    ha sonra ne olur. su anda olusan okuz toplumdan (trafikte,kuyruklarda,sinemada birbirini hakkını tanimayan vs) daha okuz bir topluma gecis yapariz.

    aslinda cocuk acisindan ne olur derseniz. cocuk bi gun kendisinden buyuk serseri bir cocuga dayilanir. cocuk onu bi guzel pataklar. ondan sonra bizim ki omur boyu ezik olur.

    sonucta bu is dogal seleksiyon isi her zaman birileri daha onde birileri daha geride kalmak zorunda. ailelerin korlemesine bazi seyleri (genelde kendinde olmayan ozellikleri) cocuklarina yaptirmalari cocuklari daha cok yaraliyor o ayri.
  • zamanında muhtemelen kendi ebeveynlerinden de aynı komutu almış, bunun sonucu olarak da gidip o kişiye dalmış, bu şekilde medeniyetten uzak bir hayat yaşamış, büyümüş, çoluk çocuk sahibi olmuş ama medeniyete halen yaklaşamamış, kendi çocuklarının da bildiği şekilde büyümesini isteyen, insanların konuşarak ya da tartışarak gayet rahat sorunlarını çözebileceğini bilmeyen bir kimsedir.
  • allahım ne bitmez çilem varmış benim. daha çocuğu yuvaya vereli 1 ay olmadı yaşam koçu gibi oldum, her akşam çocuğu doldurmalar, yaparsın sen diye gazlamalar, el kadar bebeye gardını nasıl alacağını öğretmeler falan derken kendimi sorgulamaya fırsat bulamadım. oysa biz hümanist, şiddet karşıtı, sevgi dolu bir çocuk yetiştirmek için çıkmıştık bu yola. daha 4. yaşına yeni girerken kavganın inceliklerini öğretmek, kendisine vurana bir tane de onun vurmasını tembihlemek hiç yoktu planlarımızda.

    hayatı boyunca hiç ciddi kavgaya karışmamış, kimseye yumruk atmamış olan ben, oğluma aparkatın nasıl çıkarılacağını gösterirken buldum kendimi, bir yandan da el kadar sabiye “gardını düşürme, gardını düşürmee!” diye inliyorum. gard nedir diye bön bön yüzüme bakıyor yavrum, ben bir hırsla ellerini yüzüne kadar kaldırıp erşan kuneri gibi “işte bu, işte bu” diyorum. ben ne zaman “acı yok!” tadında bir hava yakaladım farkında bile değilim. ancak bildiğim bir şey var ki demekle olmuyor, görmek, yaşamak lazımmış.

    baktım çocuk yuvaya gitmemek için yaratıcılığının sınırlarını zorlamaya başladı bir sorun olduğunu hemen anladım. sorunun kaynağıyla bizzat karşılaşınca da çocuğu kampa alıp büyük gün için hazırlamaya başladım. bu sefer olacak diye kendimi; asla yılma, yeneceksin, zafer bizim olacak diye sabiyi gazlamaya başladım. ne annesini görüyor gözüm, ne gardını bile tutmayı beceremeyen sabiyi. o çocuğu yeneceğiz, acımızı çıkaracağız ondan, babasının suratındaki o pis sırıtışı silip atacağız, çok kan dökülecek……

    ben şiddet karşıtı, sevgi dolu bir çocuk yetiştirme iddiasıyla girdim bu çocuk işine. şimdi bir dövüş makinesi yetiştiriyorum. bunda beceremedik ama ikincisini sevgi dolu yapacağım… hele şu gardını düşürmemeyi bir öğrensin her şey çok başka olacak. bir de midenin yerini öğrenmesi gerek.
  • öğretmenler tarafından sevilmez.
    ilkokulda sürekli dayak yiyen bir çocuk derste ona en çok sataşan çocuğun ağzının ortasına bir tane geçirmişti. diğer çocuk ağlayarak hocaya şikâyet etmişti. sonra olay anlaşıldı. meğer babası "onlar sana vuruyorsa, sen de onlara vur" demiş. herhalde çocuğun aklına gelmemiş daha önce böyle bir çözüm.
  • türkiye'deki şiddet yanlılığı sırf bu ebeveynler yüzünden bir türlü son bulmuyor vallaha bak, ulan şu çocukları sürekli şiddet içerisinde yetiştiriyorsunuz, en basitinden, çocuğunuz gidip masanın köşesine çarpıyor, ağlıyor zırlıyor, sonra gidip masanın ağzını yüzünü kırıyorsunuz , çocuğun gözünün önünde, "bak ben de onu dövdüm" diyerek çocuğu susturmaya, avutmaya çalışıyorsunuz. sonra o çocuk o masaya karşı şiddetle kinle büyüyor, oysa masanın hiç suçu yok, sen doğru dursan o da sana bir şey yapmaz. hadi diyelim masa suçlu, ama gidip de karşılık veremeyen masayı dövmek de neyin nesidir ha sorarım size, gidip adam gibi masayla oturup konuşarak bu işi halledemez misiniz, ne bu şiddet bu celal?
  • (bkz: #19754945)
  • çocuk sahibi olmayan kimseler için anlaşılması neredeyse imkansız olan sözdür. ha çocuğu olan herkes otomatik olarak bu moda mı giriyor; hayır. derdini doğrudan böyle mi anlatıyor; ona da hayır. ama özellikle 2-3 yaş döneminde, kendini tam olarak ifade edemeyen ve duygularını kontrol edemeyen çocuklarda şiddete yönelik hareketler sıkça görülüyor. marketlerde, sokaklarda kendini yere atıp, avaz avaz ağlayan, annesini tekmeleyen ve bir türlü sakinleşemeyen çocukları hepimiz gördük, biliyoruz. işte bu dönemlerde şiddet eğiliminden değil, ne yapacaklarını bilememekten kaynaklanan bir ''saçmalama'' dönemi geçiriyorlar. iki yaşında ve yaşıtlarından epeyce iri ve uzun olan oğluma, bana her vurduğunda ya da parkta filan arkadaşlarına zarar vermeye çalıştığında ''bunun yanlış olduğunu, karşısındakinin canını yakacağını, böyle davranmaya devam ederse oyun oynamak istemeyeceğimi'' anlatıyorum. bir kaç ay öncesine kadar pik yapan bu ''vurma hali'', şimdi geldiği gibi gitti.

    geçen gün kreşten almaya gittiğimde, şakağında kocaman bir kızarıklık vardı. öğretmeni hemen açıkladı; ''melisa ısırmış.'' ama bayağı vampir gibi, dişlerin sırasını izden takip edebiliyorum. ''oğlum sen ne yaptın?'' diye sordum, ''hiç bir şey'' dedi. ''örmetnen melisyaya tızdı, melisya ösür diledi, ben de tamam dedim.'' yani konu kapanmış. ama bizimki kız onu emerken öylece durmuş. bu sefer de acaba yanlış mı yapıyorum duygusuna kapılıyor insan. vurma yavrum, vurulmaz oğlum. evet, tabii vurulmaz burası doğru da çocuğa kendini korumayı nasıl öğreteceksin. çünkü kızlar pembe çoraplarıyla erkekler de toz mavi kamyonlarıyla birer prenses ve prens değiller, olay far far away de geçmiyor. hepsi kendi çapında canavar. bu kez de ''arkadaşın sana zarar vermek istediğinde, onu kendinden uzaklaştırmaya çalış.'' diyorsun. ''nasıl'' diyor. evet; nasıl? telepatiyle mi? ''önce sana yaklaşmamasını söyle, sonra da kendinden uzaklaştırmak için gerekirse it.''

    dikkatinizi çekerim, bu konuşmayı iki yaşındaki veletle yapıyorsunuz. şiddet şiddeti doğurur, meşru müdafaa diye bir şey var, uygar insanlar steplerde yaşar filan bunları biz biliyoruz da onun için hepsi yabancı dilde anlatılan sıkıcı masallar. kendini korumak dediğinde ve bunu onlarca kez örneklediğinde anlıyorlar, aptal değiller. ama kendini koruma yöntemi olarak karşındakini ikna etmeye çalışmak hem salakça ve eşyanın tabiatına aykırı hem de o yaştaki bebe için tamamen anlamsız. çocuğu tekkede yetiştiriyor olsaydık kendisine bir tokat atana değil tokatla yanıt vermek, kafasını bile kaldırmasını istemezdik. ama zaviye hizmeti veren parklar ve yuvalar yok, değil mi? evet. o zaman şimdi ''şiddet yanlısı ebeveyn'' diyen arkadaşlara gelsin; el kadar sabiye ne diyem mahmut mu diyem
  • hayatın yanlış yapan her insanın özür dilemesini beklemek olmadığının farkında olan ebeveyndir. tabi ki vurmasın hiç bir çocuk diğerine ama bu mümkün mü? önceleri ben de kızım vurulmaz, kavga edilmez diye öğütledim. kreşte de aynı şekilde nasihatlar verildi ama her çocuk benimki gibi söz dinlemiyor. her çocuk birbirinden farklı çünkü, öyle de olmak zorunda. ama bu sefer dayak yiyip derdini sadece ağlayarak anlatabilen bir çocuk oluyor karşınızda. her akşam eve geldiğinde "oğuzhan bana vuydu, oğuzhan benim kolumu ısıydı, oğuzhan beni ittiydi" diye ağlayan çocuğa ilk öğreteceğiniz şeyin, o sana vurursa sen de ona vur demek olduğunu farketmek ve bunun için ne kadar geç olduğunu anlamaktır.
    diyeceğim o ki, oğuzhandan her gün dayak yiyip sonra da öğretmeninin zoruyla özür diletilen çocuk, okulda sesini çıkarmasa da akşam eve geldiğinde naz yapacağı anneyi babayı karşısında bulunca, özür dilemesinin bile ne kadar gereksiz olduğunu farkediyorsunuz. orada kapanmış olan konu, çocuğun içinde hiç kapanmıyor ve bu benim kızımın okul değiştirmesine sebep olacak derecede okuldan soğumasına, her çocuktan korkmasına neden olmuştur.
hesabın var mı? giriş yap