• *kırmızı et olarak genelde hindi eti kullanırız. bu da yapısı gereği fazla süner. ne kadar pişirirseniz pişirin elastiki bir yapısı vardır. müşteriler genellikle çok az pişmesinden şikayetçidir.

    *balık olarak alabalık sudak ya da kuzu balığı verilir. kuzu balığı da tercihen tuzda pişmiş olarak verilir. aslında tükettiğiniz köpek vb balıktır. hiç kuzu balığı pişirdiğimizi hatırlamıyorum.

    *donmuş balıklardan genelde sudak ve kalamar kullanılır. ahtapot ege bölgesinde daha yoğundur. tabiki bunları biraya bastırıyoruz.

    bir gün akşam büfesinden kalan 50-60 kg eti tabiki çöpe atmıyoruz. bu müsrüflüktür. stajyerlere sosunu yıkatıyoruz ve başka bir sos ile bağlayarak büfeye sunuyoruz. örneğin demiglace sos ile pişmiş bir yemeğin etlerini alıp tekrar büfeye sunuyoruz

    *pastane bölümüne girmek bile istemiyorum. onlardan ben bile tiksindim desem yeridir.

    *kasaphanede işler bütün gelen parçalara bakar. genelde köftelerde dana döş ve gerdan kullanılır. eğer adana kebap ya da urfa kebap var ise menüde yemeyiniz. tekrar söylüyorum herşey dahil sistemin olduğu bir otelde adana kebap yemeyiniz. elinizi bile sürmeyiniz.

    *soğuk bölümünde ise işler çığrından çıkmıştır. genel olarak yapılan portör muayenelerinde gaita oranı çok yüksektir. bunun nedeni mutfak personelinin hijyeninin yanı sıra mayonez içerikli yiyeceklerin bu bakterileri gereğinden fazla üremeye yol açmalarıdır. 2000 kişilik bir otelde yapılan rus salatasında aşçıların elleriyle harmanlamadığını düşünmek birazcık saflıktır.

    *eğer türk gecesi var ise ve menüde çiğ köfte de mevcutsa hemen koşa koşa gidip atlamayın. önce bir düşünün. 1 kg çiğ köfte yaklaşk 2 saatte yapılıyor. orada bulunan çiğ köfte en az 20 kg dir. eğer tam kıvamında oldugunu düşünüyorsanız işler sandıgınızdan daha kötüdür.

    *bütün bunlara rağmen büfede hiçbir masraftan kaçılmaz. müşetileri aldatmak için bol bol karpuz ve kabak dekoru yaparız. bir gün saydığımda büfede 20 çeşit yemek olmasına rağmen 50 ye yakın dekor vardı. önce gözünüzü doyurmak nedir bunu çok iyi biliriz.

    *kendim tatile gittiğimde nedense yarım pansiyon otelleri seçerim. yemeğimi otel dışında tüketirim. içecekleri ise tabiki otelde kullanırım. kahvaltı bölümü en sevdigim bölümdür çünkü herşey hazırdır. üreten firmanın günahı boynuna.

    *patates içeren yemekleri bol kalorilidir ve tokluk hissi verirler. çalıştığım mutfakta en az 3 kişiyi patates çuvalının başına dilkerim. sabahtan akşama kadar patates soydururum ve bir öğünde en az 3 yemeğim patates içeriklidir siz farketmeseniz de patatesi gördügünüzde saldırıyorsunuz. içgüdüsel bir şey galiba.

    *2000 kişilik bir otelde sıcak büfede en az 20 kişi çalışması gerekir. akşamları yemek yediğiniz büfenin önünde bekleyen aşçıların sayısı 4 ü geçmiyorsa ve kılık kıyafetleri temiz ama düzensizse orada işler pek iyi gitmiyor demektir. ben mesleğimi saklayarak hemen muhabbete girerim ve sıcak bölümünün yemeklerinin diğer bölümlerden iyi oldugunu cok yorulduklarını tahmin ettiğimden bahsederim. hemen kaç kişi yapar, nasıl yapar, maaş durumu nedir dökülürler. bu şekilde otel değiştirdiğim çok olmuştur.

    *mümkün olduğunca şov olarak tabir edilen o anda hazırlanan yemekleri tercih edin. sıra bekliyorsunuz biliyorum, lezzetsiz ama hijyeniktir.

    *pasta tüketecekseniz dilimlenmiş yaş pastalara ağırlık vermeyiniz. detayına girmicem başım belaya girebilir.

    tepkiler üzerine düzeltme: yukarıda yazılanlar tam pansiyon sistemden herşey dahil sisteme geçiş sürecinde yaşanılan olayları kapsamaktadır. günümüzde 5 yıldız olarak tabir edilen bir çok otel işletmesinin mutfak personeli bu tarz uygulamaları yapmaktan kaçınmakta. bu yazıyı 2011 yılında kaleme aldığımda 2003-2007 yıllarını referans olarak göstermek istemiştim fakat bunu belirtmemek de benim özürüm olsun.

    sevgili okur, yukarıdaki yazıyı okuyup bana hakaret dolu mesajlar yazmadan önce herşey dahil sistem uygulayan bir otel işletmesinde gecelik kişi başı 40 tl ye konakladığında tükettiğin ürünleri gözünün önünden geçirmeni öneririm sana. şimdi kişi başı hesap kitap yapıp eşe dosta nasıl ucuz tatil yaptıgını ballandıra ballandıra anlatmadan önce bir düşün. o otelin sabit giderlerini düşün. şu anda piyasada 5 kilosu 10 tl ye satılan tavuk köftesinin içeriğini ve maliyetini hesapla. hesapladın mı? şimdi sakin ol, derin nefes al ve kalp atışını kontrol et..

    yukarıdaki yazı senin tatil algını değiştirmek için kaleme alındı. sen ve senin gibiler yüzünden 40 tl ye oda satan herşey dahil sistemi uygulayan işletmeler kanser gibi çoğalırken, işini düzgün yapan otel işletmeler kapandı. yukarıda günde 15 saat çalıştırılıp üzerine temiz kıyafet bile verilemeyen sektör çalışanlarını aşağılamadan önce biraz empati kurmanı öneririm.

    yukarıdaki yazıyı okuyan herbir birey konakladığı otelin hizmet kalitesini sorguluyor artık. bu bile başlı başına bilinçli turizm talebinin artmasını sağlıyor. bir otelde konaklamadan önce, o otelin mutfak şefi hakkında biraz bilgi sahibi olursan, otelde konaklarken mutfak şefi ile kısa bir sohbet edersen zaten anlayacaksın. sana mutfaklarını, hizmet kalitelerini anlatacaklardır. gecelik 40 tl ye konakladığın otelin mutfak şefini bulabilirsen tabi..
  • herşey dahil konseptlerde herkes hemen hemen aynı parayı verdiği için içerde yanlış bir yanılgıyla herkes ful hizmet beklemekte lakin karşılığını alamamaktadır. bu durumda minik bir tüyo işimize yarayabilir. yemek yediğiniz restoranda garsona, havuz ve plajda çalışan elemana, lobby bardaki barmene vereceğiniz 5 dollar sizin için oteli satın almış kadar fark yaratacaktır. ertesi akşam restoranda masalar doluyken sizin masanız hazırdır, masada şarap ve kadehler vardır, kimseleri oturtmazlar oraya. şezlong bulamazsanız elemana bi el atıver dediğinizde istediğiniz yere şezlong gelir. barda sıra beklemezsiniz, önce sizinle ilgilenirler, hatta bazı ücretli içecekleri bile bedava içebilirsiniz. bunu bir tanıdığa söyledim böyle yap diye, zaten dünya para verdim daha ne vericem dedi, 2000 lira verdiğin yere 20 lira daha fazla verip krallar gibi tatil yapmaktansa sıra bekler durursun o zaman.
  • turistik tesislerin gıda satinalmalarinda, bana oyle bir mal ver ki en ucuzu olsun, musteri burada yesin ama burada olmesin yaklasiminin dogmasina sebebiyet vermis uygulamadir.
  • her sey dahil sistemi dunya literaturlerinde yalnizca otelin yeme - icme hizmetiyle ilgili bir kavramdir.ancak her haltta oldugu gibi bunun da bokunu cikaran turk mantigi, ultra hersey dahil superior hersey dahil ya da high class her sey dahil gibi abidik gubidik isimler ureterek kendi duzenlerini yaratmak ve farkli olmak pesine dusmustur.

    olmasi gereken her sey dahil sistemi su sekildedir:
    otelde konakladiginiz sure boyunca sabah kahvaltisi + ogle yemegi + aksam yemegi + gun icinde veya yemek yaninda alinacak yerli alkollu veya alkolsuz iceceklerin tumu.
    hersey dahil sistemi uygulayan tesislerde giris yaptiginiz gun alacaginiz aksam yemegi ve cikis yapacaginiz gun sabah kahvaltisi + ogle yemegi sinir sayilir. boylece konaklama yaptiginiz gece sayisi kadar sabah kahvaltisi - ogle yemegi ve aksam yemegi almis olursunuz.

    otellerin bokunu cikarttigi her sey dahil sistemlerinin ortalamasini alacak olursak,

    ultra hersey dahil:
    otelde konakladiginiz sure boyunca sabah kahvaltisi + ogle yemegi + aksam yemegi + gun icinde veya yemek yaninda alinacak yerli alkollu veya alkolsuz iceceklerin tumu ve buna ek olarak bazi yabanci alkollu icecekler.

    superior hersey dahil:
    otelde konakladiginiz sure boyunca sabah kahvaltisi + ogle yemegi + aksam yemegi + gun icinde veya yemek yaninda alinacak yerli alkollu veya alkolsuz iceceklerin tumu ve buna ek olarak bazi yabanci alkollu icecekler ve bazi kokteyller.

    bazi kelimesinin araya girmesi ile, hersey dahil sisteminin icine edilme sureci baslamistir.zira butun tesisler kafasina gore (en ucuza mal ettigi) kokteyli ya da yabanci alkollu icecegi sisteme dahil eder. yiyip ictiklerinizden hangilerinin fiyata dahil oldugu ile ilgili otel yonetimi tarafindan elinize tutusturulacak kagitlara goz attiginizda, bazi tesislerde turk kahvesinin bile ucretli olmasi ya da votka ile redbull un ayri ayri istendiginde ucretsiz, kokteyl olarak istendiginde ise ucretli olmasi gibi acayip kurallari gorebilirsiniz.
    buradaki mantik aslinda sudur: insan ya da elektrik gibi arti bir guc kullanilarak hazirlanan tum urunler ucrete tabidir. adam colayi,birayi ficidan doldurur ama turk kahvesini onceden hazirlayip bir termosa koymak mumkun olmadigi icin siparis geldigi anda hazirlanmasi ekstra bir elektrik, gaz ve zaman gerektirir.bazi tesisler ise musterimize zamanimiz da gazimiz da elektrigimiz de feda olsun diyerek turk kahvesini her sey dahil sistemine eklerler...
    kisacasi bu sistemin uygulanis bicimi dunya uzerindeki kurallara degil, tesis isletmesinin keyfine kalmistir.haliyle acik meyve suyu aldiginizda(yani icinde ne oldugunu bilmediginiz renkli bir sivi demektir bu..)ucretsiz, kapali kutuda markali olarak (bkz: cappy) (bkz: dimes) aldiginizda ucretlidir.cunku adamin isine boylesi gelir.

    yalnizca yeme - icme aktivitesiyle sinirli kalmayarak olaya oteldeki spor aktivitelerini de dahil eden guzide isletmecilerimiz, yine bazi mantigindan yola cikarak kafalarina gore ucretli - ucretsiz tanimi yaparlar.bazi ultra her sey dahil sistemlerinde kano, ruzgar sorfu, deniz bisikleti gibi yakitsiz spor aktiviteleri ucretsiz, yalnizca jetski ya da katamaran gibi yakıt gerektiren aktiviteleri ucretli olarak tanimlarlar. eger tesis, plajdaki spor aktivitelerinin tumunu ozel bir isletmeyle anlasmali bicimde yurutuyorsa, kanoyu bile kiralamak yani ayrica para odeyerek almak zorunda kalirsiniz. ayni mantik, otelin hamam - saunalari icin de gecerlidir. otel yonetimi bu bolumlerin genel temizlik, bakim masraflari ile ugrasmak istemedigi durumlarda isletmelerini sezonluk olarak ucuncu sahislara devreder ki bu da musterilerin yarim saat terlemek icin her seferinde 5 - 10 ytl odemelerine sebep olur.

    evet orneklerde de gordugunuz uzere her sey dahil demekle is bitmez, otelin isletmesinin buyurdugu kurallar cercevesinde pasa pasa tatilinizi yapar, evinize donersiniz...
  • yarım ve tam pansiyon konaklama konseptleriyle kıyaslandığında; servis hizmeti ve yiyecek içecek kalitesinin taban seviyesinde olduğu konaklama türüdür. genelde alman ve rus turistler için biçilmiş kaftandır. sabah 7'de kahvaltı büfesiyle başlayan tıkınma süreci 24 saat boyunca devam eder. ''parasını verdim, değil bağırsak düğümlenmesi kalp krizi de geçirecek olsam paramın hakkını almayalım'' düsturuyla büfelere mütemadiyen akınlar düzenleyen müşteriler, otel dışına pek fazla çıkmazlar.

    otel dışına çıkmayan turistler, otel çevrelerine kümelenen alışveriş merkezlerinin kan ağlamasına sebebiyet verir. esnaf çoğu kez dükkanını siftahsız kapatır, her şey dahil sisteme ve uygulayıcılarına günde üç öğün ana avrat küfreder.

    filmi biraz başa alırsak, türkiye'ye her şey dahil gelmeden önce, yarım pansiyon sisteminin hakim olduğu otel işletmelerinde konaklayan yabancı turistlerin; takriben 15 euro değeri olan bir gümüş kolyeyi 100 euro'ya, 100 euro değeri olan bir deri montu 350 euro'ya satınaldığını düşünürsek, esnafın tavla turnuvaları esnasında akıttığı gözyaşlarını daha iyi anlayabiliriz. bunun yanında otel dışında vaktini geçiren bayan turistlerin uğradığı taciz, tecavüz, gasp ve öldürme vakalarında her şey dahil sistemle birlikte azalma görüldüğü de ortadadır. her şey dahil sistemi yalnızca bu özellikleri açısından değerlendirirsek artı oy vermemek insafsızlık olur.
    filme kaldığımız yerden devam edersek; her şey dahil, türkiye dışındaki hiç bir ülkede uygulanmamaktadır. yunanistan 5 yıl önce bu sistemi denemiş lakin fransız turistleri ispanya'ya kaptırdığı için bu sistemden derhal vazgeçmiştir.

    yazdızlı, aynalı büfelere serpilen yiyecekleri tabaklara doldurmadan önce bir kez daha düşünmekte fayda var. yediğiniz peynir, sucuk, salam, reçel vs. maliyeti düşürmek adına otel satınalma müdürlerinin çakallığıyla da birleşince, piyasının en ucuz ve en kalitesiz mamülleri olarak tabağınızdaki yerini alacaktır. tatil dönüşü ishal, bağırsak enfeksiyonu gibi şikayetlerinizi hava değişimine yada motor bozulmasına sakın bağlamayın. en yakın dahiliye uzmanına gözükün.
  • her şey dahil sistemi bir aldatmacadır. siz parayı peşin verdiğiniz için artık otel size yemek ve içecek satmaya değil tam tersi tüketiminizi sınırlamaya çalışacaktır. çünkü siz az tükettikçe otel daha çok kazanır. halbuki tam tersi olmalı, siz tükettikçe otel kazanmalı, bu tüketim bilmemnesini körüklüyor zırvalarına girmeden, siz tükettikçe otelin kazanması hizmet kalitesinin de yükselmesi demek oluyor çünkü.
    mesela bazı oteller gördüm, her yeri buz gibi klimalıylen restoran kısmı özellikle klimasız. insanlar bir an önce yiyip çıksın, uzun uzun oturmasın diye. ya da her yerinde bir sürü personel varken uzun içki kuyruğuna sadece özellikle bir kişinin bakması durumları. ikinci bir personeli koymasına gerek yok çünkü parasını zaten almış, sen ister bekler içkini alırsın beğenmiyorsan sıraya girmezsin.
  • herkesin yiyip içtiği, su kaydırağından kayıp köpük partisinde coştuğu bir otelde, biri urfa'dan diğeri kadirli'den gelen iki genç işçinin yalnızlığına, hüznüne, çaresizliğine odaklanan nefis bir belgesel.

    keşke filmin adı, her şey dahil (all-in all) değil de -selman nacar'ın iki şafak arasında'sına benzer şekilde- "iki sezon arasında" olsaymış. çünkü film, tam da iki sezon arasında cankurtaranlık ve ahçı yamaklığı yapan hakan ile ismail'in dönüşüm ve dramlarını anlatıyor.

    2021 tarihli bu dramın çekildiği nashira resort hotel'in, 2008'de ise gevşek bir komedi filmine (recep ivedik 1) set olduğu bilgisi, belgeselin hüznünü bir kat daha artıyor.
  • bugün ilk defa denk gelip izlediğim kadarıyla görüyorum ki bu program için bu kadar doğru bir isim seçilebilirmiş ancak.

    alişan ve çağla şikel sunduğu için tam kanalı değiştirecekken bakıyorum mevzu zekeriya beyaz ın, leyla bilginel in oğlu için "gayrimeşru" demiş olması. leyla bilginel de oturuyor programda ağlıyor, konuşuyor; güzel de konuşuyor. aradan baya bir zaman geçiyor ve bu konuşma bir süreliğine bölünüyor. şarkı söylemek üzere bir kadın ayağa kalkıyor ve önceki konudan dolayı ağlamaklı duran çağla şikel ve alişan birden şenşakrak göbek atmaya başlıyorlarlar. sonra konu bir şekilde yine leyla bilginel'e geri dönüyor. tabi haliyle ciddi ve ağlamaklı mod da. hatta bu sefer zekeriya beyaz da telefonla katılıyor programa ve tartışma bu şekilde 25dk civarı daha devam ediyor. zekeriya beyaz kapatıyor telefonu, leyla bilginel devam ediyor konuşmasına. bu sefer konuklardan bir diğeri olan; leyla bilginel'in avukatı da başlıyor konuşmaya ve iş biraz daha ciddileşiyor. ve fakat birden çağla şikel'in yüzü gülyor, "bir dk. bizim bi yukarı çıkmamız gerekiyor" diyor. giriyor alişan'ın koluna hoplaya zıplaya üst kata çıkıyorlar ve karşınıza kuaförler çıkıyor. çağla şikel, "ayy bu renk çok hooş, saçı açmadan da yapılabilir mi bu reenk" derken geri iniyorlar ve önceki tartışmaya ait olan insanların yanından hoppidi hoppidi geçip bu sefer diğer merdivenlerden yukarı çıkıyorlar ve o da ne! karşımıza lahana dolmaları çıkıyor sayın seyirciler! alişan, aşçıya işin püf noktalarını soruyor. ve bir anda zıplaya zıplaya tekrar aşağı inip mutlu mesut şekilde programı kapatıyorlar. ya.. öyle işte.
  • alişan ve çağla şikel'in sunduğu program. lakin show tv suları içinde kimsenin türkçe bilmediğinin kanıtı olan programdır. herşey dahil programında şey, her'e dahil yazılmaktadır. aralarında boşluk bıraksalar iyi olur. daha bir türkçe olur en azından.
  • cagla sikel gitmis programdan. cocugunu filan doguracak artik herhalde. onun yerine ayni ton maun rengi derisiyle ozlem yildiz gelmis. ama asil anlatmak istedigim bu degil. mubarek cumhuriyet bayrami munasebetiyle butun sabah programlari cosmus vaziyette kendi sinirlarini zorluyor. oya aydogan, hansel bulmus cadi gibi kucuk bir kiz cocugunun elinden tutmus, fonda calan marsin ritmiyle sallaniyor. seda sayan boynunda ataturk kravati, kulaklarinda inci kupeleriyle sumer ezgu'ye canakkale turkusunde eslik ediyor, zuhal topal yerdeki kirmizi beyaz balonlari savura savura izdivaclar insa ediyor. hepsini zaplaya zaplaya, sekanslar halinde seyrederken muserref akay'i yakalayinca her sey dahil programinda takili kaliyorum. musserref hanim turk bayragi elbisesini neden giyemedigini acikliyor; elbiseyi giydiginde saygisindan oturamazmis cunku. oylesine bir cumhuriyet kadini. tam programin sonuna denk geldigimden tum konuklar ayakta, muserref hanim ve anektodu, ozlem hanim ve kahverengi silueti, alisan ve kirli sakalina ragmen sevimliligi, emekli donanmaci bilmemkim bey ve sehidimizin bol olmasi sebebiyle ne kadar sansli bir ulke oldugumuz saptamasi, oya aydogan'dan odunc alinmis kucuk kiz ve iki elindeki ikiser turk bayragi... bir tek oturan var. siyah takim elbiseli elleri dizinde, bir tek oturan; kim dersiniz?? ataturk mankeni efendim. televizyon abuklamasinda son nokta. cumhuriyet bayraminda gormek istedigimiz hareketler. ataturk sevgisi uzerindeki kopuklu kaymak.

    dahasi icin; (bkz: pastadan atatürk çıkması)
hesabın var mı? giriş yap