• kabus gibiydiler.

    meltem cumbul ne? oyuncu. meltem cumbul ne? sunucu. meltem cumbul ne? şarkıcı. meltem cumbul ne? kültür elçisi. meltem cumbul ne? bir on parmağında on marifet.
    ülke olarak kollektif basiretsizliğimizin ve yetenekli insan çıkarmadaki kuraklığımızın sembolüydü maşallah.

    güzel desen? tam değil. çok çirkin de diyemezsin.
    ne tam yetenekli, ne de tamamen yeteneksiz.
    ne sahnede harikalar yaratıyor, ne de tamamaen rezil oluyor.

    bir garip sıkışmışlık, tarifi zor bir anlamsızlık vardı kadında. "ülkecek modern oluyoruz abi, evropa standartlarında sanatçı çıkarıyoruz!" hezeyanlarının iç karartıcı bir yan-ürünüydü besbelli. allahtan geçti gitti bu yıllar da, rahata erdik...

    dikkat ederseniz meltem cumbul'un yerini kimse doldurmadı (dolduramadı demiyorum)
    bunun nedeni ise kuşkusuz, doldurulmasına ihtiyacımız olmayan bir boşlukta durmasıydı.
  • zamanında bir porno filmin altından bile çıktı demiştik. ama kendisi meltem cumbul değilmiş. demek ki altından çıkmadığı taşlar var. heyecanla bekliyoruz.
  • tanim: gece gece beni benden alan, ondan once gelen cigdem tunclu yillara gore cok daha kabul edilebilir yillar...

    bilincaltim daha yeni sildi o yillara ait izleri... sanirim amerikanin bir komplesiydi... bir psikolojik harp nesnesi felan olmali... yani hagaden kim severdi bu kadini, kim pompalardi kamuoyuna arastirilsin... sabetayist miydi acaba, yalcin kucuk un bu kadinla ilgili bir aciklamasi var miydi bakmak lazim... biri tanidigin en iyi abdurrahman celebi kim dese bu kadinin ismini veririm ilk ucte ama sanirim en buyuk sirri bir turlu karar verilemeyen fiziki yapisi... guzel miydi yoksa cirkin miydi... ben hala karar veremedim topu guzellik bakanin gozundedir e baglayarak ic huzurumu buldum...

    en guzel yillar henuz yasamadiklarimiz dierek bir turlu bitmek bilmeyen omer urundullu yillar a gecis yapiyoruz... esenlikler...
  • tayfun güneyer'in türk televizyonunu meltem cumbul'u kullanarak şekillendirmeye ve hatta işgal etmeye çalıştığı yıllardı... gelişen, iyiye giden herhangi bir şey yoktu mevzu bahis dönemde. yaratmayıcılık ve en önemli temsilcisi tayfun güneyer'i yeni tanımaktaydı türkiye. bu çılgın adam çok talihsiz bir başarıyla imza atıyor; farklı kanallarda(star ve kanald) kendi yazmakta ve yönetmekte olduğu 2 diziyi çekiyordu. bunlar yılan hikayesi ve beşik kertmesiydi. (bkz: ürpermek)

    yılan hikayesi, tayfun güneyer'in '2. sınıf komedi ve kahramanlık ikonu amerikan eğilimli polis projesi*', 2000'de başlamıştı. aklı başında zümreler tarafından itin götüne sokulmasına rağmen, mehmet ali alabora'nın(memoli) lise kızlarına hitap eden saçları ve gözleri sayesinde sağlam bir izleyici tabanı oluşturdu bu dizi. bir de meltem cumbul vardı tabi. güneyer'in dayattığı niteliksiz senaryoyu nispeten iyi bir oyunculukla süslüyor, doğu şivesini sırıtmadan konuşmayı başarıyor ve neticede enteresan bir ritim yakalıyordu.

    her karaktere belirleyici özellikler katma davası çok yoğun yaşandı yılan hikayesinde. güneyer'in en çekilmez özelliklerinden biriydi bu: senaryodan öte, kahramanların alışkanlıklarına, özelliklerine odakladı insanları. memoli'nin iki kelimesinden biri "e be köylü kızı" idi mesela. komiser cem, memoli'ye "baba" diye hitap ediyordu. köylü kızı zeynep, yani meltem cumbulumuzsa her fırsatta "kesecem o yılanın başını bıdı bıdı" diye başlıyordu lafa. akılda kalanlar sadece bunlar oldu. köyünden onu terkeden kocasını bulup öldürmek için istanbul'a gelen köylü kızının yolu bir polisle kesişir ve olaylar gelişir dedi güneyer. hiçbir şey geliştiremedi.(şu ana yayında olan adanalı dizisinde de, 10 yıl sonra, durum aynıdır)

    ikinci proje, beşik kertmesi, meltem cumbul'un yanında olgun şimşek ve erdal özyağcılar gibi iyi oyuncuları içerdi. yine 'yaratmayıcılık' dalgaları etkisindeydi ve yılan hikayesi'yle arasında çok az farklılık bulunuyordu. bu sefer köyünden istanbul'a beşik kertmesini bulmak amacıyla gelen köylünün başına gelen kah komik, kah düşündürücü olaylar konu alındı. hatta yılan hikayesi'nde kullanılan bazı repliklere("nası yani ya" gibi) çoğu zaman yer verildi ve bu iki dizi gittikçe birbirine benzedi.

    tayfun güneyer'in bu iki popüler diziyi kombine etmesi, o yıllarda meltem cumbul'dan gına gelmesinin en büyük nedeniydi bence. 3 insandan biri her hafta bu 2 diziden birine denk geliyor, meltem cumbul'a maruz kalıyordu. tabi meltem cumbul dizilerde oynamakla kalmıyor albüm yapıyor, film çekiyor, program sunuyordu... çok şükür geride kaldı.
  • banyodan yeni çıkmış behlül'den önceki yıllardır.zaman geldi geçti o taş gibi behlül'le beraberdir,şimdi taşı kaldırınız.
  • zor yıllardı. çok gülerdi çünkü. gülünce burnu kırışır, yirmilik dişlerine kadar görünür, tuhaf bir ses çıkardı. abartılıydı, her şeyi gibi.
    gülen insan iyidir aslında ama o insanı her yerde görünce baygınlık gelirdi. aksi gibi, iyi olacağını tahmin ettiğimiz, harika oyuncuların olduğu filmlerde başrol kapardı. nasıl yapardı bunu bilmiyorum. saklamayacağım, çok düşündüm bunu o yıllarda. nasıl ikna ediyordu insanları, bağlantıları kimdi diye az kafa yormadım. o zamanlar işim gücümü yoktu tabi, ziyan edecek vaktim vardı.
    sonra bir ara yurt dışına gitti. sade vatandaş olmak istedi sanırım. muhtemelen ‘’sokakta rahatça yürüyemiyorum, kitabımı (bu kitapları hep merak etmişimdir) alıp bir kahvede oturamıyorum, hayatım çok zor’’ durumlarındaydı.
    her yurt dışına gidip de dönen meşhurlar gibi dönünce bir sessizleşti, görünmez oldu. ya da artık televizyonda çok kanal olduğundan, çok fazla türk filmi, dizisi çekildiğinden ben fark edemedim. gerçi kaçırmazdım ben meltem hanımın işlerini ama yaşlandık tabi.
    neyse ki o da yaşlandı.
  • 2009'un dahil olduğu yıllardır. zira 2009 itibariyle kendisi kıvanç tatlıtuğ taşının altından çıkmaktadır..
  • gönül yarası nda vurulduktan sonra sona eren yıllarmış.
  • televolenin televole olduğu zamanları geçince hemen sağda kalıyor bu yıllar.. marketin yanı..
  • metin şentürk esprilerinin güldürdüğü, selami şahin esprilerinin ise hafiften sıkmaya başladığı döneme de denk gelmektedir.
hesabın var mı? giriş yap