• memlekette bir panik atak bir de bu*, dillere pelesenk olmuş, yalan yalnış haklarında atıp tutulmuş, bir "türk halk teşhisi" kıvamında ota boka yakıştırılmış iki vaka.

    - ay elimi ayağımı nereye koyacağımı bilemem ben, öyle tezcanlıyımdır.
    - ha panik ataksın sen de benim gibi biraz. anladım.

    nereye anladın sibop? neyi anladın?

    - ay bu çocuğu tutabilene aşkolsun, hep itiraz hep bir başkaldırma. dersleri de çok zayıf. zehir gibi zekası var da, sürekli hareket halinde olmaktan çalışamıyor ki..
    - şekerim benimki de öyle. istediği olmayınca çıldırıyo. kapıları tekmeliyo. hiperaktif.

    sen o çocuğu arap veliahtı gibi yetiştirmeseydin tepene tepene gagalanmazdı şekerim. şimdi çocuğa koyacak teşhis bulamıyorsun. gezmediğin psikolog kalmadı.

    ben teşhisini koydum onun, gel bak: "arsız".
    al sana bir teşhis daha: "şımarık"
    başka ister misin: "sorumsuz"

    bildin mi?

    yaa yaa.

    *
  • eskiden bize şımarınca "piç kurusu" der bir güzel döverlerdi, şimdi yok hiperaktif, yok çok asabi. geçen halaoğlu bir şeyler söylüyor oğluna, çocuk dünyanın postasını koydu buna, bu hala "bizim oğlan çok asabi". ne asabisi lan, beş yaşındaki adamın ne asabiyeti olacak? biz de asabiydik, anam terlikle bir girişir, alırdı bütün sinirlerimizi, köftelik kıyma gibi kalırdık öyle. şu an karşınızda gördüğünüz bu eşsiz nesil böyle yetişti.
  • insanın başına ne gelirse meraktan gelir ya hani..
    kardeşim taze sıçılmış boka sinek çok konar hesabı. bir şeyden de eksik kal değil mi?

    yok olmaz. komşu bilmem ne hanımın çocuğu küçükkken çok hareketliydi ama çok zeki olduğundan filan fişmekan şirkete genel müdür oldu.
    senin şımarık veletinde çok hareketli demek ki o da çok zeki. ahaa buldun bingo. senin velet ilerde fişmekan falan şirketine genel müdür olur artık.
    lan şebelek yaş olmuş bilmem kaç, senin sıpa gece hala yatağına işiyor,babasının bilmem kaç kızdan sonra doğan erkek çocuğu için atmadığı takla kalmamış çocuğun önünde.
    babada baba, annede anne vasfı koymamış sikip atmışsınız değerleri. her ikinizde şebek olmuşunuz çocuğun önünde.
    sayısal değer olarak, saygı sıfırlanmış hatta eksi sonsuza vurmuş. arsızlık son kertesinde
    sorumlusu hiperaktiflik yok yaaa...
    bir de salak veletine zeki diyor. ilerde büyyüükkk adam olacak, hepsini bu hayattan çekip çıkaracak. onlara yaşlılığında bakacak.
    lan şaşkın, bu velet bu şımarıklıkla bir ömür senin ensenden inmez, haberin olsun.

    - " kestirmeden söyleyeyim bu öyle bir merak kiii.
    insanda o çocuğu alıp anasından çıktığı yere sokmak ihtiyacı doğuruyor."

    bu entri evime geldiğinde en kıymetli biblolarımı kırmak, gözümün içine baka baka koltuklarıma yağlı ellerini sürmek, mahsustan tabağındaki yiyecekleri halıya dökmek ve yatağıma işeyip koskoca yatağı bana yeniletmek gibi bir ihtiyaç içinde olan arkadaşımın hiperaktif maskeli, arsız yüzsüz çocuğuna armağan edilmiştir.
  • çocuklarının düpedüz yaramaz ve laf dinlemez olduğunu kabul etmek istemeyen ebeveynlerin çocuklarını eğitmek konusundaki kendi başarısızlıklarına bahane olarak hiperaktifliği en iyi kılıf olarak görmesidir. "çok şımarttık, artık laf geçiremiyoruz" demeye yüzü olmayanların ilk sığındıkları yalan. kendi acizliklerini örtbas etmek için, doktora gitmeden çocuğuna hastalık yakıştıran anne babaya da türkiye dışında başka ülkede kolay kolay rastlanmaz.

    -sizin çocuğun da maşallahı varmış. hiç yerinde durmuyor.
    +ya, sorma james amcası. hiperaktif bizimki.
    -bugün de ilacını almamış galiba.
    +ne ilacı?
    -ritalin.
    +ritalin?
    -sizin doktorunuz başka ilaç mı verdi?
    +doktor?
    -anlaşıldı...
  • çocukları bir odaya, dört duvar arasına sıkıştırıp gak deyince play station, guk deyince bilumum oyuncaklarla odasını dolduran aptal ebeveynlerin enerjisini dört duvar arasında atamayan çocuklarına yönelik getirmiş olduğu kendilerince harika sayılan bir 'hastalığın' çocuklarına yakıştırılması hadisesidir.
    hiperaktivite ciddi bir rahatsızlıktır, ancak kendisi tv başından kalkmayıp zavallı çocuğu kıç kadar eve hapsedince o çocuğun delirip kendini duvarlara vurması normaldir. ilerleyen yaşlarda okula başlayınca sınıf arkadaşlarına, öğretmenlerine çektirecekleri de cabası.
    çocukların enerjilerini atmaya ihtiyaçları vardır. götür dağa bayıra koşsun 3-4 saat bak bakayım kalıyor mu hiperlik aktivitelik.
    biz de çocuktuk biz de yaramazdık, ama çıkardık sokağa sabahtan akşam hava kararınca eve girip saat 8i vurdu mu yatağa kendi rızamızla girerdik. el evinde bir şeyi kurcalamak öyle miii... o tokatın nerden geldiğini bile anlamazdık, kıçının üstüne oturur bi boku ellemeden yemeğini mi yiyon pasta mı neyse yiyip eve dönülürdü.
    şimdi çocuğa sınır koyma, sanki adeta bir prensmiş gibi kuralsız, saygısız büyüt, sonra hiperaktif sittir lan... şımarık senin çocuğun, hem şımarık hem arsız hem de dayaklık. sabahtan akşama dizi izleyeceğine azcık çocukla ilgilen...
  • ulkemizde son yillarda cocuk psikolojisindeki gelisme sayesinde halk tarafindan hiperaktif sozcugunun taninmasi sonucu ortaya cikmis cuhela sanrisina sahip zihniyet. bu insanlar bir yerde durmayan cocuklarini hiperaktif diye lanse etmeye calisip puan topladiklarini sanirlar. genelde bilgi kaynagi olarak yalnizca televizyonu kullanan ebeveynler, coklukla da annelerdir. okulda basarisizsa cocuk hemen "bizim oglan hiperaktif" denip goz suzer boyleleri. cocuklarindan bahsederken zeki ama dikkatsiz ya da zeki ama tembel ya da zeki ama calismiyor diye ovunan kimselere de cok benzerler. hiperaktifligi bir cesit zeka, kurnazlik ya da yaramazlik olarak duslerler. (bkz: hiperaktivite ve dikkat eksikligi) (bkz: yazik) ve alakasiz olarak (bkz: haftanin hiperaktifleri)
  • hiperaktiflik lafını duymuş tanıdığım hiç bir yetişkinin ağzından yaramaz lafı duymuyorum...harbi duymadım la sözlük...ben bi düşüncelere dalıp geliom....
  • bir gün yorgun argın eve gelmişim. deli gibi çalıştığım finalden patlamışım, üstümde onun da siniri var. eve bi girdim komşunun oğlu evde terör estiriyor. ben yolda gelirken odama çekilirim, ekşi'yi açarım, arkaya da güzel müziği dayarım, birazcık sakinleşirim hayalleri kuruyordum, ne umduk ne bulduk. neyse, ben yine soğukkanlılığımı koruyayım dedim ta ki o küçük velet evin içinde bizim minnoşu kovalamaya başlayana kadar. kedi konusunda hassasım arkadaş, babamı bile tanımam o derece. kediyi yakaladım aldım kucağıma, bu velede de bir bakış attım. anlamadı tabii. o bakışı anlayacak yaşta biri olsaydı anında evi terk ederdi amk ama velet oralı bile olmadı. ben hala sabrediyorum, velet kendini aşıyor, kimse yapma etme demiyor. hiperaktif ya. oturdum koltuğa tv'ye bakıyorum. cep telefonum yanımda bu geldi telefona salça olmaya başladı. oğlum yapma git başka şeylerle oyna falan diyorum yok, taktı. buna konuştum ikna ettim gitti bu ama kendisi meğersem küçük bir çakalmış. çaktırmadan sehpanın üzerinde duran telefonumu eline geçirdi. ver onu dedim. tereddüt bile etmeden telefonu yere fırlattı. yere fırlattı lan. bunun üzerine kaçınılmaz olan oldu, tokadı buna yapıştırdım. ardından bir sessizlik. annesi şok oldu falan. bu başladı ağlamaya. annesi üzerindeki şoku atlattıktan sonra beklenilen soruyu hiddetle bana sordu. neymiş efendim niye vurmuşum ? gayet sakin ve korkutucu bir ses tonuyla dedim ki ; bir çocuk bu kadar şımartılmaz, gerekeni yaptım. annem bile korktu lan benden. kadın apar topar kalktı, oğlunu da aldı gitti. ben bekliyorum bizim ki kalayı basacak bana diye, beklediğimin tam tersi oldu. saatlerdir nasıl dolmuşsa artık, hafif gülümseyerek bana baktı ve dedi ki ;

    - iyi yaptın, ikisine birden ders olur bu.

    dip not : çocuk büyüdü. kendisi artık uslu bir çocuk. sıkıysa olmasın, bu seferde aduketimin tadına bakar.
  • ağrı ve kasılmalara da damar damar üstüne binmiştir teşhisi koyar bu. allahım nasıl da her şeyi biliyor!
  • meraktan da öte bir hastalık resmen. herkesin çocuğu zeki, akıllı, übermensch olduğu için ebeveyinleri tarafından onlara toz konduramama durumu.
hesabın var mı? giriş yap