• küçükleri el feneri, büyükleri deniz feneri kullanır derler.
  • apartmana kalas dayayıp onun üstünden eve camdan girmeyi göze alabilecek kadar delişmenleri de varmış. kırk yılda bir huzur içinde mışıl mışıl uyurken annemin ürkek ve titrek ses tonuyla "emre oğlum bi baksana bi adam bi şey diyo anlamadım" demesiyle attım kendimi yataktan. "kim? nerde?" dedim. "dışarıda" dedi. salona gittim çıktım camdan. baktım elinde sopayla duruyor birisi. beni görünce "komşu kalas dayamışlar pencereye evde hırsız olabilir, bi bakın evde mi hala, bekliyorum ben burada" dedi. adam sabah namazını kılmaya camiye gidiyormuş, kalası görünce yatak odasının altına gelip bize seslenmiş meğer. babam da evde olmayınca annemin ödü kopmuş, korkudan kafası kapandığı için algılayamamış adamın dediğini. neyse camda kafayı çevirmemle açık bıraktığımız mutfak penceresinin altına dayanmış kalası gördüm ve kardeşim geldi aklıma. kardeşimin odasına daldım, kimsenin olmaması rahatlatmadı; dolabına, kapısının arkasına baktım. sonra yatak odasına geçtim, perdenin arkasına, gardırobun içine baktım yok. yatak odasında gözüme ilişen süpürgenin borusunu söktüğüm gibi kapısı kapalı olan mutfağa daldım, yok. salonun her yerini, banyoyu, tuvaleti, hatta koridoru defalarca aradım. çıktım sonra komşuya "temiz" dedim. meğer adam 5. katta oturuyormuş (biz 1. kattayız, mantıklı bir yerde camdan girilmesi) ve ona da camdan girmişler, ne var ne yok götürmüşler. aklım almadı, "ya spider-man'di ki tırmanarak girdi, ya da batman'di ki çatıdan girdi" demek geçti içimden ama "şerefsizin evlatları" deyip teşekkürlerimi ilettim. çok güzel bitmiş bir günün böyle alacalı bulacalı aydınlanmasına izin vermedim. neticede kayıpsız atlatmış olduk; iyi bir şey.

    yaptığım csi sonrasında mutfakta ayak izi bulamadım; kalası ardında bırakıp bir nevi hırsızlık girişimi olduğunu açık edip bizi önlem almaya sevk etmesiyle de birleşince, bir sebepten gir(e)meden kaçtığını düşündüm. belki de sayko kedimiz bıcır'ın bitmeyen tıkırtıları evde birilerinin uyanık olduğunu düşündürdü, ya da bıcır'ın tıkırtılara verdiği tepki kaçırttı. iyi ki kaçmış çünkü ben evdeydim sldkfsjdklfk boynunu zerre tereddüt etmeden kürdan gibi kırabilirdim. vicdan azabı çekmeme, hapse girmeme ve ölümüne sebep olacaktı. ola ki çekip bıçaklasa falan da durmazdım onun ümüğünü sıkmadan. değinmek istediğim de bu: tanım: bana yeniden hayvan olduğumu hatırlatan adam sdklfjsdk.

    insan çok tuhaf bir canlı. tansiyonu 20'yi gördüğünde bile aynı evin içinde cep telefonuma kısa bir çağrı atıp şayet uyanıksam yanına gitmemi amaçlayan annemin o şok içindeki ses tonu beni atalarımın mirasına ulaştırdı. çok acıkıp et aramaya uyanmış gibi kalktım yataktan. normalde sırf o kalkışla kalbimin fıtı fıtı atması gerekiyorken, bir koala kadar sakindim. ancak sevişirken heyecanlanıyorum, görebileceğiniz en soğukkanlı insanlardan biriyim. o dünün içime kodlanmış vahşiliğinin bugünün kurgulanmış sakinliğiyle birleşmesi tahrik edici bir sentez bence. sorgu yok, sual yok, detay yok, sonrası yok, kaygı yok, plan yok: "bul ve sağ kolun koparsa sol kolunla etkisiz hale getir" temalı inanılmaz bir optimizasyon. çok ilkel ve o kadar güzel. neden "aile" dendiğini de anlıyor insan. karşılığında hayatının değerinin önemsizleştiği insanlar onlar. arınıyorsun kendinden. bir de aşk var böyle işte. "aşk - aile - ev" üçgeninde bir insan olduğumu bu kriz anında da farklı düşünmeyerek bir kez daha anladım. "ev" de fevkalade önemli çünkü. bir autisma. insanın o bütün medeni ve hayvani değerlerinin sevdiği kişilerle birlikte barındığı yer. aynı ayakkabı kutusu gibi. önce bildiğin ayakkabı kutusu, ayakkabılar giyilmeye başlandıktan sonraysa hiç kullanılmayan ama hiç atılmayacak şeylerin kutusu. beni "evsizler değerli hiçbir şeyleri olmadığı için mi evsizler, yoksa çatıları gökyüzü ve herkes aileleri mi?" diye düşünmeye sevk ettiği için potansiyel hırsızımıza buradan teşekkür ediyorum. bunu benden duyamayacak olması üzücü.

    hislerim hala aynı sana karşı :((( ben seni bi hırsız olarak görüyorum ve senden öyle nefret ediyorum :(((( seni başka türlü hiç düşünmedm :(( sldkfjdslfjlsdk.
  • bu kelimeyi duyunca aklima beyoglunda oturan eski bir komşumuz geliyor, kendisinin bir kizi iki tanede oglu vardi, ogullarindan biri aşiri super zekililik hastaligina yakalanip saclari dokulmustu, yine ayni zaatin birde yigeni vardi mahallede torba tutuyordu.
    acaba ne oldu bu hirsizin ailesine diye merak edip eski mahallemizin muhtarina feysbuktan mesaj attim, muhtarin dedigine gore bizim hirsiz bir gun ata biniyor, at icgudusel bunu uzerinden attiktan sonra utancindan angaraya tasiniyor, ama kanina işlemiş hirhirsizliği yuzunden baskentteki evini de gecekondu yapiyor, komsular falan sikayet etse de bu ibişin kaçak evini belediye yikamiyor, çünkü dediklerine göre melih başgani bir yerlerden taniyormuş.
    ayrica bunun kizinida muhtarin oğlu küsküklemişti.

    ben yinede günahini almiyim, inşalah uslanmiştir.

    not: karisi sürekli çay icerdi.
  • insan değildir de adeta başka türden bir yaratıktır: yüzü karanlık, vücudu sessiz, elinde illa ki bir bıçak. yatağın altındaki canavarla akrabalığı vardır: bir çocuk hırsızın kendisine bakıp konuşacağını hayal edemez.
  • insanı üzer.

    yolda kapkaç yapan 2 hırsıza denk geldim 10 sene arayla yaklaşık olarak. ilkinde heralde daha gençtim, agresiftim ve atletiktim. önüne geçmeye çalışacağımı anlayınca yanımdan kıvrılmak istemişti.bir kadın bağırıyordu titrek sesiyle onu duyup dikmiştim kulaklarımı. yaklaştığında geçmesine izin verip hızla giden hırsızın ayaklarına sağlam bir tekme atıp sermiştim yere. yüzükoyun yatarken saçlarından çekip dizimle sırtına bastırıp birinin almasını beklemiştim. geçenlerde üsküdar balıkçılar çarşısında piyango bileti satan amcanın parasını çalan hırsızla karşılaştım. önüne doğru hamle yapmadım, yanımdan geçmesine izin verdim, arkasından baktım, yakalayana da helal olsun dedim. daha az gencim, daha az agresifim, daha az cesurum.

    hala utanıyorum.
  • en büyüğü de, en küçüğü de balkon kullanır.

    ee önlerinde örnekleri var adamların...
  • çilingirin dark side'a geçmiş olanı...
  • maalesef bizzat konuşmuşluğum olan kişidir.

    kendisi üniversite 2. sınıftayken, bostancıdaki giriş katındaki evimize ben yalnızken girmiş olup, odama girmesiyle birlikte beni de aynı anda yataktan fırlatmıştır.

    kaçıp gitmekten ziyade, yaklaşık 1 metre ötemde durmaya devam etmiş, kimsin, nesin, nerden girdin gibi sorularımdan sonra, gayet düzgün olan şivesiyle (sanıyorum benimle aynı yaşlardaydı) balkondan pimapen kapıyı açıp girdiğini (biz pimapeni zırh gibi zannederken, aslında en kolay açılabilecek mekanizmaya sahip olan bir sistem olduğunu maalesef bu olaydan sonra öğrenmiş bulunduk...), bir art niyeti olmadığını, yalnızca paraya ihtiyacı olduğunu söylemiştir. bir de parası olunca paramı geri getireceğine dair şeref sözü (!) vermiştir. "altın var mı?" şeklindeki sorusunu, hayır yok ben öğrenciyim, bak bu da okul çantam şeklinde cevaplayarak kendisini evin "öğrenci evi" olduğu yönünde gecenin o saatindeki sersemlikle ikna etmeye çalışmıştım. allahtan annen baban yok mu evde, bu nasıl dayalı döşeli öğrenci evi falan diye sormadı. sanıyorum o da bu yaşadıklarından ötürü biraz şaşkındı(!).

    gözüm karanlığa alışınca iki elinin arasında gererek tuttuğu bir tel olduğunu farkettiğim ve biran önce evi terketsin diye tek malvarlığım olan cep telefonumu ve az buçuk harçlığımı kendi ellerimle teslim ettiğim bu kişi, yaklaşık 10 dakikalık bir muhabbetten sonra camdan atlayıp olay mahalini terketmiş, beni de olay tarihinden itibaren 1 sene boyunca xanax'larla uyumaya mahkum etmiştir. ardından çağırdığımız bostancı polis karakolu'nun saygıdeğer polis memurları da kahkahalar atıp, "vaay demek hırsızla konuştun" diyerek güne neşeli başlamışlar ve ardından onlar da olay mahalini terketmişlerdir.

    o 10 dakika boyunca -ki bana saatler gibi geldi- ölüm, boğuşma, tecavüz, bayılma, temas, yabancı birine karşı savunmasız kalakalma, beni kim koruyacak, sesimi kim duyacak, anne, baba, imdat, dualar, allah'a yalvarmalar, soğukkanlı olmaya çalışmak, malını koruma güdüsü, hırsızın suyuna gitmek, karşındaki yabancının ne yapacağını kestirememek, kendini acındırmak gibi karmakarışık düşünceler aldı götürdü beni... bu duygular asla tarif edilemez, kimseye de yaşatmasın allah. çünkü o 10 dakikalık tarif edilemez korku ve endişenin izleri, 10 yıl bile geçse üzerinden, beyninizden silinmiyor.
  • sıradan hırsız; paranızı, cüzdanınızı, bisikletinizi çalar. politik hırsız ise; geleceğinizi, hayallerinizi, bilginizi, eğitiminizi, sağlığınızı, gülümsemenizi çalar. ikisi arasındaki fark; sıradan hırsız sizi seçer, siyasi hırsızı
    ise siz seçersiniz.
  • bir ay içinde bir insanın arabasına girip bilgisayarını; evine girip televizyonunu, pasaportunu ve tüm kol saatlerini çalacak kadar orospu çocuğudurlar.
    arabaya girdiler, eve girdiler sıra bende.
    (bkz: tostumu yedim bekliyorum)
hesabın var mı? giriş yap