• kanada yapımı, oscar adayı muhteşem film. vasiyetinde çocuklarına memleketi lübnan'a dönüp abileriyle babalarını bulmalarını isteyen bir kadının gençliğinde yaşadığı sancılı yıllar ve çocuklarının bu geçmişle yüzleşmelerini konu alıyor. başından sonuna kadar seyirciyi perdeye kitleyen, iliklere işleyen bir öykü..
  • bu film mükemmel, süper ötesi ya da bunlara benzer birkaç kelimeyle geçiştirilebilecek filmlerden değil. insanın içine fazlasıyla dokunur ki kelimeler bile kifayetsiz kalır.


    --- spoiler ---
    simon : – bir artı bir iki eder..

    jeanne : – ne..

    simon : – bir artı bir iki eder , bir etmez..

    jeanne : – hey ateşin var..

    simon : jeanne.. bir artı bir , bir eder mi..’
    --- spoiler ---

    işte tam bu sahnede başrol oyuncusun tepkisi görülmeye değerdi. "insan" kelimesini yeniden sorgulatırcasına beynimde kıvılcımlar çıktı sanki, mideme kramp girdi, başım döndü. gerçekler acıdır, evet. ama bu filmde daha da acıydı, yüze acımasızca çarpıyordu.

    çok film izledim, çoğunun etkileyici sahnesi vardı; etkilendim, film hakkında düşündüm, yorum yaptım ama bu film çok farklı diğerlerinden. "jeanne.. bir artı bir , bir eder mi" repliği kadar canımı hiçbir replik acıtmadı.
  • insanın psikolojisini bozan filmdir. yok ulan olmaz böyle şey, bi insana bu kadar acı fazla. izlemeyin filmi de, böyle üzülür, nefret edersiniz insanlardan. ne gerek var? çılgın dersane' yi izleyin.
  • bir ortadoğu hikayesi.

    insanlığın göbek bağının kesildiği topraklarda insanın en yalın hali karşınıza çıkar. yalın, saf demek değil, masum demek hiç değil. çiğ demek, ham demek. yakup'un iki oğlu ismail ve ishak'ın soyundan gelenlerin kavgasına isa'nın takipçileri de karışınca iyice kördüğüme dönüşen ilişkiler ağında bu hamlık, bu çiğlik istisnasız bütün hikayelerin öne çıkan tarafı olur. hak, adalet gibi kavramların ortadoğu'da kendine özgü bir işleyişi vardır ve hangi dine inandığınız, hangi siyasi görüşe mensup olduğunuz bu bağlamda eser miktarda önem taşır. çünkü ortadoğu unutmaz, affetmez, dünyanın öbür ucuna da gitseniz peşinizi bırakmaz. bu topraklarda hala musa'nın şeriatı geçerlidir. musa'nın şeriatı da insanların yalınlığına uygun şekilde düzdür, dümdüzdür. hıristiyanı, yahudisi, dürzisi, sünnisi, şiisi, milliyetçisi, komünisti, dindarı, liberali bu düzlükten kaçınmaya çalıştığı ölçüde ağın içine sıkışır. ortaya da trajediden başka şey çıkmaz.

    edebiyatta olsun, sinemada olsun anlatılan hikayenin içeriği ile anlatma tekniği arasında da bir uyumun sağlanması zorunludur. çok iyi bir hikayeyi çok iyi bir teknikle kaleme, kameraya alabilirsiniz. fakat aradaki uyum sağlanmamışsa etkili bir sonuç alınamaz. bir anlamda hikayeye de tekniğe de yazık olur. insanın yalın halinin yaşadığı, değer yargılarının düz olduğu bir coğrafyaya ait bir hikaye anlatılıyorsa, örneğin, anlatım tekniğinin de aynı ölçüde yalın olması tercih sebebidir. bir ortadoğu hikayesini anlatmak için dolaylamalar kullanmak yerine emile zola-vari bir yalınlık-çıplaklık doğrultusunda tercihini kullanan denis villeneuve, en az hikayenin sahibi wajdi mouawad kadar incendies filminin bir başyapıt olarak sinema tarihine geçmesinde pay sahibidir.

    filmde izleyiciyi, klasik tabirle, yumruk yemiş gibi hissettirecek bir çok sahne var ve bu sahneler bir başka filmde olsa haklarında çokça konuşulurdu, etkileyici olduklarından söz edilirdi. oysa incendies için bu yapılmıyor, kimse...

    --- spoiler ---
    wahab'ın bir varmış, bir yokmuş kalıbına uygun katlinden, milislerin otobüs katliamından, nawal'ın sonuçsuz kalan "en azından kızı kurtarayım" hamlesinin can acıtıcılığından, sniper gölgesi altında yaşayan çocukların sırat köprüsü üzerinde ilerleyen gündelik hayatından, işkenceye şarkıyla karşı koyan kadının gücünden...

    --- spoiler ---

    ... söz etmiyor. çünkü ana hikayenin kendisi bütün bu trajedileri olağan kılacak kadar, anlaşılır kılacak kadar yıkıcı.

    dört dörtlük nitelemesini hikayesiyle, yönetmenliğiyle, oyunculuğuyla, görselliğiyle, müziğiyle bu kadar hak eden az film bulunur. bu ortadoğu hikayesine kayıtsız kalan sinemaseverin sinema sevgisinden şüphe ederim.
  • (bkz: sonunda piç gibi ortada bırakan filmler)

    --- spoiler ---

    - ölüm, asla hikayenin sonu değildir. her zaman bir iz kalır.

    --- spoiler ---
  • festivalde bugün önce bu filmi ardından dardane biraderlerin ‘söz’ filmini izledikten sonra yansın bu dünya yok olalım hepimiz, başka türlü olmaz dedim kendi kendime. yahu insanın hayata uyanması öyle fena bir şey ki. yıllardır bu uyanıklığın ızdırabını çekiyorum oturduğum yerden. evet ya oturduğum yerden.
    bir kere film deyip geçemiyorsunuz çünkü gerçek hikayeler bunlar. böyle savaşlar, böyle korkular, böyle öfke, böyle vahşet, böyle insaniyetsizlik var da var. izledikçe duygular mı donuyor yoksa algılar açılıp da hareket mi artıyor bilemiyorum artık.

    --- spoiler ---

    diğer bazı filmler gibi bu film de iki tokat çaktı bugün. film izlerken çok ağlak olmayan beni bile garip bi şekilde hıçkırığa boğacak kadar etkiledi bazı sahneler. sanki elde düğme biri hüngürdetiyordu beni. kaçacak delik aradım bazı sahnelerde. bi utanç duydum hayattan, insanlardan, diktatörlerden, ırkçılardan, ev yakanlardan, tecavüz edenlerden, namus çığırtkanlarından, sadece kendi çocuğunu düşünenlerden, her türlü pisliği yapıp hiçbir şey olmamış gibi hayatına kaldığı yerden devam edenlerden…

    --- spoiler ---

    festival konuğu başrol oyuncusu film sonrası soruları yanıtlamak için oradaydı ama ben onu da bekleyemedim. böyle sanki bu kurmacaya kaynaklık etmiş gerçekten sıyrılıp entel bir muhabbetin içine girmek de ayıp geldi. ne pis dünya bu arkadaşım, nasıl temizleneceğiz bilmiyorum ki!
  • dünden beri 1+1 muhabbeti düşünüyorum, hala anlayabilmiş değilim. filmdeki kadın nasıl şıp diye anladı, hadi onu geçtim, şurada yazılan iki entry' den biri "abi 1+1 çok dokunaklı ya :(" temalı entry, herkes mi anladı lan?
  • muhteşem film .... çok güzel çekilmiş, çok güzel oynanmış, belki bilmediğiz birçok hikayenin değiştirilerek kısmen de olsa adapte edilmiş hali ...

    her şey muhteşem. ama aklınızda tek soru kalıyor;

    --- feci halde spoiler ---
    neden ? bir insan nasıl oldurda çocuklarını böyle bir yolculuğa çıkaracak kadar nefret eder ? neden bir insan bu kadar trajik bir hikayeyi, bu kadar acıyı etrafına yaymak ister .... filmin sahiciliğinin bittiği yer bu soruların cevaplanamadığı yerdir .... başkalarının çığlıklarına dayanamayan kadın her türlü işkenceye uğramayı göze alarak sesleri susturmak için şarkı söyleyen kadın adında bir efsaneye dönüşürken kendi kanından bir parçaya bu nasıl yapar ...... 1+1'in 1'lerinden 1'ine sevgi dolu mektup yazabilecek kadar içinde sevgi kalabilen bir kadın, nasıl olur da çocuklarının canına okumak, canları pahasına adına intikam yoluna yollar ...
    --- feci halde spoiler ---
  • simon'un annesinin ölümünü sallamayıp, ölen ölsün kalan sağlar bizimdir havasına girip, olaylara sonradan dahil olmasına rağmen gerçekle ilk yüzleşenin kendisi olmasının ironikliği de filmi vurucu yapan ayrıntılardan biridir. *

    izleyin izlettirin.
  • çok etkileyici bir film olmuş, evet. daha çok insana ulaşsın daha çok kişi haberdar olsun istedim izlerken hep. ve dünyanın bir yerlerinde böyle yangınların durmaksızın devam ettiğini görsünler istedim.

    --- spoiler ---
    dönemin siyasi oluşumları hakkında daha çok bilgi verebilseymiş tam belgesel olurmuş.

    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap