• ben diyeyim 200 siz deyin 300 onlar desin 400 tane yazısını okumuşluğum, parreira nın teknik direktörlüğü zamanında -hani o kahır dolu 7 yılın bittiği 1996 yılında- şahsen görüp 2 çift laf etmişliğim olan bir gazeteci idi. gel gelelim bunca yazısı içinde bir tane bile teknik yoruma, analize ya da maç eleştirisine rastlamadım. ömrünün son yıllarında tek yaptığı; sürekli eski futbolcuları ve eski futbolu övmek, şimdiki futbolu ve futbolcuları yermek, gördüğü son hakiki futbolcuların rıdvan ve tanju olduğunu belirtmek, “fenerbahçesizlikte olduğu halde fenerbahçeliyim” diyen kalamış kalpazanlarının ipliğini pazara çıkarmak, “ rıdvanı satıp para kazanalım” diyen fenerbahçe kongre üyelerini kabzımal diye lanse etmek ve 1990 lı yılların sonunda bile, dedemin zamanından kalma 4-2-4 ün ne kadar muhteşem bir taktik olduğunu yazmaktı.

    tabii bir de hiçbir tartışmaya meydan vermeyen ve hiçbir şeyin ölçemeyeceği fenerbahçe sevgisi.

    matt busby futbolu güzel sanat kabul edermiş. islam çupi ise çimen sanatı derdi.

    alfredo di stefano ya herkes sarı ok dermiş. islam çupi ise latin prensi derdi.

    yesiç rıdvanı sakatladığında trabzonsporlular sevinmişti. islam çupi ise o esnada 1950 yılından bir fluminense-botafogo maçında sakatlanan didi yi alkışlayan ve ağlayan brezilyalı seyircileri hatırlamıştı. türk futbolunun gelişmemesini buna bağlamıştı.

    1982 dünya kupasında brezilyalı zico ya hayran olmuştu. ve onun fenerbahçede oynamasını çok istemişti. kadere bakın, zico onun ölümünden sonra fenerbahçe nin teknik direktörü oldu. 100. yılın şampiyon teknik direktörü olarak fenerbahçe tarihine geçti. ama o zico nun fenerbahçesini göremedi. bir obrigado demek kısmet olmadı.

    ağdalı ve süslü bir türkçe ile yazdığı yazılardan pek bir şey anlamaz ama papazın çayırı kokusu alırdım.

    fenerbahçe camiası o yıllarda daha melankolik, başkan ali şen belgesellik, birleşik gruplu, kadıköy gruplu, aziz yılmazlı kongreler demokratik, vefa küçüklü, şadan kalkavanlı yönetim mafyamatik, taraftarları üzüntüden alkolik, sarı ceketiyle amigo arap sempatik, numaralı tribün sembolik, maraton tribünü coşmalık, kültür-fizik hareketleri yaptığım basketbol şubesi allahlıktı. oğuz çetin imparator, bülent uygun assolist, tarık daşgün yeni johann cruyff, dalian atkinson arap atı, aykut kocaman gerçekten kocaman, müjdat yetkiner ise son çare idi. ama fenerbahçe sanki daha sarı-lacivertti.

    1998 de aziz yıldırım başkan oldu. ben o dönemde islam çupi okumayı bırakıp avrupa futbolunu takip etmeye başlamıştım. zidane nın saçları vardı. ronaldo yeni ilahtı. raul un 20 lik dişi çıkmıştı. golün adı gabriel omar batistutaydı. 1 yıl sonra da istanbulda pendik diye bir yer olduğunu öğrendim.

    0-3 ten 4-3 olan, 3 mayıs 1989 fenerbahçe galatasaray maçının ardından yazdığı yazıyı, aklıma geldikçe okurum. bilhassa fenerbahçenin yenildiği maçlardan sonra. motivasyon etkisi yaratıyor bende.

    öldüğünü öğrendiğim zaman üzülmüştüm.
    ------------
    bunu yazdığımdan beri tanıdığım ya da tanımadığım pek çok kişiden mesaj geldi. çok güzel olmuş. güzel yazı gibisinden. herkese teşekkür. doğrusu özenerek yazmıştım ama belirtmek durumundayım. islam çupi nin futbol duayeni olduğunu düşünmüyorum
  • spor yazarlığını, ekol haline getiren adam... 1932 yılında tiran'da nadiye ve allaman çupi'nin büyük oğulları olarak doğdu. eğitimine galatasaray lisesi'nde başladı. vefa lisesi'nden mezun oldu. istanbul amatör küme'de futbol oynamış, çapa takımında forma giymiş, mucizevi bir sol ayaktı. spor yazarlığına 1957 yılında günlük spor gazetesi'nde muhabir olarak başladı. sırasıyla son havadis, türkiye spor, yeni istanbul, akşam, tercüman gazetelerinde çalıştı. ölümüne kadar milliyet gazetesi'nde "pazarın ertesi" isimli sütununda spor yazdı.

    ayşe çupi'yle evliydi ve bir kız babasıydı. tsyd ve t. gazeteciler cemiyeti üyesi ve sürekli basın kartı sahibiydi. fransızca biliyordu. sıkı fenerbahçe'liydi. yazılarını kurşun kalemle, kağıda yazardı. bab-ı ali'nin, ikitelli'ye hicretini hiç hazm'edemedi. telefonla konuşmayı, "ota-boka maydanoz" eklenmesini, patates kızartmasını, kültablasına fıstık kabuğu atanları, gün batmadan alkol alanları, "islam abi beş lira versene" diyenleri sevmezdi. cemiyet lokali'ni, rakı'yı, teşvikiye'yi, "aydoğdu"yu, yalan rüzgarları'nı sever ve çok sigara içerdi. aldığı her nefesi, edindiği her tecrübeyi paylaşan, böylece çoğalan, tanıyanların; "spor yazarlarının balzac'ı", "arnavut prensi", "mavi gözlü dev", "baba" diye tanımlamaya çalıştığı ama herkesin "islam abi"siydi. esenyurt'taki evinin merdivenlerine serçe parmağını bıraktıktan, çapa tıp fakültesi'nde günlerce sessiz sedasız yattıktan sonra 6 şubat 2001 yılında çekti gitti. biz de peşinden nuruosmaniye camii'ne gittik. o şimdilerde topkapı, kozlu mezarlığı’nda diyorlar. bütün bunlar olmadan beş yıl önce kısmi felç geçirmişti. 1995 yılında yayınlanan "hey gidi istanbul" ve ölümünden sonra seçme yazılarının derlendiği "futbolun ölümü" isimli iki kitabı vardır.

    derdi ki : "çocuklar, çiçek pasajı'nda rakı içmek pera okulu inceliği ve zerafetinden geçmiş olmanın zahmetli diplomasını gerektirirdi."

    çok özlüyorum seni islam abi...
  • aspirin gibi bir vecize bırakarak milyonlarca fenerbahçelinin hayır duasını almış büyük fenerbahçeli yazar,
    mağlubiyete, puan kaybına, hayal kırıklığına, rakip takım taraftarı arkadaşların alaylarına bire bir,
    baş ağrısını diş ağrısını, son maçta kaçan şampiyonluk acısını, avrupa hüsranını şıppadanak keser.
    yalnız dikkat; kupa hasretini semptomatik olarak tedavi etsede kalıcı tedavi için en kısa zamanda bir kupa alınmasında fayda vardır.

    - n'oldu lan, dandik fransız takımına elend....
    - fenerbahçe'nin büyüklüğü ne şampiyonluk....
    - vayyy mna ya..!! hazırda bekliyodun di'mi??
  • islam çupi, 1932 yılında tiranda dogdu. daha sonra istanbula taşınarak galatasaray lisesinde okudu. buradan vefa lisesine gecen islam cupi buradan mezun oldu ve çapa da bir süre forma giydi. önce günlük spor gazetesinde muhabir olarak calısmaya baslayan bu büyük spor yazarımız daha sonra sırasıyla son havadis, türkiye spor, yeni istanbul, aksam, tercuman ve milliyet gazetelerinde spor yazarı olarak calıstı. bir cok kurumdan toplam 26 tane odul aldı. bir donem tsyd asbaskanlıgınıda yuruttu. her ne kadar fenerbahce yi delicesine sevse de galatasaraylılar, besiktaslılar, tranbzonlular herkes bu buyuk spor adamına saygı duyuyordu. ancak kendisini daha fazla tanıma serefine erisemeden 6 subat 2001 tarihinde kendisini yitirdik.
    ozellikle son yıllarda, bayagılık, nefret, kıskanclık, peskes cekme, insanları birbirine dusurme ve bundan rant saglamada buyuk basarılar kazanmıs spor yazarlıgında o belki de yıkılan son kalemi(mi)zdi. kendisini rahmetle anıyor ve onun 15 agustos 1982 tarihinde vefalı omer guvenc in jübilesi icin yazdıgı ve benimde yuzlerce kez okumaktan bıkmadıgım yazısını sunuyorum:

    alarmı olmayan bir jübile bu...

    istanbul bazı sporcuların gidişinde "dut yemis bülbüle" döner. hoş istanbulda dut ağacı da kalmadı ya...şimdi bülbül kapitalistleri, sevgili bülbülleri için şöyle bir perhiz reçetesi uygulayabilirler:
    "ne yersen ye lan..."

    32 yaşındaki ömer guvenc bugun futbolu bırakıyor.
    omer guvenc 3 büyüklerin klanından olmayıp, vefalı oldugundan futbolu, futbolun maksim'i olan mithatpaşa'da degil, bir kenar mahalle düğün salonu olan vefa stadında bırakıyor.

    omer guvenc, turkiyede hiç kimsenin 12 saniye vefalı kalmadığı bir donemde, 12 yıl vefalı kalmış.

    terbiyeli, olaysız, sigarasızi rakısız, karısız 12 yıl burnunun dikine bir futbolculuk... bu kadar uzun bir enayiliğe, profesyonel futbolculuk degil, dense dense profesyonel dangalaklık denir. neyse...

    profesyonel futbol türkiyede bülbül oburlugunun cok otesinde bir "harar" marka mideyi taşıyor, "ne yersen ye!..."

    tekme ye, çelme ye... hakemden sarı kırmızı kart, şike uzmanlarından para ye... üçüncü sınıf solisti ye, ordan kalk bir poker masasında 20 binlik resti ye... arkadaşını, antrenörünü ye... milli formayı ye...

    yemedi omer... bu pisler sofrasından dolu bir mide ile değil, futbolculuk onuru ile dolu kalktı. bu adamın son gününe geliniz.

    mide mehtabı meraklıları sadece cerrahlardır...
    güzel olan, önemli olan, seyredilecek insanı bulmaktır...
  • futbolu en güzel tarif edenlerden ve yaşayanlardan biri olarak gösterilirdi hep. bir fenerbahçeli olarak kıymetini ve spor dünyasındaki önemini bilmek yeterli değilmiş, meğerse tüm yazdıklarını da okumak sindirmek lazımmış. yazdıklarını okudukça hissediyor insan bunu. 1994 yılında bir yazısında futbolu o kadar güzel tanımlamış ki, üzerine daha yorum yapmak çok lüzumsuz olur:

    ''üç neticenin birisinin raksı diye nitelendirilen futbol oyunu, kalemize hangi zar düşerse düşsün, öyle 'kırk gün kırk gece' sürecek, ne büyük bir sevinçtir ne de kapkara bir kahır...

    yazılı ve görüntülü basının önce böyle geceleri ''ya başaracağız ya öleceğiz'' şeklinde kanlı ve kinli senaryodan çıkarıp, oyunu hem stadda, hem tv başında seyredenleri, bir genel sükunet gardrobuna sokması gerek...

    futbol, avrupa ve dünyanın öteki ülkelerinde olduğu gibi, 'bir hükümet darbesi ya da ihtilal' şeklindeki bir toplum sarsıcılığı ve yok olmuşluğu felaketinden çıkarılmalı, insanların üç neticeye de kadehlerini kaldıracakları bir oyun masasına oturacakları kendilerine anlatılmalıdır.''
  • fenerbahçe büyüklüğü ne şampiyonluk büyüklüğü, ne kupa büyüklüğüdür.
    onun büyüklüğü başka bir büyüklüktür işte,adı konamaz!
    diyen süper hiper ultra giga megahertz rahmetli spor yazarı

    edit: galatasarayı da severim ben, besiktası da ...hepsi bu memleketin futbol ruhuna hizmet etmek icin varlar...digerlerinin de var oldugu gibi..
    bu entryi zaman otesi yapmak icin usenmeyen o sozluk akıllılarının, akıllı kafalarının, akıllı yazan alınlarından teker teker opmekten ben de usenmiyorum...
    futbol bir festivaldir...sahip cıkılmadıgı surece de sadece piskopatların seyrettigi, seyredebildiği velhasıl ailelerimizin faydalanamadıgı bir savas aktivitesi olarak kalacaktır guzelim memleketimde..
  • turkiye spor basininda onemli bir yeri olan, fanatikce degil, gonul bagiyla yazilar yazmayi tercih etmis, 6 subat 2001 de kaybettigimiz spor yazari.
  • futbolun sadece futbol olmadığını çok yıllar önce görüp nakletmiş yazar. yazılarının her biri tadımlık edebi eserler. sıradan bir futbol yazısını bile, tasvirleriyle sanat eserine çevirebilmiş. bugünlerde erdoğan şenay onu taklit etmekle meşgul ama her zamanki gibi aslını yaşatıyor bu çaba.

    "yıl 1942. çocuğum. futbol için, kapı turnike tanımadğım bir çağdayım. her maç dikenli tellerde bir parça pantalon bırakıp bir takım alşıklıyorum. gölge futbol topunun üstüne inmiş, bir mücadele bitmiş. soyunma odasının puslu camlarını gözlüyorum. neden sonra o tahtalı delik, buğulu buğulu aralanıyor. içeriden ıslak bir baş uzanıyor. maç içinde çılgınca alkışlanan bir baş, milli takıma kadar yükselmiş bir baş, sesleniyor kalçaları etekten dışa taşmış rum dilberine: "afro, buzlu rakımla pilakimi hazırla yarım saat sonra geliyorum!"

    (...)

    yıl 1951. alçak damlı bir sayfiye oteli. mevsim yaza demirlemiş. müşteriler liberal. gündüz yo-kini; gece bikini ile dolanıp duruyorlar. saat 23.00. etraf sakin ve ıssız. kara gömlekliler karasimasına uymuş 5 kişi, beyaz yün çorapları ile dam ve balkon metrekaresi ölçüyorlar. onlar baş forvettiler ve maharetlerini dökecekleri dar bir kale arayıp duruyorlardı.

    yıl 1957. dar bir oda. dipte sigara izmaritleri konmaktan, siyah çiçek bozuğu haline gelmiş bir komidin. ütünde uçlu bir gelincik sigarası. yanda ayakları yengeçleşmiş gıcırdayan bir divan. yerde kamburlaşmış bir muşamba. muşamba üstünde bayağı etlenmiş bir kombinezon, ponponlu terlikler. taburede altını çok bir kadın. herkesin girip çıktğı odanın rutubetli duvarında bir resim, resmin dibinde bir yazı: "her kere topa seni düşünerek vuracağım!"

    ondan sonra ver 300 bini, ver iki bini, ver primi. lokanta göster, tabak sürüver, gıda listesi buluver! al bağla, al dağla ne yaparsan yap! yine hasta bir futbol, yine hasta bir nesil!

    kabahat takvimde! bir ülkeye bu kadar zampara yıl verirsen, o memlekette futbol değil, ancak zımpara imal edilir!"

    (akşam, 1 kasım 1967)

    mağlubu anlatmak içinde, sy.f 84
  • "şampiyon olmak mümkün, fenerbahçe olmak imkansızdır" buyurmuş zat.
hesabın var mı? giriş yap