• yıllardır bu kebap işindeyim. kebap 83 dönemlerinden beri gider kebap yer, kendime göre bir puan veririm. ne ahmet hakan gibi sonradan görmeyim, ne reha muhtar gibi paris gustosuyum. gider kıyıda köşede, ufak tefek, içinde nedense kimsenin olmadığı, yorgun, karanlık yerleri bulur. nedense hep izzetin kralıyla karşılaşırım.

    ortaköy'de feriye'de garsonun gelip şarap seçmemi beklemesinden, çatalı soluma, bıçağı saüıma, yerleştirip 3 çeşit bardak getirmesinden çok, kebapçıdaki kominin "ne alırsın abi?" sorusuyla memnun olurum.

    bu kebapçılarla nerede karşılacaşacağınızı bilemezsiniz. bazen bir mahallenin içinde, bazen bir yol üstünde, bir ilçenin girişinde falan ama hissedersiniz, "burası olur kardeşim" dersiniz içinizden.

    içeri girince etrafı saran çekilmiş et kokusunun da içine dalmış olursunuz. iki üç karasinek gezinir. bardaklarda garip izler. peçeteler dümdüz. mönünün üzerinde yağ lekeleri. tamam kardeşim işte, aradığım yer burası.

    bu adam sana bir kebap yedirir. yalansız dolansız et. maydanozu maydanoza benzer, salatası salataya. arkadaş yedikçe lezzetten orgazm olursun. ekmeği güzel, tuzu karabiberi bi başka. kalabalık değilse ordakilerle bir muhabbete tutuşursun bir de üstüne. cimbom fena soktu, fener hakemi satın almış, hoca ne diyon sen süper araba, memleketin ağzına suçtular abicim asıl falan derken porsiyon porsiyon götürürsün.

    e şiştin ama. o zaman hemen "usta çayın var mıydı yav" diye bi yoklarsın "abi ayıbediyon" deyip şahane de bi demleme çay getirir. vur muhabbetin gözüne. oh şahane. çay yoksa bile adam gider "hemen alıp geliyorum abi" der, bir yerlerden çay bulur getirir. şimdi gidiyorsun bir yere "usta çay var mı". "yok, kusura bakma". e ambülük dambülük, ne duruyon orda, yemeğin üstüne çay içmek alışkanlık lan bizim burda. italyan lokantası mısın deyus.

    şimdi işin zorlu noktasına gelmek isterim. kadın mevzu. hiç bir kadının elinden tutup da böyle bir yere giremezsin. "aaa ne pis et kokuyor", "of of of bardaklar iğrenç çıkallım burdan", "püh tuvalet leş gibi, bu ne ya" falan derken geldiğine gireceğine pişman ederler insanı. "ulan lezzet burda" desen olmaz.

    bunun sebebi ne? erkek denen hayvanoğluhayvan. şimdi bi erkek bi kadınla tanışır, onu tavlayacak ya. düzgün bir yere götürecek tabii. gider şekilli şüküllü bir yer seçer. yemeği orda yerler. ondan sonra kızın başka bir sevgilisi olur, o başka bi yere götürür. akmayan, kokmayan, bakımlı, sözümona düzgün yerlerdir bunlar. tabii kadın da bunlara alışır. bilmez ki dışarıda başka kebapçı da var, küçük kebapçı da var, beşler kebap var mesela, fellah lahmacun var. bırak lezzetin orda olduğundan oralarda yemek yendiğinden bile haberi yoktur.

    - ya hocam iyi diyon da, öyle yerlere de biz kadın başımızla nasıl gidelim.

    la bırak. la git. la sus la. adamı delirtiyorlar yav. ulan ibibik, sinemaya gidiyon tek başına, bara gidiyon tek başına, onun bunun evine gidiyon tek başına, hiç tanımadığın bir oğlanın evine üç bira içtikten sonra gitmekten korkmuyon, kebapçıdan mı korkuyon yav. yalan bunlar, sömürü edebiyatı bunlar. kadınlar güçlüdür, kadınlar bireydir, güçlüdür, iradelidir derken kolay. "kızım yapma bi tanem gece vakti orda başına neler gelir" deyince, "bana kimse elini süremez, yontma taş devrinde mi yaşıyoruz" diye artislik yapmak kolay. neyse.

    - peki hastalanırsam orda mikrop dolu orası?

    lan, lan, lan bırakın oğlum bu oyunları. her türlü restoranda hemen tuvalete kaçan sen, her türlü kimyasalı ağzına, gözüne, yüzüne, götünebaşınaayağınaeline, dudağına süren sen, elli kişinin giydiği giysileri gidip kabin kabin deneyen yine sen, her çeşit herifin kimdir nedir bilmeden dudağına yapışan, oralını ihmal etmeyen de sensin, sokakta gördüğün kediyi köpeği temiz mi pis mi bilmeden okşayıp seven yine sen, yine sen. hep sen be kardeşim. bunlardan mikrop kapmıyon, mekdanılz'ın pis yağlarından, taksimdeki dürümcülerin böcüklü etlerinden sırf kalabalık, herkes gidiyor diye mikrop kapmıyon, bizim şu gariban kebapçıdan kapıyon öyle mi? lan adamın dükkanı ameliyathane gibi steril be bunların yanında.

    - sanki gaza gelmişsin gibi bir his var içimde.
    hıncal'ın maç yorumlarındaki tandansı bi yakalamak istedim be cücüş.

    neyse biradle, kısacası mevzu budur. kebaba lezzeti küçük esnaf verir. öyle seri üretim yapan, onbeş garsonun çalıştığı, içi havuzlu, şefi şapkalı yerde lezzet aranmaz. zamanında beşiktaş'ta "adalı" diye bir yer vardı rahmetli, kabalcı'nın az gerisinde, narkoz gibiydi şerefsizim. amma kadın milletini götüremezsin. götünü kaldırıyon bi kere, sen alıştırıyon, ben alıştırıyorum böyle lüküs lüküs yerlere, son hiç bir yeri beğenmiyor. işin yoksa çıtayı yükseğe taşımak için başka bir yer bul.

    sinirlerim geçicidir.
  • o kuyruk yağını kullanım biçimlerine hayran olurum, kurban olurum be canım.
  • suyu bedava veriyorlar ya, bir de ona hastayım. doldur doldur iç. ekmek mi bitti, hiç söylemene gerek yok, hemen doldururlar. küçük kebapçıda işin tıkınmak, büyük kebapçıda, restoranda "garsonla gözgöze geliym de bi su istiym boğazımda kaldı" derken geberir gidersin haberin olmaz.
  • kebap fiyatı ile lezzetinin oluşturduğu ters orantının yansımasıdır. ondan dolayı bilmemnenin meşhur 80 yıllık kebabı avuç içi kadar eşek kadar pahalı olup bi boka benzemezken, mahalle arasındaki kebapçıda porsiyonlar büyük, ucuz ve lezizdir.
  • kardesim pempe kucuk peceteleri olacak kebabci dediginin,
    masanin yaninda siralanmis kola fanta siseleri olacak,
    oturdugunda sicasik lavasin gelecek yaninda mezesiyle, tereyagiyla,
    bittimi cat yenisi gelecek daha sormadan ''abi attim bir tane daha'' diyecek sen de agiz dolusu kebabla ''eaayyvauhhhlaaahhh'' diyeceksin tam anlasilmadan .
    mika tabakta yiyeceksin hayvan gibi kebabi,
    buyuk kebabcinin boktan sosyetikligi olmayacak ,
    samimiyetsizligi olmayacak ,
    mis gibi firin kokacak, iceriye girdinmi kebab kokusundan ''ulen daha da aciktim okuzu getirin bana'' hissi uyandiracak,
    ''abi cay mi kahve mi '' diyecek garson cakicaksin sen de cavabi ohhhh missss gibi iceceksin
    sonra da kolonyaliyacak seni bir guzel ''afiyet olsun abi'' diyecek ''gene bekleriz'',
    sen de ''eyvallah elinize saglik'' diyeceksin mutlu mesut cikacaksin kebabcidan .
    iste boyle bir lezzettir bu.
  • hele ki güneyde, çatısız damları güneş enerjisi panelleriyle dolu, motorsiklet vızıltısından geçilmeyen bir şehirde geçirilmişse çocukluk ve ilk gençlik yılları, bir başka anlam kazanan değerdir. öys vasıtasıyla o şehirlerden birinden istanbula ayak basıp da daha kıça çok diken sokacak yeni yurdunuzda yiyeceğiniz ilk döneri, yarım somun ekmeğin içine atılan garip bir karışımla verdikleri anda anlarsınız her şeyin bir daha eskisi gibi olmayacağını, olamayacağını. çünkü bir daha hiç uğruna liseden kaçtığınız izbe bilardo salonlarının çıkışında hangi barakadan bozma seyyar kebapçı ya da dönerciye gidileceği tartışmasını yapamayacaksınızdır. öyle küçük bir mesele de değildir hani. örneğin kabapçı ahmet'in yeşilliği bol olmakta, dönerci ümit'inse lavaş ekmeğe sardığı dönere ek olarak istedğiniz kadar turşu ve sos alabilmektesinizdir. bir de muhtemel at eti kullanımından kaynaklı yarı fiyatına dürüm yapan bir başka ... abi vardır ama ona da sıra gelecektir. zira o gün bilardo parası göte girmemiş, "kaktırma yapma lan!" uyarıları altında siyah top deliğe yetirince yuvarlanmıştır. işte o kocaman tahta tezgahta ince ince kıyılmış sumaklı soğan salatasının tadını bilen her metropol dönüşümüne tabi tutulmuş yiğidin arada gözünün küçük kebapçılara seğirmesinin nedenidir o küçük-büyük lezzet.
  • verebilecegim bir ornek -ki delikan76 yazmadigi icin onun yerine yaziyorum denebilir:
    (bkz: abooov kebap)
    (yazar bu entrysinde levent oto sanayidekinden bahsediyor)
  • buyuk kebapciya girebildiginizde cebinizde paraniz var demektir. ve hic bir buyuk kebapcidaki kebap, cebinizdeki uc kurus parayla girdiginiz kucuk kebapcidaki lezzeti vermeyecektir. kim bilir, belki de isin sirri sofraya oturdugunuzdaki ruh halinizdedir.
  • onemli olan boyu degil islevi felsefesini anlayamamis biz zavalli kadin milletinin anlayamadigi bir baska felsefe, yazik.

    (kucuk / buyuk, boy / islev korelasyonu, anladin sen onu :)

    tepkim gecicidir...
  • aslen her erkeğin farkında olduğu bir evrensel gerçektir bu; çünkü küçük kebapçılarda en ufak bir şekil yok, olay tamamen lezzet üzerine kuruludur; marka imajıymış bilmemneymiş bilmezler bu küçük kebapçılar, bildikleri tek şey kebap yapmaktır,konuklarını memnun bırakmaktır; şimdi mesela gidersin hd iskendere , duble iskendere bayarsın 9.5 ytl yi, tamam lezzetlidir ama yanına bir salata bile vermezler, penguen kılıklı garsonlar etrafta dolanıp dururlar, peçete istersin, onu bile sayıyla getirirler, ortam hastane gibidir, stres olursun, yesek de gitsek, daha fazla kokutmasak ortamı dersin. yemek bitince çay ikram ederler, adisyon gelir, onda bile çay kaç taneyse yazmışlardır, yanına da ikram ytl yazar; yudum da saysaydınız lan. oysa ki işi gelenlerin cebindeki parasını almak, karı milletine şekil yapmak değil de adamı pişmiş etin lezzetiyle orgazma ulaştırmak olan müesseseler vardır bir de; o müessesede kralsın işte, full muamele görürsün,yediğin dilime göre para almazlar, hakettikleri parayı da verir çıkarsın;

    tabi küçük kebapçının derdi seni doyurmakken diğer lüks restoranın derdi bambaşkadır; barda bildiğin tombul efes şişe bira neden 5ytl ise bu restoranlarda da o yüzden kıçı kırık bi kebap komple kuzu fiyatınadır; aç olan küçük kebapçıya gitmeli kardeşim;kız yada erkek ne farkeder? aç mısın? t model ford araba üretir gibi kebap üreten kebapçıya değil, her bir yemeği bir sanat eseri olan, zanaatkarın küçük dükkanına gideceksin. bu evrensel bir gerçektir(tamam evrenin az kısmını gezdim ama heryerde öyleydi) . ama şimdi sen de gezmeye çıkmışsın manitayla , küçük kebapçıya gitme, belli tıkınmaya çıkmamışsın, şöyle romantik bi yere götür lan kızı; sen de kızım, tüm gün gezdin o dükkan senin bu dükkan benim, açlıktan ölüyosun git küçük kebapçıda ye, salak gibi mcdonalda falan gitme sakın;
hesabın var mı? giriş yap