• zengin zamanlardı.

    ülke ekonomisinde bir maaş ile çoookk rahat ingiltere gidiş- dönüş bileti alınabilen zamanlardı*. aldım biletleri, bir eylülde gideceğim-cektim. öyle biletleri ucuz olsun diye 9 ay önceden alma motivasyonu da yok. bir* ay kala almışım.

    o dönemin ilk tek yurt dışı seyahati olacaktı benim için, haliyle modum da yüksek ve yıllarca dizilerden, kitaplardan bildiğim şehri gezeceğim.
    hatta abartmışım, seyahatim 12 gün ya iskoçya'ya geçeceğim, trenle mi gitsem diye düşünmeler… bak 12 gün*, dolar da değil poundla yeme- içme- gezme… planlar planlar.

    vakit geldi. tabii dedim ya ekonomisi rahat zamanlar yaşıyoruz ülkede o ara, bana bi şımarıklık geldi*, öff çok uzun ya baharda mı gitsem.. yağmur da çokmuş o hafta.. şemsiyeyle mi gezilir..de ki psikolojim, tek gitmeye dair bana oyun mu oynuyor; hayır. zira psikoloğa gittim o ara, ben altı ay giderim sanıp haftayanın randevusunu sorduğumda 'sizin bir şeyiniz yok feriii* hanım, görüşmemize gerek yok' deyip kapıdan el sallamış.

    neticeye geliyorum; gitmedim londra'ya. ve lanetlendim. gidemiyorum. bilet alamıyorum. parasız kalmadım, çünkü tam alacak gibi olsam o para verilmez yaa kafasına giriyorum. yemesi, içmesi, gezmesi.. hesaplayınca; yağmurda şemsiyeyle mi gezilir dediğim şemsiyeyi kendime saplıyorum.. aslında 1 ay değil de 12 ay önceden başka şehir, örneğin memlekete bilet alıyorum*. iyi kötü. 12 gün değil de 2 gün tabanı yanmış hayvan misali gezecek şekilde de bilet alıyorum bir yerlere. ama londra; hayır.

    ya tanrı ağzıma kürekle vuran olmadığı için beni poundla vurdu ya da ehonomi çoh eyi. benim para algım bozuldu zaar.

    ve eeyy londra; ben buradayım, karanlıktayım
    belki gelmem, gelemem beş dakika bekle git*.
  • londra'daki victoria ve albert müzesi cast courts olarak adlandırılan iki büyük salondan oluşur. alışılmadık bir şekilde cast courts orijinallerden değil, kopyalardan oluşan bir koleksiyon barındırıyor. burada dünyanın en ünlü heykellerinden bazılarının reprodüksiyonlarını bulabilirsiniz. kopyaların çoğu 19. yüzyılda yapıldı ve çoğu durumda zamanın tahribatına, 20. yüzyılın kirliliğine ve aşırı gayretli korumaya orijinallerinden daha iyi direndiler.trajan sütunu'nun tam yüksekliği muhtemelen yerleştirilememiştir ve sütun kabaca eşit iki parçaya bölünmüştür. roma'daki orijinal sütun yaklaşık 30 m yüksekliğindedir ve üstte bir platforma götüren bir iç sarmal merdiven içerir. tepedeki orijinal heykel antik çağda kaybolmuştur. kaide, daçya savaşları'ndan kalma ganimet resimleriyle kaplıdır ve sütun, daçya'nın roma imparatoru trajan tarafından fethini gösteren ayrıntılı bir frizle kaplıdır.friz sütunun etrafında döner ve anlatı biçiminde daçya'ya karşı iki savaşı anlatır, ilki (ms 101–102) sütunun alt kısmında ve ikincisi (ms 105–106) üst kısımda gösterilmektedir.
    görsel
  • sanayinin, finansın ve futbolun başkenti. dört bir yanının farklı hikayeye sahip olduğu şehir.

    dünyada eşi benzeri yok sanırım böyle bir yerin. zamanında zenginliğin ve fakirliğin en çarpıcı örneklerini sunan semtlere sahipmiş. east end tarafı göçmenlerle dolu, 20. yüzyılın başında sefilliğin dibinin yaşandığı bir bölgeymiş. jack the ripper cinayetlerinin çoğunu burada işlemiştir. jack london uçurum insanları kitabında east end'de sefil bir kılıkla bir süre burada zaman geçirip gözlemlerini yazmıştır.

    west end tarafı ise tam tersine operaların, tiyatroların, müzelerin vs. olduğu daha zengin bölgeymiş. şu an ise tokyo'dan sonra ofis kiralarının en yüksek olduğu yer. *

    umarım bir gün kraliçenin mirası olan bu şehr-i londra'yı görmek herkese nasip olur.
  • mayfair tarafını daha turist kapanı olsa da kingsway ve holborn tarafları ile breaber bloomsbury daha bir londra londra hissettirir adamı. soho camden filan güzeldir iş çıkışı zamanlarda. bir de da mario, popolare, padella gibi güzel mekanlar vardır italyan lezzetleri sevenler için. chelsea de arap arabaları önüne park etmiş yeşil bahçeli evleri ve westminster abbey de güzel ingiliz havasını alabilirsiniz. oturmak için hampstead heath güzel yerlerdir. yabancı görme şansınız çok düşer.
  • dünyada sömürgeciliğin emperyalizmin başladığı şehir.

    en kısa zamanda gidip o karanlık, kasvetli havasını solumak istiyorum.
  • benim de o kabanlık ve kasketli havasını solumak istediğim şehir.
  • daha önce de belirttiğim gibi, sadece sevişmek için gittiğim şehir.
  • hem paris hem de londrayı henüz 1 ay içerisinde gezmiş biri olarak seyahatini planlarken kararsız kalan kişiler varsa diye düşüncelerimi ve deneyimlerimi yazmak isterim.

    öncelikle bu parise 5. gelişim ve neredeyse bir çok yerini gezdim diyebilirim. londraya ilk kez gittim ve karşılaştırma yapabilmek için yeterince tecrübe edinmiş oldum.

    her ne kadar arada az fark olsa da etkileyicilik olarak londrayı daha çok beğendim diyebilirim. ilk başta versusta daha önde olduğunu düşündüğüm londranın artılarından başlıyorum dostlar.

    öncelikle londra yeme içme ve turistik gezi durakları olarak parise göre daha ucuz olduğunu söylemek abartı olmaz. londra’da müzeler ücretsizken (donation usulü) pariste görebileceğiniz tüm müzelerden kiliselere kadar ücretli. üstelik de kalın kalın fiyatlara hazırlıklı olun. one day pass denen ulaşım ücreti her 2 şehirde de aynı. ancak paris metrosu londraya göre teknolojiden çok uzak. verdikleri 1 gün geçerli bilet bazı zamanlarda kapıları açmadı ve yeni bilet almak veya kaçak geçmek zorunda kaldık. bu zamanda hala bilet alarak kapılardan geçilmesi çok saçma.

    londrada ise tüm ulaşım araçlarında bilet yerine kredi kartı temassız kullanıyorsunuz. bu durum çok daha rahat ve konforlu oluyor. eğer tüm gün aynı kredi kartını kullanırsanız ve 1. zone’da seyahat edecekseniz 6 buçuk poundluk ulaşım harcamasından sonra kartınızdan ücret almıyor. hatırladığım kadarıyla diğer zone’ları da kullanırsanız bu rakam 7.70 pound gibi bir ücret oluyordu. pariste ise sadece 1inci zone’u bile kullansanız one day pass kartına 8.45 euro vermeniz gerekiyor.

    tabii bir de ingiltere abd’nin küçük kız kardeşi olduğundan dolayı amerikadaki bazı nimetler burda da var. örneğin amerikada severek alışveriş yaptığımız wholefoods burda da var. amazonun son teknolojisi olan kasasız para ödemeden çıkılan amazon prime marketleri burda da var. (alınan ürünlerin miktarları daha sonra amazon hesabınıza tanımlı olan kredi kartınızdan çekiliyor) amerikada zincir mağaza olan bazı ucuzluk markaları burda da var (tj-maxx) gibi. tıpkı amerika gibi ülkeden çıkış yaparken pasaporttan geçmiyorsunuz.

    market fiyatları parise göre oldukça ucuz. karşılaştırma yapabilmek adına aklıma gelen bir kaç örnek verebilirim. mesela lindt kare çikolata londrada 1 pound iken paris carrefourda 1.70 euro idi. aynı şekilde tüm sebze ve meyve fiyatları daha ucuzdu.

    giyim olarak değerlendirirsek zara h&m gibi markalar yine londrada çok daha ucuzdu.

    gelelim yeme içmeye, paris yeme içme olarak kesinlikle daha pahalıydı diyebilirim. karşılaştırma yaparken londra mayfair bölgesindeki amozonico, park chinois gibi restoranlarla paristeki coco, gigi gibi restoranları kıyasladım. gece hayatı parise göre daha pahalı olsa da çok daha hareketli.

    son olarakta uçak bileti fiyatlarını konuşursak istanbul - londra hattı sefer sayısı bakımından artık dolmuş hattı gibi olduğu için parise göre uçak bileti fiyatları neredeyse yarı yarıya daha ucuz.

    şimdi de biraz parisin artılarından bahsetmek isterim. şehir içi konaklama londraya göre daha ucuz. londradaki çok ulusluluk göçmen akını pariste biraz daha az durumda. çocuğunuz varsa paristeki disneyland faktöründen dolayı daha eğlenceli vakit geçirme şansınız daha yüksek. paris gece hayatının londraya göre biraz daha ucuz olduğunu söyleyebilirim.

    umarım tercih yaparken yazımın bir faydası dokunur.
  • londra porto'dan daha düzenli, lisbon'dan daha karakteristik, palermo kadar samimi olmasa da paris ten bin kat daha görülesi...

    diğer dünya başkentlerine kıyasla bence en büyük kusuru gri havası ve bir de banka hesabını oyan fiyatları....
  • onumuzdeki hafta science museum'da harika bir etkinlik var: bilim kurgu film festivali.

    cogu film 70mm imax formatinda gosterilecek, bazilari avrupa'da ilk defa. klasikler ve modern basyapitlar da bir arada. ki science museum'daki imax gt dual laser ozelligine sahip ve cogu film sonrasi soylesiler duzenlenecek: yonetmenler, bilim adamlari, kritikler.

    ayrintilar icin: https://www.sciencemuseum.org.uk/…ion-film-festival
hesabın var mı? giriş yap