• mahalle kavgası 80-86 doğumluların ikameti neresi olursa olsun (köy,kent,varoş...) ucundan kıyısında yaşadığı bir olaydır. eğer kırsal bir alanda yaşanıyorsa kullanılan silahlar ve savaş yöntemleri de farklı olmaktadır.

    zira bendeniz her iki ortamda çatışmalara katılmış biri olarak köy yerlerindeki savaşlarda daha ağır silahların kullanıldığını söyleyebilirim. çünkü şehirlerde top yek ün iki ordu şeklinde karşılaşmak çok nadir gerçekleşmekte ve olabilecek karşılaşmalarda bir şekilde büyükler tarafından engellenmekte idi. bu nedenle 1-2 kişi kıstırılarak vur kaç taktikleri şehirlerde daha çok kullanılmakta idi.köylerde meydan savaşı daha sık yaşanabilmekte buna göre de silahlar çok çeşitlik kazanmakta idi.

    bu uzun giriş paragrafından sonra başımdan geçen bir olayı anlatmak isterim:
    her yaz olduğu gibi yaz tatilini geçirmek üzere köye gelmiştik. teyze ve amca çocukları sayesinde fazla yabancılık çekmeden köy hayatına kolay adapte olmaktaydım. her zamanki gibi tv vericileri ve su deposunun bulunduğu tepe olan karşı mahalle bizim için düşman mahalle idi. maç yapıp yenmek yenemezsek dövmek gerekirdi. ama o sene işler nedense biraz daha ciddi olmuş ufak bir ordu kurulmuş herkesin görevi ve rütbesi vardı. müthiş bir disiplin içinde hareket ediliyor nöbetçiler düzenli değiştiriliyor ve sınırlar sürekli korunuyordu. aynı durum gözlemlediğim kadarı ile karşı mahallede de vardı. bana da hemen bir sapan temin edildi. atış talimleri yapıldı. küçük büyük herkes sapanı mükemmel kullanıyordu. 25-30 metreden şişe,kuş,kertenkele ne varsa vuruyorlardı. ben ise ne kadar uğraşırsam uğraşayım bırak 25-30 metreyi 10 metredeki şişeyi bile 20 atışta felan denk getiriyordum. aralarında amca oğlununda olduğu elit bir grup çok daha uzak mesafelere nokta atışı yapabiliyordu.tam bir kuş katliamı yaşanıyordu.(ben ne kadar atsam da kuş vuramıyordum. o zamanlar üzüldüğüm bu duruma şimdi şükrediyorum.) aldığım 2-3 günlük temel sapan eğitiminden sonra ilk ciddi çatışmama katılacaktım. önce ufak bir brifing verildi. köyün tam ortasından geçerek sınır çizgimizi belirleyen dere yatağından ilerleyerek karşı mahalledeki çocuklarının göremeyeceği bir noktadan çıkıp su deposuna arkadan yaklaşıp ele geçirecektik. tabi bir iki küfür yazıp bulabilirsek yakaladığımız bir iki çocuğu dövüp aynı yolla geri gelecektik. operasyon gayet basit ve mantıklı görünüyordu. dere yatağı yazın tamamen kurumuş oluyordu. ot ve diken ve içinde bin bir türlü hayvanat barındırırdı.tabi bu durumdan korktuğumu belli etmedim zira ben onların gözünde hali hazırda şehirli püskevit çocuğuydum.

    operasyona ögle saatlerinde başladık.dikenler orama burama batıyor, çorabıma ufak ot ve diken parçaları yapışıyor ve acayip rahatsız ediyordu.ama askerdik bu duruma şikayet edemezdim en azından henüz bir yılana denk gelmemiştim. hedefe doğru ilerlerken kulağımın yanından vınnnn diye bir ses ile bir rüzgar geçti. çok sık yaban arısı ve türlü böcekler bu şekilde geçerdi bazende çarparlardı.o nedenle kulağımı sıyırıp geçen şeyin bir yaban arısı olduğunu düşündüm. taki 1 saniye sonra yanımda yürüyen çocuğun çığlıklar içinde yere kapaklanıp "anam anam kafammm getttiii" diye bağıra bağıra ağlaması ile durumun vahim olduğunu anladım. kafamı kaldırıp baktığımda karşı mahallenin bizi fena pusuya düşürdüğünü fark ettim. onlar dere yatağının üstünde bizde içinde idik. katliam başlamış herkes bir taraflara kaçıp kurtulmaya çalışıyordu.amca oğlu kaçmam için bana bağırıyor bir yandan da kendine atılan taşlardan zıplaya hoplaya kaçmaya çalışıyordu.arada rastgele atış yapıyordu.ava giderken avlanmıştık. ilk anda birliğin en az yarısı vurulmuş yerde kıvranıyordu. amca oğlunun uyarısı ile kendime gelmiş dere yatağından çıkmak için yamaca yönelmiştim.sağımdan solumdan taşlar geçiyordu. aynı savaş filmlerindeki gibi kuru dere yatağında taşların düştüğü yerler toz kaldırıyordu. tam dere yatağından çıkmaya bir iki adım kalmıştı ki sırtımda müthiş bir acıyla dere yatağına yığıldım sırt üstü kaldım. hemen akabinde sol baldırıma da bir taş isabet etti ki bir ay morluk geçmedi ve o ilk acısıyla bir daha yürüyemiyeceğimi bile düşündüm. sonunda gitmişlerdi ,toparlandık. herkes evlere dağıldı. bende topallaya topallaya eve geldim.tabi annem sordu ne oldu diye ayağımı burktuğumu söyledim felan tabi baktı pek ciddi bir durum göremedi zira bilekte bişiy yoktu baldır kıpkırmızı tabi pantolondan fark edemedi. ilerleyen zamanda koca bir morluga dönüşmüştü. neyseki ben şanslı olanlardandım. yanımda ilk vurulan çocuk kafasına 3 dikiş atılmış ve bir aya yakın bandajlı dolaştı.başı kanayan ve günlük saglık ocagında pansumana gidenler vardı.

    stratejik bir hata yapmış pusuya düşmüştük. daha sonra böyle büyük bir çatışma yaşanmadı kimsede kimseyi ispiyonlamadı.(en azından ben öyle biliyorum) tabi kafası yarılan çocuk ne gibi bir bahane uydurdu onu bilemiyorum. sonuçta doğruyu söylemiş olsa bile olan olmuştu çocuklar arası bir kavga idi. fakat intikam için bazı operasyonlar yapmış karşı mahalle çocuklarını 2 şerli 3 erli yakalayıp pataklıyoduk. hemen hemen hepsi kendisinin olay günü orada olmadığını iddia ediyor orada olduğunu itiraf edenlerde "yemin billah kimseyi vurmadım" diyordu. ama bu yaptığımız o tarihi yenilgiyi unutturmuyordu. ne zaman köye gitsem ve su deposuna baksam bu savaşı hatırlar ve gülümserim.

    nerede o eski mahalle kavgaları.
  • komsuluk iliskilerinin gelismis oldugu yerlerde anlasmazlik durumunda ortaya cikmasi kacinilmaz garip kavga durumu. genelde tasta tarakta ne varsa ortaya dökülür üzücü bir durumdur. birbirini tanimayan site olusumlarinda pek gorulmeyen bir olaydir, park yeri isgalinde cikarsa cikar.
  • butun mahallenin ayaga kalkmasina ve mahalle icinde kalici ve yikici sorunlar ortaya cikmasina sebep olan olaydir. mumkun mertebe uzak durulmasi gerekir.
  • canlı örnekleri için...:
    (bkz: gelinim olur musun)
  • imarlaşmanın kaybettirdiği bir güzelliktir. çocuktuk, meraklıydık, kavgaya taraf kadın tayfasından en taşaklı küfürleri öğrendiğimiz aktivasyon idi. ağza alınmayacak cinsel uzuv isimleri, hakaretlerdeki derinsellik, saç baş yolmalar, kocaları dolduruşa getirmeler...

    apartman sakinleri sükunetlerini bozmuyorlar ne yazık ki o kadar.
  • "mahallede iki grup bir mesele üzerine karşı karşıya gelir. acemi delikanlı sorar: istediğimize kafa atabiliyor muyuz? herkesi gülme tutar, grup dağılır."
  • küçükken enteresan bir kavga geçmişti başımdan. okulun bahçesinde maç yaptık ve penaltı atışlarına geçtik. o sırada maç yapanlardan abi kardeş olanların kavgalı olduğu diğer mahallenin serserileri sahayı bastı bir anda. kavgalı eleman da, "beyler penaltıları atalım ondan sonra hesaplaşırız" dedi ve elemanlar ellerinde sopalar sustalılar kelebeklerle filan gayet medeni bir şekilde kalenin kenarına çekilip penaltıları izlemeye başladılar. (serseri de olsalar adamların spora saygısı varmış) birkaç penaltı atıldı ve sıra kavgalı olan elemana geldi. topu penaltı noktasına koydu baya bi açıldı açıldı koşarak gelerek hami mandıralı gibi bir koydu, top sivvvv sesi çıkararak kalenin kenarında bekleyen serserilerin birinin karnına yapıştı.

    çocuk topa vurduğu andan itibaren hiç durmadan son hız depar atıp kaçarken bir yandan da anneeee babamı çağır sopayı getirin çabuk diyerek kaçmaya başladı. tabi ortalık bir anda karıştı serseriler top oynayanları pataklamayı başladı ve elemanın biri elindeki kelebekle kaçan elemanın abisini yakalayıp "batırıyim mi lan he" diye bağırırken eleman ağlamaklı bi şekilde "ben askerim izine geldim bi şey yaparsan yanarsın" diyerek ikna etmeye çalıştı ve iknalar sonuç verdi. bu arada ben de 9-10 yaşlarımda olduğum için dayaktan yırtıp dha muhabiri gidi koşturuyorum ortalıkta. elemanların hepsi kaçan piçi kovalamaya başladılar ve evlerinin orada baya bir curcuna olmuştu. o fairplay ruhlu serseriler hep aklıma gelir. nerede eski mahalle kavgaları. şimdi olsa sikerim lan topunuzu deyip girişirler. spora hiç saygı kalmamış. uefa çatırdayabilir.
  • ben kim olursam olayım ne olursam olayım, ne yaparsam yapayım, ne kadar bilinç düzeyi konusunda ortalama bir medeni bireye yakışır davranmaya çalışayım fark etmiyor. mahalle kavgası gördüğümde izlerken kendimden geçiyorum. herkese anlatıyorum, yorumluyorum; aşamaları konusunda taraflarına yaptıkları stratejik hataları masaya yatırıyorum. değerlendirme yaparak bir haklı bulmaya çalışıyorum.

    ülkemizin coğrafik ortak özelliklerinden birinin mahalle kavgası olduğunu düşünüyorum. moda’da, nişantaşı’nda, konyaaltı’nda, ayvalık’ta, çeşme’de, sinop’ta, samsun’da ve her yerde gördüğüm yegane ortaklık gibi. hepimiz her an bir mahalle kavgasının ortasında bulunabiliriz.
    izlemeyi sevdiğim kadar da en büyük korkularımdan resmen. bir gün bir mahalle kavgasında taraf olursam eşim dostum beni bıraksa, annem telefonlarımı engellese ses edemem. belki sonrasında intihar bile edebilirim.

    demin bir tanesini izledim. ya resmen kemiklerim ısındı hahaha. sokağa çıkma yasağında vuku bulan bu kavga, en iyi mahalle kavgalar listemde üst sıralara yerleşti.

    aynı sokakta yaşayıp, süper saçma sebeplerden ötürü birbirlerine sanki etlerini kesiyormuşçasına bağıran bu insanlar bambaşka bir kültürün temsili. kültürel antropolojinin en keyifli dallarından biri.
  • ilk baştan bir kaç çocuğun birbiriyle kavga etmesiyle başlayan olay çocuklarının arkadaşlarının da karışmasıyla büyür. dayak yiyen birkaç çocuğun annesinin de kavgaya karışmasıyla kavga daha da büyür. karşı tarafın annelerinin ve hatta abilerinin, ablalarının ve yakında yaşayan yakın akrabanın da karışmasıyla doruk noktasına ulaşır. adeta küçük çaplı bir savaş yaşanır, çocuklar birbirlerinin a**na koyarlar (sözde), anneler birbirlerinin ağzını caaaaart diye yırtarlar (sözde de olabilir fiilen de olabilir). bu durumda yapılabilecek tek şey balkonda oturup dikkat kesilerek bu savaşı izlemektir. arada da çok da dikkat çekmeyecek şekilde sesi fazla duyulmayacak kadar yükseltip olaya duyarsız kalmadığını belli etmek amacıyla " aaa yapmayın ama, kardeşsiniz siz çocuklar. aaa olmaz ama hanımlar örnek olcaksınız siz bu çocuklara" şeklinde birkaç söz söyleyip sonra izlemeye devam etmek yararınızadır.
  • mahallede gerekli, gereksiz çıkan kavgalardır. zaten kavgaların da gerekliliği tartışılır.

    yıllar yıllar evvel başıma gelen olaydır. kavganın 2 başrolünden 2.si olarak anlatıyorum.

    akdeniz de ikametgah ediyorum, aylardan temmuz, gene bir yaz akşamı, sahilde insanlar kolkola sımsıcak,coşmamak eldemi böyle bir akşamda? pardon lan şarkıydı bu.

    aylardan temmuz işte sıcak bir yaz akşamı bizde de çocukluğun verdiği aşırı enerji var tabi haliyle yaş 14 civarı, orta okul-lise arası geçiş döneminde, sesin hafif hafif çatallaşmaya başladığı, bıyıkların tüy şeklinde ormanı andıran görüntü oluşturduğu vakitler de(o değil de o ses çatallaşıp kalınlaşcak sandım ben çatal da kaldı amk ne ayak?)(boy da uzun maşallah sulak yerde büyümüşüz olcak o kadar) mahalle de top oynamaktayız efendim(efendim dedim diye şımarma hemen). tabi o dönemler de mahallenin abileri, bıcır delikanlıları ve size artistlik yapmak isteyen yaşıtınız yada sizden küçük veletler etrafta kol gezmekte. ben ise profesyonelce oynadığım futbola, aldığım paraya bakar, gol atmak ile uğraşmakta idim(aldığım parayı başka hikaye de anlatıcam uzaklaşmayın).

    tam pozisyonun ortasın da gelen hüseyin ç. ve çetesi(ç. çetesi anlamında zaten amk uzatma lan lafı işte) tam tamına topa vurup topu 90a asıcakken, üzeyir abinin selamı var bizde oynıcaz diyerek topu eline alıp her şey berbat etmişlerdir. ben de çok sinirli ve atarlı bir genç olduğumdan mütevellit, aleyküm selam da bilader bu üzeyir abinin selamına gerek yok zaten normal bi selam versen de bizimle oynayabilirsin, sonuçta mahalle burası amk sanki gören de real madrid le dostluk maçı istiyo sanıcak veledi, demem ile olaylar gelişmiştir. zaten olayın amacı futbol oynarken bana sataşmak, ve benimle kavga etmek imiş ki bunu o an da anladım. heralde bir liderlik üstünlük kanıtlama gereği görmüş karşı taraf(heh buda kavganın gerekliliği kısmıdır, dediğim gibi kime göre neye göre?)

    gaipten gelen bir ses:nerden de anladın hemen amuha koyim yuaaa?

    gaipten gelen sese cevap:yuvaş yuvaş ayuuu insan okuyo bunu insan.

    benim bu lafı demem ile bu hüseyin ç. ayaklarıma sarıldı ve ben yukarıdan baktığım da aşağı da saçma hareketler yapmaya başladı, meğersem beni havaya kaldırmaya çalışıyomuş, manyak ak güreşiyoruz da sanki, her neyse ortalık bi karıştı falan derken bi baktım millet kavgaya tutuşmuş, ama işin enteresan tarafı ben bu kavgayı dışarıdan izler konumdaydım, hayır nasıl oldu da kavganın eksini, merkez oralara kaydı ben dışar da kaldım anlamadım? anlıyacağınız arkadaşlarım beni dışlamış ve kavgayı bir başlarına sürdürmeye başlamışlardı.

    sonra mı? sonra ne oldu bilmiyorum ben ağlayarak eve gittim, arkadaşlarımın beni dışlamasına dayanamamıştım çünkü.
hesabın var mı? giriş yap