• 20 şubat 1986, uzay araştırmaları için tarihi bir gündü. sovyet bilim adamları dünya anlamına gelen mir uzay istasyonunu uzayın derinliklerine fırlattı. dönemin şartlarında en son teknolojiyle donatılan mir astrofizik ve astronomi alanlarında çığır açtı. mir’i diğer eski uzay istasyonlarından ayıran en önemli özellik sürekli olarak insan barındırma kapasitesine sahip olmasıydı. son 15 yılda 125 astronot ve kozmonot mir’i ziyaret etti. mir’in kenetlendiği uzay mekiği sayısı 31, kargo gemisi sayısı ise 64. tüm bu istatistikler göz önünde bulundurulduğunda mir’in uzay araştırmalarına yaptığı katkı açıkça görülebiliyor. uluslararası uzay istasyonu’na ilham kaynağı olan emektar istasyon nasıl bir yapıya sahipti ve ne amaçla kullanıldı?
    toplam ağırlığı 130 ton genişliği, 30 metre ve uzunluğu 33 metre olan mir 6 ayrı modülden oluşuyordu. ana modül bünyesinde astronot ve kozmonotların yaşama alanını, enerji ve termal kontrol merkezini barındırıyordu.
    ana modülden sonra fırlatılan ilk yardımcı modül ise kvant 1’di. 31 mart 1987’de fırlatılan kvant 1 ‘x’ ışını teleskop yoluyla röntgen astrofizik rasathanesiyle iletişimi sağlıyordu. kvant’ın bir başka önemli özelliği ise uzay mekiklerinin mir’e kenetlenmesini sağlamasıydı.
    1989 kasımında fırlatılan kvant 2 modülü ise kozmonot ve astronotların mir’in dışına çıkmalarını sağlayan hava kilitleme sisteminden oluşuyordu. bu sistem sayesinde kozmonot ve astronotlar uzay istasyonu çevresinde oksijen sıkıntısı çekmeden dolaşabiliyordu.
    1995 mayıs’ında fırlatılan ‘spektr’ modülü sayesinde bilim adamları
    jeofizik dalında büyük ilerlemeler katettiler. kumandalı bir robot el sistemine sahip spektr’le kozmonot ve astronotlar tarihte ilk defa uzay istasyonu dışında deneyler gerçekleştirdiler. kristall modülü 31 mayıs 1990’da fırlatıldı ve dünya hakkında birçok yeni tespit yaptı.
    en son fırlatılan priroda modülüyse mir’in tamamlanması anlamına geliyordu.. 23 nisan 1996’da uzaya gönderilen priroda uzayın derinlikleri hakkında önemli keşiflerde bulundu.
    bu 6 parçadan oluşan mir, uzayın en çok anılan ismiydi. 15 yıllık yolculuğu boyunca birçok aksaklığa göğüs gerdi. her kazadan sonra bir tarafı yamandı ve görevini sürdürdü, ancak 1997’nin şubat ayında çıkan büyük yangın sonun başlangıcı oldu.
    yangından sonra mir’in dünyaya indirilmesi gündeme geldi. avrupa ve amerikan ortak yapımı olan uluslararası uzay istasyonu’nun inşasında kilit rol oynaması yörüngede kalmasını gerektirdiği için ömrü biraz olsun uzadı, ancak istasyonda işler rayına oturunca ayrılık vakit geldi.
    rusya’nın içinde bulunduğu ekonomik kriz ve bilim adamlarının teknolojideki son gelişmeleri takip edememesi mir’in sonunu hazırladı. dünya etrafında 83 bin 500 kez dönen mir, kontrollü bir şekilde dünyaya yöneldiğinde geride başarılar ve bir o kadar da talihsizliklerle dolu 15 yıl bıraktı.

    mir’in düşüşü, en çok merak edilen sorulardan birini tekrar akla getirdi: ‘astronot ve kozmonotlar uzayda nasıl yaşar?” uzay istasyonunda aylar geçiren astronotlar, o günleri anımsarken ilginç notlar aktarıyor.
    kozmonotlara göre, mir’e çıktıktan sonra ilk iki hafta en büyük şikayet uykusuzluktu. bir başka zorluk, yer çekimi olmadığı için battaniyelerin ağırlığını hissedememekti. astronotlar, hem üstleri açılmasın, hem de yataklarından fırlamasınlar diye esnek sicimlerle kendilerini yatağa bağlayıp uyuyorlardı.
    uyku da rüya da farklıydı mir’de. bir astronot, uzayda kaldığı günler boyunca rüyalarında herşeyi uçar halde gördüğünü söylüyor. kozmonot ve astronotların duş altında yıkanma şansı da yok. mir mürettebatı sabunlu ıslak havlularla vücutlarını silerek temizlendi.
    daracık bir alanda, genelde üç kişilik ekipler halinde çalışan mir’deki kozmonotlar, vakitlerinin çoğunu bilimsel araştırmalarla geçirdiklerini söylüyorlar. eğer kalırsa, boş vakitlerinde film izlemek, müzik dinlemek ve politikadan konuşup şakalaşmak da, mir’de hayatın parçasıydı.
    mir’de rus ve amerikalı uzay adamları birlikte görev yaptı. mir’e gitmeden ders alıp birbirlerinin dilini öğrendiler, ancak kontrol merkezi moskova’da olduğu için haberleşme genellikle rusça yürütüldü. astronotlar, zaman zaman birbirini anlayamamaktan ötürü hatalar da yaptı.
    en çok yiyecek için kavga etmişler. amerikalı astronot david wolf, “son kalan brownie’yi kapmak için anlamsız kavgalar ederdik” diyor. özel paketlenmiş olan rusların ünlü borş çorbasını amerikalı astronotlar da keyifle içmiş. ruslar da, amerikalıların getirdiği mayonezi her yiyeceğin üstüne dökermiş.
    bir amerikalı astronot, “ruslar mir’de de votka içtiler mi?” sorusunu, “onlar her zaman iyi içer” diyerek imalı bir yanıt veriyor. bir başka astronot, en keyifli günlerin, dünyadan malzeme getiren yeni bir uzay aracının mir’e yanaştığı günler olduğunu söylüyor. “çünkü taze meyve ve sebze gelirdi” diyor.
    aylar sonra dünyaya dönüş, hiçbir astronot için kolay olmadı. 5-6 gün boyunca dengelerini sağlayıp yürüyemediler. sonra eklem ağrılarıyla uğraştılar. solunum güçlüğü çektiler. bir başka sorun, yerçekimine alışamadıklarından, ellerindeki herşeyi düşürmeleriydi.
    peki uzay yürüyüşlerinde hiç gaipten sesler duydular mı? cevap “hayır”. uzayda sonsuza kadar kalmayı düşündüler mi? bu soruya bir astronotun verdiği cevap çok net: “siz ailenizi bırakıp antartika’ya yerleşir miydiniz?’
    en çok ailelerini özleyen astronotların hepsinin cebinde bir aile fotoğrafı vardı. güneşin doğuşunu ve batışını mir’in penceresinden büyülenerek izlediklerini, biz yıldızlara bakarken, kendilerinin şehir ışıklarını saydıklarını anlatıyor astronotlar. bunu bilince, mir’le birlikte yaşamlarının bir parçasına da veda ettiklerini anlamak zor değil.
  • doktor tavsiyesi üzerine kendisine uzuuun bir hava değişimi vermiş yazardır. anlama ve anlaşılma sorunları yaşamaktadır. belki de itaatsizlik yapsa en hayırlısı olacak. şeytana uymuyor henüz, pazarlık yapıyor inatla.
    ahmet telli ne güzel söylemiş, belki yine gelirim şiirinde.
    (bkz: hadi ben kaçtım)
  • kafalarına düşme ihtimali olduğu için avusturalyalılara kabus yaşatan ağır cisim.
  • ilk zirvesine katılmak üzere geldiği taksimde yaşadığı olay ile kopmamıza sebep olan yazar...
    arkadaş buluşma yerine gelmiş, ama ilk zirvesi olduğu için kimseyi tanımıyor...
    o sırada gözüne birisini kestiriyor.. hah diyor bu ekşisözlüktendir ve yanına yaklaşıp "- siz sözlükten misiniz?" diyor
    elemanın yanıtı sayko kilır kesköse şeklinde
    - hayır!! beni oradan attılar
  • çakilmasin, çok yörünge gezsin bu.
  • 15 yıl uzayda bulunduktan sonra, bugün pasifik okyanusunda sevenleriyle buluşan uzay istasyonu.
  • rus. dünya
    rus. barış
    (bkz: çift anlamlı kelimeler)
  • ek$i sözlük'teki 8.000'inci entry'sini, 7.999'uncu entry'sinden 19 ay sonra, yine kendi başlığının altına yazmakta olan insan hayvanı.
    "bok mu var dönüyorsun" veya "hah, bi sen eksiktin!" diyecekler olur mu bilmem, ama bi bok var gibime geliyor beri yandan.
    geçen zaman içerisinde ortamın insanları ve adabı çok değişmiş gibi görünse de partiye takılacak. ilkin bi arkadaşa bakıp çıkacam diyerekten sözlük alemine uğramayı düşünmekteydi, fakat kafasını uzatıp baktığında söz konusu arkadaşlardan bazılarının terk-i diyar eylediğini fark etti. neyse, 1-0 olsun bizim olsun diyerek siftahı yapıyor.
  • mir:
    azerbaycan'da hatırı sayılan önemli ailelerin isimlerinin başına eklenen bir tanımlama.. mir ile başlayan bir isim mir hasan mesela..
    mir ailesinden bir genç sovyetler zamanında, başarısından dolayı moskova üniversitesinde okumaya hak kazanmış. dedesi gitmesine pek rıza göstermiyormuş, sen oralarda okursun gelmezsin artık buralara tekrar. bizim mir soyumuz devam etmez senin çocuklarınla. eğer bir gün çocukların olursa isimlerine başına mutlaka mir ekle ki bizden olduğu bilinsin diye nasihat etmiş. aradan yıllar geçmiş, genç önemli mevkilere gelmiş moskova'da, evlenmiş barklanmış. günlerden bir gün dedesine telefon açmış heyecanla, bir oğlum oldu dede demiş sevinçle.. ama demiş, isminin başına mir koymak mümkün olmadı isminin sonuna mir koyabildik.. ee demiş dedesi, ne koydunuz çocuğun adını? vladimir
  • sözlüğü sokağa taşıyan adam. onunla tanışana dek sözlük 14 ila 17 inch arasında bir ekranda beliren yazılardı sadece, bir de nicklerden ibaret adamlar. sonra aynen tek haneli yaşlarımızda olduğu gibi o bizi sokağa çağırdı; gittik ve hiç pişman olmadık. o'nu tanıdık her şeyden önce, kilometrelerce uzaklardan aynı mahallenin çocuğu olduğumuzu öğrendik, zira o'nun için de "yılbaşı aile boyu kola" demekti, bizim için de. kolayı rakıya evirsek de değişen bir şey olmadı. zaten afşar timuçin'den öğrenmiştik evvelce "sokaklardan geçmezsek hayal olacaktı uzaklar" geçtik, hayal olmadı uzaklar; istanbul'a bir hatıra bırakacak kadar güzel bir dostluğumuz oldu ve bir dize yadigar: "örneğin rakı içiyoruz" biliyorum daha çok içeceğiz, çünkü aynı mahallenin çocuğuyuz ve farkındayız da "geç olur bir yaraya rakının dağılması / geç olur ki, artık onarmaz rakılar" olsun baki kalan şu kubbede bir hoş dostluğumuz var.
hesabın var mı? giriş yap