• araştırmalara göre günde altı saatten fazla oturmak erken ölüm riskini kadınlarda %40 erkeklerde %20 artırıyor,
    çözüm: ayakta çalışın!
    bunu national geographic'deki sayı oyunları belgeselinin uzun yaşamak ile ilgili bölümünde izlemiştim.
    ve radikal'de az önce şu haberi okuyunca buraya eklemeye karar verdim:

    "ölmemek için ayakta çalışacağız
    amerikalı bilim adamlarının araştırması, 8-11 saat oturarak çalışanlarda erken ölüm riskinin arttığını gösterdi. abd'de yüksek masada ayakta çalışma yaygınlaşıyor.

    abd 'de yapılan bir araştırma, saatlerce oturarak çalışanmanın birçok sağlık sorununa yol açtığını, hatta erken ölümle bile sonuçlanabileceğini gösterdi.
    araştırma, günde 8-11 saat oturarak çalışanlarda erken ölüm riskinin, 4 saatten az çalışanlara göre yüzde 15-40 fazla olduğunu ortaya koydu.
    bilim adamları, masa başında oturarak çalışmanın bel ağrısı, kas dejenerasyonu ve kalp hastalıkları, diyabet ve kolon kanserine yol açabileceğini vurguladı.
    araştırmanın sonuçları, "the archives of ınternal medecine" dergisinde yayımlandı.
    abd'de eski abd başkanı thomas jefferson'un ayakta çalışma tarzı 3 asır sonra ülkede tekrar benimsenmeye başladı.
    ülkedeki bir sağlık enstitüsü, yetişkin bir amerikalının gününün ortalama 7,7 saatini hareketsiz geçirdiğini, masa başında çalışanların yüzde 70'inin günlerinin en az 5 saatinde oturarak iş yaptığını açıkladı.
    amerikan osteopatik derneği üyesi rob danoff, tüm gün masa başında oturanların, eve gidip kanepede uzanmaya devam ettiğini belirterek, bu durumun ölümcül sonuçlar doğurabileceğine dikkati çekti.
    abd'deki birçok firmanın, yaygınlaşmaya başlayan yüksek masaları, şirketlerinin bir kısmında kullanmaya başladıkları belirtiliyor.
    washington 'da yüksek masaların üretimini yapan bir firma, müşterilerinin çoğunluğunu avukatlar, üniversite öğretim görevlileri ve sağlık uzmanlarının oluşturduğunu ifade ederek, daha çok egzersiz yapabilmeleri için, yürüyen bantlı seçeneklerin bile bulunduğunu vurguladı.
    firma ayrıca, müşterilerine sürekli ayakta kalmamaları önerisinde de bulunarak, dinlenmek için bir süre oturulmasını, amacın sürekli oturarak çalışma alışkanlığından vazgeçmek olduğunu açıkladı.
    amerikan tıp derneği, geçen yıl çalışanların masa başında oturmasına alternatif olarak yüksek masaların kullanılabileceği önerisinde bulunmuştu. (aa)"
  • bizim jim diye bildigimiz isim megerse james'in kisaltmasiymis.

    not: yan masadan tabalaharus beye iyaksamlar *
  • işin esprisi kalıbındaki espri sözcüğü, "komiklik, şaka" anlamındaki "espri"den değil; fransızcada ruh/öz anlamına gelen esprit sözcüğünden kaynağını almaktadır. yani; "işin esprisi" kalıbını, aslında, "işin komiklikli-tuhaflı yanı"nı değil, "işin özü"nü ifade etmek için kullanmak daha doğru olacaktır.
  • nikola tesla gibi bir bilim insanının varlığı.

    öncelikle: (bkz: #43128626)

    bu sıralar tesla''yı tanımaya çalışan biri olarak, nikola tesla ile thomas edison arasındaki akım savaşları sonucunda ortaya çıkan elektrikli sandalye gibi bir korkunçluğu, yürütülen propagandanları, tesla'nın zengin olmayı nasıl elinin tersiyle ittiği gibi birçok şey öğrendim.

    ayrıntılı hali:

    edison, tesla’yı şirketinin elektrik jeneratörlerini yeniden tasarlaması için işe alır. bunun karlışığında da tesla’ya 50 bin dolar teklif eder. tesla, muazzam kar getirebilecek patentler ürettikten sonra edison’dan ikramiyesini ister. bunun karşılığında da edison “dalga geçiyor olmalısın, amerikan mizah anlayışı daha hiç öğrenememişsin” der ve 50 bin doları vermez. tesla da istifa eder ve oradan ayrılır.

    böylece tesla ve edison arasında bir savaş başlar. tesla, edison’un yanından ayrıldıktan sonra new york city’de bir yıl çukur kazar. yenilgiyle uğraşıp yeni icatlar için sermaye biriktiren tesla, şehrin tepesine çekilen elektrik ağı kablolarını görünce dehşete kapılır. bu ağlar dc* enerjiisi ile çalışıyordu. edison, dc enerjisinde büyük bir yatırımcıydı. tesla daha iyi bir yolun olduğunu biliyordu ve küresel bir standart olacak yeni bir sistem icat etmeye kararlıydı. bunun sonucunda da ac* sistemini buldu. ac ve dc elektrik arasındaki fark, elektriğin veya elektronların nasıl aktığıyla alakalıdır.

    1887’de tesla bir başka daha ucuz güç sistemi için yeni bir patent aldı: alternatif akım. dc sisteminin çalışması için bir kablo üzerinde eksi kutuptan artı kutba sürekli ve doğrudan bir elektron akışı olmalıydı ancak tesla’nın ac sistemiyle keşfettiği şey, elektronların işe gönderip geri getirmenin gerekli olmadığıydı. tesla, bir ac jeneratör sistemi geliştridi. elektrik akımını negatif ve pozitif kutuplar arasında değiştiriyordu. saniyede 60 tur. ac’yi bir trafo aracılığıyla neredeyse sıfır kayıpla göndererek voltajı azaltıp akımı arttırabilirdi. bu sayede ac verimli olarak dc’den yüzlerce kilometre öteye iletilebilirdi.

    milyoner girişimce george westinghouse, tesla’nın icatlarının uzun mesafe güç iletiminin kilidini açabileceğini düşündü. patentlere 60 bin dolar ve westinghouse şirketinde yüklü bir hisse senedi karşılığında satın aldı. eğer yeni ac sistemi başarılı olursa tesla zengin olacaktı.

    tesla, 1891 yılında amerikan vatandaşı oldu. aynı yıl onun ac’si ile edison’un dc’si arasında bir savaş başladı. edison, ac’nin tehlikelerini göstermek için bir propaganda mücadelesi başlattı. halk, grotesk deneylere girişiyordu. hayvanları alıp alternatif akım elektrikle öldürüyorlardı. edison, new york eyaletini, 1890’daki ilk elektrikli idam için tesla’nın ve westinghouse’un ac gücünü kullanmaya ikna etti. bu, dehşet verici bir manzaraydı. asmaktan çok daha kötüydü. edison bu tekniğe westinghousing adını koydu. verilmek istenen düşünce belliydi:

    “ister hayvanları elektrik ile öldürüyor olsun, ister mahkumları; altta yatan fikir bunu evinizde istemeyeceğinizde.”

    1893’de kötü basına rağmen tesla ve westinghouse şirketi chicago dünya fuarının ışıklandırma ihalesini kazandı. tarihteki ilk tam elektrikli fuar. ihaleyi kaybeden edison, bu fırsatı kaçırdığı için hüsrana uğramıştı. bundan dolayı tesla’nın, patentli ampullerini kullanmasına izin vermedi. yani tesla’nın yeni bir ampul bulması gerekiyordu. sonra da, altı ayda, 50 bin tane üretip fuarı ışıklandırması. daha sonra tesla, edison’un patentlerine karışmayan bir ampul üretmeyi başardı. tesla, edison’un kendi oyunuyla yendi: üretimi daha kolay bir lamba üreterek ve bunu kısa bir sürede başararak.

    1 mayıs 1893’de başkan grover cleveland bir düğmeye bastı ve tesla’nın 200 binden fazla akkor lambası fuar alanını aydınlattı. bu büyük başarıydı ve modern elektrik aydınlatma çağının müjdecisi. bu olaydan sonra tesla’nın adı dünyaca tanınmaya başladı. edison’a karşı kazanılan bu zaferle kendine güveni artan tesla, ac’nin geleceğin akımı olacağına inandı. niagara şelalesi’nin elektrik sistemi ihalesini aldı. 1893’de niagara komisyonu, alternatif akım üretmek amacıyla şelaleyi kullanma sözleşmesi imzaladı.

    tesla, edison’la son savaşını kazandı ama zaferin bedeli çok ağır oldu. akım savaşlarında westinghouse finansal olarak tükenmişti. şirketin bekası için büyük bir jest yapan tesla, kar payı sözleşmesini yırtıp attı. eğer sözleşmeye uyulsaydı tesla bir milyoner olacaktı. hayatının geri kalanında finansal sıkıntısı olmayacaktı. ancak bilindiği üzere tesla, 7 ocak 1943 tarihinde, 86 yaşındayken, new yorker oteli'nde kalp yetmezliği sebebiyle, parasız bir şekilde hayata veda etti.

    “para, insanların kendine biçtiği kıymete haiz değildir. benim bütün param deneylere yatırılmıştır. bunlarla yeni keşifler bulunup insanoğlunun yaşamının biraz daha kolaylaştırılmasını sağlıyorum.” - nikola tesla
  • yazıldı mı bilmiyorum. faber castell'in üstünde tri-click yazan uçlu kalemlerinin ucu tamamen kapalıyken üç kere hızlıca basıldığında ucunun tam yazı yazacak uzunluğa erişmesi.
  • akıllı telefonların şarj makinesinin kablosu telefon şarj olurken kullanılmaması için kısa olması. şarjdayken kullanılması pilin ömrünü azalttığından bu yönteme başvurmuşlar.

    edit: editleyip edit yazamama editi
  • tv'nin ekonomi programlarını daha kolay idrak etmek, faizler-vergiler-yatırımlar ve işsizlik arasındaki ilişkileri daha kolay çözüp makro iktisadi gibi konularda fikir yürütmek isteyenlere ve final döneminde olan yeni iibf öğrencilerine bir kıyak. özel bir çalışmamla, harika bir modelle çok basite indirgenmiş bir şekilde bir ekonomi bakanı seviyesinde ekonomi öğreneceksiniz... mehmet şimşek de bundan fazlasını bilmiyor. berat bu kadarını bile bilmiyor.

    dünyanın en büyük makro ekonomik konusu işsizlik ve enflasyondur. işsizliğin olduğu bir ekonomi tam kapasite ile çalışmaz ve tüketim normalin altında kalır.** . bu da yatırımlar da dahil olmak üzere her şeyi etkiler. bu yüzden devletler; dengeyi sağlamak ve ekonomiyi kontrol altında tutmak için hükümet harcamaları, vergiler, faiz oranları, para arzı gibi araçların seviyeleriyle oynar. bu araçların herhangi birinin seviyesinde merkez bankasının ya da hükümetin aldığı ufak bir değişme ekonomik durumla ilgili her şeyi a'dan z'ye değiştirir. bu kararların sonucunda yatırımcılar davranışlarını belirler, krizler oluşur, krizlerden çıkılır ya da devletler büyür.
    işte bu kararların etkilerini yani para ve maliye politikalarını anlamak, karışık korelasyonları çözmek için öğretilen, pratiklikten uzak ve zor is-lm modelleri ve başka grafiklere göre çok basit bir modelim var.

    bu modele havuz modeli diyelim. bir havuz düşünün ki iki uzak köşesinde birer tane doldurma ve boşaltma muslukları var ve havuzun içi bir miktar dolu. işte bu havuz ülkedir ve havuzun içindeki su, ülkedeki ekonomik faaliyetlerdir. yani bu havuzdaki su azalırsa istihdam azalır, işsizlik artar. bu su aşırı artarsa ve havuzdan taşarsa o zamanda işsizlik bitmiştir belki ama enflasyon sınırsızca artmaya başlar. hükümet ve merkez bankası da bu havuzun farklı köşelerinde musluk başlarındaki yapılar. hükümet bir taraftaki doldurma ve boşaltma musluğunun başındadır, kendi politikasına göre havuzu doldurmaya ya da boşaltmaya çalışır (buna maliye politikası denir). merkez bankası da diğer taraftaki doldurma ve boşaltma musluklarının başındadır(buna da para politikası denir).

    şimdi bu havuzu ne doldurur ne boşaltır? bu musluklardan ne akıyor ne boşalıyor.

    sizin için paintterk halimle hazırladığım bu model her şey için yetiyor.
    https://eksiup.com/p/5w29125462w9 ya da http://imgur.com/uwrz8ms ya da http://hizliresim.com/6n5zop

    gördüğünüz gibi havuzun üstündeki araçlar doldurma musluklarımız, altındakiler de boşaltma musluklarımız. tam havuzun ağzındaki kesik çizgilerde tam istihdam çizgisidir. yani havuzdaki su oraya kadar gelirse tam istihdam olmuş olur, işsiz insan kalmamış demektir. ancak bundan bir tık sonrası havuzun taşması demektir. havuz taşarsa da hiperenflasyon oluşur. ne kadar çok taşarsa o kadar çok enflasyon.
    yani havuza verilen su ile havuzdan çıkarılan su da öyle mükemmel bir ayarda olmalı ki o su azalmamalı ama taşmamalı! azalırsa işsizlik, artarsa enflasyon oluşur. ancak aynı da kalmamalı, o zaman da bunalım olabilir.

    solda hükümetin maliye politikası için kullandığı muslukları görüyorsunuz. hükümet harcamaları doldurma musluğu, vergiler ise boşaltma musluğu oluyor. yani hükümet harcamaları aşırı artarsa bu hükümetin yatırım yaptığı, ülke ekonomisinde bol para harcadığı anlamına gelir ki böyle bir durumda ekonomik faaliyetler artıyor demektir ve ülkede istihdam oluşur ve işsizlik azalır. yani havuzu doldurur, bu yüzden doldurma musluğu diyoruz.

    eğer ki vergileri arttırırsa yani boşaltma musluğunu açarsa bu şekilde de herkes kazancının büyük bir bölümünü vergilere vereceğinden kimse yatırım yapmaya bütçe ayıramaz, ayırabilecek olsa bile yine yatırımının kazancı vergilere gideceği için yatırım yapmaz. bunu engellemek için devletin vergileri azaltması yada vergi olarak aldığı parayı hükümet harcamaları formunda ekonomiye geri kazandırması lazımdır. yoksa ülkedeki ekonomik faaliyetler azalır yani sonucunda işsizlik artar. havuz suyu azalır.
    tabi şöyle bir durum da var hükümet aşırı derecede harcama ve yatırım yapar, vergileri de çok kısmıştır... o zamanda havuzda aşırı su olur ve havuz taşmaya başlar yani enflasyon olur. çünkü piyasa da yüksek harcamalarla artan para, vergilerle de eksilmiyorsa o kadar çok para bolluğunun sonucunda enflasyon oluşur. paranın değeri azalır. şöyle düşünün, herkeste araba alma bütçesi olarak 1 milyon tl olsa, ferrari'yi 1 milyon tl'ye satarlar mı? hayır tabii ki fiyatını arttırırlar. sonucunda ne oldu? enflasyon.

    şimdi gelelim öbür tarafa. sağ tarafta merkez bankasının musluklarını görüyoruz. havuzu dolduranlar, para arzının arttırılması ve faizlerin düşürülmesi. boşaltanlar ise tasarruf yapılması.
    faizler düşürülürse sermaye sahibi olan kişilerin nakit sermayesini bankada faizde tutması mantıksız olacaktır. düşük faiz ile para kazanamayacaktır. bu yüzden faize alternatif olarak para kazanmak için ellerindeki sermaye ile yatırım yapacaklardır. böylece ülkedeki yatırımlar artacaktır. yani düşük faiz, ülkeye yapılan yatırımları arttırır o da işsizliği azaltır. faizin düşürülmesi bu şekilde havuzu doldurur.
    para arzı arttırılırsa da havuz dolar çünkü merkez bankası piyasaya yeni para sürerse dolanımda olan para artacağı için nominal gelir artacaktır. artan gelirden ötürü harcamalar ve yatırımlar da artacaktır. sonuç yine aynı kapıya çıkıyor artan istihdam. ancak belli bir dengenin üstünde para arzı da aşırı enflasyonu tetikleyecektir.

    buradaki boşaltma musluğu olarak yazdığım tasarruflar da para arzının azalması ve faizlerin yükselmesi demek. yani doldurma musluğunun tam zıttı. tasarruflar da vergiler gibi ekonomi dışına çıkan para olduğundan dolayı işsizliğe sebep olur. takdir edersiniz ki faizler yükselirse herkes parasını faize koyar yani tasarruf yapar. mesela ev almak yerine evin parasını vadeli mevduata koyarsanız faizden kısa vadede kazanacağınız para evin priminden büyük olacaktır. para arzı kısılırsa da paranın değeri artar ve kimse harcama yapmaz talepler düşer. yatırımların azalması, harcama yapılmaması ve üretilen metalara taleplerin düşmesi sonucu (üreticiler bu yüzden işçi çıkarır) işsizlik artar.
    ___________________

    bu kadar!

    gördüğünüz gibi anlaşılması bu kadar basit. umarım hepinizin ampülleri yanıyordur şu an. ancak uygulaması bu kadar kolay değil. ekonomi öyle bir şeydir ki kelebek etkisi gibi yaptığınız en ufak bir müdahalenin bile çok şaşırtıcı ve farklı sonuçları olabilir. bir yerden düzeltmek isterken 10 yerden bozulabilir. regl dönemindeki sevgiliniz gibi, bi müdahaleyle dengesini bir yerden düzeltirken öbür taraftan bozabiliyorsunuz. sevgililerin yıllar önceki olayı yüzünüze vurması gibi, bugün yaptıklarınız yıllar sonra ansızın başınıza bela oluyor.
    bu basit mantığı uygulamadaki en büyük sorun da para ve maliye politikalarının ayrı ayrı uygulandığından dolayı aralarında mükemmel bir ilişki olması gerektiği... ikisinden birinde en ufak bir karar hatası tüm ekonomiyi mahvedebilir, uzun vadede çok şaşırtıcı ve kötü sonuçlar doğurabilir. yıllardır ülkemizde işsizlik ve enflasyonun aynı zamanda olmasının bir sebebi de budur para ve maliye politikalarının uyumsuz kötü yönetimi.

    mesela ekonomik faaliyetleri yani havuzdaki suyu sabit tutmayı amaçlayan bir devlet hükümet harcamaları ile yatırımların toplamını vergi ve tasarrufların toplamına eşit tutması gerekmektedir. tam istihdam seviyesine ulaşmamış bir hükümet ekonomik faaliyetleri bu şekilde sabit tutup ekonomiyi dengeye getirirse resesyon yada depresyon tehlikesi söz konusu olur.

    ya da büyümeye gitmek isteyen hükümetler merkez bankasıyla birlikte anlaşarak muslukları karşılıklı olarak bolca açıp ekonomik faaliyetleri arttırmayı böylece ülkede enflasyonu göze alarak büyümeyi amaçlayabilirler. hedefledikleri planlamaya ulaştıktan vergileri bolca arttırıp enflasyonu geri istedikleri düzeye getirebilirler. çok kolay değil mi? ama hiç belli olmaz çok sürpriz sonuçları da olabilir.

    ya da merkez bankasının yaptığı gibi, döviz'in aşırı yükselmesini istemeyen bir devlet, faizleri çok aşırı bir şekilde arttırır. bu şekilde yabancılar mevduatlarını diğer ülkelerden ya da vatandaş gömülediği efektiflerini yastık altından çıkararak ülke ekonomisine sokarlar ve bu şekilde artan döviz rezerviyle döviz düşer. ancak o kadar yüksek faizden ötürü de yatırımın cazibesi azalır. yatırım yapıp riske gireceğine faizle de daha risksiz bir şekilde para kazanmak girişimcilere mantıklı gelir. böylece yatırımlar azalır. ayrıca insanlar tasarrufa başlar, bu yüksek faizden istifade etmek için para harcamak, ev araba çokomel almak yerine paralarını faizlere koyarlar. sonucunda taleplerde azalır ve böylece satılamayan ürünlerden ötürü üretimi azaltmak ve işçi çıkarmak gerekir. sonucunda çift taraflı işsizlik... vergilerden bahsetmiyorum bile...
    bu şekilde günümüzdeki işsizlik durumunu daha iyi anlayabilirsiniz....

    artık hepimiz uzman ekonomistiz. rakı masasında ülkeyi kurtarırken sohbetler daha rasyonel olacak...

    yoğun ilgi üzerine: bilal bile anladıysa ne mutlu bana.
  • çok bilmediğim bir şey değildi tabi de böyle açıklayınca adamlar, heh işte şimdi taşlar oturdu dedim.

    fotoğraflarda neden kötü çıktığımızı düşünürüz?

    https://player.vimeo.com/video/126482998
  • bob dylan'ın aslen kars-kağızmanlı olması.
  • (bkz: aradım mamafih bulamadım)

    ham petrolün dünyada ticaretini kolaylaştırma ve ölçü birimlerini standartlaştırmak amacıyla yapılan uluslararası antlaşmaya göre, hacim ölçüsü olarak american standard oil company blue barrel (mavi varil) birimi kullanılyormuş.

    1 blue barrel (bbl) hacim olarak 159 litreye (42 gallona) eşit.

    malumunuz üzere ham petrolün çıkarıldığı halini değil damıtma işleminden geçmiş halini kullanıyoruz. peki 1 varil ham petrolden ne kadar ayrıştırılmış ürün elde ediliyor?

    ortalama % 43 benzin, % 18 fueloil ve motorin, % 11 lpg (sıvılaştırılmış petrol gazı, propan veya propan-bütan karışımı), % 9 jet yakıtı, % 5 asfalt ve % 14 diğer ürünler elde edilmektedir.

    litre bazında açıklayacak olursak:

    73.815 lt benzin
    34.825 lt motorin
    17.488 lt lpg
    15.520 lt jet yakıtı
    8.7064 lt asfalt

    ps: iş bu entrynin girildiği tarih itibariyle uluslararası piyasalarda ham petrolün varil fiyatı 102,87 usd olup ülkemizde benzinin satış fiyatı 5,02 tl başka bir deyişle 2.40 usd'dir.

    edit: imla
hesabın var mı? giriş yap