• beyaz bayrak; bir çok savaş filminde gördüğümüz hatta boks maçlarında (beyaz) havlu atmak şeklinde karşımıza çıkan ve aklımızda teslimiyeti ya da ateşkesi simgeleyen kumaş parçası. gerçekte de böyle bir anlamı ve gücü var mı acaba? peki nereden geldi bu anlam bu basit nesneye?

    tarihsel olarak bakacak olursak. ilk olarak bu bayrak çin'de(ms:25-250) karşımıza çıkıyor. çinliler savaş sonrası matem ve yas tutmak için beyaz giyinirlermiş.

    yine romalı tarihçi cornelius tacitusyazılarında beyaz bayraktan bahseder.hatta ulaklar yanlarında beyaz sopa taşırlarmış. bu durum tarafsızlıklarını simgelermiş. yine savaşta yakalanan rehinelerin elbiselerine beyaz boyalar sürülürmüş ki bu durum rehinelerin güvence altında olduğunu belirtirmiş.

    1625’te de jure’deki hugo grotius , uluslararası hukukun temel metinlerinden biri olan “savaş ve barış yasası” ndaki ac pacis’i “beyaz işaret” olarak tanımlar yani tarafsızlığı ya da teslimiyeti/ateşkesi simgelediğini belirtir.

    yıllar geçtikçe insanlar bu durumun böyle olduğunu kabul ederler ve 1899 ve 1907 tarihli lahey sözleşmelerinde tüm dünyaca bu kabul görür. bundan sonra bayrağın uygunsuz kullanımı yasaklanmıştır. usulsuz kullanımlar savaş kurallarına aykırılık teşkil eder ve bir savaş suçu olarak görülür.

    zaten savaşlar kötü şeylerdir. kimse savaşmasın.
  • bugün şöyle bir şey öğrendim
  • bilinenin aksine istanbul, roma imparatorluğunun doğudaki ilk başkenti değildir ve başkentliği roma'dan değil, nicomedia'dan, modern adıyla izmit'ten almıştır. 285-330 yılları arasında izmit, roma imparatorluğunun en kıdemli başkentiydi. bu yıllar aynı zamanda roma imparatorluğunun parçalanmadan önceki en karışık dönemlerinden olan tetrarşi dönemine denk geliyor.

    bu dönemin impratoru diocletianus, imparatorluğun çok genişlediğini fark edince " bu iş böyle tek yerden olmaz, en iyisi ben başta kalayım ama imparatorluğu doğu ve batı olarak iki idari yönetime böleyim, başlarına da birer yönetici (agustus), işi sağlama alıp onların altlarına da birer junior yönetici koyayım (sezar)" şeklinde bir aydınlanma yaşar. sistemin adını da tetrarşi koyar. böylece imparatorluk çok daha rahat yönetilecek, kendisi de köyüne dönüp rahat rahat lahana yetiştirebilecekti. (şaka yapmıyorum). belki sırf tarzından dolayı diocletianus'u biraz thanos'a benzetiyorum. adam koskoca roma imparatoru. ama ideasını yerine getirdikten sonra gerçekten de bir şeyin yarısını yok etmenin fitilini ateşledikten sonra "istifa" edip lahana yetiştirmek için köyüne dönüyor. romalılar etme eyleme geri gel diye sürekli kapısını çalıyorlar ama onlara cevabı tam olarak şu oluyor: "ben lahana yetiştirmeye ayırdığım zamanımı imparatorluğu yönetmek için israf edemem" bunu söylerken muhtemelen ideasını tamamlamanın özgüvenini yaşıyordu. çünkü sistemi kurup istifa ettiğinde her şey tıkır tıkır çalışıyordu. ne bilsin hemen ardından agustus ve sezarların taht için birbirlerini yiyeceğini. çünkü esasen soylu değil, soylu düşünemiyor. öngörüsüz işte. yine de bu sistemin bir artı yanı var. o da artık yok olması an meselesi olan roma imparatorluğunu en azından bizans imparatorluğuna dönüştürecek kilometrenin ilk taşı olması. çünkü bu sırada hun saldırılarının etkisiyle, asya'daki birtakım kavim birbirlerini ittirmek suretiyle batıya doğru ilerlemekteydi. batı roma imparatorluğu en batıdaydı ve kaçacak yeri olmayacaktı. 200 yıllık ömrü kalmıştı. izmit'e dönelim.

    285'ten sonra roma imparatorluğu doğu ve batı olarak tek çatı altında iki yönetime ayrıldıysa ve doğunun başkenti izmit ise nasıl oluyor da izmit yüzyılların roma'sından daha kıdemli olabiliyor? bir kişinin ikamet tercihi yüzünden. bilin bakalım kim? tabi ki diocletianus. çünkü tetrarşiyi kurduğunda kendisi doğu tarafını yönetmeyi tercih ediyor, imparator izmit'te olduğu için izmit; başkentlikte batıdaki roma'dan daha kıdemli hale geliyor. bu dönemi anlatan kaynaklarda izmit "most senior capital" olarak geçiyor. çünkü bu dönemde batının başkenti de roma değil, milano. roma sadece klasik başkent diyebileceğimiz bir konumda. günümüz istanbul'u gibi her şey orada ama başkent değil.

    diocletianus gittikten sonra arpaları fazla gelen batıdaki ve doğudaki agustus ve sezarlar itlik serserilik yapmaya başlıyor. hepsi imparatorluğun asıl yöneticisi olma peşinde. ta ki 324 yılında batının agustusu 1. konstantin, doğunun agustusu licinius'u üsküdar'da vuku bulan savaşta yenene kadar. (bkz: khrysopolis savaşı) (bu başlık boşmuş ama içinizi rahatlatacak bir şey söyleyeyim: zamanla dolar)

    1. konstantin hemen doğu ve batı roma imparatorluklarını geri birleştirmek için işe koyuluyor. kendisi batının agustusuydu ama licinius'u yendikten sonra doğunun başkentine yerleşiyor, izmit'e. adam aynı zamanda batının da imparatoru. roma'ya başkentliği geri vermiyor, izmit'i de geçici başkent statüsüne düşürüyor. yani izmit halen most senior capital konumunda. izmit'i seviyor, havası suyu hoş geliyor ama işte bir istanbul değil demiş olacak ki yönünü batıya çeviriyor.

    istanbul o zamanlar sıradan bir şehir. keşfedilmeyi bekleyen bir cevher. büyük ihtimalle batı romalılar izmit'e giderken birkaç saniyeliğine kafalarını döndürüp "nehre bak ha amma büyükmüş" deyip tekrar önlerine bakıp izmit yönünde devam ettiler. bi albenisi var ama yatırım yok. istanbul, m.ö 7. yüzyılda sömürgeci bir yunan kolonisinin yerleştiği, sömürgecilerin başındaki kral byzas'ın buranın adı "bizans" olmalı dediği (kesin olmamakla birlikte) ve o günden beri adı bizans olan, bizanslıların yaşadığı büyük bir köy.

    1. konstantin stratejik olarak güzel bir konumda olduğu için başkenti 330'da istanbul'a taşıyor. buraya da klasik roma'nın yozlaşmışlığını getirmek istemiyor. roma'dan daha ihtişamlı olsun ama benzesin de kafasında. birazda dini bütün bir insan kendisi. o yüzden roma'daki gladyatör arenaları gibi şeyleri istanbul'a yaptırmıyor. sadece istisna olarak hipodrom yaptırıyor. istanbul'u romavari (doğru kelimemi acaba) mimarilerle donatıyor. onu da haçlılar yıkıyor, üstünü de 1. ahmet molozla kaplıyor zaten.

    izmit, istanbul başkent olduktan sonra da roma imparatorluğu için çok önemli bir şehir olmaya devam ediyor. ancak çok fazla deprem olduğu için bir süre sonra burayı tekrar tekrar inşa etmekten bıkıyorlar ve zamanla değeri düşüyor. izmit'te arta kalan roma eserlerinin birçoğunun üstünü de sonradan molozla kaplıyorlar zaten. moloz önemli.

    edit: bizans ismini kral byzas'ın koyduğu kesin değil. @61harman
  • suyun dibinden yüzmek istiyorsan iç basıncını düşürerek yani nefes vererek yüzmen gerekiyor.
  • sözün doğru halinin bundan iyisi şamdak ayısı olması.
  • kediler bazı kanser türlerini kapmanızı engelliyor.

    dünya sağlık örgütü'nin araştırmasına göre kedi sahibi olma süresi büyüdükçe, bazı kanser türlerine yakalanma riskiniz düşüyor.kedilerin taşıdığı bazı bakterilerin bunu önlediği düşünülüyor.
  • yumurtaya dokunan ilk sperm diğer spermlerin yumurtaya girişini engelliyor. nasıl ?
  • bu gavurların notalara a b c şeklinde ifadesini, piyanonun ilk notası olan la dan başlayarak harflendirdiklerini öğrendiğimde armoniye başlarken ufak bir hoşuma gitmişti. la a, si b, do c şeklinde.
  • 24 kasım'ın öğretmenler günü olarak kutlanması kararı 12 eylül döneminde alınmış bir kararmış. 1981 yılında uygulamaya geçilen bu kararın dünyadaki muadili 5 ekimdir.

    kaynak
  • kıskançlık uzun süreli ilişkileri güçlendirebilir

    her çiftin yaşadığı kıskançlık olayları uzun süreli ilişkilerde önemli bir rol oynuyor olabilir. yapılan çalışmalara göre tüm sinir bozuculuğuna rağmen kıskançlık partnerler arasındaki bağı güçlendirebiliyor. bilim insanları kıskançlığın beyindeki kökenini merak ediyor ve bir süredir izini sürüyordu. eşimizi, sevgilimizi kıskanmak beynimizin neresinde oluşuyor ve bunun şiddetini ne belirliyor? kıskançlığın normal bir olay mı yoksa kişinin kendine güvensizliğinin bir sonucu olarak mı oluştuğu bilim insanlarının zihnini kurcalıyordu.

    amerika’da california üniversitesi’nde yürütülen çalışmalarda ekip erkek titi maymunlarının partnerlerini kıskanmasının ardından beyin taramalarını çekti. kıskançlık yapan maymunlar ve partnerlerini kıskanmayanların beyinleri karşılaştırıldı ve hangi bölgenin kıskançlıkta rol oynadığı tespit edildi.

    * kıskançlık singulat korteksi harekete geçiriyor

    beyin taramaları ve hormonal değişiklikleri saptamak için kullanılan kan testleri kıskançlığın ardındaki biyolojik etkiyi göstermede çok yardımcı oldu. kıskanç maymunların singulat korteksinde kıskanç olmayan maymunlara göre ciddi bir hareketlilik gözlendi. singulat korteks insanlarda sosyal etkileşimlerde ve duygusal acıda çok önemli görevler üstlenir. en sevdiğiniz arkadaşınız doğum günü partisine sizi davet etmediği zaman yaşadığınız hüzün duygusu singulat korteksle yakından ilişkilidir. bunun yanında lateral septum adlı bir bölgenin de faaliyetinde artış görüldü. lateral septumun duygusal süreçler ve stres tepkisinde görev aldığı düşünülüyor. önceki araştırmalarda bu bölgenin primatlarda bağlanma davranışında rol oynadığı kanıtlanmıştı.

    erkek maymunlar partnerlerini kıskandığı zaman kanlarındaki testosteron ve kortizol seviyesi kayda değer oranda artıyordu. araştırmacılar insanların beyinlerindeki kıskançlık süreçlerinin titi maymunlarına çok benzediğini düşünüyor. eğer kıskançlığın beynimize ne yaptığını bilirsek sosyal davranışlarımızı daha iyi anlayabiliriz. araştırmanın baş yazarı karen bales’e göre bağlanmanın ve kıskançlığın nörobiyolojisini anladığımızda neden tek eşliliği tercih ettiğimiz de anlaşılacaktır. tek eşlilik nasıl evrimleşti ve günümüzde neden baskın hale geldi? bu soruların yanıtları bağlanmanın nörobiyolojik kökenlerinde gizli.

    * sosyal hafıza ve ödül mekanizmaları

    bir partnere bağlanmamız beynimizde sosyal hafıza ve ödül sistemleri ile ilişkili bölgeleri harekete geçiriyor. kıskançlığın bu beyin bölgelerini daha fazla harekete geçirmesi ilişkilerdeki bağlanma duygusunu güçlendirebilir. partnerinizi yabancılardan uzak tutmak, onu toplum içinde kendinize yakın tutmak gibi davranışlar evrimsel süreçte çiftleri bir arada tutan etkenlerden bazılarıdır. kıskançlığın evrimsel süreçte bize yarar sağladığını inkar edemeyiz.

    bales ve ekibi insan davranışını anlamada moleküler temellendirmenin çok önemli olduğunun altını çiziyor. sadece psikolojik araştırmalar yetmez. düşünce ve davranışlarımızın nörobiyolojisini ortaya çıkaramazsak, onu tam olarak anlayamayız.

    hazırlayan: çağlayan taybaş

    kaynak:

    `http://www.medicaldaily.com/…alousy-can-help-422196`

    makalenin olduğu yer: https* burası
hesabın var mı? giriş yap