• üstadın bugün doğum günü... orhan kemal müzesi'nde kutlanacakmış. bu vesileyle yazara dair birkaç söz edeyim dedim. o kadar yakındır ki size; abiniz, babanız, amcanız, bazen de sevgilinizdir. sıcakkanlılığı her sözcüğünden taşar. cinselliği anlatmayı sever. argoyla arası iyidir. sokaktaki, fabrikadaki, mahalledeki insanı iyi tanır. genel olarak iyimserdir, umut doludur. eleştiri dozunu yüksek tuttuğu romanlarında biraz daha karamsardır; bereketli topraklar üzerinde'de olduğu gibi... suçlu gibi romanlarında umut vericidir. bazı kitaplarında realist (bereketli topraklar üzerinde, murtaza), bazılarında sosyalist gerçekçidir (suçlu)... hayatını kalemiyle kazandığı için bazı romanları diğerlerinin seviyesinde olmayabilir (kötü yol gibi) ama bu romanları da son derece başarılıdır. benim en sevdiğim kitabıysa iki tane: vukuat var ve suçlu...
  • doğum günlerimizin aynı olduğu yazar.

    doğum günümü yapayalnız geçirirken twitter'da doğum gününün kutlandığını görmüştüm. yaşadığı evin önünde olması lazım, bir kutlama yapmış sevenleri. düşündüm de; yahu! ölenlerin doğum günü kutlanırken, yaşayanların neden kutlanmaz? 16 eylül'de doğduk. orhan kemal yaşamıyor ama kutluyorlar. ben yaşıyorum ama kimse kutlamıyor. bu işte bir tuhaflık yok mu? sonra dedim kendime: ulan adam orhan kemal, orhan kemal! sen kimsin amk? senin dirin de ölün de bir. orhan kemal öyle mi? büyük yazar.
    haddini bil!

    edit: google'da 15 eylül'de doğduğu yazıyor. paylaşımı 16 eylül'de gördüğüm için aynı gün doğduk sandım.

    görsel
  • orhan kemal'in kaleminden çıkan "gurbet kuşlan", 1964 yılında düzenlenen ilk altın portakal film şenliği'nde "en iyi film" ödülünü almıştır.
  • orhan kemal bir direnç adamıdır. şu insan soyu içinde orhan kadar belaya, işkenceye, zulme dayanan çok az insan çıkmıştır bence… orhanın bu dayanıklılığı şimdi bir sürü olayla gözümün önüne geliyor da tüylerim diken diken oluyor. senaryocular, en pespaye, aşağılık avrupa romanlarından çaldıkları senaryoları yeşilçamda 5 bine okuturlarken orhan ancak 500 lira alabilir alnının teri, gözünün nuru o güzelim hikayelere… çünkü yeşilçam esnafı, polisin, hükümetin orhanı sevmediğini bilir. çünkü yeşilçam esnafı, o gün öğleyin orhanın evinde çocuklarının ekmek beklediğini bilir.

    babıali esnafı da daha iyi davranmaz orhana… babıali esnafı da onun bir öğle yemeğine muhtaç olduğunu bilir. onun için, en kötü bir çeviriye en azından 2 bin lira verirken, orhan kemalin içinde bereketli topraklarının da bulunduğu altı kitabına 2 bin 500 lira verir. 1966 yılında, bu çağda, asıl zulüm budur. baskı, vahşet, utanılacak hal budur. hapis mapis değil… insanlığımızın yüz karası, bir yazarın buna mahkum edilmesidir.

    orhan kemalle birlikte bir dergicinin kapısında 50 lira için tam iki saat beklediğimizi de biliyorum. adam bizi bekletti bekletti de, sonunda “yarına” dedi. oysa orhan o dergiciye tam beş tane hikaye götürmüştü. orhanın ömrü böyle gazete kapılarında, yeşilçam, kitapçı kapılarında, böyle elli liralar beklemekle geçti. zulmün en amansızı budur işte. hapis mapis değil…”

    hala şaşarım, orhan kemal o güzelim kitaplarını bu dert, bu bela içinde nasıl vakit bulur da yazar? onunla her şeyi soracak kadar arkadaşım, ama bu soruyu bir türlü soramadım.

    yaşar kemal
  • sadece sarhoşlar hikayesini okudum. tasfirler, kurgu vs yerinde fakat yavan, lezzetsiz. nasıl ki okunan hikayenin tadı bi’süre bellekte kalır, bunda öyle bir tad alamadım. yani kitabın sayfaları arasından görünmez bir el yakana yapışıp içine çeker ya seni; mesela ölü canlar, büyük umutlar, değirmen, yaşamak güzel şey be kardeşim, kürk mantolu madonna, içimizdeki şeytan,suç ve ceza, fareler ve insanlar, burun, serenad gibi ve okuduğum bir çok diğer eserde aldığım o hazzı, bu kitabı bir kere daha okurum hissini yaşamadım maalesef.
  • gurbet kuslari ve arkadas isliklari en sevdigim eserleri

    elbette bu kurşunilik yırtılacak.
    elbette bahar güneşi parlatacak ıslak ağaçları.
    ve tuza banarak erik, çağla,
    taze badem yiyeceğiz elbette..
  • "ıslak kirpikleriyle gece yarısından sonraki istanbul’a dalgın dalgın baktı. evet, büyük, güzel, çok güzel bir şehirdi istanbul. uçurum kenarlarında bitmiş göz alıcı çiçekler gibi. insanı kendine çekiyor, sonra da uçuruma yuvarlanışına sadece bakıyordu..."

    kötü yol kitabından...

    dün (15 eylül 1914 - 2 haziran 1970) ölüm yıldönümü olan değerli yazar. neredeyse tüm romanları vardı evde ve ben küçük sayılabilecek bir yaşta okudum onun romanlarını. orhan kemal'in sade ve akıcı dili hala aklımdadır. okudukça kurgularsın kafanda ve bir sinema şölenine dönüşür okudukların.

    küçük insanların büyük yazarı olarak geçer orhan kemal. hayalleri olan, üzülen, sevinen, sevgiye hasret küçük insanlar... kendisi de küçük bir insandır aslında; kavganın ve çilenin insanı, var olabilme savaşının içinde bir nefer.

    cezaevinde tanıştığı değerli şair nazım hikmet’in "sen şiir yazmayı bırak, yazacaksan roman yaz" tavsiyesi ile iyi bir romancı olur orhan kemal. potansiyelini orada bulur. yazdıklarının çoğu yaşadıklarıdır aslında. kalbinde hissettiklerini döker yazarken. sınıfsal sorunları anlatır orhan kemal, anlayana çok şey barındırır yazdıkları. iyi ki bu dünyadan geçmiş...
  • derde deva randevu 2'de murat menteş'in "vicdanımız defosuz pabucumuz deliktir" başlığıyla söyleşide bulunduğu yazar.
    görsel

    toplumcu gerçekçi bir edebiyat anlayışı ile kaleme aldığı kitapları gerek yeni bir okuyucu için gerekse yılların kitap kurtları için keyifle okunacak tattadır.

    orhan kemal'i tanımak istiyorsanız otobiyografik eserini okuyabilirsiniz.
    (bkz: küçük adamın romanı)
    ama daha yakından tanımak istiyorsanız bence bereketli topraklar üzerinde'yi ve 72. koğuş'u okumalısınız.

    edit: okurken biraz da eğleneyim derseniz murtaza, üçkâğıtçı, müfettişler müfettişi ve tersine dünya gayet tercih edilesidir.
  • kimse kusura bakmasın ama edebiyat camiasında bu şahıstan daha fazla şişirilmiş bir balon daha yok.

    bakıyorsunuz "ühühühü fakirleri halini hep anlattı, koca yürekli insan, fakirleri çok önemserdi" diye övgüler düzülüyor ama romanlarında yer alan fakirlerin neredeyse hepsi açgözlü, pis, düzenbaz, dedikoducu, vicdansız vs. ne kadar kötü özellik var hepsi bunun romanlarındaki fakirlerde mevcut. evet, fakirleri yazmış ama sanki sırf hakaret etmek için yazmış gibi bir hali var.

    "hep güçlü kadınlara yer vermiştir, kadın hakları kem küm" falan deniliyor, bakıyorsunuz romanlarında bir tane düzgün kadın yok, köylüsünden şehirlisine ne kadar kadın karakter anlatmışsa hepsi ahlaksız, her an birileri ile yatmaya meyilli. artık yazar kimden esinlenmişse güçlü kadın denince anladığı utanmaz, arsız tipler. yani aynı fakirlere yaptığı gibi romanlarında kadınlara da üstü kapalı hakaret edip duruyor.

    roman tekniği, kabiliyeti iyi mi derseniz o da ayrı bir fiyasko. yani anlayacağınız toplumcu gerçekçi denilen tiplerin çoğu gibi sırf belli ideolojik sebeplerden dolayı şişirilmiş tayfadan biri.

    babası toprak ağası olan, ölümüne kadar çoğunlukla gezmekle meşgul olan bu şahsı öyle bir anlatıyorlar ki açlıktan ölüyordu, çok fakirdi, garibandı falan zannedersiniz.
hesabın var mı? giriş yap