• aldığım günden beri derdi bitmeyen gümüş bileklik markası. ne zamandır mantıksız görünse de bu bileklikler hoşuma gitmeye başlamıştı. hadi dedim ben de alayım kendime. zamanla zevkime göre süslerim. iş öyle basit çıkmadı. daha alır almaz:

    -aaa ona güvenlik zinciri alman gerek yoksa düşürür kaybedersin! dediler.

    peki madem dedim. neredeyse bir bileklik fiyatı da ona verip aldım. bu sefer:

    -aaa bu böyle charmsız olmaz. çabuk kararır. böyle çirkin duruyor! dediler.

    peki dedim. kara cuma indirimlerinden durduk yere masraf yapıp 2 tane charm ekledim. tam her şey tamam derken:

    -aaa bu böyle sabitleyici silikon olmadan durmaz. arkaya öne gider gelir rahatsız eder! dediler.

    içimden lan yeter ne silikonu ne sabitlemesi desem de bu lafı duyduktan sonra oraya buraya kayan charmlar gözüme batmaya başladı. neyse onu da alalım dedik. aldım. bu sefer de:

    -aaa* böyle boşta tutucu silikon olur mu bunun üstüne klipsli charm takman gerek böyle iğre……..

    derlerken yeter dedim. bilekliği “ağır çekimle” yatağıma fırlattım. bileklik mi aldık mafyaya adımızı mı yazdırdık belli değil. almayı düşünen arkadaşlara tavsiyem ya kendinize bir sponsor bulun ya da hiç bulaşmayın* benim gibi maaşlı çalışan bilekliği değil bu*
  • kimin hangi pandora'dan bahsettiğini anlamadığım başlık. her bir bok yönlendirilmiş buraya.
  • yunan mitolojisinde dunyadaki ilk kadin (bir nevi havva). zeusoglu hephaestus'a emretti ve zanaatkarlarin tanrisi olan hephaestus'da toprak ve su kullanarak kadini yaratti (bu arada bunun ne kadar diger dinlerdeki camurdan yaratilan ilk insan geyigine benzedigini bilmem farkettiniz mi?). diger tanrilarda ona sirayla yetenekler bahsetmislerdir; aphrodite guzellik, apollo muzik gibi...
    daha sonra prometheus tanrilardan, (kardesi ile birlikte yarattigi insanlara vermek icin; sadece erkekler) atesi calinca zeus intikam almak icin pandorayi hediye susu altinda kardesi epimetheus'a yollar. ve pandora'yla birlikte asla acmamasini soyledigi bir kutuyu da dunyaya yollar (bkz: pandoranin kutusu) (bkz: pandoras box). tabii ki kusursuz! bir kadin olan pandora merakina yenilerek kutusunu (aslinda o bir kavanozdur ama neyse) acar ve kutunun icine zeus tarafindan konulmus olan insanlar icin butun kotulukler (hastaliklar ve kotu duygular ve dusunceler) kacar ve dunyaya yayilir. pandora bunu farkedince kutuyu kapatmaya calisir fakat artik hersey kutudan kacmistir bir tek sey haric, umut.
  • erkek milletine bela olsun diye yaratılmış bir meret.

    bir süre önce kadın bir arkadaşımın bileğinde gördüm bunu. onar onar boncukları dizmiş yan yana, kolayı içtikçe şıkırdıyor, çatalı kaldırdıkça vızıldıyor...sinir etti yani. dayanamadım sordum''falanca bu bilekliğin olayı ne?''diye.''bu pandora ya''dedi ve boncukların hepsinin bir anlamı olduğunu söyledi. üstelik bu anlamları anlatacak gibi oldu. ''tamam falanca b*kunu çıkarma'' diye araya girdim. güldük ve yemeğe -şıngırdamaya da- devam ettik.

    kız arkadaşımla beraber olduğumuz bir vakit aklıma geldi bu olay. kendisi hiç takı filan takmaz o yüzden rahat rahat sövdüm arkadaşıma ve bilekliğine. monoloğumu ''şıkır şıkır beynimi s*kti'' diye bitirirken hatunuma baktım ve bozardığını fark ettim. o sırada birden ortamıza dizi flashbacki girdi ve ikimizin fi tarihinde yürürken bir görüntüsü belirdi. kendisinin heyecanla ''aa sofiane bak yeni pandora açmışlar buraya'' dediği o elem günü hatırlarken buldum kendimi. neyse ben bir şekilde ortamı yumuşattım ''ya ama onda çok boncuk vardı canım'' dedim. o da ''ay o kadarı fazla evet'' dedi. biraz rahatladık uzlaştığımız için. ama ben biliyordum ki o an artık geri dönüş yoktu: o bileklik illa ki alınacaktı.

    flashbackten hatırladığım mağazaya gittim daha sonra.sevgilinin doğum gününe az kala bu pandora zımbırtısını gündeme getirmek benim mallığımdı zaten. sonuçta lafını ettik artık başka bir şey alsak hayatta beğenmez.neyse mağazada yanıma bir kadın geldi yardımcı olmak için.öyle bir kadın ki bana dükkanı satsa gene rahatlamaz, bileğindekini de çıkarıp okutur öyle yaman bir satıcı.

    önce kolaydan başlayıp ''hangi rengi sever?'' diye sordu. renk bitti burç çıktı. burç bitti favori hayvanı geldi. sonra en sevdiği çiçek, yaşı, miki fare mi sever mini fare mi?, yaz insanı mıdır kış insanı mı?, gece mi gündüz mü? derken kendimi kadın dergisi köşesinde hissetmeye başladım.üstelik anket cevaplamayı da çok severim hani; o sordukça ben gaza geldim, daha çok sorsun istedim.''bu soruların ışığında bana nasıl bir kombinasyon sunacaksınız çok merak ediyorum doğrusu'' filan dedim (''ışığında'' mı?), ''ne çok şey biliyorum kız arkadaşım hakkında bakın görün'' bakışları attım etrafa.

    sonuç olarak bilekliği topladık. ben şıngırdamasın istediğim için aralara charmları (evet boncuk değilmiş) sabit tutacak aparat falan da seçtik.sonra bu meretlerin fiyatlarını sordum.bir tanesini kulağından tutup altındaki rakamı okudu bana: 250tl.

    ağır sı*mıştım.

    dakikalardır kadına öyle bir portre çiziyordum ki bu saatten sonra para mevzusunda sıkıştığımı anlasa çok pis madara olurdum. sonra bütün gün daracık dükkanda sıkıntıdan beni çekiştirecekler biliyorum ben.hayır ben de salak değilim, dükkanın halinden ve mevzu bahis boncukların gümüş olmasından falan anlıyorum pahalı olduklarını.ama açıkçası ben boncukları 100 lira filan diye düşünürken karşıma bileklikle beraber hesapladığım fiyatın iki katı geldi.

    sonuç olarak ''yok ya bunun rengini beğenmez''lerle veya''gerisini kendi tamamlamak ister belki''lerle seçimlerimden cayıp ittire kaktıra iki boncuk bir bilezik aldım ve kafamdaki fiyatı yakalayarak ayrıldım mağazadan.kadın hala bana güvenlik zinciri, temizleme seti filan diyordu çıkarken.ya madem bu boncukların düşme tehlikesi var, neden bileziği kendinden güvenlikli yapmadınız kardeşim? her doğum günü yapboz gibi bunları mı tamamlayacağım ben şimdi?

    şu an itibariyle sevgilinin doğum günü üstünden iki hafta geçti. dertlerim bitti mi sanıyorsunuz? hayır, kesinlikle bitmedi. kabul ediyorum hediyeyi açtığında yüzünün hali gerçekten çok tatlıydı, mutlu olmasına da çok sevindim. ama şimdi o şıngırtı beni her yerde takip ediyor. o araya takılacak zımbırtıları alamadığım için boncuklar o bileziğin üstünde bir oraya bir buraya atıyor kendini, birbirlerine vurup duruyorlar. üstelik sevdicek sürekli takıyor bilekliği, hiç çıkarmıyor. o artık her yerde; yemek yerken, yürürken, uyurken... gecenin bir körü sağa sola her döndüğünde şakırdıyor kopçasına 200 lira verdiğimin şeyi. sevdicek ise halinden memnun. şimdiden kendisine bir liste oluşturmuş, geçen gün yeni boncuklar eklerken yakaladım. bir de bana soruyor ''sence şu nasıl?'' diye ''bence o 350 lira''demek istiyorum ama ''çk gzlmş ttlm''diye ağız kenarıyla cevap verip hemen ortamı terk ediyorum. bir de olur olmaz zamanlarda bilekliği suya yatırıp temizleme hastalığı edindi. kısacası bileklik aramıza girdi dostlar ve 7/24 ensemde, kaçacak yer bulamıyorum. ya o aparatlardan alıp sesini kesicem ya da komple yok edicem.

    bitirdin beni pandora.
  • pandora, music genome project* kapsaminda kullanilan kriterlerin mesruiyetini ve tutarliligini, kullanicilarin etkilesimlerinin isiginda pekistirmek ve gelistirmek icin yaratilmis bir aractir.

    ikincil amac, music genome project'in temellerinde yatan kriterlerden ve muzik zevklerinizden yola cikarak, kullanicinin 'yeni harmonik diyarlari' kesfetmesini kolaylastirmaktir.

    bu iki amaci siniflandirirken kullandigim hiyerarsik kriter, muzige yaklasiminizin bir fonksiyonudur, dolayisi ile ona endekslidir.

    bu iki amac simbiyotik bir iliski icindedir.

    sistemin calisma prensibine gelecek olursak; bir sarki ismi veya bir san'atci ismi girersiniz.

    * sarki ismi girdiginizde, isbu sarki, music genome project kapsaminda elde edilen kriterlere gore siniflandirilir; ortak sinifta bulunan baska sarkilar size takdim edilir, megerki aradiginiz sarki arsivlerde bulunmasin.

    * sanatci ismi girdiginizde, sanatcinin herhangi bir albumunden rastgele secilen bir sarkisinin isiginda ayni arama kriterleri uygulanir.

    bu dogrultuda, daha spesifik olabilmek icin sarki ismi girmeniz daha verimli sonuclar elde etmenizi saglayacaktir.

    sik, basit bir arayuz, genis (ve genisleyen) bir muzik arsivi, kesintisiz streaming, yuksek muzik kalitesi gayet tatmin edici. parcalari sonuna kadar dinleyebilirsiniz. parcalari sonuna kadar dinleyebilirsiniz. parcalari sonuna kadar dinleyebilirsiniz. bir daha yazayim, tam olsun: parcalari sonuna kadar dinleyebilirsiniz. dengeler burada altust oluyor:

    registration

    ilk kullanimdan sonra 'yeter artik kurcalama siteyi' denip, sizden kayit olmaniz istenecek. kayit olmak bedava. tek kosul: amerika'da oturmak.
    amerika'da oturmuyorum. kayitliyim*. anlayin.

    http://www.pandora.com/

    (bkz: music genome project)
  • prometheus'un insanlığa hediyesi!

    pandora 'yı anlayabilmek için önce, yeryüzüne inmesine sebep olan prometheus'u tanımalıyız. hesiodos'a göre, iapetos ile okeanos kızı klymene 'nin oğlu olan prometheus, atlas, menoitios ve epimetheus'un kardeşidir.

    ".. iapetos aldı klymene 'yi,
    güzel topuklu okeanos kızını,
    girdi onunla gerdeğe ve bir oğlu oldu.
    azgın yürekli atlas tanrı.
    sonra getirdi dünyaya menoitios'u
    o kendini çok beğenen tanrıyı;
    ve kıvrak, cin fikirli prometheus'u,
    sonra da yarım akıllı epimetheus 'u,.."
    [theog. 507-512] (1)

    ve kanımca antik dünya'da kendisine biçilen mühim rol çift taraflıdır; a) insanoğlunun dostu ve oluşumunda etkin, b) insan-tanrı ilişkilerinde ibretlik vakanın esas titanı. işte bu ikinci önemli rolü, prometheus hususunda, bu çalışmamda işleyeceğim öz olan; pandora konusunun da besleyici karakteri ve sebebi olacaktır.

    hesiodos, prometheus efsanesine iki eserinde de önemli bir yer ayırır; theogonia 'da iapetos soyunun serüvenleri (507-616) 109 dize,işler ve günler'de (erga kai hemerai) prometheus - pandora efsanesi hemen eserin başında (42-105) 63 dize tutmaktadır.

    homeros destanlarında adı geçmeyen prometheus, başta da belirttiğim gibi, insanlara ibret olacak bir vakanın kurbanı gibidir. zeus ile arasının bozulması trajik bir olaydır. ve bu trajedide, prometheus'un tavrı zor olandır. zira tarihi boyunca 'insan'ın trajik olan karşısında genel olarak iki tavrı görülmüştür: trajik olanla hesaplaşan, uğraşan ve trajik olanı dışlamaya, dondurmaya çalışan tavır. ilk tavır bir akıllı cesaret ister. çünkü orada bir bilinmeyene açılmaktadır insan. (2) prometheus titandır fakat insani karakteristiğiyle, asiliğiyle, ihtirasıyla tanrılara karşı gelmiştir. mitolojide böylesine bir risk almış başka karakter yok gibidir. trajik olanla hesaplaşması sonucunda zincirlerle bir sütuna bağlanarak, karaciğeri kartala yedirilen prometheus'un zeus 'u bu derece kızdırmasının altındaki neden ne olabilir? azra erhat hocamız sorar: "neden bu eşi görülmedik, olağanüstü cezalar? iapetosoğulları titan soyundan oldukları için mi?" cevabı yine kendisi verir: "hayır." (3) prometheus ve kardeşleri akıldan yana güçlüdürler ve bu üstünlükleriyle övünüp zeus'a karşı gelmeye yeltenirler. akıl gücü, zeus'un tekelinde bulunduğundan ve bu gücüyle de dünyayı ele geçirdiğinden (hatta bu yetisine öylesine güvenip, kibir yapmış ki zeus, en dayanılmaz noktada, hera, poseidon, apollon başta olmak üzere hestia dışındaki tüm olymposlular, o uyurken etrafını sararak, tüm vücudunu ham derinden sırımlarla bağlayıp yüz düğüm atmışlar, zeus da bir yolunu bulup bu düğümlerden kurtulup, karısı hera 'yı kollarından gökyüzüne asmış ve isyana yeltenen diğer tanrıların hiçbiri isyanın başını çeken hera 'yı kurtarmaya girişememişler. ve bir daha asla isyan etmeyeceklerine dair söz verip hera 'nın zeus tarafından bağışlanmasını sağlamışlar. (4) zeus 'un zeka ve beğenisine karşı çıkışın, tanrılara cezası işte bu boyuttadır, bu bilgi aklımızın bir köşesinde bulunsun. zira bu yetisini kimseyle paylaşmak istemez. mekoneya da türkçe anlamıyla gelincik ovası ya da 'gelincik tarlaları' olarak bilinen yörede karşılaşır insanın temsilcisi prometheus (=düşünen) ile olymposluların yüce tanrısı zeus. prometheus, diğer trajik kahramanlara -sıradışı duygu durumlarında- esin oluştururken, zeus ise yunan insanının olmak ve gerçekleştirmek istediği tüm yücelikleri kendisine yüklediği, adetlerin en büyük tanrısıdır. (5)

    prometheus'un bir öküzü ikiye bölüp sofraya koyarak, zeus 'u aldatmaya girişmesi, theogonia'da (535) şöyle anlatılır:

    "..
    mekone 'de çatıştığı zamanlardı o zamanlar,
    o günlerden bir gün, prometheus yaranmak için
    koca öküzü ikiye bölüp getirdi sofraya:
    zeus 'u aldatmak istiyordu aslında;
    öküzün yarısı yağlı etler ve bağırsaklardı
    karın derisinin altında saklı,
    öbür yarısıysa yalın kemiklerdi sadece
    ak yağlar altında kurnazca saklanmış.
    bunun üzerine tanrıların ve insanların babası:
    'ey iapetosoğlu, soyluların soylusu, dedi ona,
    hiç de haklı bir paylaştırma değil bu, dostum.'
    böyle alaylı konuştu engin akıllı zeus,
    sinsi düşünceli prometheus hafifçe gülümseyip
    kurnazlığını saklamaya çalıştı ve dedi:
    'ulular ulusu zeus, ölmez tanrıların en şanlısı,
    göğsündeki yürek hangi payı istiyorsa, onu al.'
    böyle dedi içinden pazarlıklı prometheus
    ama engin akıllı zeus anladı kurnazlığını
    ve başladı için için kurmaya
    ölümlülerin nasıl hakkından geleceğini.
    iki eliyle kaldırdı öküzün ak yağlarını;
    öfke sardı içini, safrası kabardı
    görünce öküzün yalın kemiklerini,
    apaçık ortaya çıkan sinsi kurnazlığı.
    işte bu yüzdendir dünyada insanoğullarının
    kurbanların yalın kemiklerini yakmaları
    duman duman sunaklarda tanrılar için.
    bulutları devşiren zeus kızıp dedi:
    'ah iapetosoğlu, bilmişlerin en bilmişi seni,
    sinsi kurnazlığında inat ediyorsun demek, dostum.'
    böyle konuştu öfkeyle hiç yanılmayan zeus,
    ve o günden sonra, unutmayıp bu oyunu
    kayın ağaçlarının üstüne salmaz oldu
    dünyalıların işine yarayan ateşi." (6)

    bunun üzerine 'iapetos'un yaman oğlu' bir oyun daha etti: athena 'ya giderek, ona diğer tanrılardan habersiz olympos'a girebilmek için yalvardı. tanrıçanın bu ricayı yerine getirmesiyle bilge tanrı, güneş 'in ateşten arabasından bir meşale yakıp, hemen ondan kopardığı kor halindeki közü içi boş olan devasa bir rezene gövdesi içine sakladı. daha sonra meşalesini söndürerek kimselerden habersiz oradan ayrılıp çaldığı ateşi insanlara verdi. (7) hesiodos, eserlerinde hikayenin bu kısmı yoktur, hikaye şöyle devam eder: (theog. 565-616)

    "..
    ama iapetos'un yaman oğlu bir oyun daha etti:
    bir kamışın içinde aldı kaçırdı
    coşkun ateşin pırıl pırıl kıvılcımını.
    ve bulutlarda gümbürdeyen zeus
    en derin yerinden yaralandı ve kızdı
    görünce ölümlü insanların arasında
    ateşin yandığını pırıl pırıl.
    ve hemen, kazandıkları ateşe karşılık,
    bir bela yarattı insanoğullarına
    ünlü topal hephaistos, zeus'un buyruğuyla
    kızoğlankız bir varlık yarattı.
    gökgözlü tanrıça athena da urbalar giydirip
    bağladı belini ve alnından aşağı
    öylesine bir duvak düşürdü ki,
    işlemeleri bir şenlikti gözler için.
    pallas athena bir çelenk koydu başına
    çayırların taze çiçekleriyle bezenmiş.
    bir de altın taç koydu ki başına,
    ünlü topal kendi usta elleriyle yapmıştı onu,
    babası zeus'a beğendirmek için kendini.
    bu taçta neler vardı görülesi, neler,
    toprağın, denizlerin beslediği bir sürü yaratıklar.
    binlercesini koymuştu içine hephaistos,
    büyülü, pırıl pırıl bir gerdanlıktı bu
    canlanacak, konuşacak gibi nakışları.
    ve zeus bir nimete karşılık
    böylesine güzel bir belayı yaratınca,
    götürdü onu tanrıların ve insanların önüne
    tanrı kızı gökgözlü athena 'nın bütün süsleriyle.
    ölümsüz tanrılar ve ölümlü insanlar
    şaşakaldılar görünce bu aldatıcı güzelliği,
    insanları baştan çıkaracak olan
    bu derin, bu sonsuz büyü kaynağını.
    çünkü bu kaynaktan çıkmıştır aslında
    o kadın dediklerimizin belalı soyu,
    o ölümlü insanların baş belası.
    fukaralığa bir türlü alışamaz kadınlar,
    hep bolluktur onların özledikleri.
    nasıl ki arı oğullarının sığındığı yerde
    hep beslerse verimli bal arıları
    işi gücü kötülük olan yaban arılarını,
    bal arıları her gün güneş batıncaya dek
    bembeyaz petekleri öredururken
    ötekiler sığınıp kovanların içine
    başkalarının emeğiyle beslenirler.
    işte bunun gibi bulutlarda gümbürdeyen zeus
    yarattı baş belası olarak
    kadınlar soyunu ölümlü insanlara,
    o kadınlar ki kötülüktür işleri güçleri,
    iyiliğe karşı kötülük sağladı onlarla.
    her kim ki, sakınır evlenmekten
    kadın derdi sarmamak için başına,
    olmaz olası ihtiyarlık bir geldi mi
    desteksiz kalır yaşlı günlerinde;
    yaşadıkça ekmeksiz kalmaz gerçi,
    ama ölünce varını yoğunu yakınları bölüşür.
    buna karşılık bahtında evlenme olan da
    iyi şeyler kadar kötü şeyler de gelir başına;
    hele üstelik çılgının biriyse karısı
    ömrü boyunca kahır çekip canından bezer,
    devasız dertlere düşmüş gibi olur.
    böylece, kolay değildir hiçbir zaman
    zeus 'tan isteğine yan çizmek, karşı koymak.
    iapetosoğlu iyiliksever prometheus bile
    belalı öfkesinden kurtulamadı onun,
    bütün bilgileri kıramadı korkunç zincirlerini." (8)

    artık; çiğdem dürüşken hocamızın deyimiyle, '..hep erkeklerden oluşan bu topluma, ölüm kadar karmaşık ama karmaşık olduğu kadar da güzel bir bela' olan (9) pandora 'nın gönderilmesi hususuna dalmaya başlayalım yavaş yavaş.

    mitolojide insanların daha insan olmadan önce, acısız, sıkıntısız, kaygısız, korkusuz, dertsiz, sevine coşa bir yaşam sürdüklerini - "böyle bir yaşamı , gerçekte her insan zaman zaman tasarlar, kurgular, düşler." der, attilla erdemli hocamız.- insanların cennet tasarımında bu kurgulamanın önemli payı bulunduğunu, trajik olanın burada yer almadığını, her türlü kapalı toplum yapıları, kalıplaşmış yaşama anlayışları gibi, her türlü soruna belli yanıtlarının hazır bulunduğunu göz önünde bulundurmalıyız. yani mitolojide iki yaşama söz konusuydu; ilki söz ettiğim acısız / sevine coşa yaşam, ikincisi de insanın insan olduktan sonraki yaşamı. insanın insan olması için kendisini farketmesi gerekir. bunun için de o dönemde birbirini tamamlayan iki sürecin gerçekleşmesi gerekmekte; (10)

    a) prometheus 'un insana, yapıcı ve yaratıcı güç olan 'ateş' i vermesi, yani insanın kendi yaratıcı gücünü farketmesi, bağımlı olarak değil de, kendisi olarak yaşama olanağını elde etmesi durumu. (latinlerin sürgündeki aşk şairi ovidius naso 'nun metamorphoses/dönüşümler adlı eserinde yaratılış konusunda, evrenin oluşumundan sonra geriye kalan zeki, nitelikli, yeryüzünde egemenlik sürebilecek yetenekte bir yaratık gerektiğini ve bunun üzerine titan iapetos'un oğlu prometheus'un yağmur suyuyla toprağı karıştırarak tanrı suretinde insanı yarattığını söyler.) (11) ayrıca prometheus 'un insanlar yararına ateşi çalması başka bir eserde, aiskhylos 'un zincire vurulmuş prometheus / prometheus desmotes tragedyasında çok daha derin anlamlarla yorumlanır, orada mekone ve kurban töresinden söz yoktur, ama ateş uygarlığın simgesidir. prometheus aracılığıyla insanlara geçmesi ise evrensel büyük bir devrimin başlangıcı olarak gösterilir. başkaldıran titan insanın bilince ermesini simgeler. (prom. 107-113) (12)

    b) insanın kendini farketmesi için ikinci süreç ise; kendisi olarak yaşama olanağını elde etmesi olympos tanrılarını rahatsız etmesi üzerine; zeus 'un , insana , kendisini bir başka bakımdan farketmesini sağlayacak pandora ya da 'kadın' ı göndermesidir. böylelikle insan insan olmuştu ve artık geri dönüşü yoktu. (13) ( "pandora 'dan önce kadın yok muydu? insan yaratılınca tek cins olarak mı yaratıldı? yunan mythos'unun havva' sı rolündeki pandora ilk kadın mıdır?" sorularına hesiodos 'un eserlerinde cevap yoktur.)

    prometheus ateşi olympos 'tan çaldıktan sonra, zeus insanları cezalandırmak istedi ve iapetos'un oğlunun bu armağanını birçok felaketle dengelemeye karar verdi. örneğin; hephaistos, yine tanrılar hükümdarının buyruğu üzerine, kili su ile yoğurarak ve ateşi de kullanarak kadını yarattı. (14) "..namlı şanlı hephaistos'u çağırdı hemen:/'bir parça toprak al, suyla karıştır, dedi,/içine insan sesi koy, insan gücü koy,/bir varlık yap ki yüzü ölümsüz tanrıçalara benzesin,/ bedeni güzelim genç kızlara." (işl.,61-63) ortaya çıkan imge sıkılgan bir genç kız imgesiydi; güzeldi, zarifti, güzelliği ve zerafeti tanrıçalarınkine benziyordu. tüm tanrılar hephaistos'un yontusuna armağanlar verdiler. athena ona görkemli bir kemer taktı, çok güzel giysiler giydirdi. başına tüller doladı ve demirci tanrı 'nın örsünde üretilmiş değerli bir taç oturttu. bu çok güzel tacın üzerinde manzara ve hayvan figürleri oyulmuştu. o ince kakma işler dayanılmaz derecede çekiciydi. athena, ayrıca kıza sanatlar ve kadın erdemleri öğretti: ".. athena, sen de ona el işlerini öğret dedi,/renk renk kumaşlar dokumasını öğret." (iş., 63-64) aşk tanrıçası aphrodite' e düşen görevse, kızı çekici kılmak, kah tembel kah ateşli istekler uyandırmasını sağlamaktı: "..nurtopu aphrodite, sen de büyülerinle kuşat onu,/istekler, arzularla tutuştur gönlünü." (iş., 65) olympos'un postacısı hermes de ona, yalanın sinsiliklerini ve düzenin ikiyüzlülükleriyle birlikte, dilin inceliklerini öğretti: "..yüzgözlü devi öldüren hermes sen de / bir köpek yüreği, bir tilki huyu koy içine." (iş., 66-68) iş bitince zeus, kıza can versinler diye dört rüzgara esme buyruğu verdi. adını 'pandora' koydu. rosa agizza 'ya göre; 'tüm yeteneklere sahip dişi' (15), robert graves 'e göre; "-hesiodos'un aktardığı prometheus, epimetheus ve pandora 'nın konu edildiği hikaye gerçek bir efsane olmayıp, demophon ve phyllis 'in hikayesinden esinlenilmiş olmasına rağmen yazarın (hesiodos'un) kendi yaratımı olan ve kadın egemenliğini yeren (anti-feminist) bir fabl özelliği taşır.- pandora/herşeyi veren, atina ve civarında kendisine bu ünvan altında ibadet edilen ve kötümser hesiodos'un erkekleri fani birer canlı yapmakla, hayatı zindana çeviren hastalıkları yeryüzüne göndermekle ayrıca, kadınların uçarı ve yakışıksız davranışlarının kaynağı olmakla suçladığı toprak-tanrıçası rhea'nın kendisiydi. (aristophanes: ornites -kuşlar- 971; philostratos: ta eis tan tyanea apollonion-tyanalı apollonios'un hayatı- vi. 39)" (16) azra erhat 'a göreyse; "..pandora efsanesi ortadoğu ve özellikle samî kaynaklı olsa gerek, çünkü ilk kadının yaratılışı, yani adem'le havva efsanesinin yunan mythos'una aktarılmış bir kopyasına benzer. kadını her kötülüğün, her dert ve belanın başlangıcında görmek yunan görüşlerine pek uymaz, nitekim hesiodos'tan sonra bu efsaneyi işleyen olmamıştır. yunan yazınında homeros şiiri ve onun dile getirdiği iyimser, gülümser dünya görüşü ağır basmış, karamsarlığı olduğu kadar kadın düşmanlığını da silip süpürmüştür." (17) örneğin; vergilius 'un eclogae 'ında kadının daha çok güzellik ve iyilik yönleri üstündür. kadın'da kötülük kaynağı duygusu -pandora ve havva'da olduğu gibi yoktur. (18) hesiodos'da; "..uzaktan gürleyen zeus'un oluyordu istediği,/ses koydu içine o tanrılar kılavuzu/ve pandora adını taktı./pandora demek bütün tanrıların armağanı demekti,/çünkü bütün olymposlular insanların başına bela etmişti onu." (iş., 79-81) şeklinde geçen pandora hikayesinin devamı şöyledir; pandora adı verilen ve yaratılanların en güzeli olan bu kadını zeus, hermes'in eşliğinde epimetheus'a hediye olarak gönderdi. kelime olarak 'ileriyi gören' anlamına gelen (19) prometheus tarafından uyarılan kardeşi epimetheus, kendisine sunulan bu hediyeyi nazik bir dille geri çevirdi. bu olayla öfkeden çılgına dönen zeus, prometheus'u çırılçıplak zincirlerle kaf dağı'ndaki bir kayaya bağladı. burada bir akbaba gelip bütün gün prometheus'un karaciğerini yiyordu. işkence bu şekilde yıllarca sürdü. zira akbabanın yediği bu organ her gün tekrar büyüyor ve dondurucu ayaz ve soğukla da boğuşan prometheus'un acısı hiç durmadan devam ediyordu. -zeus, bütün bu yaptıklarının prometheus'a duyduğu kinden dolayı olmadığını anlatmak için de, onun kızı athena ile gizlice buluşmak için olympos'a geldiğini ve bu yüzden cezalandırıldığı yalanını uydurdu.- (20) biz yine pandora'ya dönelim; "..tanrının öfkesinin (nemesis) açığa vuruluşudur bu görkemli figür/pandora. insanın bu aldatıcı, kurnaz aklını, başkaldıran ruhunu soluksuz bırakacak, düşünme eylemini sona erdirecek, bilincini yaracak ve onu salt tutku varlığı haline getirip iliklerine kadar eritecek tek varlık. üstelik eline verilen kutuya konan tüm kötülükleri yeryüzüne saçtığı halde, insanın tek dayanağı olan umudun dışarı çıkmasına izin vermeden kutunun kapağını kapatan varlık. tanrısal intikam, daha başta insanlığın umudunu elinden alır." diyor çiğdem dürüşken hocamız. (21)

    ağabeyi prometheus'un çektiği işkencenin hala etkisinde olan geç akıllı epimetheus, kızı da çok beğendiğinden bu armağanı kabul ederek onunla evlenir. zeus'un hışmından kendini kurtaran epimetheus, kadının kötülüklerinden kendini sıyırabilecek miydi, ya da daha doğru şekilde soralım; "..tüm insanlığı kadının mezaliminden kurtarabilecek miydi?"

    henüz kötülüğü, yorgunluğu, sıkıntıyı bilmeyen insan artık tamamen insan olmuştur. tamamiyle insan olmanın getirisi; mutsuzluklara da yakın ve tanık olmaktan geçiyordu. zaten 'pandora', yeryüzünde iyi olan ne varsa hepsini allak bullak etmek, yok etmek üzere yaradılıp , yeryüzüne gönderildiğinden, akılsız ve kötü doğasını ortaya koymakta gecikmedi. zeus'un, onu yeryüzüne gönderirken eline verdiği kutuyu, epimetheus'un olmadığı bir anda açıverdi. ağabeyi prometheus'u dinlemeyen epimetheus'un evlendiği, kabul ettiği kadın da, zeus'un buyruğunu yerine getirmeyip kutuyu açınca; yaşlılık, kıskançlık, hastalık, delilik, ahlaksızlık, tutku, kuşku, açlık gibi tüm kötülükler evvela bu ölümlü çifti daha sonra da tüm yeryüzünü sardı. bu durumdan çok korkan 'pandora' kutuyu hemen kapamasına rağmen, iş işten geçmişti artık. ne var ki; prometheus'un kutunun içine koyduğu 'aldatıcı umut', insanlığı bu kadının yalanlarından kurtararak/acılarını hafifleterek onları hayata bağladı.

    "eskiden insanoğulları bu dünyada
    dertlerden, kaygılardan uzak yaşarlardı,
    bilmezlerdi ölüm getiren hastalıkları.
    pandora açınca kutunun kapağını,
    dağıttı insanlara acıları, dertleri.
    bir tek 'umut' kaldı dışarı çıkmadık
    kapağı açılan dert kutusundan.
    umut tam çıkacakken pandora kapamıştı kapağı,
    böyle istemişti bulutları devşiren zeus."
    (iş., 90-100)

    notlar:
    1- bu çalışmamda kullandığım hesiodos çevirileri; sabahattin eyuboğlu - azra erhat; hesiodos eseri ve kaynakları, türk tarih kurumu yay. xx. dizi - sa. 5, 1977
    2- attilla erdemli, navisalvia 2004, trajedi, 'insan ya da trajik olan', sf: 28, arkeoloji ve sanat yay.
    3- azra erhat, mitoloji sözlüğü, sf: 254 remzi kitabevi (zeus, atlas'ı dünyanın ucuna dikip gökkubesini omuzlarına yükler, menoitios'u yıldırımla çarparak yerin dibine kapatır, epimetheus'a da kadın 'pandora' belasını salar.)
    4- robert graves, the greek myths, yunan mitleri, çev: uğur akpur, sf: 58, say yay.
    5- çiğdem dürüşken, 2'deki eser, sf: 137
    6- 1'deki eser, sf: 122-123
    7- 4' deki eser, sf: 164
    8- 1'deki eser, sf: 123-124
    9- 2' deki eser, sf: 138
    10- 2' deki eser, sf: 27-29
    11- derman bayladi, tanrıların öyküsü, sf: 20, say yay.
    12- azra erhat, zincire vurulmuş prometheus, aiskhylos, sf: 45 ("..ama susmak da olmuyor, söylemekde, bu benim başıma gelenleri. evet ben karabahtlı ben, başımı bu dertlere soktum. insanlara iyilik edeyim derken." )
    13- 2'deki eser, sf: 29
    14- rosa agizza, 'antik yunan'da mitoloji - masallar ve söylenceler, çev: z. zühre ilkgelen, sf: 154, arkeoloji ve sanat yay.
    15- 14'deki eser, sf: 154
    16- 4'deki eser, sf: 169
    17- 3'deki eser, sf: 236
    18- sabahat şenberk, vergilius ekloglarında insan ve mücadelesi, sf: 226, ist. üniv. klasik diller ve edebiyatları
    19- 4'deki eser, sf: 169 ("..kelime olarak 'ileriyi gören' anlamına gelen prometheus, esasen yunanlar'ın yanlış aktardıkları sanskritçe bir kelime olan ve tanrının icad ettiği söylenen gamalı haç ya da ateş topu anlamlarına gelen pramantha'dan türemiş olabilir; zira thurioi'de bulunan zeus - prometheus heykelinde tanrı elinde bir ateş topu olduğu halde resmedilmiştir. hint-avrupa mitlerinde halk kahramanı olan prometheus -tanrıçanın verdiği ilhamla-, bütün modern sanatların yaratıcısı ve öğreticisi olan karia'lı savaşçı palamedes ve kingu 'nun -yunan mitolojisindeki kronos ile eşleştirilir.- kanından, yer tanrıçası aruru 'nun topraktan yarattığından daha üstün niteliklere sahip kusursuz bir insan yaratan babil tanrısı ea ile karıştırılmıştır. bir sanskrit destanı olan bhagavata purana'da bahsedilen pramanthu ve manthu kardeşler, prometheus ile epimetheus 'un prototipleri olabilir.")
    20- 4'deki eser, sf: 165
    21- 2'deki eser, sf: 138

    not: bu çalışmayı, istanbul üniversitesi, klasik filoloji, v. dönem, roma yazını semineri i. için hazırlamışımdır.
  • mitolojide yaratılmış bu ilk kadının hikayesinin değişik versiyonları mevcut.

    kadınları bela olarak adlandırmaktan alttan alta zevk alanlarca daha çok tutulan ilk versiyonunda, pandora'nın insanlığa bir ceza olarak gönderildiği sonucuna daha kolay varıılıyor olması belki de şaşırtıcı. aslında tanrılar tüm kötülükleri bir kutuya hapsederek pandora'ya emanet etmiş ve kötülükleri insanlardan uzakta, bir kutuda tutmak istemişler. bir nevi hediye kendisi insanlara- ya da erkeklere. pandora'nın kutusunun başka hangi anlamlara gelebileceği ortada nitekim. pantheon'un onca tanrısının en iyi özelliklerini bahşederek yarattıkları bir yaratığın ceza olarak gönderilmiş olması fikri de pek akla yatkın olmasa gerek. gelgelelim, kutuyu açmaması söylenen pandora- tanrı değil, insan- merakına yenik düşüyor ve açmasıyla birlikte bilimum kötülükler dünyaya yayılıyor. insanlığın elinde tek kalan ise kötülüklerle savaşmaları için gereken umut oluyor.

    diğer bir versiyonda ise pandora'nın kutusunda iyilikler gizli ve uçup gitmemeleri, var olmaları için kutuyu açmaması gerekiyor. burada da merakına yenik düşen pandora kutuyu açıyor ve iyilikler sırayla kutudan bir bulut gibi çıkmaya, uçup kaybolmaya başlıyorlar. şaşakalan pandora son anda kutuyu kapatıyor ve kutuda tek kalan, yine, umut oluyor.

    iki versiyonda da kadınları hor gören bir yaklaşım bulunsa da aslında insanlığın genel doğası ve bilgi edinme arzusu anlatılıyor. vay efendim kadınlar çok meraklı da başımıza bunları açıyorlardan ziyade merak olmadıkça bilgiye ulaşılamayacağı ama bilginin tehlikeli bir şey de olabileceği gösteriliyor.

    jean the elder cousin'in 1550 civarlarında yaptığı "eva prima pandora" tablosu, bu miti anlatan enteresan bir eser olarak nitelendirilebilir: http://www.wga.hu/art/c/cousin/evaprima.jpg

    pandora'nın arkasındaki testiden ziyade, sol elinin altındaki kupanın kutusu olduğu düşünülebilir. ancak sağ elinin altındaki kafatası da bir nevi kutudur: bilginin saklandığı kutu. mitolojiye göre insanın öncelikle edinmesi gereken bilgi bir gün öleceği bilgisi ise, kafatası imgesinin daha da anlam kazandığı aşikar. düğümlenmiş gibi görünen kıyafetiyle örtülerek bir kutu haline getirilen cinsel organı ise resimdeki dördüncü kutu olarak adlandırılabilir, ki bu da mitolojideki birçok öyküde tekrarlanan bir tema olan cinsellik bilgisini edinmeye tekabül eder.

    tanrılar tüm bilgilere zaten sahipken insanın bilgiyi edinmek için önce merak etmesi gerekiyor. pandora'nın hikayesinin altında yatan aslan bu.
  • ar$ivinde 300.000 $arki mevcut. oh bebek.
  • - "niye çalıyorsun lan bunu" diye serzenişte bulunulduğunda bıkmadan usanmadan izah eden bir siteymiş...

    - "based on what you've told us so far, we're playing this track because it features electric rock instrumentation, meandering melodic phrasing, mixed acoustic and electric instrumentation and many other similarities identified in the music genome project."

    - "hah, evet ben de öyle düşünmüştüm.." (sktir ayarı aldık gavurun serverından)...
  • türkiye'den erişmek için, chrome ve firefox için hola unblocker eklentisini kullananabilirsiniz. sadece eklentiyi yükleyip siteye giriyorsunuz.

    ~hola'nın daha sonra bilgisayarınızı botnet olarak kullandığı ortaya çıktı, alternatif vpn servislerini kullanabilirsiniz.
hesabın var mı? giriş yap