• ilk öğrenilmesi gereken '-yor olacağım' kalıbıdır.

    mesela "sizi boş toplantı odasına alacağım" diyemezsiniz gramerde yoktur. "sizi boş toplantı odasına alıyor olacağım" denir. böylelikle samimiyetsizliğiniz paçanızdan akar.
  • biraz önce toplantıda duydugum cümlenin dahil oldugu dil.
    - biz bunu as soon as possible review edip size feedback döneceğiz.
    döne döne bitin inşallah.
  • - doneleri topladıktan sonra aksiyon alalım
    - bağa mı didin?
  • (bkz: manager)
    müdürün neyi var müdür? niye müdür demiyorsunuz da manager diyorsunuz? ha bir de herkes manager'sa who the fuck are we?

    (bkz: infrastructure manager)
    (bkz: logistics manager)
    (bkz: district manager)
    (bkz: account manager)
    (bkz: area sales manager)
    (bkz: store region manager)
    (bkz: section manager)
    (bkz: brand manager)
    (bkz: product manager)
    (bkz: project manager)

    sırf bunlara inat, championship manager diye kartvizit bastıracağım lan.
  • -follow uplarımız ne durumda. hala feedback alamıyorsak biraz daha push edelim. deadline yaklaşıyor. schedule'un çok gerisinde kaldık. updateler ile ilgili bi meeting set edip finalize edelim artık.
  • en son şuna kulak misafiri oldum: "x bu işe involve olmasın, senin orada bulunman çok crucial."

    gırtlağını siktiklerim.
  • hani bir tense vardı, "will have been working" diye, ingilizce öğretmenleri bile öğretirken "kullanılmaz ama yine de bilin" diye anlatırlardı. işte o tense'in türkçede kullanıldığı tek yer plazalardır:

    - yarın saat 8:30'da toplantıya "katılıyor olmanı bekliyor olacağım".

    "katıl" lan "katıl"; "katılıyor olmanı bekliyor olacağım" ne!

    present perfect continuous fucking amazing perfect tense amk.
  • ben artık bu dille mücadele etmeyi bıraktım. kullanan insan sayısı çok fazla çünkü. ancak bir arzum var: ben türkçe kullanıyorum diye küçümsenmek istemiyorum. zira etrafımdaki insanlardan bazıları benim ingilizceye yeteri kadar hakim olmadığımı düşünüp bu eksikliğimi türkçeye önem veren insan havası yaratarak perdelediğimi sanıyorlar.
    buradan sesleniyorum:
    ey her şeyini ingilizce kullanan arkadaş, dilinden kimliğinden utanan insan, samsung telefon kullanıyorsun, orijinal dilinde kullanıyorum diyerek hava atıyorsun.önce, o güney kore malı, bunu bir bil. orijinallik hastasıysan korece kullan.
    her şeyin ingilizcesi sana daha anlamlı geliyor. türkçeye çevirince komik oluyor ama diyorsun. sanki abd'de doğup büyümüşsün de türkçeyi sonradan öğrenmişsin gibi davranıyorsun. sen hangi kafada yaşıyorsun?
    topu topu 1 ya da 2 yıl abd'de kalınca tepkilerin "oops", "ouch" oluyor. lan 2 senede ne çabuk da ingilizce ruhuna işledi? adamın anadili almanca hala sinirlenince türkçe küfür ediyor, sen nasıl olur da şaşkınlıklarını ingilizce nida ile dışavurabiliyorsun?
    dünyada tek yabancı dil ingilizceymiş gibi davranıyorsun. fransızca bilen biri karşına çıkıp senin gibi yarım yamalak türkçe ile konuşunca sinirleniyorsun, ezikleniyorsun. aynı bokun laciverdi olduğunu göremiyorsun.

    neyse bu konuda dertliyim. nasıl olur da bir millet bu denli ezik olur anlamıyorum. kırık dökük ingilizce bilen adam kendini üstün sanıyor. abd'nin kuş uçmaz kervan geçmez yerinde bir süre yaşayan türkiye'ye gelince new yorklu gibi davranıyor.

    not: telefon ile ilgili düzeltme mesajları aldım. teşekkürler.
    evet, kullanılan telefon android işletim sistemini kullanıyorsa orijinal dili ingilizce oluyor.
    yalnız bu cümlemdeki kasıt, buradaki kişinin hemen hemen her şeyi ingilizce kullanmasına sunduğu gerekçenin anlamsızlığı idi. sanki james joyce şiirleri okuyor da çeviri halinde ciddi anlam eksilmeleri olacakmış gibi davranıyor.
  • (bkz: delete edelim)

    silelim desene dallama, daha kısa değil mi a.k?
hesabın var mı? giriş yap